Yazılar:
  • Adı Aşk
  • Edebifikir Kitap Pusulası: İstanbul
  • Üç İstanbul Tek Devrim
  • Yalnızlığın Mabedi
  • Geçmiş Zaman Sancısı
  • Küçüklüğümün Sayrılarevinde Yangın
EdebiFikir logo
eylem bir kız ismi değildir!
  • Anasayfa
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Derin Yapılanma
  • İletişim
  • Kategoriler
    • Buz Gibi Ofsayt!
    • Deneme
    • Dergi
    • Edebifikir Haber Ajansı
    • Fikir
    • Günlük
    • Haber
    • Hatıra Saklama Ofisi
    • Haykırış
    • Hikâye
    • Hikmet
    • Karikatür
    • Mektup
    • Mısra Güzeli
    • Kitap
    • Nümayiş
    • Poetika
    • Portre
    • Söyleşi
    • Şiir
    • Sinema
    • Sorgulama
    • Video
  • Dosyalar
    • Cemil Meriç
    • İsmet Özel
    • Kitap Pusulası
    • Sezai Karakoç
    • Vasiyetim
    • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
    • Sözlük
    • 2119
    • 2050
    • Devrim
    • Yenilgi
  • Anasayfa
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Derin Yapılanma
  • İletişim
  • Kategoriler
    • Buz Gibi Ofsayt!
    • Deneme
    • Dergi
    • Edebifikir Haber Ajansı
    • Fikir
    • Günlük
    • Haber
    • Hatıra Saklama Ofisi
    • Haykırış
    • Hikâye
    • Hikmet
    • Karikatür
    • Mektup
    • Mısra Güzeli
    • Kitap
    • Nümayiş
    • Poetika
    • Portre
    • Söyleşi
    • Şiir
    • Sinema
    • Sorgulama
    • Video
  • Dosyalar
    • Cemil Meriç
    • İsmet Özel
    • Kitap Pusulası
    • Sezai Karakoç
    • Vasiyetim
    • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
    • Sözlük
    • 2119
    • 2050
    • Devrim
    • Yenilgi

“Hüzünsel Anılar” Denebilir mi?

Demal Öcen  |  10/10/2012  |  Kategori : Buz Gibi Ofsayt!   |  Okunma:2.384

 

20 Eylül 2012 tarihinde, Edebifikir’de Nihat İlhan’ın bir yazısı yayınlandı. Yazının başlığı şu şekildeydi: “Hüzünsel Anıların Esintileri” Bu ifade beni rahatsız etti. Ben de bu rahatsızlığımı hem Nihat İlhan’la, hem de Edebifikir’le paylaşmak, bu konuda sohbet etmek istiyorum. Burada Edebifikir’in konuşulabilir, müzakere edilebilir, fikir alışverişi yapılabilir bir havaya sahip olmasını dikkate alarak böyle bir işe kalkışıyorum. Edebifikir, okuyucusuyla konuşmaya çalışan, doğrundan iletişim kurma sıcaklığında yazılar yazan bir mecra. Ancak bu mecranın, yazarların birbirleriyle daha çok konuşmasıyla ulaşacağı noktanın daha sağlam olacağı kanaatindeyim. Bu sitenin gücüne güç katacak, sitenin canlılığını ve gürbüzlüğünü artıracaktır.

Öbür taraftan, rahatsızlığımı ve aslında bir bakıma derdimi Nihat İlhan’la paylaşarak da kendime, Edebifikir içinde, bir melce de aramış oluyorum. Sırayla çıkıp solo şarkılar söylediğimiz bir mecra havasında olmamalı Edebifikir, bu konuda her birimiz yekdiğerinden yardım ummalı ve kendi umduğu yardımı da diğerine sevk etmelidir.

Lafı niye bu kadar uzattım? Çünkü Edebifikir’de böylesi diyalogları az kuruyoruz. Bunun kökleşmesi için, tabiî bir tavır olarak sübut etmesi için peşrev faslını uzun tutmak icap ediyor kanaatimce. O hâlde sebeb-i telifi arz ettiğime göre ifade-i meramıma geçebiliriz.

Edebifikir, herkesin malumudur, ekseriyeti edebiyat başlığı altına konabilecek metinler yayınlıyor. Bir metnin gerektirdiği asgarî şartları sağlamaktan başka, edebî niteliği gözeten yazılarla karşılaşmayı umuyoruz. Böyle olduğunu düşündüğümüz metinleri Edebifikir mutfağına gönderiyoruz. Ben diyorum ki edebî beğenilerimizi, kritiklerimizi konuşalım. Tam konuşmanın sırasıdır, hem Edebifikir için hem de yazarlarımız için…

Yazının başında, “hüzünsel anıların esintileri” ifadesinin beni rahatsız ettiğini beyan etmiştim. Öncelikle bu ifadeyi okumakta güçlük çekiyoruz, hemen bir ses uyumsuzluğu kendini gösteriyor. Uzun kelimelerden teşekkül etmiş bir zincirleme tamlama karşımızdaki. Ses uyumsuzluğunu geçtikten sonra anlam problemi karşımıza çıkıyor. Çünkü “hüzünsel” diye bir kelimemiz yok! Anlaşılan o ki Nihat İlhan burada, “Hüzünle İlgili Anıların Esintileri” şeklinde bir kastı ifadelendirmek istiyor. Aslında kelime türetilmez değil, kelime türetilir. Fakat hüzün kelimesinden “hüzünsel” demek yapay, ruhsuz olmuyor mu? Bilmem, Nihat İlhan Bey ne düşünür?

Nihat İlhan’ın yazısının başlığını okuduktan sonra yukarıdaki eleştirimi yazıp geçmek niyetindeydim. Fakat yazıdaki bazı cümleler üstüne tekrar düşünülmesi gerektiği kanaati edindim. Birkaç satırla da bu tespit ettiğim cümlelere değinmek istiyorum.

“Gözleri yaşamdan bir kuple taşıyor”

Bu cümledeki “kuple” kelimesi, anlaşılan o ki Fransızca’daki “cublet” kelimesinden Türkçeye sızan kuple olsa gerek. Temel anlamı, Türk Dil Kurumu sözlüğünün verdiğine göre “Bir şarkıyı meydana getiren ve bir nakaratla sona eren bölümlerden her biri” şeklindedir. Müzisyenlerimizin bir kuple söylemek diye diye Türkçe hudutlarına soktukları bir kelime bu. Fakat yazıdaki cümlede anlamsız olmuş. Yaşamdan bir kuple nedir? Zihnimizde pek bir şey uyanmıyor.

“Ah, insan eski anıları düşününce hüzünleniyor.”

Eski anılar demek yerine yalnızca anılar desek murat edilen mana hâsıl olmaz mı?

“99 depreminden tam altı, yedi sene sonra bu eski cami tekrar restore edilip ibadete temin edildi.”

Hem “tam” kelimesini verip hem de “altı, yedi” gibi belirsizlik ifadesi vermek pek uyuşmuyor burada. Öte yandan “tekrar restore edilmek” ifadesinde bir yanlışlık var, tekrar kelimesi burada gereksiz yere bulunuyor. Tabiî, “ibadete temin edilmek” ifadesi bütünüyle yanlıştır. Çünkü temin kelimesi ile emin kelimesi kökteştir Arapça’da. Bu kelimenin mana dairesinde emin olmak, korkudan arınmak, güvenliği sağlamak gibi durumlar vardır. Temin kelimesi de daha çok güvence vermek için kullanılır.

“Cami, kapatılmasına namzet bir tavır oluşturarak bize küstü sanki.”

Namzet kelimesi aday demektir. Görünen o ki burada yanlış kullanılmış.

“İlk yenilişimin ardından bu uzayan güzellikler ya da artık yenilmişliğimin ardından alışmışlığımın, kabullenmişliğimin getirdiği esenlik dağılmıştı.”

“-mişlik” heceleri ne kadar çok yer alıyor! Sanki edebî kıymetine zarar vermiş bu durum.

“Uzunca gelen iki senenin ardından ise o da hayat denen bu mefhuma gözlerini kapamıştı.”

Mefhum, bilindiği gibi kavram manasına gelir. Bir kavram olarak hayatı ele alabiliriz. Ancak bir insanın ömrünün tükenmesini, bitmesini ifade ederken kullandığımız hayat kelimesi soyut değildir. Bu cümledeki belirsizliği gidermek lâzım.

“Ve ben bir macırım. Asırlardır ailem göç etmiş bir diyardan başka bir diyara.”

Bu cümledeki “macırım” kelimesinin mahallî söyleyiş olduğunu, aslının “muhacir” olduğunu kimi okuyucuların bilemeyeceğini hesaba katmak gerektiğini düşünüyorum. Belki bir dipnotla, belki bir parantezle bu durum belirtilebilirdi.

Nihat İlhan Bey’in hoşgörüsüne sığınarak kendi edebiyat anlayışıma göre değerlendirmelerde bulundum. Edebî zevkimizi, paylaşalım diyorum. Bu hem Edebifikir için hem de biz Edebifikir yazarları için iyi olacaktır.

 

 

Tweet

Bir cevap yazın Cancel reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki Yazı

Uyumak Bir Sanatsa Sanatçının Kralı Sensin?

Sonraki Yazı

Parası Neyse Verelim Birader!

İlgili Yazılar

  • 4

    Ernesto Che Guevara Aldatmacası

    Davut Bayraklı
    Tarih, içinde barındırdığı...
  • Kültürün İktidarı Şiirin Piyasası

    Ali Sözer
    Ali Sözer, Alper Görmüş’ün...
  • 1

    Hitler’in Sahte Günlükleri

    Davut Bayraklı
    Tarihte sahte belgeler konusunu her...
  • 4

    Bul İsveç’i Al Nobel’i!

    Adem Suvağcı
    Nobel Edebiyat Ödülleri, 1896...
Facebook
Twitter
YouTube
Instagram

Edebifikir Radyo

Son Yorumlar

  • Edebifikir Kitap Pusulası: İstanbul için tahattur
  • Edebifikir Kitap Pusulası: İstanbul için Muhammed Furkan
  • Edebifikir Kitap Pusulası: İstanbul için Künhüne vâkıf birisi
  • Geçmiş Zaman Sancısı için İhsanbul
  • Yahyâ’ya Mektup – 4 için körlük
  • Midye Karanlığı için Bilmesendeolur
  • Mutlu Olma Sakın için bu havaya bir attar dükkanı
  • Midye Karanlığı için EdebiFikir
  • Midye Karanlığı için sümeyye
  • Midye Karanlığı için Dilşad

Çok Okunanlar

  • Ayrılık Sevdaya Dahil
  • Türkçe Sözlükleri
  • Doğruluk ve Gerçeklik
  • Poetika Kelimesinin Tanımı ve Mahiyeti
  • Niçin Sevdiniz?
  • Suyum Unum Buğdayım
  • Ölüm Risalesi
  • “İyi de çocuk pencereden de düşebilir!”
  • Herkese Selam Sana Hasret
  • Genç Werther’in Acıları

Yazarlar

  1. Abdullah Karaca
  2. Adem Suvağcı
  3. Bahadır Dadak
  4. Bilal Can
  5. Celal Kuru
  6. Cüneyt Dal
  7. Davut Bayraklı
  8. Feyyaz Kandemir
  9. İbrahim Halil Aslan
  10. Mehmet Erikli
  11. Mehmet Raşit Küçükkürtül
  12. Mücahit Emin Türk
  13. Muhammed Furkan Kâhya
  14. Muhammet Emin Oyar
  15. Ömer Ertürk
  16. Ömer Can Coşkun
  17. Sizden Gelenler
  18. Süleyman Mete
  19. Sulhi Ceylan

Son Eklenenler

  • Adı Aşk

    EdebiFikir
    18.04.2021

  • Edebifikir Kitap Pusulası: İstanbul

    Muhammed Furkan Kâhya
    16.04.2021

  • Üç İstanbul Tek Devrim

    EdebiFikir
    15.04.2021

  • Yalnızlığın Mabedi

    Sulhi Ceylan
    14.04.2021

  • Geçmiş Zaman Sancısı

    Sizden Gelenler
    09.04.2021

Çok Okunanlar

  • Ayrılık Sevdaya Dahil
  • Türkçe Sözlükleri
  • Doğruluk ve Gerçeklik
  • Poetika Kelimesinin Tanımı ve Mahiyeti
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Niçin Sevdiniz?
  • Derin Yapılanma
  • Suyum Unum Buğdayım
  • Ölüm Risalesi

Kategoriler

  • 2050
  • 2119
  • Buz Gibi Ofsayt!
  • Cemil Meriç
  • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
  • Deneme
  • Dergi
  • Devrim
  • Dosyalar
  • Edebifikir Haber Ajansı
  • Fikir
  • Genel
  • Günlük
  • Haber
  • Hatıra Saklama Ofisi
  • Haykırış
  • Hikâye
  • Hikmet
  • İsmet Özel
  • Karikatür
  • Kitap
  • Kitap Pusulası
  • Mektup
  • Mısra Güzeli
  • Nümayiş
  • Orada Neler Oluyor?
  • Poetika
  • Portre
  • Sezai Karakoç
  • Şiir
  • Sinema
  • Sorgulama
  • Söyleşi
  • Sözlük
  • Vasiyetim
  • Video
  • Yenilgi

Sayfalar

  • Ana Sayfa
  • Derin Yapılanma
  • Dosyalar
  • İletişim
  • Racon
  • Sen de Yaz

Seçmeler

  • 2

    Boğaziçi Film Festivali’nde Bir Gün

    By Abdullah Karaca
    Abdullah Karaca’dan seminer notları ve...
  • Anasayfa
  • İletişim
Copyright 2017 - Tüm hakları Edebifikir.com'a aittir...