42 Yaşındayım ve Biliyorum Öleceğim!

Erkan Sezer’e…

Yazmak için en önemli motivasyon kaynağı nedir? Yahut bu soruyu şöyle sorayım, neden yazıyoruz? Aslında bu sorunun ters mantıkla cevabı belki de neden okuyoruz sorusudur. Çünkü her yazar aslında iyi bir okurdur.

Ancak burada bir parantez açıp meselenin görünmeyen ve gölgede kalan taraflarına bakmak istiyorum. Eğer ‘yazan bir insan olarak neden okuduğum’ sorusunun cevabını bulabilirsem, o vakit neden yazdığım sorusunun da cevabı kendiliğinden ortaya çıkmış olur. Zira bu fakir, okumadan yazamayan birisidir. İşin yazarlık kısmında ise editörümün iddiası var, bendenizin yok.

Bu satırları kaleme alırken normal zamandakinden çok daha samimi olduğumu söyleyebilirim, hatta bu durumun garantisini verebilirim. Hayat bazen o kadar kısa bazen de o kadar uzun oluyor ki, ne okuyup anlamaya ne de okuyup anladıklarınızdan bir şeyler çıkarmaya vakit bulabiliyoruz. Bu, işin “kısa” kısmını ilgilendiren iddiamın tespitiydi. Bir de işin “uzun” kısmı var ki orası arapsaçı gibi bir şey. Belki de en doğru ifadeyle insana hayatın çok uzun geldiği durumunun ruhsal halini anlatacak tanım “fil girmiş zücaciye dükkânı” olabilir. Her şeyin birbirine karıştığı, hiçbir şeyin her yerde olduğu anlardır bu zamanlar.

Şaşırmışlık hali ile başlayan bu olgu, insanın dikkatini dağıtır ilkin, sonrasında dikkatsizlik üzerinden doğru düzgün kararlar veremezsiniz ve bazı fırsatları krizden çıkmak için kullanacakken daha büyük krizlere kapı olarak kullanırsınız. Bir zaman sonra bir bakarsınız ki depresif bir kişiliğe bürünmüşsünüz. Bu noktada bekleme yapmak en iyi ihtimalle kazaya sebebiyet verecektir ancak bu kaza da böylesi bir durumda kaçınılmazdır.

Tüm bu anlattıklarımdan nasıl bir sonuç çıkar? Okuyarak, düşünerek bu durumu aşabilirsiniz! Eğer bu soruya cevabınız evet oluyorsa doğrudur. Sorunun cevabı hayır ise yine doğrudur. Çünkü karar size ait.

Düşünceler Arasında Düşünmeme Oyunu

İnsan tuhaf bir varlıktır, varken varlığın ağırlığı altında ezilir, yokken de yokluktan erir. O zaman insanın yapması gereken şey varlık ve yokluk arasında bir denge, bir uyum kurması ve maddenin varlığı ve yokluğundan etkilenmemesi olsa gerek. Bu yazması ve söylemesi kolay bir hakikattir. Peki, pratik uygulaması nasıl olacak? İşte bu en çetrefilli sorunun cevabını bekliyorsanız, yukarıda yaptığım gibi yine cevap vermeyeceğim. Soruyu sorup bırakacağım.

Hayat, okuyarak anlam kazanmaz ancak siz onu okuyarak anlamlandırmaya çabalarsınız. Bu çaba neticesinde bir anlam bulursanız, istediğiniz olmuş; bulmazsanız da istediğiniz olmamıştır. Neticede düşünce sancıları arasında hiç düşünmemeyi de seçebilirsiniz. Ancak bu son söylediğim seçeneklerin en zor olanıdır.

O zaman bizim yazarken ya da okurken maksadımız nedir? Bir şeyler bulmak ya da bulamamak mı? Cevap size ait sevgili okur. Siz cevabı verin, ben nasıl olsa bir yerlerden duyar ya da okurum.

Ölmek Ama Nasıl?

Yaşıyorsak öleceğiz! Bunu bir aforizma olarak söylemiyorum. Basit, sade ama bir o kadar da güçlü ve gerçek bir olgu. Önemli olan ölmek değil de bunun nasıl ve ne şekilde olacağı olsa gerek. Belki burada “nerede?” sorusunu da kervanımıza ekleyebiliriz.

Okuyan ve yazan insanlar olarak ölüme yaklaşım tarzımız da farklı mı olmalı sizce? Hiç düşünmeyen ve fikir çilesi çekmeyen insanlar ölümü öteler ve üzerinde düşünmez. Tolstoy ölürken “Peki, ya köylüler? Onlar nasıl ölür?” derken bize ne anlatmaya çalışıyordu acaba?

Kurmaca metinler yazan yazarların en çok uğraştığı olgulardan birisi de hiç kuşkusuz ölüm hakikatidir. Kurgunun olduğu yerde insan/karakter, onun olduğu yerde de ölüm olmalı neticede. Öyle yazarlar var ki, karakterleri yaşadığı halde kendisi öleli yıllar olmuş. Burada bir tezat var mı peki? Ya da şöyle sorayım, yazarından daha uzun yaşayan karakterlerin bu sırrı nerede yatıyor? Yazarın gücünde mi, okurun muhayyilesinde mi?

Öykücü Olacaksan İyi Düşün

Şu an itibarıyla 42 yaşındayım ve okuyup yazan birisi olarak düşünüyor, kendime sorular soruyor, cevaplar buluyorum. Sonrasında bu döngü başa sarıyor. Arada sevdalar, eski zamanlar, siyah beyaz filmler gelip geçiyor kara gözlerimden. Geçmişe duyulan özlem beni her geçen gün biraz daha çabuk kırılan, duygusallık eşiğini biraz daha öne çeken birisi yapıyor. Bu durumda okuduğum kitapların ve kendime sorduğum soruların da payı var elbette. O metinler ve metinlerde konuşan -kurgusal da olsa- karakterler bazen bana yardımcı olurken bazen de çelme takmıyor değil!

Bugün 42 yaşındayım ki Gogol 43 yaşında öldü. İyi bir öykücüydü. Maupassant da iyi bir öykücüydü ve o da 43 yaşında öldü. Ama Anton Çehov farklı! O, iyi bir öykücü olmasının yanında çok daha uzun yaşadı ve 44 yaşında öldü. Şimdi siz bu arada, aradaki 1 yıllık farkı küçük görüp “yazar burada abartı sanatı kullanmış” derseniz, hepinizi bir kere daha düşünmeye davet ederim. Yerin altında geçecek 1 milyon yıl mı, yerin üstünde nefes alarak harcayacağınız ve her saniyesine umut dolduracağınız 1 yıl, 1 gün, 1 saat mi?

Dedim ya sevgili okur, aklımda deli sorular var. Çünkü delirmenin eşiğindeymiş gibi hissediyorum kendimi. İsterseniz gelin hep birlikte delirelim, olur mu?

Öykücü isen Bir Daha Düşün!

O. Henry gibi II. Dünya Savaşı öncesi öykücüleri de bu durumu tersine çevirememiş. Henry 48 yaşında amel defterini kapatmış. Öykülerini beğenirdim. Bundan başka ismini anacağım Jack London var. Onu anmadan olmaz zaten. İyi bir öykücü olan London, 40 yaşında dünyaya bay bay çekmiş. Katherina Mansfield ise 35 yaşında hayattan vazgeçmiş. Edgar Allan Poe da 40 yaşında bu dünyadan göçen öykücüler kervanına katılmış, sanki çok acelesi varmış gibi dünyayı bırakıp gitmiş.

Her ne kadar öykülerini beğenmesem de Ömer Seyfettin’i de anmak lazım. 36 yaşında trajik bir ölümle hayata veda ettiği için… Sabahattin Ali 41, Sait faik Abasıyanık ise 48 yaşında aramızdan ayrılmış. Oğuz Atay 44 yaşında ve geride çok sağlam bir öykü kitabı bırakarak sahneden çekilmiş.

Şimdi aklımda yine deli sorular beliriyor. Acaba diyorum Sulhi Ceylan neden öykücü değil? Şairlerin uzun yıllar yaşadığı gerçeğini keşfedip daha uzun yaşamak için olabilir mi? Peki, Mehmet Erikli ve Yunus Emre Özsaray neden halen öykücü? Ya kötü öykücüler (çünkü halen yaşıyorlar) ya da iyi öykücüler ama henüz 40’lı yaşlarına gelmediler.

Kısacası sevgili okur, benden size küçük bir tavsiye olsun, eğer çok yaşamak istiyorsanız, en azından 50 yaşını devirmek de güzel olurdu kanaatindeyseniz öykü işine bulaşmayın. Ola ki bir hata yaptınız ve bulaştınız değil mi! O zaman da 40’ı görmeden bırakın, dönün o sonu olmayan yoldan. Bakın, öykü okuyucuları gayet uzun yaşıyor. Siz de 40’a kadar yazın, sonra yazmayı bırakın ve okuyucu olun.

Davut Bayraklı

DİĞER YAZILAR

9 Yorum

  • Fatih , 27/04/2021

    Öykücüler her bir karaktere ömründen mi veriyor acaba? Bir adam yarat bir yaş pahasına…

  • Besarabya , 13/05/2020

    42 yaşında biri olarak başlığı okuyup da dikkat kesilmemek mümkün değil.hayatın en mühim safhasından biri sanırım bu yaş.muhasebenin de dibine vurabiliyorsanız elinizde fani olan birşey yoksa ve baki olan ile kendinizi avutmayı becerebildiyseniz ne âla, yola devam. “Peki, ya köylüler? onlar nasıl ölür?” demesi Rusya’daki sosyal ve sınıfsal farkın göstergesinden başka ne olabilir

  • Okur , 13/05/2020

    Allah sizden razi olsun, bizde nasipleniyoruz okudukca .

  • Adem , 25/12/2019

    Yazının sonlarını tebessümle okudum. Allah senden razı olsun inşallah Davut Abi. Seni sık sık görebilme ihtimalimiz yok, bari yazılarını görelim. Mahrum etme bizi kendinden.

  • okuyucu , 25/12/2019

    bir daha o güzel yere gidersem edebifikir yazarlar listesini açıp hepsine ismen dua edeceğim celâl kuru’dan başlayıp öykücüler için Allah uzun ömürler versin duasının etrafında dolaşacağım
    şimdi editör “bunu kendini rahatlatmak için yapacaksın üzerinizde çok hakkımız var” derse haklısın derim

  • okur , 25/12/2019

    yaşamak sevmekse, muhabbet duymak ise ‘sevmek’ bir varlığa; sevilen ölmez seveni yaşadıkça. siz, edebifikir okurlarının sevdiği yazarlar; zihnimizde kelimeleriniz, elimizin altında kitaplarınız; dilimizde dualarımızdasınız.

  • Muhammed Furkan , 25/12/2019

    Davut Abi çok orijinal bir insandır. Kendisini çok seviyoruz.

  • Helenistik roma , 24/12/2019

    Mustafa kutlu 74 yaşında Allah uzun ömür versin

  • Pörsümüş Beyaz Kulaklık Cakı , 24/12/2019

    Davut Bayraklı zincirini ısıran yaralı kurttur. Zincirden kurtulsa neler olacak kim bilir. Umarım zincire rıza göstermez.

    Bkz.Mustafa Kutlu

Okur için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir