Yazılar:
  • Ah Kılıcı - II
  • İlk Taşı Kim Atsın?
  • O Belde
  • Nutellanâme
  • Balığın Karnı
  • Sorgulama Dosyası: Gökdelenler
EdebiFikir logo
eylem bir kız ismi değildir!
  • Anasayfa
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Derin Yapılanma
  • İletişim
  • Kategoriler
    • Buz Gibi Ofsayt!
    • Deneme
    • Dergi
    • Edebifikir Haber Ajansı
    • Fikir
    • Günlük
    • Haber
    • Hatıra Saklama Ofisi
    • Haykırış
    • Hikâye
    • Hikmet
    • Karikatür
    • Mektup
    • Mısra Güzeli
    • Kitap
    • Nümayiş
    • Poetika
    • Portre
    • Söyleşi
    • Şiir
    • Sinema
    • Sokağın Nabzı
    • Sorgulama
    • Video
  • Dosyalar
    • Cemil Meriç
    • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
    • Devrim
    • İsmet Özel
    • Kitap Pusulası
    • Sâdî Şirâzî
    • Sezai Karakoç
    • Sözlük
    • Vasiyetim
    • Yenilgi
    • 2119
    • 2050
  • Anasayfa
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Derin Yapılanma
  • İletişim
  • Kategoriler
    • Buz Gibi Ofsayt!
    • Deneme
    • Dergi
    • Edebifikir Haber Ajansı
    • Fikir
    • Günlük
    • Haber
    • Hatıra Saklama Ofisi
    • Haykırış
    • Hikâye
    • Hikmet
    • Karikatür
    • Mektup
    • Mısra Güzeli
    • Kitap
    • Nümayiş
    • Poetika
    • Portre
    • Söyleşi
    • Şiir
    • Sinema
    • Sokağın Nabzı
    • Sorgulama
    • Video
  • Dosyalar
    • Cemil Meriç
    • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
    • Devrim
    • İsmet Özel
    • Kitap Pusulası
    • Sâdî Şirâzî
    • Sezai Karakoç
    • Sözlük
    • Vasiyetim
    • Yenilgi
    • 2119
    • 2050

“Artık Sabahı da Kaplıyor Acı”

Cüneyt Dal  |  01/05/2019  |  Kategori : Deneme   |  Okunma:

Bizler, zaman ve zeminin insanları değiliz. Sezgileri solduran gerçekliklerle boğuşmak durumunda olanlarız. Sebeplerimiz mazeret, suskunluğumuz kaçış olarak algılanır. Yalnızken kalabalığızdır. Hâlbuki sevmeyiz kalabalıkları. Yalnızızdır. En çok kendimizle yüzleşmekten çekiniriz.

Bizler, saplantıları, sırları olan sezgileriz. Sevgilerimiz, en kendimizce besleyip büyüttüğümüz fiillerimizdir. Kimliklerimiz ilginç bir nevidir. Bu yüzden, en yakınlarımız tarafından dahi ucube olarak yaftalanmamız işten bile değildir. Şüpheciliğe meyyalizdir; en ihtiyacımız olan şey inanmakken. Bu sebepten, inanmanın inanmaya olan imanındaki tutarlılıktan yoksunuzdur. Bir o kadar da şüphenin, şüpheden şüphe etmemesi çelişkisinden sancılı…

İntikam bilmeyiz. Buna hakkımız olmadığının bilincindeyiz. Kırdığımız kalpler kadar kırılmışızdır çoğu kez. Öngörürüz yolun sonunu ancak gideriz yine de. Tahammülümüz yoktur, gözlerimizden başlangıçların nihayetlerini esirgemeye. Bizi sevenler, mutsuz olurlar; sevdiklerimiz yok olurken duman aceleciliğinde. Cevabını bildiğimiz bilmeceler üzerine düşünmeyi severiz. Değişebilme ihtimallerinin fantezisine kapılıp…

Birden çok şeyizdir ve birçok kimse. “Ben, bir başkasıyım,” diyen Rimbaud, içimizden çıkmadır. Bunu derken köylü bilgeliğinin cazibesiyle; zekâsı kadar zaafları da keskin Wilde, yine bize yakarır acıyla: “Birden çok hayat yaşayanı, birden fazla ölüm bekler” Aschenbach’ın diliyle Mann, en müşfik ve öfkeli azarı kanatlandırır kaleminden: “Böyle gülümsemen doğru değil Tadzio! Dinle beni, hiç kimseye bu şekilde gülümsemen doğru değil.” Biz gibiler, güzelliğin hiçbir türüne kayıtsız kalamayan zavallılar olarak addedilmeye mahkûmuzdur çoğu kez. Bu sebeple, “Kılıcın, aksesuarın değildir, onu kime doğrulttuğuna dikkat et. Tıpkı gülümseyişin gibi…” diyen Ross Venokur’a katılmaktan alamayız kendimizi.

Ya Dostoyevski? O, “Ah, insanın birliğine inanmayın!” derken, bizim kendimizi dahi şaşırtabilme yeteneğimizin boyutlarından bahsetmez mi? Bakmalara, anlamaya çalışmalara, tuhaf hazlara açlığımızı Sait Faik’imiz, bir çocuğun dilinden itiraf etmez de ne yapar, “Kocaman gözlü bir adam bana baktı da iyice sevinemedim.” diye yazarken?

O kadar çoktur ki realitenin ağırlığını taşıyamayıp yükünü kelimelere pay etmeye çalışanlarımız, saymakla bitmez. “Acınasılıkların içinden fantastik bir biçimde yücelikler doğar” diyen Zweig, bir avuntu sunmuştur belki de hassas kalplerimize. “Yaşamı bilinçlendirmeni sağlayan, sağladığın ölüm bilincidir” sözüyle Aruoba, ölümde düğümler manayı ve bize, hep böyle gitmeyeceği müjdesini vererek içimizi ferahlatır. Pis moruk Bukowski, her ne kadar sığ ve iğrenilesi görünmek için elinden geleni yapmışsa da yaşamı boyu, siyasî kaygılara duçar olanların dünyasından olmadığımızı ve olamayacağımızı şu sözle sloganlaştırır: “İnsanlar birbirlerini öldürmeye devam edecekler; yeter ki onlara mantıksal bir neden verin!” Ve Pessoa… “Her şeyi hayal ettiğin için hayatta var olanların tümü sana daha çok acı verecek” der kıskanılası bir ifade berraklığıyla. Derdimizin, herhangi bir işe yaramak olmadığını, meselemizin, birçoklarınca aşağılanan aylaklık gibi görünse de bunu izaha çalışmanın vakit kaybı olacağını özümsemiş bir şekilde sadece sığ insan tipine basit bir misal vererek noktalar bahsi: “Harabeler neden mi güzel? Artık hiçbir işe yaramazlar da ondan.” Proust ise tüm hassas duyarlılığıyla derine, en temele dair tüm çıplaklığımızla ele verir bizi: “Bir dünyada düşünür ve konuşur, bir başka dünyada yaşar ve hissederiz.” Mete kardeşlerden Süleyman olanı, her ne kadar en acı zayıflıklarımıza, acınmaya olan tiksintimiz sebebiyle gurur maskesini geçirip yüzüne, “Sigara içmek, birçok zaferin, tadını veremeyeceği zevkli bir kaybediş öyküsüdür” şeklinde şerh düşse de; Emrah olanı, kaynağından kopup gelen şu itirafla bizim adımıza tüm acınmaları göğüsleyerek kendisini oturtur sanık sandalyesine: “Hayır! Pekâlâ, kimseyi suçlamayacağım, ne dışarıda yaşanan acayip hayatı ne içimi acayipleştiren düşmanların saflarını.”

Biz olarak yaşamaya çalışmak, anlamaya çalışmaktan çok daha kolaydır. Zira bizi en iyi anlayanlarımız içinde öyleleri vardır ki; kendilerine verdikleri mantıklı sebeplerle, Bukowski’nin tespitini haklı çıkarmışlardır. Hem de en trajik sonlarla… Nasıl mı? Bıçaklarının kabzasını saran elleri marifetiyle, sivri tarafını kendilerine çevirerek… Bunlar arasında Sadık Hidayet, nasıl da ifşâ eder utancımızı: “Tek korkum, yarın ölebilirim, kendimi tanıyamadan.” Korkarım ki bu tek korkusuyla yüzleşmiştir de. Sonra, “İhtiyarlar niye öyle şafakla uyanırlar bilmem. Günü azıcık daha uzun yaşayabilmek için mi acep?” gibi inceler incesi bir hüsn-i talile imza atan Hemingway de yıllar yılı inceliği sezilmesin kaygısıyla üşümemek için sıkı sıkıya giyindiği “sert adam” paltosuna rağmen yenik düşmüştür. “Bazılarının, sadece normal olmak için ne büyük çaba sarf ettiğini kimse fark etmiyor” diyen Camus, biz virüsünün tüm vücudunu kaplamasının getirdiği gizemli bir ölümle ayrılmıştır aramızdan. Ve akut mutsuzluğumuzun, kronik yaşayamamak hastalığımızın temellerini, şu saplantımızı beyanla teşhis etmiştir: “Mutluluğun nelerden oluştuğunu aramayı sürdürdüğün sürece mutlu olamayacaksın. Yaşamın anlamını aramayı sürdürdüğün sürece hiç yaşayamayacaksın.” Sevmenin, keskinliği kadar öldürücülüğünün de aynı oranda arttığına dair “Hiçbir sakınma duymadan sevmek, karşılığı durmadan ödenen bir lükstür” notunu düşen Pavese ise bu hususta en öne çıkmış olanlarımızdandır. Son günlüğü Yaşama Uğraşı’nı şu şekilde bitirir: “Gizlice en çok korkulan şey hep gerçekleşir sonunda. Yazıyorum: Ey, Sen, acı. Peki, sonra? … Tiksiniyorum bütün bunlardan. Sözler değil, eylem… Artık yazmayacağım.” Ancak intiharından önceki gün, “Artık sabahı da kaplıyor acı” diye yazmaktan alamamıştır kendini.

Şimdi sıra, biraz geriye çekilip aynadaki bize, boydan bir bakış atmaya geldi. Bize dair belki de son mührü, hayran olunası karanlık yüzümüz Poe vurmuştur: “Tüm gördüğümüz ve göründüğümüz, yalnızca bir düşün içinde bir düş.”

Cüneyt Dal

Resim: Gao Xingjian

Tweet

Bir cevap yazın Cancel reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki Yazı

Her Salı

Sonraki Yazı

Edebifikir Kitap Pusulası: Ramazan Kitaplığı

İlgili Yazılar

  • 1

    İlk Taşı Kim Atsın?

    Sulhi Ceylan
    1. İnsan ve günah (suç) arasındaki...
  • “Yazıyor Yazıyor” Demenin Dünü Bugünü

    Ferhat İnan
    Hâlâ Gazete Okuyor musunuz? Geçen...
  • Göle Maya Çalarken Eşeğe Ters Biniyor ve Bindiğim Dalı Kesiyorum

    Feyyaz Kandemir
    Göle Maya Çalmak Nasreddin...
  • 3

    Peki Ne Olacak?

    Sulhi Ceylan
    Telefonum çaldı. Arayan Bülent...
Facebook
Twitter
YouTube
Instagram

Son Yorumlar

  • Ah Kılıcı – II için A.b
  • Ah Kılıcı – II için ca-hill
  • Ah Kılıcı – II için Yolcu
  • Ah Kılıcı – II için gizli örgüt
  • Ah Kılıcı – II için Dıngıl Osman Tezvaran
  • Ah Kılıcı – II için A.b
  • 15 Maddede Ali Emîrî Efendi için Seçil
  • Ahmet Haşim: Müslüman Saati için Seçil
  • Ahmet Haşim: Müslüman Saati için Burak
  • Ankara Beni Bulsun! için serdar

Yazarlar

  1. Abdullah Karaca
  2. Adem Suvağcı
  3. Bahadır Dadak
  4. Bilal Can
  5. Celal Kuru
  6. Cüneyt Dal
  7. Davut Bayraklı
  8. Feyyaz Kandemir
  9. İbrahim Halil Aslan
  10. İbrahim Orhun Kaplan
  11. Mehmet Emir
  12. Mehmet Erikli
  13. Mehmet Raşit Küçükkürtül
  14. Mücahit Emin Türk
  15. Muhammed Furkan Kâhya
  16. Muhammet Emin Oyar
  17. Ömer Ertürk
  18. Ömer Can Coşkun
  19. Şadiye Sare Kaplan
  20. Sizden Gelenler
  21. Süleyman Mete
  22. Sulhi Ceylan

Son Eklenenler

  • Ah Kılıcı – II

    EdebiFikir
    15.05.2022

  • İlk Taşı Kim Atsın?

    Sulhi Ceylan
    13.05.2022

  • O Belde

    Tahir Tarık Balıkçı
    12.05.2022

  • Nutellanâme

    Adem Suvağcı
    10.05.2022

  • Balığın Karnı

    Sizden Gelenler
    09.05.2022

Kategoriler

  • 2050
  • 2119
  • Buz Gibi Ofsayt!
  • Cemil Meriç
  • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
  • Deneme
  • Dergi
  • Devrim
  • Dosyalar
  • Edebifikir Haber Ajansı
  • Fikir
  • Genel
  • Günlük
  • Haber
  • Hatıra Saklama Ofisi
  • Haykırış
  • Hikâye
  • Hikmet
  • İsmet Özel
  • Karikatür
  • Kitap
  • Kitap Pusulası
  • Mektup
  • Mısra Güzeli
  • Nümayiş
  • Orada Neler Oluyor?
  • Poetika
  • Portre
  • Sâdî Şirâzî
  • Sezai Karakoç
  • Şiir
  • Sinema
  • Sokağın Nabzı
  • Sorgulama
  • Söyleşi
  • Sözlük
  • Vasiyetim
  • Video
  • Yenilgi

Sayfalar

  • Ana Sayfa
  • Derin Yapılanma
  • Dosyalar
  • İletişim
  • Racon
  • Sen de Yaz

Seçmeler

  • Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu

    By EdebiFikir
    Künye: Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu, Salâh...
  • Anasayfa
  • İletişim
Copyright 2017 - Tüm hakları Edebifikir.com'a aittir...