Aşk ve Şiddet ya da İnsanın Tanımı Üzerine

Hocam, yağmurun tüm şiddetinin toprağa olan iştiyakından olduğunu söyler ve yârin gönlüne vasıl olunca hasretin nihayet, şiddetin ise sükûnet bulduğunu eklerdi. Şiddetin sükûnet bulması insanın durulmasına denk gelir. Peki insan nasıl durulur? Bu soru üzerinde biraz duralım ve hatta derinleşelim.

Şiddetin insandaki karşılığı nefs-i emaredir. Yani kötülüğü emreden nefis. Kişinin tüm isteklerini sorgulamadan yerine getirmesi… Arzuların egemenliğinde bir hayat kısacası. Şiddet burada neşv ü nema buluyor. Sözlüklerde ise “Bir güç, hareket veya kuvvetin derecesi, meseleleri uzlaşma yoluyla değil kaba kuvvet kullanarak halletmeye kalkışma ve bunun için kullanılan kaba kuvvet, tabiî hâlinden daha fazla olma, aşırılık, fazlalık ve sertlik” gibi manalara geliyor şiddet.

Ünlü psikopat yönetmen Quentin Tarantino şiddetin, izlenilmesi en eğlenceli şeylerden biri olduğunu söyler ve bu cümlesini filmlerinde hayata geçirir. Peki Tarantino haklı mı? Filmlerinin izlenme grafiğine baktığımızda haklı gibi duruyor. İşin kötü tarafı ise Tarantino’nun haklılığının aslında insanın şiddetten hoşlandığı gerçeğine götürmesi. Ama sadece başkalarına uygulanırken. İnsan çok mu kötü acaba?

Şiddet deyince akla kavga etmek de geliyor hemen. Eğer kavgadan bahsediyorsak fikirlerin sustuğunu kabul ediyoruzdur. Zaten ilk yumruğu da fikri olarak karşısındakini yenemeyeceğinin farkında olan kişi atmaz mı? Bakın işte. Yine insanın kötülüğüne geldik!

Şiddet, genelde yetersizlik hallerinde ortaya çıkar. Normal yollardan istediklerine ulaşamayan insan şiddet yoluna başvurarak tüm kapıları kendine açmak ister. Bu durumdayken yani insan şiddet içerisindeyken diğer insanların isteklerinin hatta hayatlarının hiçbir önemi yoktur. Çünkü şiddet yıkıcıdır. Kendi kalesini kurmak için önüne çıkan diğer tüm kaleleri yıkar.

Şiddetin doğa ile ilgisi ise Francis Bacon tarafından ortaya konur. Kendisi; “En güzel manzaranın olduğu yerde bile, ağaçların, yaprakların altında böcekler birbirini yer. Şiddet yaşamın bir parçasıdır” diyerek şiddeti legalleştirme ve doğanın bir parçası haline getirme görevini üstlenerek mekanik dünya görüşüne kendince katkı yapar. Hâlbuki yaptığı insanlığı yıkmaktan başka bir şey değildir zira doğada kötülük olmaz. Nitekim kendisinden elli yıl sonra Thomas Hobbes insan insanın kurdudur (homo homini lupus) anlayışı ile Bacon’a yaslanır. Anlayacağınız şiddetin şiddeti doğurması gibi kötülük de kötülük doğuruyor. Kişinin varlığını devam ettirmek için her şeyi ama her şeyi yapabileceğini vurgulayan Hobbes insanın doğasındaki rekabet, güvensizlik ve şan-şeref sebebiyle savaşın ortaya çıktığını söyler ve kazanç, güven ve toplumsal statü için insanların birbiri ile mücadeleye düştüklerini yazar. Bütün bunlar mekanik insan tanımının bir sonucu olup şiddeti meşrulaştırma çalışmalarından başka bir şey değildir hâlbuki. Ama biz şiddetin durulmasından, sükûnetten bahsetmek için buralara geldik. Fakat bir türlü insan durulmadığı için şiddet konusundan çıkamadık.

İnsanın şiddetten arınması, kendini yani ben’ini terbiye etmesi ve dünya görüşü ile ilgili. İnsanın insana bakışından şiddet doğduğu gibi sevgi de doğabilir. Bakış açısı önemli.  Ne diyordu hocam “Âşık yok oldukça varolur.” Şiddet ise varolukça artar. İnsan çok kötü belki ama aynı zamanda çok iyi. En azından çok iyi olabilme kapasitesine sahip. Ne dersiniz!

 

Sulhi Ceylan

DİĞER YAZILAR

1 Yorum

  • Hiç önemli değil , 22/07/2017

    Yazmak cesaret ister.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir