Bir Nev-i Bahar

benim kalbim bir ıslahevidir doktor
yetim bir çocuk durmadan azarlanır içinde
benim kalbim gövdesi ıslahevlerine
çakılı bir kuştur
uçmayı bilmeden ölür kenar otellerde
kalbim ıslah olmaz bir kuştur doktor
tıkanır, ölür metropellerde
(Kemal Sayar)

Bahara inanmak için lalelerin açmasını bekleyenler, şehrin her yanını kaplayan nergisleri görmeyenlerdir. Parmak uçlarıyla hiçbir çiçeğe dokunmamış insanı kaç cemre bahara ikna edebilir? Kaç düşüş insana aslında hiç kalkmaması gerektiğini hatırlatabilir?

Biz seninle hiç kalkmadan, kılımızı kıpırdatmadan, düştüğümüz yerlerden ve yaralarımızdan emin bekleyelim insan. Metropollere inat üst katlardan bir sepet sarksın. Gün yavaştan aydınlansın. Bakkal, ekmeği sepete bıraksın. Kadın ekmeği içeri alsın. Kadın bir yumurta kırsın. Adam gazeteye göz atsın. Adam gazeteye inanmasın. Çocuk uyanmasın. Adam ekmeği aramaya sokaklara çıksın. Kadın vitrindeki eski anıların tozunu alsın. Adam, kadına Sapanca’dan elma alsın. Kadın akşam yemeği olarak fasulye yapsın. Adam huzur diye eve varsın. Çocuk uyanmasın. Çocuk Cennet’e hep inansın.

Biz seninle nereden darbe alsa hep aynı yerden kanayan yanlarımızla Cennet’e tekrar inanalım insan. Adama, kadına ve çocuğa da inanalım, bu hikâye dışarıdan bakınca güzel. Geçmiş zamanla anlatılmayan hikâyeler hep güzeldir, içeriden bakınca zaman geçmiş olur. Boş ver. İçinin boşluklarında tek başına ıslah olamazsın insan, yorulursun. Yorulursan kuş lokumundan bahis açalım. Dinlenirsen belki beni de dinleyebilirsin, ben ceplerime hikâyeler doldurup gelmiştim. Dinlemek istersen anlatabilirim sana. Vişne bahçelerinden, çocuk gülüşlerinden, bir sabah aniden bazlama yoğurmaktan vazgeçen anneannemden, beşyüzlük tespihinde hep şükür çeken babaannemden ve bir gece aniden gidişinden bahsedebilirim. Bunları zaten biliyorsun ya insan! İçimde öfkesini yitiren bir kadın var, onu bilmiyorsun. Öfkesizleşen bir kadın… İşte yine paradoksa sürükleniyor içim, ya da bir kaosa. Bir isim koyunca duruyor içimdeki çelişkilerin valsi. Bazı geceler bir isim aramaya çıkıp kaybolduğum oluyor. Küçük bir çocukken kaybolmaktan çok korkardım, şimdi ansızın bulunmaktan ölesiye korktuğum da oluyor. Bunlar çocuk büyüdükçe oluyor. Yaşıyla uyanıyor çocuk, gidip en yakınındaki kuşu vuruyor.

Bunu da biliyorsun ya insan; en çok kendi göğüslerindeki kafeste tutsak olanlar, kuş vurmayı hürriyet zannedenlerdir. Çünkü uçup konabilecekleri tüm hürriyetleri kaybetmişlerdir. Cemrenin düşüşü bir mevsime gebe değildir ve parmak uçlarının ulaşabileceği bir yerde değildir adam, kadın ya da çocuk.  Kuşun bir nergis dalına konuşuyla bahara ikna olmazlar ve Cennet’e inanmazlar bir çocukla.

Biz seninle nergisi ve cemreyi bahardan bilelim insan. Hadi gidip bir kuş âzad edelim.

Elif Bayır

DİĞER YAZILAR

5 Yorum

  • Hikmet Hikmet , 16/07/2015

    Muazzam. (Gerçekten)

  • . , 20/03/2015

    Çok güzel! Keşke daha sık yazsa. Ne güzel olur :)

  • selma , 14/03/2015

    ‘Küçük bir çocukken kaybolmaktan çok korkardım, şimdi ansızın bulunmaktan ölesiye korktuğum da oluyor’ Huzurla okudum. Devamı gelsin lütfen.

  • Ayşe ulucak , 13/03/2015

    Arkadaşımız zannımca ilerde sağlam bir yazar olacak. Ve ben onunla aynı okulda okumuş, aynı ortamlarda bulunmuş, arkadaş olmuş biri olarak övüneceğim…

  • okuyucu , 13/03/2015

    Sayın Bayır a bu güzel deneme için teşekkürler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir