Çalışarak Çabalayarak Nasıl Daha Kötü Yazabilirim Sorusuna 21 Altın Cevap

Lev Tolstoy’un doğduğu, Savaş ile Barış’ı ve Anna Karenina’yı yazdığı ve defnedildiği ev

Dünya edebiyatına klasik eserler kazandırmış yazarların çalışma masasını anlattığımız zaman, onların iş disiplini ve yazı için gündelik hayatlarını nasıl kurdukları üzerinde durmuştuk. Buradaki asıl maksadımız bir yazarın, yazı işçiliği yaptığı anlarda kendilerini işlerine nasıl verdiklerini, yazı için gündelik yaşamlarını nasıl şekillendirdiklerini göstermekti. Ama sıklıkla şunu da vurguladık, yazarların gündelik rutinleri, bir yazının kalitesini belirleyen ana etken değildir. Bu sadece yapılan işe “Kendimi nasıl daha iyi verebilirim?” sorusunun bir yanıtıdır. Yoksa bir takım rutinlerle iyi ve kaliteli yazar olunsaydı herkes kendisi için belli bir rutin belirler ve ortaya kaliteli metinler, eserler çıkarırdı. İyi bir yazı için gerekli olan ilk şey hiç kuşkusuz yetenektir. Ancak tek başına yetenek de bir işe yaramaz. Bunun yanında disiplinli bir yaşam, sıkı bir çalışma ve gündelik kontroller gerekli.

Yazar, bir bakıma kendisini ifade etmek için eline kalemi alır. Bu bir dert de olabilir, paylaşılmak istenen her hangi bir düşünce de. Ancak şunu da eklemek gerekir ki, her yazar yazı işçiliğini esas eserini bitirme aşamasındayken verir. Elindeki metni daha güzel bir hale koyabilmek, okunabilirlik oranını arttırabilmek, okuyucu ile yazı arasında bir engel varsa onu ortadan kaldırabilmek için yazının üstünden kaç defa geçmesi gerekirse gereksin, bu işten gözü yılmaz.

İşte bu noktada okuyucuya da bazı ipuçları vermemiz gerekiyor. Büyük yazarları büyük yapan, eserleri çok okunan kılan hatta onları klasik dediğimiz değere taşıyan yazı işçiliğinde yazarlar neler yapıyor ya da nelere dikkat ediyor? Bu noktada okuyup öğrendiklerimizi, bugüne kadar tecrübe ettiklerimizi sıralayarak “Yazarın Masası” isimli yazı dizimize de bir son verebiliriz. Bu bölümde yazdıklarımız tartışmasız gerçekler değil, bizim ulaştığımız sonuçlardır. O yüzden okur, aşağıda satırları bir manifesto gibi değil de, bir tavsiye olarak değerlendirirse daha sağlıklı olur kanaatindeyiz.

1. Yazma işine soyunduğumuz an şunu bilmemiz gerekir: Ne yazarsak yazalım, severek yazmalıyız. Sevdiğimiz, ilgi duyduğumuz, yazdığımız zaman bizi mutlu edecek konulara odaklanmalıyız. Sadece beğenileceğini umduğumuz, okurlar tarafından ilgi göreceğini ya da daha fazla tutulacağını ve buna bağlı olarak da daha çok okunacağını düşündüğümüz şeyleri yazmaya çabalamak hem kendi kendimizi gereksiz bir çerçeveyle kısıtlamak olur hem de tıkandığımız noktalarda yazı yazma zevkinden mahrum kalmamıza sebebiyet verir.

2. Teknik olarak yazma eylemi ilk olarak insanın zihninde başlar. Zihnen yazıya başladığınızda hemen yazıya bir son biçmeye kalmayın, bunu yaparsanız yazıyı o sona doğru sürüklemek, çekip sündürmek zorunda kalırsınız. Bu durum da yazının sağlıklı gidişini zedeler ve onu zoraki bir sona doğru iter. Bu da yazının sıhhatini zedeler.

3. Yazarlar, hangi dilde yazarlarsa yazsınlar, o dilin dilbilgisi kurallarını gayet iyi bilirler. Bu nedenle yazı işine soyunanlar dil bilgisi kurallarını iyi bilmeli ve yazarken de bu kurallara mutlaka uymalıdırlar. Bu konuda gösterdiğiniz dikkat yazdığınız metinlerin okur tarafından daha kolay anlaşılmasına zemin hazırlar. Ayrıca bir yazı için gereken iç disiplini de böylece sağlamış olursunuz.

4. Yazı yazan genç arkadaşlarımızın içine düştükleri ilk tuzak büyük yazarlar gibi yazmaya çalışma tuzağıdır. Beğendiği yazar ve şairler gibi yazmayı denemek, yazıya başlamadan intihar etmek demektir. Benzemeye çalıştığınız ya da geçmeyi arzu ettiğiniz yazar zaten rüştünü ispat etmiş bir isimdir ve siz onu geçemeyeceğinize göre bu yaptığınız anlamsız bir çaba olacaktır. İşin bir başka yönü de şudur: Geçmeye çalıştığınız yazarı geçemeyeceğiniz için bu durum sizin yazma şevkinizi kıracaktır. Sonuçta yazıyla aranıza aşılması güç bir duvar örmüş olacaksınız. O yüzden daha işin başındayken böylesi zor bir maceraya atılmamak gerekir.

5. Yazıya ilk başladığınızda kötü metinler kaleme alabilirsiniz. Hatta çok kötü metinler de yazabilirsiniz. (Yazar bunu, kendi yazı deneyiminden net olarak bilmektedir.) Ancak kendiniz olarak kalmak kaidesiyle yazmaya devam ettikçe yazınızın düzeldiğini ve böylece kaleminizin daha başarılı mecralara kendiliğinden ve doğal olarak kaydığını göreceksiniz. İyi metin, zamanla ortaya çıkar.

6. Bu aşamada, Yazarın Masası’nda belirttiğimiz gibi “yazmak için kendinize gerekli olan ortamı hazırlayıp yazı masasına öyle oturmanın” zamanı geldi diyebiliriz. Nerde ve nasıl yazabileceğinizi siz seçin. Bunu yaparken diğer yazarların rutinlerinden, yazma tercihlerinden etkilenerek seçim yapmayın. Siz, kendinize uygun olan ortamı seçin. Ama “yalnız ve sabah erken saatlerde” yazı yazmayı mutlaka deneyin.

7. Yazınızı bitirdikten sonra mutlaka birkaç defa okuyun ve düzenlemeler yapın. Mümkünse bu okumaları gün içinde değişik saatlerde yapın. Böylece hatalarınızı daha net görerek onları düzeltme şansınız olacaktır. Düzeltilecek çok hata bulmanız kötü değil, aksine iyi bir işarettir. Unutmayın, bu, sizin yazarken kendinizi geliştirdiğinizi gösterir. Yazıların okumasını yaparken metni sesli olarak okumanız da size farklı artılar sağlar. (Bu, denenmiş ve beklenenden fazlasıyla verim alınmış bir tavsiyedir.)

8. Yazıyı kaleme aldıktan sonra sizin dışınızda mutlaka ikinci bir göze, mümkünse yazara okutun. Okuyan, yazan ve yazıdan anlayan ikinci bir gözün yazılan metin üzerindeki yapıcı/olumlu eleştirileri kaleminiz üzerinde müspet etki yapar.

9. Yazmaktan korkmayın. Çok yazın ve gerekirse yazdıklarınızı yırtıp atın. Ama düzenli yazmaktan sakın vazgeçmeyin.

10. Yazdığınız ya da yazmayı düşündüğünüz tarzda var olan kitapları ve o konularda kalem oynatan yazarları takip edin, okuyun. Sizin dışınızda kimler, neler yazıyor ve nasıl yazıyor bunu görün. Bu durum size, meselenin farklı yollarını keşfetme yetisi kazandırabilir. Ya da konuya daha değişik açıdan nasıl yaklaşabilirim sorusunu zihninize taşıyabilir.

11. Hiç kimseyi geçilemeyecek bir yazar olarak görmeyin. Zihninizde bu konuda setler oluşturmayın. Ayrıca kimsenin etkisinde kalmamaya da özen gösterin.

12. Yazmak için belki de en önemli şart, basit ve kolay konuları seçmek olmalıdır. Ağır, felsefî ve derin konuları yazmaya çalışmayın. İnsanların bir kitapla, cilt cilt eserlerle tartışmaya açtıkları meseleleri siz birkaç sayfalık yazıyla çözemezsiniz. Hatta bu konularda yeni ve farklı bir şey de söyleyemezsiniz. O nedenle böylesi mayınlı bir sahaya hiç girmeyin.

13. Yazıya başlarken karışık ve okunmayı güçleştiren kurgu anlayışını benimsemeyin. Bu hem sizin, hem de okuyucunun işini güçleştirir. Yazarken mümkün olduğunca sade bir kurgu kullanın. Bu hem okuyucu için hem de sizin için en doğru tercih olacaktır.

14. Yazarken Türkçe karşılığı olan bir kelime varsa, bunun yerine kesinlikle yabancı bir kelime kullanmayın. Yazı dilinizi oluştururken buna özen gösterin. Siz, dilinize ne kadar sahip çıkarsanız yazı da size o kadar sahip çıkar.

15. Mecbur kalmadıkça ağır, felsefi, teknik kavramlar ve net olmayan ifadeler kullanmamaya özen gösterin. Aksi takdirde ortaya çıkacak yazı hem okuru boğan, metinden uzaklaştıran bir şey olacak hem de anlam derinliği edineyim derken sığ bir yazı elde edeceksiniz. İnsanlar sanılanın aksine anlamadığı şeyi sevmez, okumaz.

16. Bir yazıda ifade edeceğiniz durumu tek paragrafta yazabiliyorsanız, ikinci bir paragraf ya da cümle kurmayın. Bu cümle ve paragraf fazlalığına neden olur. Bu duruma dikkat etmezseniz okuyucu nezdinde “Yazıyı yazamamış, o yüzden de köpürtmüş” intibaını uyandırırsınız. (Bu durum, okuru metinden uzaklaştırır.)

17. Yazınızı bitirdikten sonra, son okumayı yaparken cümle içinde bir kelimeyi çıkarabiliyorsanız, bunu yapınca cümlede bir bozulma ya da daralma olmuyorsa, o kelimeyi çıkarın gitsin. Fazlalıklarından arındırılmış bir yazı, okurun beğenisini kazanır.

18. Yazınızın son okumasında noktalama işaretlerini kontrol edin. Nokta ve virgülü yerli yerinde kullandığınıza emin olun. Noktalama işaretleri doğru kullanılmamış yazı pimi çekilmiş el bombası gibidir, nerede ve ne zaman patlayacağı belli olmaz. (Mümkünse noktalı virgül kullanmayın, biz daha noktalı virgülü yerli yerinde kullanan yazara pek rastlamadık.)

19. Bir yazının en büyük düşmanı uzun cümlelerdir. Mümkün mertebe uzun cümle kurmaktan kaçının. Mümkünse uzun cümlelerinizi ikiye bölün ve yazıya nefes aldırın. Siz o uzun cümleyi yazarken yoruluyorsanız bir de okuru düşünün! (Aslında bu kısım yazardan çok okuyucu içindi.)

20. Yazı yazmanın merkezini disiplin oluşturur. O yüzden yazı yazmaya başlamadan önce mutlaka not alın. Bunu düzenli ya da düzensiz yapmanız önemli değil. Aldığınız bu notları, yazınızı yazarken kullandığınızda daha seri ve daha bütünlüklü bir yazıya ulaştığınızı göreceksiniz.

21. Yazı işiyle uğraşıyorsanız bizden size küçük bir tavsiye: Mutlaka belirli bir süre “günlük” tutun. Sakın ihmal etmeyin. Tuttuğunuz günlüklerinizi saklayın ve belli bir zamandan sonra onlara tekrar dönün ve düzenleyin. Unutmayın başarılı yazarların çoğu günlük tutardı. (Bu madde, değişik zamanlarda birçok kişiye tavsiye edilmiştir.)

Son olarak “Çalışarak, çabalayarak şu anda yazdığımdan daha kötü nasıl yazabilirim?” sorusunu soracak arkadaşlara da yukarıdaki 21 maddede belirten önerileri yapmamalarını tavsiye ediyorum.

 

Davut Bayraklı

 

 

DİĞER YAZILAR

2 Yorum

  • Oya süt iç. , 29/01/2017

    Yoksulluk çocuk doğuruyor.

  • myosotis alpestris , 28/01/2017

    Teşekkürler; Sayın Davut Bayraklı!

Oya süt iç. için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir