Çok Şey Biliyoruz!

Serdar Kocabaş, sadece bildiklerini yazdı.

***

Bilmediğimiz bir şey olduğunu mu sanıyorsunuz? Eğer öyleyse yanılıyorsunuz. Biz her şeyi biliyoruz. Mesela Amerika’nın sırf şahsi menfaatleri uğruna dünyanın diğer ucuna gidip demokrasi ithali adı altında ölüm saçtığını. Çok yemek yiyince soda içip rahatlamayı. Necip Fazıl’ın Kaldırımlar adlı şiirini. Haftanın hangi günü, hangi dizinin yayınlandığını. Her gün onlarca kişinin trafik kazalarında öldüğünü. Ebû Bekir b. Enbârî’nin (ö. 939) Peygamber Efendimiz ile ilgili 45.000 sayfa rivayeti ezbere bildiğini. En iyi baklavanın nerede yapıldığını. Marka giyinmenin üzerimizde bıraktığı kibri. Herkese ölümün gelebileceğini ve bize en son uğrayacağını.  Başkalarının yanında, yapmadığımız şeyleri anlatmanın hazzını. Ne kadar günahkâr olursak olalım Allah’ın en çok bizi sevdiğini. Suriye’de bir şeyler olduğunu. İşrakiye ekolünün baş temsilcisinin Sühreverdi el Maktul olduğunu. Sosyal paylaşım sitelerini vakit öldürmek için değil faydalı paylaşımlar için kullandığımızı. Ünlü filozof Kindi’nin tıp, felsefe, mantık, hesap, geometri, musiki ve astronominin yanında simya ilmini de tahsil ettiğini. Hafta sonları öğlene kadar yatmayı. Başkalarını eleştirmenin verdiği sinsi tadı. Çoğu yeteneğimizi gün yüzüne çıkaramamız sebebiyle ziyan olduğunu. Mevlana hazretleri hakkında romanlar okuyup dini hislerimizi tatmin etmeyi. Marketten alışveriş yaparken kredi kartı kullanmayı.

Durun bitmedi. Biz daha çok şey biliyoruz. Mesela kıyametin kopacağını ve kıyametin büyük alâmetlerinden Deccal’in çıkacağını. İbrahim Müteferrika’nın mezar taşının üç yıl sonra dikildiği için vefat tarihinin 1747 yazıldığını. Reklam izlemekten ayrı bir haz aldığımızı. Kapitalizm sayesinde insanlar arasında bir fark kalmadığını. Bilginin amaç değil bir vasıta olduğunu. Konfor sevdasında yüzdüğümüzü. Evlenmek isteyen kızların, erkeklerden maaş bordrosu istediğini. Hayânın, Cebrail tarafından yeryüzünden kaldırıldığını. Öğrencinin sınavlara son gün hazırlanması gerektiğini. Kalbimize, melekler tarafında fısıldanan iyilikleri yapmadığımızı. Anne ve babaların tek derdinin çocuklarına iyi bir iş bulmak olduğunu. Ahlak kelimesinin sadece tasavvuf kitaplarında iyi durduğunu. Bir ömür kendimizle çeliştiğimizi. Kâtip Çelebi’nin Keşfü’z-Zünûn adlı eserinin, kapsamlı bir bibliyografya olup yirmi senelik bir çalışma ve gayretin semeresi olduğunu. Ramazan aylarında oruçların lüx restoranlarda açılması gerektiğini ve bu sofralara garibanların çağrılmaması gerektiğini. İlk insan olan Âdem Peygamber’den günümüze değin insanın aynı olduğunu, aynı zaaflarla ve korkularla dolu olduğunu.  Yaptığımız hizmet ve iyilikleri anlatmamız gerektiğini. Youtube’ta en çok izlenen videoyu tıklamanın çekiciliğini. Başkalarının küçüklüğü üzerinden büyüklüğümüzü ilan ettiğimizi.

İnternetten sitelerinde sörf yapmanın kaçınılmazlığını. Çok zorda kalmışsak yalan söylemenin çok da günah olmadığını düşündüğümüzü. Tasavvufu dahi bir meta haline getirdiğimizi. Kollektivizmin bireyciliğin sahte antitezi olduğunu. Ilımlı İslam diye bir şey icat edip yavaş yavaş ılımlaştığımızı. Bazı filmleri defalarca izlemeyi.  İmam Gazali’nin “Açıkça gördüm ki, sufîlere mahsus olan hakikat kitaplardan öğrenilemez. Yalnız doğrudan doğruya in­sanın tecrübesi ve vecd ve istiğrakı ve içten değişmeleri ile o hakikate erişi­lir.” sözünü bilmemize rağmen tasavvuf kitaplarını okumanın nedense zikir çekmekten kolay geldiğini. Yirmi iki adamın bir top etrafında deli divane gibi koşmasının anlam dünyasındaki büyük yerini. LCD ekranda film izlemenin hazzını.

Son tahlilde ne kadar bencil ve egoist olabileceğimizin bilgisini. İşyerinde müdüre selam verirken kalbimizden geçirdiğimiz kariyer planlarının masumluğunu. Cehennem’in bizim için değil diğerleri için yaratıldığını. Ve insanın ilk sevdiği şeyin kendisi olduğunu.

Biz çok şey biliyoruz. Ya siz?

 

 

DİĞER YAZILAR

2 Yorum

  • kara murat , 11/12/2013

    – ben daha çok biliyorum!
    – hayır ben biliyorum!
    – hayır ben!
    – ben!
    – ben!
    – ben!

  • Sophia , 11/12/2013

    Kendimizi bilmenin haricinde ne çok şey biliyoruz öyle. Bir bilmediğimiz; hakikatimiz. Çok yazık bana, bize, hepimize.

kara murat için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir