Edebiyat

Birçok yazarımızın bir türlü kurtulamadıkları bir hastalıktan, yüksekten atmak, üst perdeden konuşmak, ağır başlı görünmek, büyük büyük lakırdılar etmek şeklinde kendini gösteren bir hastalıktan sırası düştükçe bahsettim (söz ettim). Bugün de ona benzer bir başka hastalıktan söz açmak istiyorum. Bu hastalık edebiyat hastalığıdır. Edebiyat hastalığı sözüne bakıp da bunu edebiyatla uğraşmak hastalığı manasına (anlamına) almayın. O iyileşmez hastalığa, ne yapalım ki birçokları gibi biz de tutulmuşuz. Hayır, bu hastalık o hastalık değil. Sözünü etmek istediğim hastalık, yazıda edebiyat yapmak hastalığı. Hani halkın dilinde edebiyatça konuşmak, edebiyatça yazı yazmak diye anılan şey. Kimlerden bahsettiğimi acaba kendileri anlayabilecekler mi? Sanmıyorum. Onları böyle bir hastalığa tutulmuş olduklarına inandırmak delileri veli (ermiş) olduklarına inandırmak kadar güç görünüyor bana. Öyle ya hasta olduklarını bilseler bu hastalıktan kurtulmaya çalışmazlar mı? Çalıştıktan sonra da neden kurtulamasınlar? Mademki böyle bir işe girişmiyorlar, meydana getirdikleri eserlerin öyle olması gerektiğine inanıyorlar demek. Yazdıklarını beğenmeseler yazmakta doğrusu bu kadar ayak diremezler.

Bu hastalığın özelliklerinden biri, çapraşıklığı. Kulağı, düz yoldan değil de enseden göstermeye benziyor. İkincisi de, sözü, anlaşılmaz hale getirmesi. Bir lakırdıyı düpedüz söylemek dururken daha şatafatlı görünsün, daha çok beğenilsin diye, dolambaçlı yollardan söylediniz mi, çok kere, manasız manasız şeyler meydana çıkıyor. Bu hastalık yalnız bizim yazarlarımızda değil. Avrupalı yazarlarda da var… İşin kötüsü bu süslü püslü dili -süsüne püsüne rağmen- içinde çok kere hiçbir şey bulunmayan bu dili, bilim yazılarına da, gerçekleri apaçık göstermesi gereken öğretici yazılara da sokuyorlar. Haydi şairane eserlerde falan neyse ama bilim dilinde edebiyat, üstelik zararlı da oluyor. Çünkü o eserin vazifesi (görevi) başka. Okuyucuya bir şey söylemesi, bir şey öğretmesi lazım. Oysaki, işi edebiyata dökünce hiçbir şey söyleyemiyor. Zaman oluyor bir sayfadan bir tek cümle bile çıkaramıyorsunuz.

Son zamanlarda, icap etti (gerekti) de, edebiyat tarihine benzer bazı kitaplar karıştırdım. Aman Allahım! Ne sözler, ne sözler! Mesela (sözgelişi) bir tanesi, aşağı yukarı şuna benzer bir cümle söylüyor:

«Symbolisme’in (simgeciliğin) mübeşşirini (muştucusunu) manalı bakışlarıyla esrarı (gizleri) sorguya çeken Baudelaire’in şahsında buluruz.»

Baudelaire’i tanımıyorsunuz. Symbolisme’i bilmiyorsunuz. Öğrenmek istiyorsunuz. Bu kitabı bulmuşsunuz okuyacak, öğreneceksiniz, işte cümleyi size verdim. Öğrenin bakalım Baudelaire kimmiş, Symbolisme neymiş?

Doğrusu, okuduğum vakit çok düşündüm. Esrarı sorguya çekmek acaba nasıl oluyor diye. Gözüm kör olsun çıkaramadım.

Burada verdiğim örnek, o edebiyatça edebiyatın şöyle bir aklıma geliveren örneklerinden biri. Öyleleri var ki, bu biçim cümlelerle kitaplar dolduruyorlar. «Bu biçim cümlelerle» derken, inan olsun insaflı davranıyorum. Öyleleri de var ki, bunlara taş çıkarıyorlar. İki sayı önce Varlık’ta bu çeşit edebiyata örnek olacak birkaç cümle daha vardı. Ama elbette anlamışsınızdır; bu cümleleri yazan Varlık yazarlarından biri değil. Bunlar Varlık sayfalarında sadece teşhir ediliyordu (sergileniyordu). Altında da deniliyordu ki : «Bu cümleleri gördükten sonra birçok kimsenin edebiyattan nefret etmesinin sebebi anlaşılıyor.» Gerçekten edebiyatı küçümseyenlerin çoğu edebiyat denince bu türlü eserlerin kastedildiğini sanıyorlar. «Edebiyat bu ise, diyorlar, çekiver kuyruğunu.» Hakları da yok değil. Edebiyatı, o edebiyat düşkünü zavallılar gavur etmiş. Gerçek edebiyatın kurtulabilmesi için onun, her şeyden önce, bu çeşit yazarların elinden kurtulması lazım. Fransa’daki Existentialisme hareketinin gayelerinden (amaçlarından) biri de edebiyata son zamanlarda kaybetmiş olduğu haysiyetli (onurlu) yeri yeniden vermekti. O edebiyatçılardan Fransa’nın da canı yanmış demek.

Bir zamanlar şiiri şairaneden kurtarmak gerektiğini söylemiştim. Şimdi de edebiyatı edebiyattan kurtarmak gerektiğini söylüyorum.

Orhan Veli – 1 Mart 1948

Kaynak: Orhan Veli, Bütün Yazıları 1, Sanat ve Edebiyat Dünyamız, Can Yayınları, 1982, sayfa: 144-146.

DİĞER YAZILAR

2 Yorum

  • Feyyaz Kandemir , 22/05/2021

    “Edebiyatsız edebiyat” tabirini, Orhan Veli’den önce Mithat Cemal kullanmıştır Âkif’in şiiri için: “Ne kadar kitabetsiz, ne kadar kelimesiz, ne kadar edebiyatsız bir edebiyattır”

  • Edebifikirciliğin mübeşşirini, manalı sözleriyle esrarı gösteren edebifikircilerin yazılarında arayan biri , 31/03/2021

    :) keyiflendim yahu

Feyyaz Kandemir için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir