Prangalarımı Arıyorum

Fuzuli “Nedir” redifli gazeline şöyle başlar:

“Öyle ser-mestem ki idrâk etmezem dünyâ nedir / Ben kimem sâki olan kimdir mey-i sahbâ nedir”

Bu beyti sadeleştirmek ve günümüz Türkçesi ile ifade etmek istesek:

“Öyle sarhoşum ki dünyanın farkında değilim / Kendimi bilmediğim gibi içkiyi dağıtanın kim ve şarabın ne olduğunu da bilmiyorum.”

Buradaki sarhoşluk aşktan kaynaklanan bir sarhoşluk olup bu aşk ise ilahi aşktır. Bu sebeple şarabı sunan Leyla dahi tanınmamakta ve şarabın kendisi yani aşk bile bilinmemektedir. Çünkü tüm bunların üstünde ve bunları yaratan Allah’ın sevgisi, hangi kalbe girerse o kalpteki her şeyi yakar. Aşk her zaman hep’e taliptir, azla yetinemez. Bu sebeple dünya ve içindekiler gibi fâni şeylerin, aşığın gözünde anlamı kalmamıştır. Fuzuli’nin bu beytini Yunus Emre hazretlerinin şu dizesi âdeta şerh etmektedir: “Ballar balını buldum kovanım yağma olsun.”

Bence bu beytin en önemli kelimesi “sermest”tir. Malumunuz ser, baş demek, mest ise sarhoş. Kısaca sarhoş anlamına geliyor sermest. Sermest kelimesi bende serbest kelimesini çağrıştırır nedense. Best; bağlı anlamına geliyor. O halde serbest; başı bağlı demek. Sözlüklerde ise özgür, istediği gibi karar verebilen, esir ve belli kurallara bağlı olmayan anlamları ile açıklanıyor. Bu haliyle kök anlamından uzaklaşmış gibi duruyor. Ama biraz düşünürsek serbest’in aslında kendine bağlı olan, başkalarının etkisine bağlı olmadan kendi kararlarını verebilen anlamını görürüz. O halde serbest kimseye değil kendine bağlı olan demek. İnsan kendine bağlı değildir de kime bağlıdır ve bu âşık olduğunda dahi böyle değil midir? Mecnun için Leyla, içindeki aşkın ortaya çıkmasına vesile idi. Böyle olmasa Leyla geldiğinde onu tanırdı. Hâlbuki Leyla geldiğinde Mecnun “Sen de kimsin?” dedi.

***

Kadın, adama kızıyor ve hayatına sızdığını söylüyordu. Adam sakince kadını dinledi ve şöyle cevap verdi: “Ben senin hayatına girmedim. Sen, hayatına girmeme izin verdin.”

***

İstinat noktası önemli. Arşimet’in “Bana bir dayanak noktası verin dünyayı yerinden oynatayım” der. Peki insanın istinat noktası nedir? Tabiî ki aklıdır. Çünkü insanı insan kılan aklıdır ve bu aklı ile diğer canlılardan ayrılır. İnsan, işlerini yoluna koymak için bir istinat noktası olan aklına dayanır. Bu sebeple serbesttir. Yani başı bağlı.

***

İmza ve mühür gibi hukuki bir belgenin bağlayıcı işaretine de serbest deniyor. Burada da karşımıza yine bağlı olmak çıktı. Çünkü her belge imza ve mühürle geçerlilik sıfatını kazanır. Yani mührün dayandığı güç ve kudret onun genel geçer olmasını sağlar. Yeri gelmişken hatırlatayım. Hocam şöyle derdi: “Prangaların yoksa, bil ki özgür değilsin!” Haydi pranga ve özgürlüğün nasıl bağdaştığını üzerine düşünelim ve sonra Leyla’nın ayağının dibindeki cenneti yeniden arayalım.

Sulhi Ceylan

Not: Bu yazı, Dr. Yunus Emre Özsaray’ın 7 Nisan 2018 tarihinde Edebifikir Söyleşileri kapsamında gerçekleştirdiği “öyle serbestem ki idrak etmezem dünya nedir” başlıklı konuşmasında vurguladığı serbest ve sermest kavram analizinin bize yansıyan tedailerinden ibarettir.

DİĞER YAZILAR

1 Yorum

  • Hatice Zeynep , 03/05/2018

    “aramakla bulunmaz, ama bulanlar arayanlardır.”
    prangalarını aramanın ne anlama geldiğini iyi bilmek gerek.

Hatice Zeynep için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir