Saçlarımın Sırma Kaderi

 

Kendimi bildim bileli saçlarım uzundur. Hatta beni hiç kısa saçlı görmemiş bir sürü insan var çevremde. Genelde, saçımı neden uzattığımı sorarlar. Şimdiye kadar bir sebebi olmak zorundaymış gibi, sebep aradım. Diğer insanların neden saçlarını uzattığını düşündüm hep. Kimisine çok yakışıyordu, kimisi seviyordu, kiminin saçları çok güzeldi ve bu yüzden uzatmamak zaten hakaret olurdu. Gel gör ki bunların hiçbiri benim için geçerli değil.

Uzun saç bakım ister’ palavrası galat derecesinde klasiktir. En az futboldan konuşurken ki tavrımız kadar eminizdir bu konuda. Bence hiç gerek yok. Kendi haline bırakınca da her saçın varoluşsal yolculuğunda yaptıklarını yapıyor. Böyle dediğime bakmayın,  çok da insafsız değilimdir. Yaşaması için ne gerekiyorsa yaparım. Hiç utanmam, sıkılmam marketlerde şampuanları,  saç kremlerini incelerim. Bal özlü, sütlü, canlı durması için e vitaminli, aero şeyli, kabarmaması için bilmem neyli vs… Tek tek inceler sağlıklı büyümesi için hangisi gerekiyorsa ondan alırım. Her gün yıkar, özenle tararım. Hatta bazen bağlarım bile. İnsan içine çıktığımda onu mahcup etmemek için taç taktığım dahi olmuştur.

Ancak çoğunlukla anlaşamayız. Zaman zaman dönüp ‘Nedir bu saçlarımdan çektiğim?’ diye feryat eder, onun; ‘Asıl benim senden çektiğim nedir?’ tepkisiyle sus pus olurum. Kıymetini bilmediğim zamanlar aşırı kıvırır, kabarır, milletin içinde hem beni hem kendisini rezil rüsva eder, böylece intikamını alıp, gönül rahatlığıyla uykuya dalar.

Çok dökülür, çok çok dökülür. Kendi temizliği yetmiyormuş gibi bir de ortalığı temizlemek zorunda bırakır beni. Ne kadar ders çalışıyorsam, en az iki katı kadar vaktimi alır. Anlayacağınız hem cebime hem vaktime zarar. Ama vazgeçemiyorum ondan.

Vaktiyle uzun uzun düşündüm neden saçlarımın uzun olduğunu. Mutlaka bir anlamı olmalı dedim. Anlamsız geldi çoğu zaman. Tabi ki saçlarımı böyle seven insanların önüme koyduğu ve ona güzel bakmam halinde mutlu bir gelecek vadettiği de doğrudur. Asıl problem de burada başlıyor zaten. Onlara güveniyorum, evet, dediklerinden zerre-i miskal şüphem yok. Peki, olay böylesine basitken neden uykularım kaçıyor bu kadar?  -Bak yine kaşınmaya başladı kafam, bu sorular aramızda kalacakmış.-

Sorgulama, tara gitsin’ diyen arkadaşlarımı dinlemeyi deniyorum fakat yine olmuyor. Neyse ki vaktiyle aynı sıkıntıyı yaşamış insanlar var diyerekten, testi dolusu ümitlerim olmuştu bir zamanlar. Bunlardan bazısı hakikati bulamamış; kestirmiş saçlarını. -Yoo, hayır; bunu tabii ki yapmayacağım.- Kimisi ise buldum, kurtuldum diyor. İyi de arkadaş nasıl bulduğunu az anlatsaydın keşke.

Bir de her saçın yapısı farklı ya, anlatsa da aynısı olmayacak galiba. Mesela benim saçım –kıvırcık iddialarına bin bir yeminle inat- dalgalıdır. Aynı zamanda kalın tellidir. En yakın saç yapısı kimde vardır, bu insanlar, merak etmişler midir neden saçlarını uzattıklarını diye uzun uzadıya o katalog senin, bu magazin dergisi benim okuyup durdum. Bulmasına buldum da aslında, ama belli ki konuşmaya niyeti yok. Diğer taraftan ‘Hadi gel bakalım yakışıklı, nedir senin derdin?’ diyerek huzura çağırır diye de korkmuyor değilim. Nasıl sorarım ki? Daha kendime adam akıllı anlatamıyorum problemin tam olarak ne olduğunu… Gerçi vaktiyle O da düştüyse demek ki merkepten, saçlarıma bakınca bir çırpıya gerek kalmadan anlayıverir.

Fecaatin diğer yüzü, ilk soru bir zaman sonra unutulup gidiyor. Bu sefer farklı sorular peşi sıra gelmeye devam ediyor. Zaman zaman dönüp doğru yolda olduğuma inandırmak için kendimi, en başından başlıyorum; ama ne yazık ki bu sefer cevaplar ezberden oluyor ve bu şekilde aynı yolu dönüp duruyorum.

Ben uzun saçlarımın anlamını sorguladıkça o da rahat durmuyor yerinde. Elinden gelen bütün çirkefliğini seriyor meydana.  Sırf bu yaptıkları yüzünden insanları sıktığımı düşünüyorum ve pek çıkmıyorum odamdan. –bunun tek sebebi benim saçlarımmış gibi bir imajla onlara haksızlık etmek istemiyorum, diğer insanların saçları da onlardan fersah fersah kaçmama yeterli oluyor bazen-  Odamdan çıkmayınca da saçlarımla baş başa oturup gönül rahatlığıyla kavga ediyorum. Ben onu ihmal ediyorum, taramıyorum mesela ya da krem sürmüyorum, o da kökleriyle beynimi kazıyor resmen. Baş ağrıları, uykusuzluk bitmiyor bir türlü.

Arada bir oturup arkadaşlara dert yanıyorum, onlar da yine tara gitsin, düşünme bu kadar deyip duruyorlar.

Mevzu böyle dostlar. Bitiremedim aslında. O kadar çok sorunumuz var ki; anlat anlat bitmiyor. Günün birinde sorularıma cevaplar bulabilirsem, o zaman daha güzel tararım belki saçlarımı. Daha bir anlamlı olur. Aynanın karşısına geçtiğim zaman nazlı nazlı gülücükler atarım saçlarıma. O zaman, dönüp dolaşacağım yer… Neresi olduğunu, ya da en azından benim öyle ümit ettiğimi tam söyleyecekken beynimin dibine dibine vurmak suretiyle sırrımızı ifşa etme diyen saçlarımın korkusundan burada bitiriyorum. Yok böyle olmayacak,  şöyle yapalım o zaman; siz söyleyin, ne olacak bu işin sonu? Cevabı olup da susanın saçları fön tutmasın!

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir