Yazılar:
  • Ölüm Var!
  • Üç Yüz Yirmi Altı Adım
  • Hal Bu ki
  • Sorgulama Dosyası: Ölüm deyince...
  • Ah Kılıcı - II
  • İlk Taşı Kim Atsın?
EdebiFikir logo
eylem bir kız ismi değildir!
  • Anasayfa
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Derin Yapılanma
  • İletişim
  • Kategoriler
    • Buz Gibi Ofsayt!
    • Deneme
    • Dergi
    • Edebifikir Haber Ajansı
    • Fikir
    • Günlük
    • Haber
    • Hatıra Saklama Ofisi
    • Haykırış
    • Hikâye
    • Hikmet
    • Karikatür
    • Mektup
    • Mısra Güzeli
    • Kitap
    • Nümayiş
    • Poetika
    • Portre
    • Söyleşi
    • Şiir
    • Sinema
    • Sokağın Nabzı
    • Sorgulama
    • Video
  • Dosyalar
    • Cemil Meriç
    • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
    • Devrim
    • İsmet Özel
    • Kitap Pusulası
    • Sâdî Şirâzî
    • Sezai Karakoç
    • Sözlük
    • Vasiyetim
    • Yenilgi
    • 2119
    • 2050
  • Anasayfa
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Derin Yapılanma
  • İletişim
  • Kategoriler
    • Buz Gibi Ofsayt!
    • Deneme
    • Dergi
    • Edebifikir Haber Ajansı
    • Fikir
    • Günlük
    • Haber
    • Hatıra Saklama Ofisi
    • Haykırış
    • Hikâye
    • Hikmet
    • Karikatür
    • Mektup
    • Mısra Güzeli
    • Kitap
    • Nümayiş
    • Poetika
    • Portre
    • Söyleşi
    • Şiir
    • Sinema
    • Sokağın Nabzı
    • Sorgulama
    • Video
  • Dosyalar
    • Cemil Meriç
    • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
    • Devrim
    • İsmet Özel
    • Kitap Pusulası
    • Sâdî Şirâzî
    • Sezai Karakoç
    • Sözlük
    • Vasiyetim
    • Yenilgi
    • 2119
    • 2050

Mevziden Uzak Düşler

Bilal Can  |  19/03/2021  |  Kategori : Deneme   |  Okunma:

İnsanın yalnızlık nedeni

Gecenin ayazında meyus bir hikâyeden ayıkladığım saçlarım soğuktan morarak uyandı. Bir tel gibi aykırı duruyorum şimdi, sınır bölgelerinde. Sınır bölgelerinin trajik yerler olduğunu, insanın mekân tahayyülünde neye işaret ettiğini bilmeliyiz. Kimin sınırı içinde kendi sınırımızı belirliyoruz?

Kimi zaman esen serin bir havaya kapılıyor içimizi. Hangi sınırın kapısında durduğumuzu bilmeden, kendi sınırsızlığımızın imkânlarını araştırıyoruz. Bu, kimi zaman, zamandan arınmış şiir… Kimi zaman süslenmiş kederleri kıyasıya zamanla çarpıştırmak…

Uykunun şerbetlendiği vakitler… Tuzu eksik bir mutluluğuz. İçimizde katliamlar oluyor. Arka odamızda yalnızlıklar. Yalnızlıkla imtihan ediliyoruz. Kaçsak kurtulur sanıyoruz tüm kalabalıklığımız. Kaçsak infilak edecek saatler. Bu yüzden savaşlara hayır demek kadar eylemci kesiliyoruz. Barışsever yanımız içimizdeki savaşları nereye saklıyor? Kaçsak kurtulamıyoruz. Kaçsak daha da yalnızlaşıyoruz.

Modern dünyanın, modern insana bıraktığı ve onu imtihan ettiği bir tür saklambaç gibidir yalnızlık. İnsanlığın eksik bir roman gibi yaşaması bu yüzden. Bu, hayatı ortasından, ısmarlanmış bir biçimde, yaşaması tam da ona dikte edilen bir şeylerin olduğunun göstergesi. Bunu yaşamalısın. Yaşamayı düşünmelisin. Kesinlikle yaşamalısın. Yaşamadan yaşayamazsın. Hep bir buyurganlık içerisinde…

Şahsi bir yürüyüş

Voltamızı, dünyanın sınırlarla çevrilmiş dört tarafı mağrur ve gururlu, beş tarafı belalı ve dumanlı, kendi tarafından bakarsan öfkeli ve de hızlı, başkasına göre psikolojik sorunlu kişilerin arasında atıyoruz. Voltamız hiç bitmiyor.

Olacak diyoruz ve bu olacak. Zamana yenilen biz. Müntehirler. İdamını sehpaya alet etmeyenler. İçimizden ölüyoruz dünyaya, pis kokularımızı yaya yaya. Boynumuz terliyor, bize afet halinde biriktirilmiş acil çağrılar lâzım.

Canlı televizyonlar, pankreas kanserleri, orlon kazak örenler, pet şişeleriyle yaşayanlar, pipetlerinden mazot çekenler, kızartılmış patates, barbunya pilaki, aforoz edilmiş insanlık, yoğun sıcaklar, terleyen sırt, bunalan boyun, sinekler, bataklıklar, vantilatörler, kola şişeleri, teneke kolalar, plastik giydirilmiş mankenler, plastikle donatılmış şehirler, plastik çiçekler, yapma sevgiler, acıklı olsun diye çekilen filmler… Olabildiğince sürgünüz. Nereye dokunsak eriyecek gibi duruyor. İnsan olmaktan uzaklaştıkça insanlığımıza dönmek için çabalıyoruz.

Hiç kusura bakma saat yerinde değil

Dünya yığınlarca kir ve çamur… Hastalık birikmiş gözlerine, tüm gözeneklerine, eninden boyuna yığınla kötülük; şaşırtarak büyüyen yumak gibi insanların kendilerine bıraktıkları mirastır bu.

Islak havlular, cam kenarında unutulmuş -unutulduğu için tozlanmış- peynir kâseleri, “hüznümüzü büyük şeylerden sanırsanız yanılırsınız” (Turgut Uyar). Uzak mevziler düşlüyoruz, uzak düşler… Ulaşılması daha zor, fakat daha kolay ediniliyor, zor fakat daha cazip, içimizi gıcırdatıyor, beynimizi uyuşturacak kadar. Hüznümüz bu yüzden büyük şeylerden değil, kapı gıcırtısına hüzünlenen bizleriz, ekmek arasına sıkıştırılan zeytinlerin, sürülen salçaların hülyalara dalışımıza sebebiyet vermesi bu yüzden. Kafamızda yuvarlak dişliler ve yumak gibi olmuş ağrılarla her gün ekranlarda boy gösteren boyumuzu kafasız bırakmak pahasına, yanıltıyoruz kendimizi. Avutuyoruz. Nereye bırakacağız bu dişlilerin bize bıraktığı ağrıyı? Bir mülteci botuna mı, çocukluğu çalınan çocuklara mı?

Yok mu, insanı kendine getirecek ve aslına döndürecek bir “tahta”?  Ben tahta diyorum sen başka bir element uydur yahut teori. Belki de tüm yaşanacak olanlar için ardımıza bakıp gülümsemek lâzım. Geçmiş olağanlığıyla geyikli halılarımızdan kendini bize çağırıyor. Yığınla duran eksik romanları bitirmek için, geçmişe dönmek; kendine dönmenin sırrını mı taşıyor.


Bilal Can

Tweet

Bir cevap yazın Cancel reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki Yazı

Yeni Tür Bir “Aradalık” Olarak: Küreselleşme ve Postmodernizm

Sonraki Yazı

Olay Şöyle Oldu!

İlgili Yazılar

  • 1

    İlk Taşı Kim Atsın?

    Sulhi Ceylan
    1. İnsan ve günah (suç) arasındaki...
  • “Yazıyor Yazıyor” Demenin Dünü Bugünü

    Ferhat İnan
    Hâlâ Gazete Okuyor musunuz? Geçen...
  • Göle Maya Çalarken Eşeğe Ters Biniyor ve Bindiğim Dalı Kesiyorum

    Feyyaz Kandemir
    Göle Maya Çalmak Nasreddin...
  • 3

    Peki Ne Olacak?

    Sulhi Ceylan
    Telefonum çaldı. Arayan Bülent...
Facebook
Twitter
YouTube
Instagram

Son Yorumlar

  • Ufacık Tefecik İçi Dolu Öykücük için Tarık Günersel
  • Ölüm Var! için Serhad
  • Sorgulama Dosyası: Ölüm deyince… için vefati
  • Üç Yüz Yirmi Altı Adım için Sağlık ocağı
  • Üç Yüz Yirmi Altı Adım için Birsen T.
  • Ankara Beni Bulsun! için General
  • Hal Bu ki için Biryolcu
  • Ah Kılıcı – II için serhat
  • Sorgulama Dosyası: Ölüm deyince… için Peder bey
  • Sorgulama Dosyası: Ölüm deyince… için Tahir Tarık

Yazarlar

  1. Abdullah Karaca
  2. Adem Suvağcı
  3. Bahadır Dadak
  4. Bilal Can
  5. Celal Kuru
  6. Cüneyt Dal
  7. Davut Bayraklı
  8. Feyyaz Kandemir
  9. İbrahim Halil Aslan
  10. İbrahim Orhun Kaplan
  11. Mehmet Emir
  12. Mehmet Erikli
  13. Mehmet Raşit Küçükkürtül
  14. Mücahit Emin Türk
  15. Muhammed Furkan Kâhya
  16. Muhammet Emin Oyar
  17. Ömer Ertürk
  18. Ömer Can Coşkun
  19. Şadiye Sare Kaplan
  20. Sizden Gelenler
  21. Süleyman Mete
  22. Sulhi Ceylan

Son Eklenenler

  • Ölüm Var!

    Tahir Tarık Balıkçı
    20.05.2022

  • Üç Yüz Yirmi Altı Adım

    Bilal Bahadır Kuzucuk
    19.05.2022

  • Hal Bu ki

    Ömer Can Coşkun
    18.05.2022

  • Sorgulama Dosyası: Ölüm deyince…

    EdebiFikir
    17.05.2022

  • Ah Kılıcı – II

    EdebiFikir
    15.05.2022

Kategoriler

  • 2050
  • 2119
  • Buz Gibi Ofsayt!
  • Cemil Meriç
  • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
  • Deneme
  • Dergi
  • Devrim
  • Dosyalar
  • Edebifikir Haber Ajansı
  • Fikir
  • Genel
  • Günlük
  • Haber
  • Hatıra Saklama Ofisi
  • Haykırış
  • Hikâye
  • Hikmet
  • İsmet Özel
  • Karikatür
  • Kitap
  • Kitap Pusulası
  • Mektup
  • Mısra Güzeli
  • Nümayiş
  • Orada Neler Oluyor?
  • Poetika
  • Portre
  • Sâdî Şirâzî
  • Sezai Karakoç
  • Şiir
  • Sinema
  • Sokağın Nabzı
  • Sorgulama
  • Söyleşi
  • Sözlük
  • Vasiyetim
  • Video
  • Yenilgi

Sayfalar

  • Ana Sayfa
  • Derin Yapılanma
  • Dosyalar
  • İletişim
  • Racon
  • Sen de Yaz

Seçmeler

  • 1

    Karantina Çayları

    By Muhammed Furkan Kâhya
    Bir aydan fazla bir süredir ülke olarak...
  • Anasayfa
  • İletişim
Copyright 2017 - Tüm hakları Edebifikir.com'a aittir...