Yazılar:
  • Üç Yüz Yirmi Altı Adım
  • Hal Bu ki
  • Sorgulama Dosyası: Ölüm deyince...
  • Ah Kılıcı - II
  • İlk Taşı Kim Atsın?
  • O Belde
EdebiFikir logo
eylem bir kız ismi değildir!
  • Anasayfa
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Derin Yapılanma
  • İletişim
  • Kategoriler
    • Buz Gibi Ofsayt!
    • Deneme
    • Dergi
    • Edebifikir Haber Ajansı
    • Fikir
    • Günlük
    • Haber
    • Hatıra Saklama Ofisi
    • Haykırış
    • Hikâye
    • Hikmet
    • Karikatür
    • Mektup
    • Mısra Güzeli
    • Kitap
    • Nümayiş
    • Poetika
    • Portre
    • Söyleşi
    • Şiir
    • Sinema
    • Sokağın Nabzı
    • Sorgulama
    • Video
  • Dosyalar
    • Cemil Meriç
    • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
    • Devrim
    • İsmet Özel
    • Kitap Pusulası
    • Sâdî Şirâzî
    • Sezai Karakoç
    • Sözlük
    • Vasiyetim
    • Yenilgi
    • 2119
    • 2050
  • Anasayfa
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Derin Yapılanma
  • İletişim
  • Kategoriler
    • Buz Gibi Ofsayt!
    • Deneme
    • Dergi
    • Edebifikir Haber Ajansı
    • Fikir
    • Günlük
    • Haber
    • Hatıra Saklama Ofisi
    • Haykırış
    • Hikâye
    • Hikmet
    • Karikatür
    • Mektup
    • Mısra Güzeli
    • Kitap
    • Nümayiş
    • Poetika
    • Portre
    • Söyleşi
    • Şiir
    • Sinema
    • Sokağın Nabzı
    • Sorgulama
    • Video
  • Dosyalar
    • Cemil Meriç
    • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
    • Devrim
    • İsmet Özel
    • Kitap Pusulası
    • Sâdî Şirâzî
    • Sezai Karakoç
    • Sözlük
    • Vasiyetim
    • Yenilgi
    • 2119
    • 2050

Yaşamadan Yaşlanmak

Mustafa Çolak  |  11/09/2012  |  Kategori : Deneme   |  Okunma:

2

 

Hayatı herkesin yaşadığı gibi yaşamamak; yaşlandırır insanı. Herkesin içinde bir çocuk olurmuş ya hani, içindeki çocuk bile büyür hayat zırvası sayesinde. Değişirsin, dizginlenirsin, mutlu olma çabasından, hüzne geçersin. Ve hüzünlerden hüzün devşirirsin.

Farklısındır artık kendine dönüp baktığında. Eskilerden; yaşadığını düşündüğün günlerden ne bir eser, ne bir iz… “Öldüm de yeniden mi doğdum” diye düşünürsün de, yeni doğan bir çocuğun kalbi bu kadar kırışmış olamaz dersin.

İnsanlar farklı mı bakıyordur artık sana, sen mi farklı bakıyorsundur onlara, tam bunu düşünecekken beyninin de her şeyin gibi yorgun düştüğünü fark edersin. Düşüncenin gücünü ilk anladığın günlerdeki gibi dakikada bin beş yüz fikir üretemiyor, aksine her an binlerce fikri boşaltıyordur. Kaçışıyorlardır çevrenden, bu hengâmeyi biraz olsun hissedenler. Düşünmekten vazgeçmek zorunda kalır; oturup sadece izlemeyi tercih edersin. Ve anlarsın ki; vazgeçtiğinde bile düşünenmiş insan.

Kısıtlanmaktan hiç haz etmezmişsin; düşünme dedikçe kendine, daha çok düşünürmüşsün. Şu an olduğu gibi mesela… Yazarken de herhangi bir sınır, çizgi, belirleyici etken olmamalı insanın kafasında. Aksi halde yazamaz, tıkanır, yüzeysel olur, sığ kalır yazı. Derine inemez. Yaşamak da aynı yazmak gibidir. Kısıtlandıkça sığdır yaşam. Çerçeveler çoğaldıkça yaşam alanı daralır, kalıplaşır. Birilerinin yaptığı çerçeveler içinde sıkışır yaşam, basmakalıp olur. İstediğin değil, istenen yaşamları yaşarsın.

Ama insan sınır çizmekten de hoşlanandır aynı zamanda. Önce sınırları çizen, sonra çizdiklerini bozmak isteyendir. İnsan kararsızdır o halde. Ne yaptığını bilmeyendir. Ya da yaptığının sonuçlarının ne olacağını kestiremeyen…

…

Yorulursun sınırların içinde dönüp durmaktan. Aşmak istersin kendini bazı zaman. Kendinle baş başa kalarak yapmalısındır bunu. Aksi halde imkânsızdır. İnsan, kendini ancak yalnızken aşabilir. Çünkü yalnızlıktır düşünce hudutlarını açan. Ya balkona çıkarsın bu anlarda, ya dışarı atarsın kendini. Bazen kendi kendine konuşur, bazen sessizlikte bulmayı denersin kendi sesini. Sessizliğin sesi, en güzel sestir.

Sonra artar bu kendinle baş başa kalmalar. Kalabalık, tutsaklıktır. Sadece etten duvarlardır; anlamışsındır. Kaçabildiğin kadar kaçmaya başlamışsındır artık onlardan her fırsat bulduğunda. Ve bir şeyleri yerine oturtursun her kaçışında. Tuğlalar yerini bulur. Fikir kuleni inşa ettiğini görürsün yavaş yavaş. Yalnızken her bakış bir tuğladır, her duyuş birer tuğla, her kalkış akılda bir hareket, her oturuş birer oluştur. Kısım kısımdır bu oluşlar. Ta ki son tuğlayı koyana kadar da devam edecektir.

Yollar çizmişsindir kendine; oluşturmakta olduğun kulene gidip geldiğin yollar. Her gün bir defa da olsa ziyaret edersin inşaatını. Ama her seferinde başka yollardan gidersin. Bir önceki gittiğin yolu unuttuğundandır belki bu, kim bilir.

Belki de sen; yolculuğu sevensindir. Dolayısıyla yolcu olmayı seçensindir, yolda olmayı… Hep aynı yere gidip gelsen de fark etmiyordur, gitmen ve gelmen yeterlidir. Ne de olsa her yol, birbirine benzer. Manzara o kadar önemli değildir, asıl olan yoldur. Yolun şeklinin de önemi yoktur; ama asfalt, ama toprak, ama taşlık… Sen, yoldasındır.

…

Yolunda da yürümeyi beceremeyendir insan. Yol ayrımlarında kararsız kalandır. “Ya o yol, ya bu” diyemez; “hem o yol, hem bu” olsun der ve bir türlü seçimini yapamayıp yolunda ilerleyemez. Biraz gidip durur, geri döner ve diğer yola girer, sonra yine durur. Dönmeye üşenir bu kez, diğer yola hızlıca geçmek için kestirme taşlık yollar keşfetmeye kalkar. Bulunca orada da yürümeyi beceremez; düşer. Düştükçe kalkar, hırsla, inatla… Dikenler batar bazen, umurunda olmaz, bazen çok canı yanar. Fakat yol; bitmez. Ulaşacağını sansa da bir gün bir yerlerde, ulaşacağı son nokta, yine başka bir yoldur. Yol ayrımları, kavşaklar, patikalar, yokuşlar, inişlerdir oysa insanı “o insan” yapan. İnsan; yolda da oluşlara devam eder, ama, hep, olamaz.

Olmak, insan için genelde olumsuzluktur; olamaz. Ölmek de insan için ölümsüzlüktür aslında; ama ölemez.

Dibe vurur hep bu yüzden. Dipsiz kuyularda kaybolmak isterken derinliksiz kuyulardan bir türlü çıkamaz. Tırmanışlarla geçer ömrü. Duvarlar aşındırır ve nasır tutar her yanı zamanla. Kuyularda zaman aşımına uğrarken; zamanın aşındırmasına da uğrayandır insan.

Duygular, kuyulardan kurtuluş için sarkıtılan halatlar gibidir. Eller nasırlaştıkça güçlenip sağlamlaşırken, halatın pörsüyüp çürüme imkânı da korkutur. Onlara sıkı sıkı sarılmak isteyen insan bilmelidir ki; çok güçlü olmalıdır. Ve böyle örneklerle kendini tanımlamayı sevendir insan. Kendimi tanıyıp tanımlayayım derken dalıp giden ve treni kaçırandır. Bomboş dünyadan, boş yaşantıdan insanı alıp götüren trenler vardır oysa.

Ancak insanın, yaşadıklarından yaptığı bir çıkarım vardır; nihayetinde o trenler de boşalacak ise ve her içi dolan şey bir noktada boşalmaya mahkûmsa, dolu olanlar boşaltılmalıdır o halde. Bir nevi şu an yaptığımız da o değil mi? Aklımızı sayfalara boşaltmak. Dolup boşalmayan şişe, dolup boşalmayan tren nasıl bir işe yaramaz ise, insan aklı da dolup boşalmadan bir işe yaramıyor olmalı.

Tertemizken, yani boşken, yalın iken çok daha güzel insanın aklı.

Tweet

2 Yorum

  1. küpeşte 13.11.2016 23:10:35

    bu edebifikir ne güzel bi edebifikirdi .. hanifelerden ve sayılardan tecrit edilmiş , sıkılmaktan henüz sıkılmamış bir edebifikir. Edebifikir Leylayı cümle içinde perperişan edenlerden ziyade neyi istediğini ararken şizofren olma yolunda azimle ilerleyen , okuyucunun zihninde girdaplar açan yazarlar bulsun .. Mustafa Çolak yeniden yazsın .Köşe diplerinde çökmüş olmasa da köşe diplerine çöktüğü vakitlerin hatrına yazsın. Kalbi kırıştığı günlerin hatrına yazsın, yolculuğu sevenlerin hatrına hatırladığı yolları yazsın ..

    Cevapla
  2. Ahmed 08.03.2015 14:07:48

    Mükemmel bir yazı. Mustafa Çolak’ın kalemini çok beğeniyorum.

    Cevapla

Bir cevap yazın Cancel reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki Yazı

Tahiriler ile Hilmizedelere Dair Mülahazalar

Sonraki Yazı

Huzursuzlar İçin Notlar

İlgili Yazılar

  • 1

    İlk Taşı Kim Atsın?

    Sulhi Ceylan
    1. İnsan ve günah (suç) arasındaki...
  • “Yazıyor Yazıyor” Demenin Dünü Bugünü

    Ferhat İnan
    Hâlâ Gazete Okuyor musunuz? Geçen...
  • Göle Maya Çalarken Eşeğe Ters Biniyor ve Bindiğim Dalı Kesiyorum

    Feyyaz Kandemir
    Göle Maya Çalmak Nasreddin...
  • 3

    Peki Ne Olacak?

    Sulhi Ceylan
    Telefonum çaldı. Arayan Bülent...
Facebook
Twitter
YouTube
Instagram

Son Yorumlar

  • Hal Bu ki için Biryolcu
  • Ah Kılıcı – II için serhat
  • Sorgulama Dosyası: Ölüm deyince… için Peder bey
  • Sorgulama Dosyası: Ölüm deyince… için Tahir Tarık
  • Ah Kılıcı – II için A.b
  • Ah Kılıcı – II için ca-hill
  • Ah Kılıcı – II için Yolcu
  • Ah Kılıcı – II için gizli örgüt
  • Ah Kılıcı – II için Dıngıl Osman Tezvaran
  • Ah Kılıcı – II için A.b

Yazarlar

  1. Abdullah Karaca
  2. Adem Suvağcı
  3. Bahadır Dadak
  4. Bilal Can
  5. Celal Kuru
  6. Cüneyt Dal
  7. Davut Bayraklı
  8. Feyyaz Kandemir
  9. İbrahim Halil Aslan
  10. İbrahim Orhun Kaplan
  11. Mehmet Emir
  12. Mehmet Erikli
  13. Mehmet Raşit Küçükkürtül
  14. Mücahit Emin Türk
  15. Muhammed Furkan Kâhya
  16. Muhammet Emin Oyar
  17. Ömer Ertürk
  18. Ömer Can Coşkun
  19. Şadiye Sare Kaplan
  20. Sizden Gelenler
  21. Süleyman Mete
  22. Sulhi Ceylan

Son Eklenenler

  • Üç Yüz Yirmi Altı Adım

    Bilal Bahadır Kuzucuk
    19.05.2022

  • Hal Bu ki

    Ömer Can Coşkun
    18.05.2022

  • Sorgulama Dosyası: Ölüm deyince…

    EdebiFikir
    17.05.2022

  • Ah Kılıcı – II

    EdebiFikir
    15.05.2022

  • İlk Taşı Kim Atsın?

    Sulhi Ceylan
    13.05.2022

Kategoriler

  • 2050
  • 2119
  • Buz Gibi Ofsayt!
  • Cemil Meriç
  • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
  • Deneme
  • Dergi
  • Devrim
  • Dosyalar
  • Edebifikir Haber Ajansı
  • Fikir
  • Genel
  • Günlük
  • Haber
  • Hatıra Saklama Ofisi
  • Haykırış
  • Hikâye
  • Hikmet
  • İsmet Özel
  • Karikatür
  • Kitap
  • Kitap Pusulası
  • Mektup
  • Mısra Güzeli
  • Nümayiş
  • Orada Neler Oluyor?
  • Poetika
  • Portre
  • Sâdî Şirâzî
  • Sezai Karakoç
  • Şiir
  • Sinema
  • Sokağın Nabzı
  • Sorgulama
  • Söyleşi
  • Sözlük
  • Vasiyetim
  • Video
  • Yenilgi

Sayfalar

  • Ana Sayfa
  • Derin Yapılanma
  • Dosyalar
  • İletişim
  • Racon
  • Sen de Yaz

Seçmeler

  • 1

    Kitapların İlk Cümlesi

    By EdebiFikir
    Uyandım. Uyanıyorum. Zihnimin oyunu...
  • Anasayfa
  • İletişim
Copyright 2017 - Tüm hakları Edebifikir.com'a aittir...