Yaşamak İstedim

Kimseye bir şey anlatamıyorum. Etrafım belirsizlik ve soru işaretleriyle sarılmış. Sürekli yeni bir bilinmeze çarpıyorum. Aklım ellerimde, kanıyor. Kalbim şaşırmış durumda. Sadece nefes alıyorum. Yolu takip ediyorum mecburen, planlı bir durum değil. Ayaklarım adım atmaya devam ediyor sadece. Sanki dursam, olduğum yere çivilenecekmişim gibi geliyor. Ben yürüyorum.

Kendi gerçeğimle karşılaşmamak için elimden ne geliyorsa yaptım. Kendimi bir kitaptan diğerine vurdum. Sabahlara kadar sokakları arşınladım. Yalnız kalmamaya çalıştım. Çarşının göbeğinde nefes aldım. İnsanların yüzlerine baktım sürekli. O yüzü aradım. İnatla… Zamanla bir bıkkınlık gelip çöktü yüzüme. İnsanlara bakamaz oldum. Çaresiz kendimi bir aynanın önünde buldum. Biliyordum aynayı kıracağımı ama yine de bakmamazlık edemedim. Aynada sürekli katilimi aradım ama kendimden başka hiçbir şey görmedim. Siz gördünüz mü?

Ümit ve korku arasında yıllarımı yele verdim. Kâh ümit iskelesinde uyandım kâh korku. Islandıkça kurumak istedim her insan gibi. Ama hiç bilmedim, bilemedim kurumak için ıslanmanın şart olduğunu. Ve her kurumanın yeni bir ıslaklık bilgisi getirdiğini. Çünkü ben, bana öğretilen şeye odaklanmıştım. Sadece yaşa!

Putları kırmak, zincirlerinden kurtulmak, duvarları yıkmak… Artık biliyorum, bunlar sadece bir avuntu. Sevgilinin yüzü gibi. Hiçbir zaman doya doya bakamadığım o peçeli yüz…  Sürekli kendini saklayacak bir perde bulan o yüz… Yine de ümit iyidir dedim, azık edindim. Hiç bilemedim, ümit işkenceyi uzatırmış.

Gövdemin içinde boğulurken uyandım çoğu sabah. Çoğu sabah, yeni bir sabah olmayacağı ümidiyle kendimi uykuya bıraktım. Yorganın altında dünyadan korunacağımı düşündüm, yani benden. Kat kat yorganlar örttüm üstüme de yine de korunamadım.

Doğduğum yerin yerlisi olamadım bir türlü. Hep yabancı, hep göçebe kaldım. Kendimi kendimden kaçırmak için kendimi taşıdım. Yıllar arttıkça sırtımdaki yük büyüdü. Her gün yeni bir günah yüklendim. Adımlarım ağırlaştı. Bakışlarım soluk. Tek derdim bir ikmal yeriydi. Günahımı sırtlanacak biri. Bir veli… “Hayır” dedi, “insan kendi yükleri altında ezildikçe insanlaşır.” Ezildim…

Yıllarca bir serabın peşinden koştum. Düştükçe daha da hırslandım ve daha hızlı koştum. Şu dağı geçince dedim, şu şehirden sonra… Biliyorum, o ağacın arkasında onunla karşılaşacağım dedim. Bu ümitle ona şarkılar besteledim. Her şarkıda uzaklığın yakınlığını anlatmak istedim. İstedim de ne oldu. Serabın çölde değil gözümde olduğunu anladım.

Düştükçe anladım, insanın bir sürüngen olduğunu. Bir ömür arzularının üstünde süründüğümü. İnsan düşmeyegörsün, herkesi düşkün görmeye başlıyor. Böylece yola devam ettim. Madem herkes benim gibi, doğal olan budur dedim ve yeni bir kandırmacanın içinde kendimi buldum. Hayır, hayır kendimi kaybettim.

Sığlık mutluluktur, cümlesine hep karşı çıktım. Sığ olmamak için direndim. Görünenin ötesinde bir başka görüntü daha vardır dedim. Bilinenin ötesinde bir başka bilgi… Direndim genel geçer görüşlere… Daha dikkatli baktım resimlere… Derinleşmeliyim dedim, çizgide noktayı görmeliyim ve ötesini… Anladım bir zaman sonra insan derinleşmek isterken sığlaşırmış, kendini büyük görmek için diğerlerini küçük görürmüş.

 

Sulhi Ceylan

DİĞER YAZILAR

3 Yorum

  • smtkara , 10/09/2020

    Anladım bir zaman sonra insan derinleşmek isterken sığlaşırmış, kendini büyük görmek için diğerlerini küçük görürmüş.

    Sanırım sorunum bu

  • İnsan , 10/08/2020

    Cehalet mutluluktur sözü doğrudur ama üzücüdür.
    Ve herşey kandırmaca ise en başta kendimize bunu yapıyorsak çare nedir?

    Keşke aynalar bize kendimizi gösterebilseydi…

  • okur , 09/08/2020

    “Bazen, bırakın can sıkıntısını, hayatın kendisi bir kuyu halini alır. Derin mi derin bir kuyu… Başında eli kamçılı gardiyanların, dibinde ise yılanların olduğu kapkaranlık bir kuyu. Umudun kendini uçurumlara vurduğu böyle zamanlarda kişinin elinde sadece çaresizlik var gibi görünebilir ama bir de kalbinde -zayıflamış olsa da- iman bulunur. İman yani umut. İman yani seni kendi kendinin kurtarıcısı yapacak o güç. İman yani hep bir seçenek daha vardır diyen ses. İman yani hiçbir şey bitmedi çünkü hâlâ hayattasın diyen o ses. O halde böyle anlarda kişi inancına sarılmalı ve kuyunun en karanlık yerinden bir pencerenin hayata açılacağından şüphe etmemelidir. Değil mi ki kuluz, kulluk böyledir.”

    Güzel abim, biz döne dolaşa bu yazıya düşüyoruz. Hakiki bir ayna bulana kadar sırrı dökmemeyi de burdan öğrendik. Senin de o pencerenin açılacağından şüphen yok değil mi?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir