Raşit Ulaş: Vasiyetim

Onca biriktirdiğim kırgınlık ve öfkeden başka neyim var ki neyin vasiyetini yazayım?

Yok yok edebiyat yapmıyorum hakikaten öyle. Şu zamana kadar en çok yapmaya çalıştığım şey aklımı kullanmaya çalışmaktı diyebilirim. Allah’ın verdiği nimetlerin en mukaddeslerinden biri olduğuna inandığım aklımı kullanabileceğim kadar kullanmaya çalıştım. Hâlâ da çalışıyorum. İnşallah vefat edene kadar da böyle devam eder. Bu arada, insanın kendine “vefat eder” demesini hep komik bulmuşumdur. İşte ilk vasiyetim. Allah’ın bahşettiği bu aklı, kimseye kiralamadan ve eşref-i mahlûk olduğunu bilip ama her an da esfel-i mahlûka dönebileceğinizin idrakinde olarak kullanmaya çalışın.

Fedai’nin gidişinden beri aklım hiç olmadığı kadar ölümde. Her an ölümle beraber yaşamak insanı yorduğu kadar dikleştiriyor da. Daha bir sertleştim Fedai’den beri. 27 yaşında birinin ölebildiği bir dünyada kimseye eyvallah etmemek, doğru bildiğinden şaşmamak ve daima burnunun dikine gitmek ne kadar da iyi geliyor insana bilemezsiniz. Bu sırada dönüp bakıyorum. Birkaç satır yazı, birkaç mısra şiirden başka bir şey bıraktığımı görmüyorum. Hoş bir sada peşinde olmadım hiç. Aksine hoş olmayan şeyleri söylemek istedim. Bunları yazarken de niyetimi Allah, Allah Resûlü ve Allah dostlarının rızasına nail olabilmek için yaptığıma inandım. Umulur ki onlar dahi böyle görmüşlerdir. İşbu buradaki vasiyetim şudur: Sakın ha sakın genç ölmüş şair romantizmine girilmesin. Ters döndürmeyin beni mezarda, bari orada sinirlenmeyim.

Beni sosyal medyadan tanıyan bazı kardeşlerim; biliyorum beni pek sevmiyorsunuz, çok sert konuştuğum, kitabın ortasından konuştuğum için benden hazzetmiyor bazılarınız. Şimdi bu satırları yazarken bile sinir olarak okuyor olabilirsiniz. Bir bakıma haklısınız da. Ben olsam beni sever miydim emin değilim. Ama ben hep kitabın ortasından konuşmayı sevdim, bundan başkasını çocukluğumdan beri yapamadım. Dersten sıkıldığım zaman ilkokul üçteyken öğretmene saat kaç diye soran biri olarak bundan başka bir adam olmam da beklenemezdi sanıyorum. Birilerinin sert konuşması gerektiğine, birilerinin sevilmemek pahasına sert söylemesi gerektiğine inandım. Umulur ki nefsime pay vermemişimdir. Sevmeseniz de arada bir Fatiha okusanız fena olmaz.

Ankaralıyım. Ankaralı olmayı sevmekle beraber Ankara’yı sevmiyorum. 16 sene Ankara’da, 6 sene Konya’da, 4 sene Isparta’da, son iki buçuk senedir de İstanbul’da yaşıyorum.  Ankara’da 16 senede 4 ev, Konya’da 6 senede 5 ev, Isparta’da 4 senede 3 yurt odası ve 3 ev, İstanbul’da iki buçuk senede 3 ev değiştirmiş; toplamda, ilköğretimde 3, ortaöğretimde 2 farklı okulda okumuş, yine ortaöğretimde sözel -sayısal- eşit ağırlık gibi bütün bölümleri görmüş,  lisans, önlisans, yükseklisans, açıköğretim gibi bütün öğretim türlerinde yer almış uslanmaz bir yörük olarak mekân algım hayli zayıf. Evet bunlar hep yörüklükten, bir yerde sabit olamamaktan… Bu yüzden nere gömüleceğim noktasında pek fikir sahibi değilim. Her Müslümanın isteyeceği gibi Allah Resûlü’nün (s.a.v.) ayağının değdiği topraklarda yüzümü değerek ölüp oraya gömülmek isterim tabiî ki ama olmaz ise 17 yaşından beri istediğim şey Eyüp Kabristanı’na Üstâd’a yakın bir yere gömülmek. Fakat artık mezar fiyatları ev fiyatları kadar olduğundan bir ölü için o kadar para harcanacağına parasız bir yere gömülüp bir mezar fiyatı kadar olan parayı babamdan alıp Kerim Kolat ve Sulhi Ceylan’ın öğrencilere burs vermesini isterim.

Şimdi bu yazıyı okuyan dostlarımın, bilhassa üniversiteli kardeşlerin deli gibi sabırsızlıkla beklediği ana geldik. Tek maddi mirasım: kitaplarım. Vasiyetimdir. Şiir kitaplarımın hepsi Bahadır’ın olsun. İstemediklerini istediği kişilere dağıtabilir. Ondan çaldığım birkaç kitabı da fark ettiğinde hakkını helal etsin artık, nasılsa aynı evdeydik. Necip Fâzıl külliyatını Yunus Başoğlu ve İrşad Dursun’a bırakıyorum. Bekir Salih Yaman tasavvuf kitaplığımdan istediklerini alabilir. Rasül Bengi’nin önceliği olmak üzere kalan kitaplarımdan istediklerini Yahya, Muhammed Nuri ve Ali Sertaç alabilirler. Eğer hâlâ kitap kalmış ise Sulhi Ceylan ve Raşit Küçükkürtül editörlüğünde diğer kitaplarımın hepsi üniversiteli kardeşlerimize dağıtılsın.

Şahin, Mücahid, Cemal, Erdem ve dahi diğer Muşta ekibi Muşta’yı boşlamasın. Muşta hiçbirimizin ve hiç kimsenin tahmin etmediği kadar kıymetli bir iş oldu. Nefeslerinin yettiği kadar bunu sürdürsünler. Her sayı çıktığında kabrime getirin bir tane de bana bırakın.

Kerim Kolat’a duadan başka bir şey bırakmıyorum. Benim bugünlere ulaşmamda en büyük pay sahibi kendisidir. Kendisi adamdır. Ciğerden adamdır. Öykü yazmaya devam etsin. Beni en yakından tanıyan insanlardan biri olarak belki bir gün beni de yazar. Yakışıklı yazsın ama.

Elbette buraya yazmak istediklerimin hepsini yazmadım. Kâğıda el yazımla yazacağım vasiyetimde daha afili şeyler olacaktır.

Son olarak benim hayrıma üniversite öğrencilerine gerek kitap bursu ile gerekse yurt/ev masraflarına az da olsa yardımcı olursanız ben de rahat yatmış olabilirim.

İyi şeyler yaparak iyi yaşamaya çalıştım, umulur ki Allah da yaptıklarımdan râzı olmuştur.

Selâmetle…

Raşit Ulaş

DİĞER YAZILAR

3 Yorum

  • k.b , 03/05/2016

    Allah kabul etsin inşallah vasiyetinizi.Rabbulalemin hepimize rahmet etsin.Amin

  • ayşe ulucak , 27/09/2015

    elif bayırın niye vasiyeti yok?
    o ölmeyecek mi.

  • münzevi , 22/09/2015

    biz kitabın ortasından konuşan adamları daha çok sevdik, ölene kadar kitap ortasından devam usta..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir