Çarşambayı Kadıköy’e Verdik!

Biz dört kişiydik; tutku, bilgi, isyan ve hüzün. Belki de birbirini bütünleyen bir tek kişiydik: Tutkuyla kendini bilmek isteyen fakat bilemedikçe kendine isyan eden ve nihayet hüzünlenen bir tâlip. Birbirine bakan dört ayna veya aynı binanın duvarlarına konulmuş dört tuğla. Aslında tam da şairin dediği gibiydik:

bir cümleyim selde böylece devrik
nokta. virgül, ünlem! ne fark eder?

Aynı cümlede bulunduktan sonra ha nokta olmuşuz, ha virgül, ünlem yahut soru işareti; bizim için fark etmiyordu. İnsanın, insana hasret çekerek yaşadığı yirmi birinci asırda dostâne duygularla bir araya gelmek, bütün mümkünlerin kıyısında olmak değilse, neydi?

Sekiz Şubat Çarşamba günü, dünyanın bir an önce yok olup gitmesini isteyen dört kişi olarak Kadıköy‘de buluştuk, yani zıtlıkların birbirine göz kırptığı yerde. İbrahim Aksu Bağlarbaşı’ndan, Sulhi Ceylan Maltepe’den, Feyyaz Kandemir Çağlayan’dan çıkıp İskele Camii’ne geldiklerinde, İzzet  Genç henüz yolda, yeni aldığı bir popüler romanı okumakla meşguldü. Ekip, İbrahim’in taşıdığı tekerlekli bavulun tıpırtısı eşliğinde mutat kitapçı ziyaretini gerçekleştirmek üzere yola koyuldu.
Sulhi ve Feyyaz İbrahim’in elindeki bavula meraklı gözlerle bakınca, İbrahim bavulun içinin boş olduğunu söyledi. Hoşlarına gitmişti bu: İçlerinde muhabbetten gayrı ne varsa hepsini derhâl bavula tıkıp hafiflediler. Kitapların tozlarını yutarak bir parça soluklanan Sulhi ve İbrahim açlığımızı nasıl gidersek diye söyleşirlerken, Feyyaz, üstünde rakamlar yazılı olan bir kâğıt parçasını verip içinde mısralar yazılı olan yüz otuz dokuz sahifelik bir şiir kitabı almanın keyfini yaşıyor ve tebessümle Kadıköy’ü izliyordu.

Yemekler sipariş edildikten sonra Sulhi Ceylan “İbn Arabî Hazretlerine Fısıltı” isimli yeni şiirini okudu:

“Sebepsiz bindiğim otobüslerden duraksız iniyorum”

İzzet’in de ekibe dâhil olmasıyla ortam iyice şenlendi. İbrahim, “A4 deyince aklınıza ne geliyor arkadaşlar?” diye bir soru sordu. Sulhi ve Feyyaz tereddütsüz “kâğıt!” dediler. İzzet “Benim aklıma Audi A4 geliyor” deyince dumura uğradık.  İzzet’in gözleri “Fakirsiniz, fakir!” diye bağırmaktaydı. Fakir adamın bünyesi çay ister, e hâliyle bizimki de çay istemeye başlamıştı. İzzet de mecbur çoğunluğa uydu ve Çaykolik‘e geldik. Aklın imkânlarını tüketmenin mümkün olup olmadığını ve Fârâbi‘nin sudur teorisini konuşup mutluluğu nicel bir formüle dönüştürmenin epistemolojik ve ontolojik açıdan tahlilini yaptık. Yediğimiz yemeğe, birbiri ardınca içtiğimiz çaylara rağmen açlık hissimiz dinmek bilmemişti. Neye acıkmıştık acaba? Sulhi Ceylan, burada böyle durarak bunu bilemeyeceğimizi îmâ edercesine “Hadi kalkın, Bahariye’ye gidiyoruz!” dedi.

Bahariye Caddesi’nde bir yandan kendimizi adımlıyor bir yandan sohbete devam ediyorduk. Konumuz hep aynıydı, insan. İbrahim Aksu bir ara insanın bireysel yönüne dikkati çekince, Sulhi Ceylan cûş u hurûşa gelip “Her insanda aynı zamanda ilâhî bir yön vardır” dedi. İçimizde bir çatırtı duyduk, ruhlarımız kemiklerimizden soyunmak istiyordu. Kadıköy, bir hendeğe düşercesine birden kucağına düştü gerçeğin. Düştü ve her an kanayıp yeniden kabuk bağlayan yaralarını gösterdi bize. Bu gecenin şairi Kadıköy’dü, onu bölmek istemediğimiz için geceyi şiir okumadan kapattık. Ayrılık vakti gelip çattığında üzerimize bir ağırlık çöreklenmişti, İbrahim’in bavulu bomboş kalmıştı yeniden. İzzet ise evine Audi ile değil halk otobüsüyle dönecekti.

Önemli Not: Bu arada artık her çarşamba Çaykolik’de buluşuyoruz. İnsan, ben, nefsin tarihi, tarihin nefsi, şiir, Bim’in felsefi kodları, Bahadır’ın can sıkıntısı, Kadıköy’ün günah ve sevap çıtası, incir reçelinin güzelliği ve yoğurt mayalamanın püf noktaları ve benzeri konuların konuşulacağı “Çaykolik Sohbetleri”ne bütün Edebifikir takipçileri davetlidir.

Edebifikir Haber Ajansı

DİĞER YAZILAR

2 Yorum

  • E. , 17/02/2017

    Hüzün deyince insan Abdullah Karaca’yı görmek istiyor.

  • A.b , 13/02/2017

    Sulhi ceylan mektubat-ı rabbani okuyormu?

E. için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir