Yazılar:
  • Distopyadan Ütopyaya
  • Kahraman Öldüğünde
  • Zihniyet ve Din
  • Eski Bir Dosttan Gelen Mektup
  • Kısa Bir Anın Fotoğrafı Yahut Modern Babil Efsanesi
  • Mezar Saati
EdebiFikir logo
eylem bir kız ismi değildir!
  • Anasayfa
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Derin Yapılanma
  • İletişim
  • Kategoriler
    • Buz Gibi Ofsayt!
    • Deneme
    • Dergi
    • Edebifikir Haber Ajansı
    • Fikir
    • Günlük
    • Haber
    • Hatıra Saklama Ofisi
    • Haykırış
    • Hikâye
    • Hikmet
    • Karikatür
    • Mektup
    • Mısra Güzeli
    • Kitap
    • Nümayiş
    • Poetika
    • Portre
    • Söyleşi
    • Şiir
    • Sinema
    • Sokağın Nabzı
    • Sorgulama
    • Video
  • Dosyalar
    • Cemil Meriç
    • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
    • Devrim
    • İsmet Özel
    • Kitap Pusulası
    • Sâdî Şirâzî
    • Sezai Karakoç
    • Sözlük
    • Vasiyetim
    • Yenilgi
    • 2119
    • 2050
  • Anasayfa
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Derin Yapılanma
  • İletişim
  • Kategoriler
    • Buz Gibi Ofsayt!
    • Deneme
    • Dergi
    • Edebifikir Haber Ajansı
    • Fikir
    • Günlük
    • Haber
    • Hatıra Saklama Ofisi
    • Haykırış
    • Hikâye
    • Hikmet
    • Karikatür
    • Mektup
    • Mısra Güzeli
    • Kitap
    • Nümayiş
    • Poetika
    • Portre
    • Söyleşi
    • Şiir
    • Sinema
    • Sokağın Nabzı
    • Sorgulama
    • Video
  • Dosyalar
    • Cemil Meriç
    • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
    • Devrim
    • İsmet Özel
    • Kitap Pusulası
    • Sâdî Şirâzî
    • Sezai Karakoç
    • Sözlük
    • Vasiyetim
    • Yenilgi
    • 2119
    • 2050

Dirilişi Bekleyen Kelimeler: Ölüm

Feyza Yapıcı  |  09/12/2014  |  Kategori : Fikir   |  Okunma:

Feyza Yapıcı, bu sefer “ölüm”e ışık tuttu, ne kadar tutulabilirse…

***

“Ölüm” kelimesi, farklı mecralarda tartışılabilecek bir kelime. Mesela ölümü, mutasavvıfların da yaptığı ayrımı temel alarak zorunlu ölüm ve iradi ölüm olarak ayırabilir; zorunlu ölümle, biyolojik ölüm üzerine, iradi ölüm ile de insanın “nefsi” ile olan mücadelesi ve bunun daha da ilerisi üzerine konuşabiliriz, konuşacağız da. Lâkin şunu da hepimiz biliyoruz ki ölüm üzerine konuşmak epey zor. Hatta ölüm kelimesini telaffuz etmek dahi korkunç gelir çoğumuza. Özellikle modern insanın ölüm ile olan münasebetini düşündüğümüz zaman bu zorluk katbekat artar. Modern dünyada, ölüm hakkında konuşmak garip de aslında. Kim “ölü”, kim “yaşayan”; neye “ölüm” demeliyiz, neye “yaşam”… Her şey karmaşıklaşıyor. “Ölü” kelimesi artık başka bir şeyi ifade ediyor mesela. Nefes alan, damarlarında kan dolaşan insan “ölü”. Ve tam da şu dizelerin anlattığı gibi bir “ölü”:

“bir soğuk uzay
parıltısıyla anlıyorsun artık
kuru bir bilgisayar tıkırtısıyla
açıyorlar taç
yapraklarını ancak
bir alkol koması sırasında
senin yorgunluklarını
hastanelere makbuz yaptılar
çekingen duruşunu intihara karşı
kullanıyorlar koğuşlarda”

Evet, galiba buradan başlayabiliriz: Ölüm ve modern insan. Ölüm modern insanın zihninin neresindedir? Her devirde olduğu gibi bu devirde de insan öleceğini bilir. Fakat bu bilgiyi zihninin neresine koyar insan? Modern insanın kabirleri şehrin en dışına atma isteği gibi ölümü de zihninin en kuytu yerine atma isteği gayet nettir. Kabirleri şehrin dışına atma eğilimi modern aklın ölüm ile olan münasebetinin bir dışa vurumudur, dersek yanılmış olmayız sanırım. Emin olduğu bir bilgidir fakat zihninin uzak bir köşesine koyduğu aklına geldikçe müthiş bir korkuya kapıldığı dolayısı ile çoğunlukla hatırlamamaya çalıştığı bir şey “ölüm” modern insan için. Ama aynı zamanda bir insan için tartışmasız en önemli meseledir ölüm, ölecek olmak. İnsanın öleceğini bilmesi ve fakat bunu aklına dahi getirmemesi… Bu inanılmaz tuhaf bir hadise. İnsan öleceğini biliyor fakat bunu yaşamı boyunca çok da aklına getirmiyorsa zorunlu olarak burada “inanç” meselesi karşımıza çıkar. İnanç ve bilgi ikilisi… Ve yine bilmenin inanmaya yetmediği meselesi… İnsanın, genel anlamda inanç/inanmak konusundaki eksikliklerini, buhranlarını aynıyla inanç mevzusunun özel bir bölümü olarak niteleyebileceğimiz “ölüm” konusuna indirgeyerek tartışabiliriz. Modern sistemce kuşatılmış modern insan kalbi, zihni, ruhu bir türlü tüm kalbiyle, ruhuyla, zihniyle inanmıyor. Dolayısı ile modern insan “ölüm”e de işte tam da bu sebeplerle “inanamıyor” bence. Ölümün her defasında büyük bir hayretle karşılanması başka nasıl açıklanabilir ki? Biliyor, zira bilmeye alışık modern insan; ama inanmıyor, zira inanmaya alışık değil modern insan.

Modern insan için biyolojik anlamda ölü bir kelimedir ölüm, evet. Bir de iradi ölüm meselesi var demiştik en başında yazının. Pekiyi, iradi ölümün modern insanın zihnindeki yeri neresidir? Veya böyle bir yeri var mıdır? İradi ölüm yani insanın nefs ile olan mücadelesinin bir sonucu olarak ölüm. Bu meseleyi irdeleyince “ölü” ile “ölüm” kelimeleri arasındaki fark gittikçe belirginleşiyor, hatta bu iki kelime arasında bir zıtlık gözüme çarpıyor. İlginç ama bir zıtlık var sanki burada. Bir “ölü” ölemez, ölecek olan bir ancak “yaşayan”dır. Modern insan… Bir ölü hatta kaba tabirle bir “leş”. Onun “ölü”lüğü, kalbini, ruhunu kaybetmiş olmasından kaynaklanır. Oysa mutasavvıfların iradi ölümle kast ettikleri ve “Ölmeden önce ölünüz” hadis-i şerifi ile anlatılan ölüm ancak “yaşayan” bir kalbi, ruhu olan insanlara hitap eder.

Ve varlık-yokluk bahsi… Modern insan, ölümü varlığın zıddı olarak yokluk ile bir tutar. Bu durum hem biyolojik ölüm için hem de “Ölmeden önce ölünüz” hadisi ile ifade edebileceğimiz iradi ölüm için böyledir. Biyolojik anlamda ölümde tamamıyla “yok” olunur. Bariz bir pozitivizm yansımasıdır bu. İkinci anlamda iradi ölüm olarak nitelenen ölüm için de durum böyledir zira bu dünyadan zevk almadığın, bu dünyanın konforunu tatmadığın sürece “yoksun”dur modern akıl için. Ölüm bir yokluktur, yoksunluktur. Bu noktada belki biyolojik ölüm ile bağlantılısını daha fazla kurabileceğimiz bir soru hakkında düşünebilir, modern insanın düşünce kodlarına pozitivizmin ne kadar köklü bir biçimde yerleştiğini görebiliriz. Cicero, bir genç ile tartışmasından ibaret bir kitap olan “Ölüme Övgü”sünde, ölümün bir yoksunluk olduğu ölünün yoksunluk içinde olduğunu söyleyen gence verdiği cevapta, şöyle der; “Var olmayan bir varlık için ‘yoksunluk içindedir’ demekle ona bir nitelik yüklüyor, onun varlığını kabul etmiş olmuyor musun?” buradan hareketle şu soruyu sorabilir miyiz? Yaşam ile ölüm arasında bir zıtlık kuran ölümü yokluk ile özdeşleştiren modern insan da Cicero’nun genci gibi ölüme bir yoksunluk niteliği yüklüyor ve bu nitelendirme ile aslında aslında ölümün de bir “varlık” olduğunu kabul etmiş olmuyor mu? Modern insanın ölümü yokluk ile bir tutma eğilimi, pozitivizmin her şeyde olduğu gibi burada da sadece görünürden ibaret, kof, işin arkası ile ilgilenmeyen söylemlerinden biri olmaz mı böylece?

Ölüm de “diriliş”i bekleyen kelimeler arasında modern çağda. Zira ölümü bir türlü anlamlandıramayan, ona hayretle bakan, onu hayatından dışlayan dolayısı ile hayatının hiçbir yerine onu dâhil etmeyen ve “ölüm”süz bir hayat yaşayan bir “akıl” ile karşı karşıyayız. Elbette şunun da farkındayım. Bu aklın ölümü hayatına dâhil etmesi kolay bir iş değildir. Salt “ölüm”ün hayata dâhili diye bir şey de mümkün değil. Evleviyetle hayata, kalbe, ruha dâhili gereken kelime/güç ise elbette “iman”dır.

Feyza Yapıcı

Tweet

Bir cevap yazın Cancel reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki Yazı

Komşu Köy

Sonraki Yazı

Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler

İlgili Yazılar

  • İki Partili Siyasî Yapının Temelleri*

    Mehmet Raşit Küçükkürtül
    İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra...
  • Ayrı Anlamlar

    Mehmet Emir
    “Bir eşek gördüm yoncayı...
  • Erken Dönem Ütopya Örnekleri Olarak Mitoloji ve Destanlar – II

    Adem Suvağcı
    Ütopya örneği denilince akla gelen...
  • arşivsiz “edebiyat şehri” olur mu?

    Mehmet Raşit Küçükkürtül
    biyografi sahasına verdiği emeklerle...
Facebook
Twitter
YouTube
Instagram

Son Yorumlar

  • Kahraman Öldüğünde için hasna para
  • Kahraman Öldüğünde için H. G.
  • Mezar Saati için A.
  • Örümcek Adamın Bundan Haberi Var mı? için Padavra
  • Kısa Bir Anın Fotoğrafı Yahut Modern Babil Efsanesi için can
  • Eski Bir Dosttan Gelen Mektup için A.b
  • Eski Bir Dosttan Gelen Mektup için #TTB
  • Tarhana İçen Çocukların Sosyolojisi VII için Tahir Tarık
  • Kısa Bir Anın Fotoğrafı Yahut Modern Babil Efsanesi için KöstekliSaatKösteği
  • ben bugün düşüyorum için Derya

Yazarlar

  1. Abdullah Karaca
  2. Adem Suvağcı
  3. Bahadır Dadak
  4. Bilal Can
  5. Celal Kuru
  6. Cüneyt Dal
  7. Davut Bayraklı
  8. Feyyaz Kandemir
  9. İbrahim Halil Aslan
  10. İbrahim Orhun Kaplan
  11. Mehmet Emir
  12. Mehmet Erikli
  13. Mehmet Raşit Küçükkürtül
  14. Mücahit Emin Türk
  15. Muhammed Furkan Kâhya
  16. Muhammet Emin Oyar
  17. Ömer Ertürk
  18. Ömer Can Coşkun
  19. Şadiye Sare Kaplan
  20. Sizden Gelenler
  21. Süleyman Mete
  22. Sulhi Ceylan

Son Eklenenler

  • Distopyadan Ütopyaya

    Cüneyt Dal
    01.07.2022

  • Kahraman Öldüğünde

    Sizden Gelenler
    30.06.2022

  • Zihniyet ve Din

    EdebiFikir
    29.06.2022

  • Eski Bir Dosttan Gelen Mektup

    Tahir Tarık Balıkçı
    28.06.2022

  • Kısa Bir Anın Fotoğrafı Yahut Modern Babil Efsanesi

    Mehmet Erikli
    27.06.2022

Kategoriler

  • 2050
  • 2119
  • Buz Gibi Ofsayt!
  • Cemil Meriç
  • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
  • Deneme
  • Dergi
  • Devrim
  • Dosyalar
  • Edebifikir Haber Ajansı
  • Fikir
  • Genel
  • Günlük
  • Haber
  • Hatıra Saklama Ofisi
  • Haykırış
  • Hikâye
  • Hikmet
  • İsmet Özel
  • Karikatür
  • Kitap
  • Kitap Pusulası
  • Mektup
  • Mısra Güzeli
  • Nümayiş
  • Orada Neler Oluyor?
  • Poetika
  • Portre
  • Sâdî Şirâzî
  • Sezai Karakoç
  • Şiir
  • Sinema
  • Sokağın Nabzı
  • Sorgulama
  • Söyleşi
  • Sözlük
  • Vasiyetim
  • Video
  • Yenilgi

Sayfalar

  • Ana Sayfa
  • Derin Yapılanma
  • Dosyalar
  • İletişim
  • Racon
  • Sen de Yaz

Seçmeler

  • 1

    Çizgiyi Çekerken

    By Muhammed Furkan Kâhya
    Hayat, bize yolculuklar hakkında...
  • Anasayfa
  • İletişim
Copyright 2017 - Tüm hakları Edebifikir.com'a aittir...