Gelecek Yüzyıl Modern İnsana Ne Vadediyor?

Teknolojik gelişmeler ilerledikçe dünyanın yaşadığı değişim hepimizi şaşırtır mı bilemiyoruz ancak korkutmalı. Çünkü bugünden yarını kurgulayan güç, öyle bir dünya ya da gelecek tasarlıyor ki bu gelecek içinde insandan çok makine, robot ve yapay zekâ olacak. Tamamen yapay zekâ destekli robotların oluşturacağı şehirlerden bahseden fütüristlere kalırsa ilerleyen yıllarda robotlar ve insanlar arasında muhtemel bir savaş olacağı söyleniyor. İzleyenler hemen hatırlayacaktır; Matrix filminin yapımcıları tarafından 2003 yılında çekilen Animatrix filmi neredeyse böyle bir düşünce üzerine inşâ edilmiş.

Bugün için bizim şarja taktığımız robotların dünyayı ele geçirmesi fikri çok komik gibi gelse de gelecek yüz yılda karşılaşacağımız robotlar ya da yapay zekâlar bugünkü gelişmişliğinin belki de birkaç yüz katına çıkaracak. İşte o noktada bu espri kötü bir şakaya ve oradan da kötü bir gerçeğe dönüşebilir.

Buraya kadar söylediğimiz, iddia etmeye çalıştığımız fikirler aslında bir nevi gelecek okuması yapmaktır. Gelecek yüz yılda karşımıza çıkacak ve insanoğlunun sınırlarını genişletecek gibi görünen teknoloji onu modern bir köleliğe götürecek gibi görünüyor. Ancak buradaki en önemli soru, bu teknolojiyi, dijital hayatı ve dijital yaşam felsefesini kim kurgulayacak ve bu kurgu üzerinden insanoğlunun efendisi kim ya da kimler olacak? Bizce en önemli, en can alıcı soru budur. Komplo teorisine girmeden gelecek yüz yılda nasıl bir teknolojiyle karşılaşacağımızı, şehirlerimizin nasıl olacağını, insan-robot, insan-yapay zekâ gelişimini tahmin etmek, en azından bu konuda fikir yürütmek zorundayız. Belki böyle yaparak geleceği anlamaya, anladığımız oranda da yörüngesinden çıkacağını düşündüğümüz o malum geleceği biraz daha yoluna koymaya çabalayabiliriz.

Buradaki en önemli problem geleceğin teknolojisini anlamaktır. Nasıl bir teknoloji ve dijital hayat felsefesiyle karşılaşacağını fark eden insan, bu düşüncenin önümüze koyacağı “modern insan” kavramını anlayabilir. Burada bahsettiğimiz “modern insan” kavramını, bugün kullanıldığımız anlamıyla zikretmiyoruz. Teknolojisiyle aynı hızda giden ve onunla birlikte evrilen varlıktan bahsediyoruz. Tabiî halen insan olmanın getirdiği özellikleri koruyabilecekse.

Ancak şunu da belirtmek gerekiyor, fütüristlerin yaptıkları, söyledikleri, iddia ettikleri gibi bir gelecek kurgusunu “olması muhtemel” görerek bunları yazıyoruz. Yoksa böylesi bir geleceğin kesin olarak bizi beklediğini düşünmüyoruz. Ama birileri yüksek teknolojik bir çağ hayal ediyor, hayatın her alanının dijitalleşeceğini iddia ediyor. Biz de bu iddiaların hangi aşamaya kadar gideceğini aktararak, olası bir gelecekte bizi nasıl bir tehlikenin beklediğine işaret edeceğiz. Sadece birileri hayal kurdu diye dünya onların arzuladığı hale dönüşecek değil elbette. Ancak her işin de hayal etmekle başladığını bilmek ve bu fikirleri hafife almamak lâzım.

Kısacası bu yazıda gelecek yıllarda bizden sonraki kuşağı hatta onlardan sonraki kuşakları da kapsayacak teknolojik gelişmelerin izlerini sürmeye çalışacağız. Bugün için vaat edilenle yarın elde edeceğimiz şeylerin aynı olup olmayacağını değerlendirmeye çalışacağız. Hayatını fıkıh üzerine inşâ eden, inancıyla dünyayı okuyan insanların nasıl bir gelecek ve tehlikeyle karşı karşıya kalacağını görme ve gösterme gayretine gireceğiz.

Küresel Firmalar Hayal Kurar mı?  

Teknolojik ilerlemeler sebebiyle benliğini yitirdiğini fark ettiğimiz insanoğlu, hayal kurmayı da unutmaya başladı. Sanki bizim yerimize küresel firmalar hayal kuruyor ve bizler de onların istedikleri gibi yaşamaya, düşünmeye çalışıyoruz. İnsan ile hayvan arasındaki en bariz farklardan birisi olan hayal kurma yetimizi elimizden almaya başlayan bu teknolojik çılgınlık belki de bu yüzden bizi korkutuyor.

Bilgisayar dendiğinde insanın aklına gelen ilk şeylerden birisi de hiç şüphesiz antivirüs programlarıdır. Küresel ölçekli antivirüs şirketleri, teknoloji pazarında hiç de küçümsenmeyecek bir paya sahipler. İşte bu küresel şirketlerden birisi olan Kaspersky yakın zamanda başlattığı bir uygulamayla dikkatimizi çekti. Kaspersky, 400 milyondan fazla kullanıcısı olan ve 240 bin şirkete hizmet veren bir küresel teknoloji şirketi. 1997 yılında kurulan şirket, güvenlik alanında lider olduklarını söylüyor ve potansiyel müşterileri için sahip oldukları güvenlik istihbaratı sayesinde koruma önerileri sunuyor.

Şirket sadece antivirüs üretmiyor elbette. 1997 yılında Yevgeni Kaspersky tarafından Rusya merkezli olarak kurulan şirket, bilgisayar ve internet güvenliği hakkında karşılaşacağınız her türlü soruna çözüm önerisi sunuyor. Antivirüs, anti-spyware, anti-spam ve anti-intrusion ürünlerini pazarlıyor. 25 yıllık deneyimle kendi pazarını genişleten şirket, dünya daha dijital ve küresel hale geldikçe, gelişmiş ve kapsamlı güvenlik çözüm ve hizmetleri portföyüyle bir teknoloji lideri haline gelmiş. Kaspersky, günümüzde, iş odağını “siber güvenlik”ten daha geniş bir “siber bağışıklık” anlayışına doğru geliştirmeye devam ediyor. Dünya genelinde en az 400 milyondan fazla müşterisi olan şirket, tüketicilerin siber güvenlik riskleri konusunda endişelenmeden hayatlarının tadını çıkarmaları için teknolojiyi kullanmalarını sağlıyor. Etkin, kullanışlı ve erişilebilir koruma sağlayarak sürekli yenilik üretiyor, yapay zekâ, makine öğrenimi ve geleceğin diğer teknolojileri ile desteklenen kişiselleştirilmiş dijital güvenlik sağlıyor.

200’den fazla ülkede faaliyet gösteren Kaspersky, küresel vizyona sahip ve uluslararası piyasalara odaklanmış bir firma. Dünyadaki diğer küresel şirketler gibi Kaspersky de -her ne kadar kullanıcıları, müşterileri odaklı çalıştığını iddia etse de- aslında dâhil olduğu küresel ağın dışına çıkamayan, o ağa sonuna kadar bağlı ve üst aklın elinde bir yapıdır.

Buraya kadar anlattıklarımızın küresel bir teknoloji şirketiyle ne ilgisi olduğunu sorabilirsiniz. Ancak bizim bu kadar detayı vermemizin ana nedeni Kaspersky şirketinin yakın zamanda başlattığı bir uygulama. Hatta bu uygulama için özel bir internet sayfası açmışlar. Detaylarını vereceğimiz bu sayfada aslında geleceğin dünyasının nasıl şekilleneceğinden ziyade o dünyada yer alacak insanların daha şimdiden nasıl hazırlandığını hatta kurgulanan dijital çağa bugünün insanının nasıl entegre edilmeye çalışıldığını göreceksiniz. Kısa bir resmini vermeye çalışacağımız bu durum ilk bakışta size normal gelebilir ancak meseleyi yatay değil de dikey olarak okur ve tahlil edersek işte o zaman bu uygulamanın basit bir uygulama olmadığını, Kaspersky gibi şirketlerin sadece teknoloji üreten ve satan ticari yapılar olmadığını anlayacaksınız. Yine de yazının finalinde her şeyi bizim abarttığımızı, komplo teoriye kaçtığımızı düşünüyorsanız o zaman antivirüs programınızı yenilemenizi tavsiye ederiz.

Ortak Akıl İmal Etmek!

Kaspersky şirketi “Earth-2050: Geleceğe göz atın” başlığı ile bir uygulama başlattı. Tarayıcınıza https://2050.earth/ adresini yazdığınızda, karşınıza çıkan sitenin 2050 dünyasının nasıl olacağını kurguladığını göreceksiniz. Daha doğrusu sitenin işlevi bu! Siteye üye olduktan sonra dünya haritası üzerinden istediğiniz ülkenin istediğiniz şehrini seçiyorsunuz ve 2030-2040-2050 tarihlerinde o ülkenin ya da herhangi bir şehrinin nasıl olacağını yazıyorsunuz. Görebildiğimiz kadarıyla belli bir kısıtlama da yok sitede. Sizin yazdığınız, tasarladığınız geleceği beğenenler size “like” da atıyorlar. Böylece sizler de bir nevi bilimkurgu yazarı olmaya başlıyorsunuz.

Kaspersky, https://2050.earth/‘de yapmaya çalıştığı projeyi geleceği hayal etme olarak tanımlıyor. “Kimler teknolojinin geleceği boyutu hayal etmez ki?” diye soran Kaspersky Lab, sıradan vatandaşlardan farklı olarak fütüristlerin yüzyıllarca sonraki geleceği ve kaderi hayal etmeye çalışması gibi kendilerinin de gelecek hakkında taşıdıkları öngörüleri paylaşmak için bu çalışmayı başlattıklarını söylüyor.   

Geleceği Kurgulamak

Bahsettiğimiz siteye girdiğinizde istediğiniz şehri ya da ülkeyi kurgulayabilirsiniz. Bunun için 2030-2040 ve 2050 tarihlerinden birisini seçerek başlayabilirsiniz. Mesela 2050 İstanbul’u nasıl olacak diye merak edip baktığınızda, karşınıza çıkan yazılarda anlatılan şehir bilimkurgu filmlerini andıran bir özelliğe sahip. Tüm teknolojilerin olacağı ancak nostaljinin olmayacağı başlığı altında insan ilişkilerinin değişeceği yazılmış. Neredeyse hiç kitabın bulunmayacağı 2050 İstanbul’unda insanlar okumak yerine izlemeyi ve dinlemeyi tercih edecekler. Müzik anlayışı da büyük oranda değişecek ve sadece rap ve bas temelli müzikler dinlenecek. Kâğıt kalem döneminin sona ereceği bu yılda insanlar için sanat sadece dijital ortamlarda sergilenecek. En ilginç gelecek tasarımlarından birisi de gelecekte konuşulacak diller meselesi. Buradaki yazara göre bir iki dil konuşulacak ve diğer diller ölecek. Özel olarak üretilen çipler sayesinde insanlar artık çeviriye ihtiyaç duymayacak ve bu çiplerle birden fazla dili konuşup anlayabilecekler. Gelecek tasarısında aile meselesine de el atılıyor ve gelecekte aile, aşk, arkadaşlık ve evlilik ilişkileri değişecek deniliyor. Evlilik olmayacak ve insanlar sadece belirli nedenlerle bir araya gelecekler. Kısa ve karşılıklı çıkarlara dayanan bir ilişki sistemi olacak. Bu, insanın aklına Y. Zamyatin’in kaleme aldığı “Biz” romanını getirmiyor değil.

2050 yılında İstanbul’da karşılaşacağımız en önemli hastalıklar psikolojik olacak. İnsanlar genel olarak depresyon ve duygusal boşluk sorunuyla karşılaşacak. Bu arada din de olmayacak. O günün insanı gerçekçi olacak ve günlük işlerine odaklanacak. Bugün ateizm furyası tarafından dillendirilen “50 sene sonra dinler olmayacak!” söyleminin gelecek tasavvurunda resmedilen şekli de bu olsa gerek. Sinema kültürü 3D tabanlı olacak. Daha az uyku uyunacak ve daha az yemek yenecek. Üreme önemli ölçüde azalacak. Bu da, dünya nüfusu ve kaynaklarının arasında denge kurmak kaygısından kaynaklanıyor. Malthus Teorisi tamamen bu düşünce üzerine kurulu diyebiliriz. Pek çok hayvan türünün gelecekte olmayacağına inanılan bu versiyonda insanlar evlerinde istedikleri hayvanları ve egzotik bitkileri bulunduracak. Her şey üretim mantığı üzerine kurgulandığı için gelecekte karşılaşacağımız toplum modeli tüketim üzerine inşâ edilecek elbette. Hafıza temelli hastalıkların yaygın olacağı 2050 senaryosunda normal hastalıkların neredeyse hiç birisinden insanlar ölmeyecek. Tüm hastalıklar tedavi edilecek ancak zihnî hastalıklar var olmaya devam edecek. Suç oranlarının neredeyse bitmeye yüz tuttuğu bu gelecek versiyonunda var olan az sayıdaki suçlular deneylerde kullanılacak.

Sözkonusu sitede İzmir hakkında da iki kısa yazı bulabilirsiniz. Türkiye kısmı görebildiğimiz kadarıyla bu kadar. Peki, buraya kadar anlattıklarımızda herhangi bir sıkıntı var mı? Bizce elbette var. Çünkü küresel bir şirketin tüm kullanıcılara açık bir platform oluşturarak geleceğin dünyasını birlikte şekillendirmeye çalışması hiç de masum gibi durmuyor. Özellikle aile, din, gelenek, manevi değerler, dil, kültür gibi meselelerin bir çırpıda ve hiç sıkıntı duymadan kenara atılması insanı hayrete düşürecek bir durum. Bu platformdaki teknolojik anlatımların fütüristlerin tasarlamaya, kurgulamaya çalıştığı gelecekle at başı gitmesi de ayrı bir nokta. Ortada olan, “öylesine yapılmış bir şeyden” ziyade “belli bir mantık ve ilkeden hareket ediliyormuş” düşüncesidir ve bizim karşı çıktığımız şey de tam olarak budur.

Davut Bayraklı 

İlgili Yazılar

İnsanın Dizaynı ya da Trans Hümanizm
Teknolojik Tekilleşme
2050’de Nasıl Bir Dünya Olacak?
2070’de Nasıl Bir Dünya Olacak?
2120: Yüz Yıl Sonraki Dünya

DİĞER YAZILAR

2 Yorum

  • kafamda çok deli sorular , 06/09/2022

    İnsan bu yazı serisini okudukça ileriye dönük az çok fikir sahibi olabiliyor. Bu açıdan gayet güzel bir seri. Yazının girişinde de bahsedildiği gibi de teknolojik ilerleyiş ve insanlığın istenilen değişimi korkutucu. Bunları okudukça bilinçleniyoruz fakat bu gelişime engel olunmalı mı yoksa zamana bırakıp neler olacağını görmeli miyiz? İlerleyen dönemlerde insanın fiziki gelişimi ne olacak ? Bu dönüşüm etik ilkelerin neresine dayanıyor? Peki, din bunun neresinde kalacak? (Dışında kalacağı hemen hemen kesin. Yani, böyle isteniyor anladığım kadarıyla) Müslüman bu değişimin neresinde yer alacak? Onun ahlakı, kültürü, medeniyeti, yaşam tarzı, inancı, değeri..? (Elbette ki sadece Müslümanlık değil, genel olarak tüm insanlık, bunun özelinde Müslüman…) Bunlara cevap bulabilecek miyiz? Cevap için “bekleyelim, yaşayalım, görelim” mi diyeceğiz yoksa “Bu cadde çıkmaz sokak” mı diyeceğiz? Bu sorular özelinde bir yazı gelir mi ?

    • çok deli cevaplar bekleme , 06/09/2022

      bu kadar sorunun cevabını cidden merak ediyor olamazsınız. çünkü basit bir deönüşüm değil ve sorular basitçe cevaplanmaz. ve hangi cevap tatmin edecek ki sizi? verilecek her cevap yeni bir soruya gebe oalcak. bu uzar gider. bence yaşayarak görüp öğrenmeliyiz. yoksa aksi bu teknljiye ve dönüşüme uzaktan kitaplar ya da yazılar okuyarak yetişp anlamamız çok zor olacak.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir