Hayat ve Olağanlığı

Hayat denilen “yol”un nasıl yürünmesi gerektiğine dair fikir, ona yüklenen anlam ile ilintilidir. Misâlen; “Dünyada garip bir yolcu gibi ol” hadis-i şerif’i de hayatta nasıl yürünmesi gerektiği hususunda bir fikir içerir, “Hayatın tadını çıkar” buyruğunu içeren içecek reklamı da. İnsan için geçici durak olan dünya hayatının “nasıl” geçirilmesi gerektiği meselesi bizler için hayâti önem arz eder. İnsanın yahut insanlığın, hayatın muhtevasını nasıl doldurduğuna baktığımızda, hayatını hangi emre göre biçimlendirdiğini anlarız. Bu noktada zihinleri kurcalaması gereken mesele ise, hayat ve olağanlık arasındaki ilişki olmalıdır.

Her insan bu dünyaya dair bir “fikir” sahibidir dedik. Dolayısı ile kişinin sahip olduğu fikir ise hayatını yaşayış biçimini şekillendirir. Esasen insanın hayatı yaşayış minvalinde seçeceği yol, salt iki seçenekten birine tâbi olmaktan ibarettir: Bu dünyada “garip bir yolcu” gibi olmak; reklam buyruğuna uygun yaşamayı tercih ederek hayatın “tadını çıkarmak” için çabalamak. İki zıt istikâmetten bahsediyoruz aslında. Hadis-i şerif ile reklam buyruğuna uyarak yaşayanın istikametinin farklılığı bu kadar bârizken, bizlerin; “yaklaşık” aynı hayatı yaşamaları hangi kuvvetin eseridir?

Hayatın olağanlığı/sıradanlığı belki yaşadığımız dönem itibariyle daha ilgi çekici. Günlerin geçip gidişine baktığımızda hayatın ne denli “olağan” olduğu fikrine kapılırız çoğunlukla. Öyle midir gerçekten? Yaşadığımız hayat olağan mıdır, yoksa ona başka bir isim mi bulmak gerekir? Eğer “olağan”lıktan kastımız “olması gereken” ise evet başka bir kelime bulmalıyız zira yaşadığımız hayat “olması gereken” bir hayat değil. Bilakis yaşadığımız hayat “olağandışı”dır. Olağan yani “olması gereken” hayatı yaşayan insan, yaşadığı hayatın hakikatini göremeyen yahut göz ardı eden insan değildir. Tersine olağan olmayan hayatı yaşayan insan dünyanın hakikatine kördür. Bu sebeple bizler “olağan” hayatı yaşamıyoruz. O olağan hayatı yaşamadığımız için ise, reklam buyruğu ile yaşayanın hayatı ile bizim hayatımız arasındaki fark kayboluyor. Zira “olağan”ı emreden buyruk siliniyor hayatlardan.

İbn Rüşd şeriatı tarif ederken şöyle diyor: “Hak olan ilmi ve yine hak olan ameli talim etmek.” Yani toplumun ve insanın hayatına nizam veren şeriat, ilmi ve ameli talim etmek olarak nitelendiriliyor. Hak olan ilim İbn Rüşd’e göre, Allah’ı ve diğer varlıkları nasıl iseler öylece bilmek, âhiretteki saadetle şekâvetin, bahtiyarlıkla bedbahtlığın ne olduğunu tanımaktır. Hak olan amel ise saadete erişmeyi sağlayacak fiillere bel bağlayarak, bedbahtlık sonucunu doğuracak olan davranışlardan uzaklaşmaktır. Kelâmın zahîr anlamının tevil edilmesi ile ortaya çıkacak olan bâtınî anlamın bilinmesi halk için gerekli değildir ve hatta tehlikelidir. Halk, Allah’ı ve diğer varlıkları bilirken yani ilim ile meşgul olurken de, onu saadete eriştirecek ameller ile meşgul olurken de bunlarla salt “gerekli” boyutta ilgilenmelidir. Bâtinî ile meşgul olmamalıdır. Gerekli boyuttan kasıt ise müslümanlığın asgarî şartlarının altına düşmemektir. Burada “sıradan” bir müslümanın “olağan” hayatı ile ilgili fikriyatını serdetmiş İbn Rüşd.  Yani halk için olağanlaşmış bir düzen tutturmak, ilâhi olanı en “temel” düstur ile bilmek ve bu düzene göre hayatın devamı müslüman için uygun olandır. Zira bu düzen Allah’ı ve mahlûkatı gereği gibi bilmeyi doğurur. Bu sıradanlık/olağanlık ile bugün yaşadığımız “olağan dışı” hayat arasındaki fark İsmet Özel’in işaret ettiği gibidir. Bu olağan dışılık insanı, “kendine Allah’ın verdiği hasletleri basite irca etmeye, kapasitesi altında kullanmaya iter. Dış görünüşüyle güçlü insanlık kendini algılamakta gösterdiği yalınkatlık yüzünden süfli durumdadır.”

İnsanın diğer canlılardan ayrılan tarafının “idrak” kabiliyeti olduğu her zaman söylenir. İdrak etmeyi öğrenemediği vakit ise aslında insanın “ayrık” bir veçhesi kalmamıştır. İşte bu ayrıklığın yokluğu insan için “olağan dışı” olandır. Diğer canlılara benzediğimiz nisbette olağanlığımız kayboluyor zira. Sabah kalkar ve kahvaltı yapar insan; tıpkı bir hayvanın karın doyurması gibi. Akabinde maişeti için işe gider; bir hayvanın ava çıkması gibi. Nihâyetinde yorgun gelir eve ve yeniden yemek yer; tıpkı avı ile karnını doyuran bir hayvan gibi. En nihayetinde ise uyur, yine bir hayvandan farksızdır bunu yaparken.

İnsanca yaşamanın insan güdülerinin en makul ölçülerde, görünürdeki hâliyle insana en az zorluk verecek, en çok faydayı sağlayacak biçimde düzene sokulması olduğunu söylüyor Özel. “İnsanca yaşamak”tan kastın yukarıda hülâsa ettiğimiz kısır döngüye tâbi olmak mecburiyeti. Ve evet, bu bir mecbûriyet. Bu mecbûriyete tâbi olmamak ise, insanca yaşayan insanlar ordusunun dışında kalmak demek. Bu noktada sormalıyız yine: İnsanca yaşamak olarak belirlenen kıstas bizim için “olması gereken” hayat olarak belirlediğimiz “olağan” hayatın neresinde? Ömür tamamlandığında ayrılacağımız hayatı olması gerektiği gibi tamamlamaktır bizim görevimiz. Olması gerektiği gibi yani “olağan” bir şekilde nihayete erdirmek. “Olağan” olan ise İbn Rüşd’ün “Faslu’l Makâl”de yazdığı, insanın her şeyi hakkıyla bilmesi olarak tarif ettiği eşiği tutturmaktır. Bu eşiktir bizim için hayatın olağanlığı ve “insanca”sı. Eşiğin altı ise olağan dışıdır. Epey zamandır olağan dışı bir hayat yaşadığımızın farkına varabilmemiz için ise, “olağan”ı yeniden öğrenmemiz zarûrî.

Feyza Yapıcı

DİĞER YAZILAR

1 Yorum

  • Çaylak Hekim , 06/08/2017

    Reçete olarak Ömer Nasuhi Bilmen’in ilmihali yazıyoruz ve bir arifin duası alınarak okunmasını tavsiye ediyoruz.
    -Muadilleri için
    >Şemsettin Bektaşoğlu-Temel İlmihal Bilgileri 1-2
    >Cübbeli Ahmed Hoca-İnanç Esasları İman İslam İlmihali
    >Mızraklı ilmihal
    İman esaslarını ve akaid bilgisini “realiteler”(hakikatler) üzerinden 2 kere 2, dört edercesine ispat için ise Bediüzzaman Said Nursi(k.s)den Sözler ve Asayı Musa adlı risalelere ileri okuma olarak başvuralabilir.(Özellikle üniversite okuyan ve felsefeye bulaşmış kişiler için son iki risale iman esaslarının realiteler(hakikatler) üzerinden ispatını yaptığı için şiddetle tavsiye edilir.

Çaylak Hekim için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir