islâm harflerinin yasaklanması türk edebiyatını hangi zararlara uğrattı?

hıristiyan takvimine göre 2011 yılında türkçe öğretmenliği bölümü diploması aldım. bu diplomayı aldığım sıralarda aslında türkçeyi bilmediğimi idrak ettim. çünkü islâm harfleriyle yazmasını bilmiyordum ve islâm harfleriyle yazılmış her yazıyı rahatlıkla okuyabilecek durumda değildim.   kullandığımız latin harfleri, islâm harfleriyle teşekkül etmiş dilimizin suyunun suyu mesabesindeydi.  latin harfleriyle yazılmaya başlandığında nasıl bir imlâ düzeni takip edileceği bilinmediğinden yazılan şey ancak islâm harflerinin transkripti gibi bir şeydi. tam olarak transkripti bile değildi, bu yüzden suyunun suyu mesabesindeydi. türkçenin gramer kurallarını öğreten hocalarımız, her gramer kaidesinin bir istisnası olmasını tam olarak izah edemiyorlardı. güya, hocalarımızın sitayişle bahsettikleri muharrem ergin’in gramer kitabı, türkçe hakkında yeteri kadar tetkik yapılmamış olmasına rağmen ne kadar da isabetli ve zamanın ilerisinde bir çalışmaydı. batılıların yaptığı dil sınıflamasını ve kendi dilleri için tespit ettikleri ya da ortaya koydukları gramer kaidelerini esas alan muharrem ergin’in “türk dil bilgisi” kitabına hiçbir hocamızın -en azından- “bu kitaptaki gramer terminolojisi türkçenin mensup olduğu dil ailesine uygun değil” diye itiraz ettiğini işitmedim.

arapça ve farsça çalışmadan, aruzu öğrenmeden, sarf ve nahiv bilmeden ve kadim şiirimizi bütün vasıflarının yanında kendini terbiye etme sahası görmeden türkçeyi hakkıyla bildiğini söylemenin imkânsız olduğunu da üniversite yıllarımın sonunda fark ettim. tarih ve edebiyat sahasındaki transkript çalışmalarının kişiye akademik unvan kazandırdığı, kitap sadeleştirme ve transkript etmenin para kapısı olduğu ve islâm harfleriyle vücuda getirilen el yazılarının kimisini okumanın bir ihtisas alanı olduğu günümüzde latin harfleriyle yazılan şeyin türkçe değil, ancak tarzanca olduğunu yani dilsizlik olduğunu kesin bir dille söylemimiz mümkün. yıllarca islâm harflerinden latin harflerine yazı aktarmanın ilim sayılmasının ne denli bir seviye kaybı olduğunu, ne kadar büyük bir zaman israfı olduğunu düşünülmüş müydü? dahası bunun hesabını kim verecekti?

hesap vermek şöyle dursun, islâm harflerinin yasaklanması kimilerinin işine de geliyordu. kur’an-ı kerim’e istinat eden bir yazılı kültürden, arapçadan, islâm kültüründen kopartılmış bir edebiyat en çok gayrımüslimliğini gizli veya açık surette devam ettirenlerin işini kolaylaştırmıştı. türkler için mahrumiyet sayılan islâm harfleri yasağı, gayrımüslimler için yükselme fırsatıydı. bunu tek parti dönemindeki diğer icraatlarda da görmek mümkündür. mesela soyadı kanunu da en çok gayrımüslimlerin işine yaramıştır. bilhassa kendini gizlemek isteyen gayrimüslimlerin imdadına yetişmiştir bu kanun. herkesin soyu sopu, yeri yurdu, lakabı, unvanı, mesleği belliyken soyadı kanunu ile bunlar birbirine karıştı. yüz tane “ali demir” olduğunu düşünün. şimdi kimlik numarasıyla işlem yapmak zorundayız. çünkü bazı ali demir’lerin baba adı da aynı olduğu için karışıklık çıkabiliyor. dolayasıyla adımız, imzamız yok; kimlik numaramız var. sadece soyadı kanunu değil, hıristiyanlaşma/batılılaşma yolunda bu dönemde yapılan diğer adımlar da türkiye’de en çok gayrımüslimlerin rahat edeceği şartların doğmasına neden oldu.

bugün islâm harflerinin yasaklanmasının türk edebiyatına neye mâl olduğunu net olarak söyleyemiyoruz, kesin olarak bilançoyu çıkarmış değiliz. önümüzde cevaplanmayı bekleyen böyle büyük de bir sual var: islâm harflerinin yasaklanması türk edebiyatını hangi zararlara uğrattı? acaba hangi şairlerin yazdıkları çöpe gitti? hangi romancılar, hikayeciler, yazarlar yükselme imkânı buldu? islâm harflerine getirilen yasak hangi yazarları unutturdu, hangi yazarları parlattı? 1928’den önce şairler neler yazıyordu, 1928’den sonra neleri yazmaktan vazgeçtiler? evet, bunlar üzerine düşünülmeyi hak eden sorular olarak bizden cevap bekliyor. çünkü alfabeyi değiştirmek, bir arabadan inip başka bir arabayla yola devam etmeye benzemez. bunu anlamak için türkiye’deki darbelerin ne yaptığını düşünmek zihnimizi açabilir. 12 eylül 1980 darbesinden sonra hangi müteşairler, şair sayılmaya başlandı? romanın meselesine neler girdi, neler romanın gündeminden düştü? hangi hikayeci kabuğuna çekildi, hangi hikayeci parladı? islâm harflerinin yasaklanması, mahiyeti itibarıyla bir darbeden belki daha büyük tesirlere yol açtı. yüz yıllardan beri kullandığımız yazımızın uğradığı bu seksen küsur yıllık inkıtanın maliyeti hiç şüphesiz daha büyüktür.

kaybedecek vaktimiz yok. hem bu felaketin maliyetini tespit etmek, hem hesabını sormak mecburiyetindeyiz. dahası var: islâm harflerini tekrar kazanmak için gerekenleri yapmak ihtiyacı içindeyiz. bu mesele bizim için bir kültür meselesinden öte itikadımıza taalluk eden, var oluşumuzla doğrudan irtibatlı bir ehemmiyete haizdir. o bakımdan belli bir çevrenin, belli bir meslek grubunun değil, bunun şuuruna varan ve mesuliyetini hisseden herkesin meselesidir alfabemizi geri kazanmak. ancak şu da var: bir meselenin şuuruna varılmasında öncülerin çıkıp o işi sırtlayıp götürmesi diğerlerine yol açar. içimizden islâm harfleriyle okuyap yazabilenler çıkıp alfabemizi kullanıyor olmanın üstünlüğünü gösterebilirse bu işimizi kolaylaştıracaktır. islâm harfleriyle okuyup yazmamanın noksanlık, düşüklük, cahillik olduğunu gösterecek öncüler bu meseleyi önemli bir psikolojik eşiğe getirmiş olacaklardır.

islâm harflerini geri kazanmamızın önünde engel olarak, ilk akla gelebilecek devletin alfabeyi yasaklamasıdır. ancak bu bir engel değildir. aksine bu yasak, içinde büyük bir imkân barındırıyor. türkiye’de devlet ile millet arasında ayrım doğduktan sonra milletin gün be gün güç kaybedip devlet karşısında hiçbir canlılık emaresi gösteremiyor oluşu bir vakıadır. alfabemizi geri kazandığımız takdirde türkiye’de devletsiz de bir iş yapılabileceği görülmüş olur. millet de kendisindeki iş yapabilme gücünü tekrar fark etmiş olur.

alfabemizi tekrar kazanmamızın önündeki en büyük engel, islâm harflerine onu tekrar tedavüle sokmak için değil de bir çeşit teknik-meslekî uğraş, nostalji, hobi, geleneğe hürmet gibi maksatlarla yaklaşmaktır. mesela bunun en ilginç örneği yakın zamanda piyasaya çıkmış olan hülasa dergisidir. dergi kendisini “osmanlıca-türkçe ilim ve kültür dergisi” diye takdim ediyor. ilk sayısının önsözünde de “bizler muazzam ve muhteşem tarihe sahip bir milletiz” denmiş. yani islâm harfleriyle yazılmış türkçeyi, türkçe saymadığı gibi onu müzeleştiren, onu çok uzakta kalmış bir nostalji nesnesi olarak gören bu tavır sadra şifa değildir. şüphe yok ki bunu yapanlar iyi niyetli bir çaba içerisindeler, ancak iyi niyet yeterli gelmemiş. zaten dergi, muhteva olarak da kendisine “şanlı tarih”ten seçmiş konularını.

türkiye’de islâm harflerinin öğretildiği birçok bölüm var. tarih, türk dili ve edebiyatı, arap dili ve edebiyatı, fars dili ve edebiyatı, urdu dili ve edebiyatı, ilahiyat, doğu dilleri, türk dili ve edebiyatı öğretmenliği, arapça öğretmenliği, din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenliği vs. gibi birçok bölümden mezun olanlar islâm harflerini tanıyor. bu bölümlerden her sene yüzlerce talebe mezun oluyor. bunlara zaten nasıl yazacakları konusunda pek bir şey öğretilmiyor. okuma konusunda ise her biri çeşitli mazeretler sunuyor. kimi sadece matbu yazıları okuyabildiğini kimi de matbunun yanında bazı el yazılarını okuyabildiğini söyleme ihtiyacı hissediyor. çünkü bunlar da islâm harflerini devamlı kullanmak üzere öğrenmiyorlar. ihtisas sahalarının teknik bir parçası alfabeyi öğrenmek ve bunla yazılanları sökmek.

benzer bir durumu belediyelerin bıkmadan açıp durduğu hat, osmanlı türkçesi (!) kurslarında da müşahede ediyoruz. hatla ve eskimez yazımızla akademik meslekî bir uğraş içinde değilse nostaljik bir merakla ilgileniyor insanlar, bu verimsiz merak da çabucak enerjilerini tüketiyor. bunları bir kenara bırakıp islâm harflerinin akledebilmemiz, itikadımızın gereğince söz söylebilmemiz, zihnî kapasitemizi artırabilmemiz, tekrar bir lisan sahibi olabilmek için bize lâzım olduğunu düşünerek hareket etmek mecburiyetindeyiz. 27 mayıs 1960 darbesine kadar babıali’deki gazetelerde iş bulabilmek için eskimez yazımızı bilmenin şart olduğunu ismet özel’den işitmiştim. şimdi ise plazalara yerleşen gazeteler, ingilizce’sine bakıyor işe alacağı kişinin. birisini işe alırken ne kadar türkçe okuyup yazabildiğine bakan iş yeri var mı?

mehmet raşit küçükkürtül

(Aşkar, 28)

DİĞER YAZILAR

6 Yorum

  • zeyneb erol , 15/12/2014

    Yazınızın muhtevasına tamamen katıldığım gibi, cümlelere küçük harfle başlamanızı da takdir ediyorum. En yakın zamanda derste kendi alfabemizle not tutacağım inşâallah, vesselam.

  • Raşidciğim yazdıklarına katılıyorum.Ancak sen bir yandan İslam Medeniyeti kavramını eeleştirirken,öte yandan İslam kültürü kavramını kullanıyorsun.Evvela dinimizde ”İslam kültürü”yoktur.Bu kavram son derece sakat bir kavramdır.Bu mefhumun bu şekilde kullanımı.Allah muhafaza küfre bile sebebiyet verebilir.Bunun gerekçesini kısaca izah edeyim.Bir de kültür kavramı,semantiği referans kaynakları ve felsefi varsayımları itibariyle islamileştirilemez.
    İkincisi;kültür,insana özgü bir etkinliktir ve sabiteleri(değişmez niceliği) olmadığı için hakikatle bağ kuramaz.Üçüncüsü;kültür,insanın tabiat,tarih ve toplumsal değerlerine göre şekillenen ve değişkenlik gösteren bir etkinliktir.Dördüncüsü;kültür dünyevidir,yani sekülerdir.Son olarak;Batı moderniliği,din olarak Hristyanlığı sahneden çıkardı.Yahudiliği de siyonizme hapsetti.Şimdi islamiyeti kültürleştirerek hakkından gelmeye çalışıyor.İslam kavramının yerine islam irfanı kavramını kullanabilirsin.Vesselam…

  • okuyucu , 03/09/2014

    lisan inkılabı umumi manasıyla islama yapılan suikastn sadece bir cüzzüdür ulus mecmuasında ismet paşa bunu açık açık belirtiyor bizim gayemiz kuran menşe li kelimeleri kaldırmaktır yoksa enver paşa nın dedigi gibi sadece dilde bir tasfiye degildir diyor…zira insanlar kelimelerle düşünür fikir ve hissiyatlarını bu kalıplar içinde şekillendirirler…

  • Melâli , 25/04/2014

    Kullanılan alfabenin edebiyatı onarma ve edebi zevki artırma yönünde ne gibi bir faydası olur anlayamadım pek. Zira Şeyh Galip, Fuzuli, Mevlâna, Ferüdiddin Attar gibi isimlerin kullandıkları alfabeden edebiyatlarını etkileyecek ölçüde bir şevk aldığını sanmıyorum. Onların şevki bulundukları dönemin uhuviyeti, yüksek ilmi, pek çok lisâna vâkıf oluşlarından ileri geliyor. Şimdiki neslin edebiyat zevkiyle mukayese dahi edilemez. Onlarınki gibi bir seviye, bugünün alfabesini değiştirmekle kazanılacak bir şey değil. Ayrıca üniversitelere yönelik müşterek bir müfredat söz konusu olmadığından aynı bölümden fakat farklı üniversitelerden mezun insanlar arasında epey bir akademik fark oluyor. E gerisi özenilen ecdâdın torununa kalıyor..

  • Merve... , 10/04/2014

    Evet artık asıl alfabemizi öğrenmek, faal bir şekilde kullanıp yaygınlaştırmak boynumuzun borcu… Keşke Mostar dergisinin bir kısmı bu alfabeyle yazılsa. Bir yerlerden başlamak gerek.

  • ömer ertürk'ün dublörü , 08/04/2014

    nerde o eski harflerle basılan Sebîl’ür-reşad dergileri.

Melâli için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir