
İki alıntı aktarmak istiyorum:
“Türkiye’de üç devlet adamı asıldı: Başbakan, Dışişleri Bakanı ve Maliye Bakanı. Bunlar Türkiye’nin şer’î bir düzene kavuşması için gayret sarf eden insanlar değildi. Bunlar kendilerinin Türkiye’yi idare ettiğini sanan insanlardı. Başvekil Adnan Menderes ‘Ben dünya çapında bir adamım’ diyordu ve Türkiye’yi idare ettiğini sanıyordu. Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, İtalyan Dışişleri Bakanı İtalya için neyse Türkiye için ben de oyum diyerek hareket ediyordu. Yani İtalya, Fransa, Hindistan vs. fark etmez… Bir ülkenin dışişleri bakanı ülkesi için ne yapar, ben de onu ülkem için yapıyorum diye hareket ediyordu Fatin Rüştü Zorlu. Aynı şekilde Maliye Bakanı da böyle hareket ediyordu. Ve bunlar gavurların Türkiye’yi idare ettiklerini kabul etmedikleri için asıldılar. Türkiye’yi Türkler idare edebilir dedikleri için asıldılar. Ve Süleyman Demirel bu iddianın bir daha canlanmaması için önce Adalet Partisi’nin başına getirildi, sonra başbakan yapıldı. Siz duymaz mısınız Süleyman Demirel’in ağzından sık sık: ‘Dünya nereye gidiyorsa biz de oraya gidiyoruz’ dediğini? Süleyman Demirel, asılan adamların iddiasının bir daha canlanmaması için Türkiye’nin başına bela edildi. Ondan sonrasını siz düşünün! Süleyman Demirel kendisinden sonrası için sütten çıkmış ak kaşık sayılır. Çünkü Süleyman Demirel, askerî müdahale ile yerinden edildikten sonra bilhassa ülke dışına çıkmamıştır ve neden gitmiyorsun dediklerinde: ‘Orada adama Türkiye hakkında soru sorarlar, sen de memleketini kötülemek zorunda kalırsın’ diyen adamdır. Anlatabiliyor muyum?”
İsmet Özel (Başbağlar Köyü’nde, sergi açılışında)
“Annem de, bir soruyu 800 ayrı şekilde sorar ve çoğu zamanda sigortalı bir işim olsun diye uyarır. Buraya gelirken de ’Oğlum, oralarda Türkiye’yi kötüleme’ diye uyardı. Ben de ’Anne orada söyleyeceklerimi, burada da söylüyorum’ deyince, ’Burada söyle ama oralarda söyleme’ diye tembihledi.”
Emrah Serbes (Almanya’nın Essen şehrinde, Edebiyat festivalinde)
Son Yorumlar