Ayakucunda Menekşeler

Günlerdir yazmak istediğim ama bir türlü kalemle buluşturamadığım bir hikâyenin tam orta yerinde karşılaştım yaşlı kadınla. Bir eve ilk kez gelmenin tedirginliğiyle oturuyordum seccadede. Biraz ötemde yaşlı kadın, bir evde ömrünü geçirmenin dinginliğiyle, tahiyyata yeni başlıyordu. Bir ikindi vaktine denk gelmişti gelin kız olarak bu eve ilk gelişim ve akşam vaktini beklemeden çıkıp gidecektim bahçedeki ahşap kapıdan. Yaşlı kadın yaşlandığı yerde, o kapının arkasında kalacaktı. Kim bilir bir ikindi vaktine mi denk gelmişti onun da bu kapıdan girişi? Ya kızlarının gidişleri? Ya efendisinin?

Gözlerimi çevirdim yaşlı kadından, çünkü insan yerini bildiği acıya çıplak gözle bakamaz. Özenle örttüğü yatağına denk geldi gözlerim. Kırkyama bir örtü üstünde. Pencerenin yanında. Tek kişilik. Küçük bir sehpa iliştirilmiş yanına. Sararmış bir dantel, birkaç ilaç kutusu,  sürahide su, kokular ve tespih. Kalbe ve bedene ne lâzımsa… Hemen yatağın ayakucunda pencere hizasında bir küçük masa. Saksılarda menekşeler, saksılarda kadının arkadaşları. Hepsi yeşiller bu mevsimde, çiçek açmamışlar. Yalnız yaşlı kadın bilebilir hangisi ne renk… Hangisi hangi umudun vesilesi…

Tedirginliğim azalıyor eşyayla tanıştıkça. Eşya, mekânları benzer kılıyor. İnsanları benzer. Bu yüzden duvardaki radyoyla karşılaşınca ninemin evinde sanıyorum kendimi belki. Bahçedeki ahşap kapıdan girince içerde çocukluğum bekler sanıyorum. Hani adını Anadolu koyduğum o küçük bahçedeyim sanki, daha okul çağına gelmemişim, annemin kıyısındayım yalnız. Tek kişilik bir tiyatro sahnesinde gibi oyunlar kuruyorum bahçe duvarlarının ardında. Anadolu’nun birçok yerinde bu duvarlarla korunur çocuk oyunları. Bir mahremi gizler gibi… Öyle korunaklıdır ki benim bahçe duvarlarım, hâlâ el değmeden saklanır çocukluğum içlerinde. Bir ahşap kapıya denk gelmesin gelir karşımda durur. Oysa bahçemden çok uzaklardayım. Ben, ninemin kara kızı, gelin kızıyım bozkırdaki bu yaşlı kadının. Belki kendi anneliğinin kıyısında bir kadınım. Annemden çok uzaktayım. Yalnızım.

Kendi içimden kaldırıyorum başımı. Annemi özlemekle yüzleşecek kadar büyümüş değilim daha. Sonra birden kendi adıma denk geliyorum karşı duvarda. Yaşlı kadının özenle sakladıklarının arasında adım. Torununun yaş günü mevlidinde dağıtılmış pembe şekerlerin, torunlarının düğün davetiyelerinin arasında adım, onun adının yanında. İnsan, tüm tedirginliğinden sıyrılır mı kendiyle karşılaşınca? Yalnızlığından. Yabancılığından.

Yaşlı kadın beni kendi adımla baş başa bırakmak ister gibi usulca seccadesini toparlayıp çıkıyor odadan. Başımla takip ediyorum usulca attığı adımlarını. Karşıdaki odaya giriyor. Kadının adımlarıyla buluyorum tüm kaçtıklarımın cevabını. Onu görüyorum yerdeki sedirde oturmuş. Parmak uçlarım ısınıyor birden. Her şeyin yakınında oluyorum. Sanki bir ipek böceği kozasıyım, renk renk ipliklere bölünmek için onun bir bakışını bekliyorum. Tebessüm ediyor bana bakıp. İnsan, tüm tedirginliğinden sıyrılır mı bir tebessümle karşılaşınca? Yalnızlığından. Yabancılığından. Adından. Sıyrılır. İnsan, bir tebessümle törpülenir tüm hüzün kokan yanlarından. Bir tebessümle adını bırakır, yeniden adlanır bir adamın adıyla.

Tebessüme karşılık verip kalkıyorum seccadeden. Koşup ninemin elinden bayram şekerlerini alıyorum misafirlere ikram etmek için…

Elif Bayır

DİĞER YAZILAR

5 Yorum

  • @serdarkocabas , 25/10/2016

    ne güzel yerlere götürdü beni…

  • Hatice Bayır , 25/10/2016

    Yüreğine sağlık canım çok güzel olmuş yine her zamanki gibi

  • ebu mübeyyen betül , 25/10/2016

    en güzel yaşlılar bekler ölümü.. çoğunluğu da yalnız başına, binbir türlü yakınmalarla, ağrı ve sızılarla, günde beş vakit okunan ezânlarla bekler ölümü..

  • a.b , 24/10/2016

    Seccade, tahiyyat, menekşe, sükûn, kırık tebessüm… niçin hep teyze hikayesinin imgesi?

    • ks , 25/10/2016

      Hayatı yaşamış insanlar kırık tebessüm ve sükûn ehlidirler sevgili a.b. Acılarının verdiğiyle enerji dolu tebessümler etmez, çok konuşmayı uygun bulmazlar. Bu, olgunluklarının, yaşamışlıklarının ifadesidir. Seccade ve tahiyyat ise onların, belki de ölüme yakın hissettikleri için, isteye isteye, gönülden kıldıkları namazları ifade eder zannımca.

      Menekşe… Âh menekşe… Âh çektirmesidir belki de, ama menekşenin nedenini bilemiyorum. :)

a.b için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir