Cebi Delik Tarık

Cebi Delik Tarık bir gün o çok sevdiği pilavcıyı bıçakladığında 22 yaşındaydı. Pilavcı her nedense onu öldürmeye yeltenmiş bu kaçıktan şikâyetçi olmamıştı. Hava raporlarına göre ciğer delen soğukları bir iki güne gelecekti. Tahminen kar bekleniyordu. Kapı aşındıran havaların önünde içine peyda olan huzursuzluğu bastırmak için pilav yiyen Cebi Delik Tarık’ın hiç günahı yokken pilavcıyı delmesinin üzerinden en fazla iki ay geçmişti. Bereket versin adam ölmemişti de ucuz kurtulmuştu.

Cebi Delik Tarık, soğuktan tir tir titreyen mendil satıcısını ayartıp Babacan Bakkalını soyalı bir hafta olmuştu. Sadece sigara çalmışlardı. Ucuza, el altından satmak için değil. Pöfür pöfür içmek için. Yatıp kalktığı harabede kafa cilası için gereken ne varsa mevcuttu. Mendil satarak maişetini kazanan sıbyanı himaye etmeye başladığında kendisini çoktan bir devlet başkanı gibi görmeye başlamıştı. İhtiyaç duydukları ne varsa çalıp çırpıyor, güya kimselere eyvallah etmeden yaşıyorlardı. Polis, Cebi Delik Tarık’ı ve yamağını yakaladığında, çaldıkları sigaralar çoktan havaya üflenmişti. Bakkalın sahibi de karakola gelmişti. Bakkal, şöyle bir süzdü ikisini. Acıdı hallerine. “Bundan sonra bütün sigaralarınız benden” dedi bakkal. Polisler şaşkın tabiî. Bir homurtudur sürdü gitti. Bakkal, “Yeter ki hırsızlık yapmayın.” diye nasihat vermeye başlayınca bizim Cebi Delik Tarık, “Hadi ordan be!” diye çıkıştı. Polislerden biri Tarık’ın ensesine bir şaplak patlatıverdi. Tarık’ın derisi yılan derisinden hallice; bana mısın demedi bile. Tekme tokat nezarete sokuldular. Bakkal şikâyetçi olmadı. Gözaltında geçen üç hafta boyunca yaşadıklarını kaleme almak istedi Cebi Delik Tarık. Çok önceleri bir film izlemişti. Papillon isminde. Kendini filmdeki mahkûm gibi hissetti. Polisler Cebi Delik Tarık’ı mahkemeye sevk etmeyeceklerdi. Daha önce olduğu gibi. Karakolun nezaretinde birkaç ay yatırdıktan sonra salacaklardı. O değil de yamağı olan sıbyan fena halde üşütmüştü. Tit tir titriyordu. Doktor çağırdılar karakola. Revire alındı oğlan. Sıtmaya tutulmuş meğer. Doktor acilen hastaneye kaldırılması gerektiğini söyledi. Polisler apar topar hastaneye yetiştirdiler sabiyi. Bizim Tarık ise “ulan ben de bir numara yapsam da buradan çıksam” diye düşünüyordu içten içe. Helal olsun çıktı da. Hani derisi kalın dedik ya. Herif bileğini kesti. Polis intihar ettiğini sanadursun hastaneden rahatça tüyebileceğini düşünen Tarık planını yapmıştı bile. Gelgelelim öyle olmadı o iş.

Cebi Delik Tarık, kan kaybından dolayı ağırlaşmıştı. Yoğun bakıma alındı. Yamağı ise bir kat aşağıda müşahede altında tutuluyordu. Ateşi bir türlü kontrol edilemiyordu. İnim inim inlerken, tüy gibi bedeni de lime lime dökülüyor gibiydi. Çok fazla yaşamadı zaten. Zavallı sabinin son nefesini verdiği sıralarda Tarık yoğun bakımdan çıkartılıyordu. Bir alt kata almışlardı Tarık’ı. Gözü yamağını aradı. Buldu da. Arayan bulur demişler. Yüzüne beyaz bir örtü çekerlerken gördü onu. Sonra gözlerini sıkı sıkıya kapattı. O kadar sıktı ki bütün yaş torbaları limon gibi sıkılıverdi. O sırada dışarda lapa lapa kar yağıyordu. Birkaç gün daha hastanede yattı Cebi Delik Tarık. Yamağını sordu. Onu gömmek istediğini de ekledi. Polisler güldüler. Doktorlar da. “Ne gülüyorsunuz be. Benim arkadaşım o.” Diyen Tarık’a cevap gecikmedi: “Kadavra oldu senin yamak!” Hayatı boyunca bir baltaya sap olmadan yaşayan insanların öldükten sonra bir işe yaraması buranın dünya olduğunu iki kere belleten cinstendi.

Mehmet Erikli

(Devam Edecek)

DİĞER YAZILAR

1 Yorum

  • yeşiçam müdavimi , 20/11/2014

    çok iyi, çok sağlam, bayıldım…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir