Yazılar:
  • Üç İstanbul Tek Devrim
  • Yalnızlığın Mabedi
  • Geçmiş Zaman Sancısı
  • Küçüklüğümün Sayrılarevinde Yangın
  • Peri Masalı Felakete Dönüşürse
  • Yahyâ’ya Mektup - 4
EdebiFikir logo
eylem bir kız ismi değildir!
  • Anasayfa
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Derin Yapılanma
  • İletişim
  • Kategoriler
    • Buz Gibi Ofsayt!
    • Deneme
    • Dergi
    • Edebifikir Haber Ajansı
    • Fikir
    • Günlük
    • Haber
    • Hatıra Saklama Ofisi
    • Haykırış
    • Hikâye
    • Hikmet
    • Karikatür
    • Mektup
    • Mısra Güzeli
    • Kitap
    • Nümayiş
    • Poetika
    • Portre
    • Söyleşi
    • Şiir
    • Sinema
    • Sorgulama
    • Video
  • Dosyalar
    • Cemil Meriç
    • İsmet Özel
    • Kitap Pusulası
    • Sezai Karakoç
    • Vasiyetim
    • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
    • Sözlük
    • 2119
    • 2050
    • Devrim
    • Yenilgi
  • Anasayfa
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Derin Yapılanma
  • İletişim
  • Kategoriler
    • Buz Gibi Ofsayt!
    • Deneme
    • Dergi
    • Edebifikir Haber Ajansı
    • Fikir
    • Günlük
    • Haber
    • Hatıra Saklama Ofisi
    • Haykırış
    • Hikâye
    • Hikmet
    • Karikatür
    • Mektup
    • Mısra Güzeli
    • Kitap
    • Nümayiş
    • Poetika
    • Portre
    • Söyleşi
    • Şiir
    • Sinema
    • Sorgulama
    • Video
  • Dosyalar
    • Cemil Meriç
    • İsmet Özel
    • Kitap Pusulası
    • Sezai Karakoç
    • Vasiyetim
    • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
    • Sözlük
    • 2119
    • 2050
    • Devrim
    • Yenilgi

Dünyanın İşi

Sizden Gelenler  |  16/04/2014  |  Kategori : Hikâye   |  Okunma:3.013

2

İbrahim Beyaz, nedir bu koşturmaca diye soruyor…

***

Sabah işverenle haftalık toplantı vardı. Ümit ayakları geri geri gitse de toplantı salonuna geldi. Ondan önce gelenlere selam verip masanın etrafındaki boş sandalyelerden birine oturdu. Yorgun ve uykusuzdu. Sağ elinin işaret ve başparmaklarıyla gözlerini ovuşturduktan sonra beyaz gömleğinin mürekkebe boyanmış cebinden kalemini çıkarıp masanın üzerindeki not defterinin yanına koydu. Toplantı başladı. İşveren inşaat, elektrik, mekanik vs. her işle ilgili ayrı ayrı şantiye şeflerinden bilgi alıyor, eksikleri tartışıyordu. Ümit’e sıra gelene kadar ortam epey gerilmişti.

“Programın gerisinde kaldınız Ümit Bey.”

“Evet, ama…” sözünü bitirmesine fırsat vermeden gürledi adam.

“Kime sorsam bir bahane. Bana mazeret üretmeyin artık. Bitirin şu işi. Her geçen gün zarar ediyorum. Dünyanın parasını verdim size. Ya adam gibi bitirirsiniz ya da cezasına katlanırsınız!”

Kapıyı çarpıp salondan çıktı. Böylece toplantı da bitmiş oldu. Ümit canı sıkkın vaziyette dışarı çıkarken bir sigara yaktı ve ofisine doğru yürümeye başladı.  Şantiyede hummalı çalışma devam ediyordu. Beton pompaları, vinçler, kamyonlar vızır vızır işliyor, birkaç işçi arka arkaya dizilmiş omuzlarına aldıkları boruyu taşıyor, bir çalışıp bir duran taş motorlarının sesi çekiç seslerine karışıyor, biri el arabasıyla kum çekiyor, başkaları kocaman bir kablo makarasını tekerleyerek bir yerden başka yere götürüyor, kimileri depoya yeni gelen malzemeleri indiriyordu. Kısacası herkes canla başla çalışıyordu.

Öğle yemeğinden sonra Ümit formenler, ustabaşları ve kaynakçılarla bir toplantı yaptı. Çalışanlar Ümit’in odasına geldiğinde sigara dumanından göz gözü görmüyordu. Moralinin bozuk olduğu belliydi. İçlerinden biri odayı havalandırmak için camı açtı. Ümit durumu gerektiği kadar anlatıp işi hızlandırmaları gerektiğini söyledi. Zaten üst üste beş haftadır pazar günü dâhil günde on iki saat çalışıyorlardı. Hatta bazı günler gece yarısına kadar çalıştıkları oluyordu. Bu yüzden haklı itirazlar olmuş, buna karşılık Ümit konuşmasını sertleştirmişti. Sinirleri laçka olmuştu artık. Nasıl davranacağını şaşırmıştı. Sonuçta emir büyük yerdendi. Yapılacak dünya kadar iş vardı. Yediği fırça bir yana, yüklü bir ceza ödemek zorunda kalabilirlerdi. Toplantının sonunda, emekli olduğu halde çalışmaya devam eden Cevat Usta’ya dönüp sesinin şiddetini azaltarak “Cevat abi bugün şu kaynakları bitirelim artık. Anlattığım gibi, çok baskı var üzerimizde. Gerekirse akşam daha fazla mesai yapacağız. Bugün bunları bitirmeden gitmek yok.” dedi. Cevat Usta gözlerini tavana doğru çevirdi, biraz düşündü, kafasını kaşıdı, sonra adamı mahcup etmemek için “tamam şef, yetiştiririz Allah’ın izniyle” deyip çıktı odadan. Düşünmesinin sebebi çalışacağı yerin zor olması ve bu yüzden kaynak işinin normalden daha fazla zaman alacağıydı. Ümit de biliyordu bunu fakat yapılacak bir şey yoktu. İş her şeyden önemliydi ve ne olursa olsun yetişmeliydi.

Ümit Anadolu’dan gelmiş, üniversiteyi İstanbul’da okumuştu. Sonra çalışmaya başlayıp yerleşmişti buraya. Şimdi bir yıldır da İzmir’deydi bu iş için. Böyle sıkıntılı durumları kafasına çok takar, moralini bozardı. Sırf bu yüzden yanlış meslek mi seçtim acaba diye düşünürdü bazen. İnsanları kırmaktan, kavga etmekten haz etmezdi ama yaptığı iş, bulunduğu ortam onu buna zorluyordu kimi zaman. Yine de işini seviyor ve çalışanlarını arkadaş gibi görüp onlara karşı ilgisiz kalmamaya gayret ediyordu. Bilhassa fazla mesailerde mümkün olduğunca sahada bulunuyor, işçileri yalnız bırakmıyordu.

O sahayı gezerken işçiler de çalışmaya devam ediyordu tabiî ki.

“Terazi nerde? Hah, getir.”

“Ahmet o tarafı kaldır biraz. Elle olmaz, calaskayla.”

“Kaldııır, biraz dahaa. Tamaaam”

“Necati iki buçuk elektrod ver, çabuk.”

“Bugün beniiim efkârım var zarım vaar.”

“Harcanıyorsun oğlum burada.”

Elini elektrod paketine atan yardımcısını azarladı.

“Lan oradan değil, termostan. Tamam, bırak, ben alırım.”

“Dalmışım usta kızma ya.”

“Dalıcam ben sana şimdi, şu brandayı kapat iyice.”

“Metiiin, hani yağmur yoktu lan bugün?”

Gülüşmeler.

Açık havada yaklaşık on beş metre yüksekte çalışıyorlardı ve yağmur işlerini daha da zorlaştırıyordu. Emniyet kemerini bağladığı yerden çözüp termosa doğru uzanırken kendi kendine söylendi.

“Kendi işini kendin göreceksin arkadaş. Kurda boynun niye kalın diye sormuşlar ya.”

Çelik profillerin arasından elektrodların kurutulduğu termosa ulaşmaya çalışırken üzerine oturduğu kalas nasıl olduysa kaydı ve bir anda kendini boşlukta buldu. Peşinden, kablosu koluna takılan kaynak makinesi ve elektrodlar. Düşerken çenesini iki profilin birleştiği köşedeki plakaya çarptı. Can havliyle çırpınıp sağa sola tutunmaya çalıştı ancak başaramadı. Yanındakiler ne olduğunu anlamamıştı bile. “Usta” deyip kalmıştı yardımcısı.

“Adam düştüü, Cevat usta düştüü.” Çığlıklarıyla bir anda ortalık hareketlendi. Herkes işi gücü bırakıp kaza yerine doğru koşmaya başladı. Kanlar içinde hareketsiz yatan Cevat Usta’nın etrafında bir anda büyük bir kalabalık toplandı. İlkyardım yapabilecek kimse olmadığından yerde yatan adamı seyretmekle yetiniyordu herkes. En azından yaralıyı hareket ettirmemeleri gerektiğini biliyorlardı. Cevat Usta’nın yanında çalışanlar telaş içinde çaresizce sağa sola koşturuyor “Ambulans, ambulans çağırın” diye bağırıyorlardı. Ümit koşarak kaza yerine geldi. Gördüğü manzara karşısında donup kaldı. Etraf karardı birden. Kalbi hızla çarpmaya başladı. Gözlerini kapattı. Tüm sesler kesildi. Sonra yavaş yavaş kulaklarında büyük bir uğultu duymaya başladı. Kalabalık arttıkça uğultu da çoğalıyordu. Sesler gittikçe netleşti. Her kafadan ayrı bir ses çıkıyordu. Kimi nasıl düştüğünü anlamaya çalışıyor kimi akıbeti hakkında fikir yürütüyordu.

“Yaşıyor mu, ölmüş mü?”

“Durun, ellemeyin!”

“Nerde kaldı şu ambulans, ölecek adam yahu.”

Yağmur yerde öylece yatan adamın yüzündeki kanı temizlerken nihayet ambulans geldi. Sağlık görevlileri hızla indi. Kalabalığı yarıp sedyeyi yaralının yanına koydular. Boyunluk takıp adamı sedyeye aldılar. Araca bindirdiler. Kapılar kapandı. Ambulans hareket etti ve yürekleri yakan siren sesiyle gözden kayboldu. Olay yerindeki kalabalık bir süre ambulansın arkasından baktıktan sonra konuşmaya devam ederek dağıldı. Herkes şoktaydı. Ümit adamın yerde kalan cüzdanını alıp içindeki aile fotoğrafına baktı uzunca. Cevat Usta, karısı, kızı. Nasıl da gülümsemişler.

Gözleri doldu. Derin bir of çekti.

Hastaneye gitmek üzere arabasına doğru ilerlerken fotoğraftaki mutlu tablo dağılmasın diye dua ediyordu. Bitkin bir halde arabaya bindi. Kendini suçlu hissediyordu. Elleri direksiyonda bir süre bekledi. Titriyordu. Cevat Usta’ya söylediği “Bugün bunları bitirmeden gitmek yok” cümlesi yankılanıyordu kulaklarında. “Allah’ın izniyle” demişti Cevat Usta. “Allah’ın izniyle” Düşündü. Allah’ın izniyle diye fısıldadı. Yüzünü ovuşturdu acıyla. Ne içindi bunca hırs, kavga, gürültü? Şimdi bütün işler şu dakika bitmiş olsa bile ne kıymeti vardı?

“Hay ben böyle işin!” diye söylendi. Arabayı çalıştırdı, el frenini indirdi, gaza yüklendi.

Şu dünyanın işi bitmez derler ya; Cevat Usta için bitmişti.

İbrahim Beyaz

Tweet

2 Yorum

  1. Sophie 17.03.2015 16:05:40

    “Yaşamak değil beni bu telaş öldürecek.”/Özdemir Asaf

    Cevapla
  2. . 16.04.2014 20:04:54

    ㅠ.ㅠ neydi bu şimdi yaa… İçimi dağladı. Ah Cevat ustammm :'(

    Cevapla

Bir cevap yazın Cancel reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki Yazı

Hiç Uyanmamak İstediniz mi?

Sonraki Yazı

Niye Benim Bir “İzm”im Olmasın!

İlgili Yazılar

  • Küçüklüğümün Sayrılarevinde Yangın

    Sizden Gelenler
    Muhtekir ve obur kış mevsimi...
  • 1

    Habibe

    Ömer Can Coşkun
    Bak kızım... Ak yazması, ucunda...
  • 6

    Dut Ağacı

    Celal Kuru
    Yazar: Merhabalar. Yeni yazdığım...
  • 1

    Mesai

    Cüneyt Dal
    Sokağın başında bekliyorum. Bu ara...
Facebook
Twitter
YouTube
Instagram

Edebifikir Radyo

Son Yorumlar

  • Geçmiş Zaman Sancısı için İhsanbul
  • Yahyâ’ya Mektup – 4 için körlük
  • Midye Karanlığı için Bilmesendeolur
  • Mutlu Olma Sakın için bu havaya bir attar dükkanı
  • Midye Karanlığı için EdebiFikir
  • Midye Karanlığı için sümeyye
  • Midye Karanlığı için Dilşad
  • Kitap Ödüllü Absürt Test için Galip
  • Edebifikir Anketi: Yunus Emre Özsaray için Abdullah Yalın
  • Kitap Ödüllü Absürt Test için ihsan

Çok Okunanlar

  • Ayrılık Sevdaya Dahil
  • Türkçe Sözlükleri
  • Doğruluk ve Gerçeklik
  • Poetika Kelimesinin Tanımı ve Mahiyeti
  • Niçin Sevdiniz?
  • Suyum Unum Buğdayım
  • Ölüm Risalesi
  • “İyi de çocuk pencereden de düşebilir!”
  • Herkese Selam Sana Hasret
  • Genç Werther’in Acıları

Yazarlar

  1. Abdullah Karaca
  2. Adem Suvağcı
  3. Bahadır Dadak
  4. Bilal Can
  5. Celal Kuru
  6. Cüneyt Dal
  7. Davut Bayraklı
  8. Feyyaz Kandemir
  9. İbrahim Halil Aslan
  10. Mehmet Erikli
  11. Mehmet Raşit Küçükkürtül
  12. Mücahit Emin Türk
  13. Muhammed Furkan Kâhya
  14. Muhammet Emin Oyar
  15. Ömer Ertürk
  16. Ömer Can Coşkun
  17. Sizden Gelenler
  18. Süleyman Mete
  19. Sulhi Ceylan

Son Eklenenler

  • Üç İstanbul Tek Devrim

    EdebiFikir
    15.04.2021

  • Yalnızlığın Mabedi

    Sulhi Ceylan
    14.04.2021

  • Geçmiş Zaman Sancısı

    Sizden Gelenler
    09.04.2021

  • Küçüklüğümün Sayrılarevinde Yangın

    Sizden Gelenler
    08.04.2021

  • Peri Masalı Felakete Dönüşürse

    Adem Suvağcı
    07.04.2021

Çok Okunanlar

  • Ayrılık Sevdaya Dahil
  • Türkçe Sözlükleri
  • Doğruluk ve Gerçeklik
  • Poetika Kelimesinin Tanımı ve Mahiyeti
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Niçin Sevdiniz?
  • Derin Yapılanma
  • Suyum Unum Buğdayım
  • Ölüm Risalesi

Kategoriler

  • 2050
  • 2119
  • Buz Gibi Ofsayt!
  • Cemil Meriç
  • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
  • Deneme
  • Dergi
  • Devrim
  • Dosyalar
  • Edebifikir Haber Ajansı
  • Fikir
  • Genel
  • Günlük
  • Haber
  • Hatıra Saklama Ofisi
  • Haykırış
  • Hikâye
  • Hikmet
  • İsmet Özel
  • Karikatür
  • Kitap
  • Kitap Pusulası
  • Mektup
  • Mısra Güzeli
  • Nümayiş
  • Orada Neler Oluyor?
  • Poetika
  • Portre
  • Sezai Karakoç
  • Şiir
  • Sinema
  • Sorgulama
  • Söyleşi
  • Sözlük
  • Vasiyetim
  • Video
  • Yenilgi

Sayfalar

  • Ana Sayfa
  • Derin Yapılanma
  • Dosyalar
  • İletişim
  • Racon
  • Sen de Yaz

Seçmeler

  • 2

    Âşıklar Defteri

    By Sulhi Ceylan
    Hazreti Yusuf aleyhisselamı Mısır’da...
  • Anasayfa
  • İletişim
Copyright 2017 - Tüm hakları Edebifikir.com'a aittir...