Kariyer Merdivenlerinin Tırabzanları

Dün gece yaşadıklarımın bir kâbus olmasını isteyerek uyandım. Elimi usulca telefona uzattım. Konuşma geçmişine baktım. Her şey gerçekti. Somut bir şekilde parmaklarımın ucunda duruyordu. Önce sağa, sonra sola, sonra tekrar sağıma döndüm. Dün gece Zeynep’le gerçekten o ayrılık konuşmasını yapmıştım. Telefonu usulca kenara bıraktım. Bir şeyler ters gidince, olayı daha çok karıştırmamak için telefonu usulca bir kenara koymak, hep iyi bir seçenek olmuştur benim için. El ve yüzümü yıkamanın ardından takım elbiseleri giyme, sonrasında da güzel bir kahvaltı yapma ritüelimi hiç aksatmam. Ama bugün takım elbise yerine kapşonlu tişörtümü giydim. Yakasında, dünyaya ve ona ait olan her şeye isyan eden birkaç kelime yazan bir kıyafet işte. Masa başı çalışanı da olsam, isyan etmek ruhumu hep okşuyordu. Sabah 08.30 mesaisine 08.31’de gitmek bile bir isyandı benim için. Çünkü gecikilmesine asla tahammül edemezdim. Ağzıma iki lokma bir şey koymadan dışarı attım kendimi. Toplu taşımadaki kısa ama bir o kadar da uzun olan yolculuğumun sonunda, pek de kutsal sayılmayan tapınağıma -iş yerime- gelmiştim. Daha önce mecburi işler dışında çıkmaktan kaçtığım idare katına gidecektim. Şirketin basamaklarını adımlamaya başladım. Burası tapınağın en tuhaf bölümüdür. İnsanlar sizi mesai saatleri ve maaş olarak görürler. Siz de karşınızdaki kişiyi zam ve izin olarak görürsünüz. Bu katta insanlar birbirine daima mesafelidir. Gülümsemelerin altında rekabet duygusu vardır genelde. Ayrıca buranın bitki örtüsü takım elbise ve kravattır. Damsız da girilebilen bu mekâna kapşonlu tişörtüm ve pijamadan bozma pantolonumla giriş yaptığımda, zam ve izinlerin bana tuhaf tuhaf baktıklarını hissettim. X ray’dan daha çok radyasyon yayan bakışlar arasından, koruyucu dualar okuyarak kurtulmuş olsam da, ileride bu radyasyonun kaynağına girecektim. Müdürün kapısını tıklatmadan içeri girdiğimde, üzerime gelen bakışların öldürücü etkisini azaltmak için hangi kelimeleri kullanmam gerektiğinin provasını çok önceden yapmıştım. Ama ilk defa, bu provalara uygun olmayan bir şekilde kapıyı tıklattım. Tak tak sesinden sonra korku filmlerini aratmayacak berbat bir gıcırtıyla içeri girdim. Müdürün gözlerinden ışınlar çıkmadığını gördüğümde otur demesini beklemeden koltuğa oturuverdim. Karnım aç olduğundan ayakta duracak halim de yoktu açıkçası.

– Merhaba Ekrem Bey. Ben mimar İbrahim Anıl. Böyle uygunsuz bir şekilde geldim ama acil olarak sizinle görüşmem gerek.

– Buyurun İbrahim Bey. Sizi dinliyorum. Yalnız görüyorsunuz çok meşgulüm. O yüzden, uzun bir konuşmaysa başka bir zamanda yapsak daha iyi olur.

– Yok, hayır. Çok vaktinizi almayacağım. Ekrem Bey, ben dün gece çok tuhaf şeyler yaşadım. İnsanların çoğunun başına, birçok defa gelen bir olay bu muhtemelen. Ama benim hayat akışımda ilkti. Dün sevdiğim kadından ayrıldım Ekrem Bey. Çok tuhaf değil mi bu! Sabah kalktığımda, dün gece artık onu hayatımda istemediğimi söylemiş biriydim. Aslında durum tam olarak öyle değil. Önce o beni istemediğini söylemişti. Sonra ben de ona söyledim. Ama aslında içimden öyle geçmemişti. Aman işte her neyse olan oldu artık. Yani aslında dün kendime hiçbir şeyin vazgeçilmez olmadığını ispatladım. Ben dün büyüdüm Ekrem abi. Abi dedim kusura bakma ama artık ben tuhaf şeyler hissetmeye başladım. Bak daha bu yaşımda çok yoruldum abi. Biraz siyaset, gündem, ekonomi derken her şeye hâkim olmak zorunda olmaktan çok yoruldum. Her konuda fikrim varmış gibi davranmaktan yoruldum. Bu düzenin bir parçası olmaktan yoruldum abi. Banka hesabımda onca para var ama ben kahvaltı yapmadan, aç bir şekilde buraya geld…

– İbrahim Bey. Yoğunum demiştim. Ayrıca psikolog ya da terapist değilim. Yaşadığınız aydınlanmaya sizin adınıza sevindim. Fakat ben bu olayın neresindeyim anlayamadım. Senelik izninizi kullanmak istiyorsanız bir hafta alabilirsiniz. Üzerinde çalıştığınız projenin teslim tarihi yaklaştığından daha uzun bir süre size izin veremem.

Konuşmamı böldüğünde idare katında olduğumu tekrar hatırladım.

– Affedersiniz Ekrem Bey. İnsan bazen ne zaman konuşması, ne zaman susması gerektiğini ayarlayamıyor. İzin değil, görevimden istifa ettiğimi bildiren dilekçeyi vermeye gelmiştim. Ama bunun sebebini anlatmak istemiştim size de.

– İbrahim Bey, dilekçenizi şu an kabul etmem mümkün değil! Projenizi teslim etmezseniz işlerde ciddi bir aksama olur ve bu bize de size de pahalıya patlar.

– Anladım ama yine de istifa ediyorum. Çark nasılsa bensiz de döner ama benim bir tur daha dönecek gücüm kalmadı. Tükendim. Hadi eyvallah.

Dışarı çıktığımda radyasyonun etkisi azalmıştı. Basamak basamak çıktığım kariyer merdiveninin tırabzanlarından kayarak aşağıya inmiştim. Rüzgârın yüzümdeki dansını hissetmek güzeldi. Çalışma masama gidip üç beş parça eşyamı topladım ve yalancı vedalaşmalardan sıyrılıp kendimi dışarı attım. Gökten şelaleler akmaya başlamış ben içerideyken. Kapıdan dışarı adımımı atar atmaz ıslanacaktım. Ellerim dolu olduğundan, seri bir hareketle öne doğru eğilip omuzlarımı sallayarak kapşonu kafama geçirdim. Saçlarınız kuru kalırsa ıslanmış sayılmazsınız çünkü. Durağa doğru yürürken telefonun icat edilmiş olmasına kırıldığımı hissettim. Onca güzel şeyin vericiler aracılığıyla anı olması kalbimi çok kırmıştı. Ah be Asaf abi, bir İbrahim’in daha kalbi put sanıldı bu yalan dünyada. Kendi kendime dertlenirken durağı geçmişim. Yağmurlu havalarda insan daha kolay düşüncelere dalıyor. Suyun garip bir etkisi sanırım. Durağa geri yürüdüğümde otobüs gelmişti. Hemen bindim. Sırılsıklam olmuştum ama saçlarım kuruydu. Eşyaları yere bıraktım ve telefonu elime alıp çağrı geçmişini tekrar kontrol ettim. Zeynep, seninle birlikte olmayı çok istemiştim ama bir türlü olmadı. Ben zaten, kendi nefesimle şişirdiğim balonlar uçmadığında bu hayatta istediğim her şeyin gerçek olmayacağını anlamıştım. Büyüyünce unutmuşum. Tekrar hatırlattın.

Halime Aydın

DİĞER YAZILAR

8 Yorum

  • Halit Aga , 17/02/2019

    Gozlerini kapattiginda aklina gelen ilk seyi yazmissiniz. Guzel olmus, hos olmus.

    • H* , 21/02/2019

      Teşekkürler :)

  • Sınaypır Necati , 07/02/2019

    Olmuş…

    • H* , 07/02/2019

      Eyvallah diyeyim o zaman

  • fındık kurdu , 07/02/2019

    hayat bekleyen biri oldukça güzel be azizim…

    • H* , 08/02/2019

      Yok be azizim fındık kurtları “carpe diem” diyo diye duydum ama kulaklarım yaşlı artık yanılmış olabilirler

  • Meraklı a. , 06/02/2019

    …Ben zaten, kendi nefesimle şişirdiğim balonlar uçmadığında bu hayatta istediğim her şeyin gerçek olmayacağını anlamıştım. Büyüyünce unutmuşum. Tekrar hatırlattın.

    Elhamdülillah bizde tazelemiş olduk. kaleminize sağlık.

    • H* , 07/02/2019

      Balonları patlatan iğne iğne gibi hissettim kendimi. Uyanınca neyle karşılaşacağımızı bilmediğiniz bir dünyada çok da şey yapmamak lazım. Yorum için teşekkür ederim.

fındık kurdu için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir