Yazılar:
  • Radyo Dersleri: Hikem-i Atâiyye Şerhi
  • Aşkar’ın 57. Sayısı Çıktı
  • Edebifikir Radyo
  • Kendini Kandırmak Yahut Bir Şehrin Uyandırdıkları
  • Hitler’in Sahte Günlükleri
  • Tarhana İçen Çocukların Sosyolojisi III
EdebiFikir logo
eylem bir kız ismi değildir!
  • Anasayfa
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Derin Yapılanma
  • İletişim
  • Kategoriler
    • Buz Gibi Ofsayt!
    • Deneme
    • Dergi
    • Edebifikir Haber Ajansı
    • Fikir
    • Günlük
    • Haber
    • Hatıra Saklama Ofisi
    • Haykırış
    • Hikâye
    • Hikmet
    • Karikatür
    • Mektup
    • Mısra Güzeli
    • Kitap
    • Nümayiş
    • Poetika
    • Portre
    • Söyleşi
    • Şiir
    • Sinema
    • Sorgulama
    • Video
  • Dosyalar
    • Cemil Meriç
    • İsmet Özel
    • Kitap Pusulası
    • Sezai Karakoç
    • Vasiyetim
    • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
    • Sözlük
    • 2119
    • 2050
  • Anasayfa
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Derin Yapılanma
  • İletişim
  • Kategoriler
    • Buz Gibi Ofsayt!
    • Deneme
    • Dergi
    • Edebifikir Haber Ajansı
    • Fikir
    • Günlük
    • Haber
    • Hatıra Saklama Ofisi
    • Haykırış
    • Hikâye
    • Hikmet
    • Karikatür
    • Mektup
    • Mısra Güzeli
    • Kitap
    • Nümayiş
    • Poetika
    • Portre
    • Söyleşi
    • Şiir
    • Sinema
    • Sorgulama
    • Video
  • Dosyalar
    • Cemil Meriç
    • İsmet Özel
    • Kitap Pusulası
    • Sezai Karakoç
    • Vasiyetim
    • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
    • Sözlük
    • 2119
    • 2050

Komedyen Aranıyor

Sizden Gelenler  |  27/12/2016  |  Kategori : Hikâye   |  Okunma:1.955

1

Hastaneden ayrılalı kaç saatin geçtiğini bilmiyordu ve darmadağın olmuş haliyle boş yolları, sararmış yapraklarla boyalı kaldırımları ezmeyi sürdürüyordu. Ayşe ile söz yüzüklerini takalı henüz birkaç gün olmuşken göğsünü darbeleyen bu musibet de nereden çıkmıştı? Durdu. Bu şekilde birkaç adım daha atarsa gafletin dipsiz kuyularından birine yuvarlanması işten bile değildi. Derin bir nefes aldı. Alnını kaldırıp göğe uzattı kahverengi gözlerini. “Aslında, bunca hıra güre gerek de yok” diyerek homurdandı. Hem doktorun söylediklerinde ne vardı canım, nihayetinde tıp ilerlemişti ve dedelerimizin aslandan kaçar gibi kaçtığı hastalıkların şimdi -bir veremde, zatürreede olduğu gibi- kısa sürede halledilip üstesinden gelinmiyor muydu? Kulun dediği değil, Allah’ın istediği. Batkın düşüncelerine, bu itikadı onaylatarak türlü imtihanların üstesinden gelmemiş miydi kaç kere?

Onun şimdi sevdiceğiyle düğün hazırlıklarına zaman harcaması, türlü alışveriş seanslarında onun yanında olması gerekmez miydi? Sahi, ona nasıl söyleyecekti! Tüm bu sesler beynini kemiriyordu. Biran evvel tedaviye başlanmazsa vakit geç olabilirdi. Belki de çok geçti ancak doktor, onu daha fazla korkutmama adına –geç kalmış sayılmazsınız hatta erken tanı- diyerek umutlandırmaya çalışmıştı. Vesveselerinin ardı arkası kesilmiyordu. Hatta muayenehaneye yanında birisiyle gitmiş olsa, konuşurken burnunun ucundaki gözlüğünü habire yukarı kaldıran, kel ve sıska denecek kadar zayıf adam kendisini bir bahaneyle dışarı gönderecek, durumun vahametini, nerden bakılırsa bakılsın en fazla üç ay ömrü kaldığını söyleyecekti. Zaten hiç gözü tutmamıştı doktoru. Evet evet, bütün organları çoktan çürümüş, paramparça olmuştu. Derken, son günlerde sıklaşan öksürük nöbetlerinden birine daha tutuldu. Sanki boğazının orta yerinde takılı kalmış duran, inatçı dikeni çıkarmak istercesine canhıraş bir çabayla öksürüyordu. Bitkin düşen bacaklarını âdeta sürüyerek, en yakınındaki banka oturdu. Rahatsızlığı git gide artıyor, enikonu güçsüzleştiğini duyumsuyor, mendilini ağzına götürmekte dahi güçlük çekiyordu. Yarı kanlı tükürüğünü oracığa bıraktı. Nefes alamıyorum diyerek mırıldandı. Başını göğe dikti. Bulutlara baktı. Çocukluğunda yaptığı gibi onlardan çeşit çeşit şekiller çıkarmaya çabaladı. Nâfile. İlk kez, hayal edemediğini anladı. Bakışlarını indirdiğinde uzaktaki irili ufaklı binalar çarptı gözüne. Düzensiz bir düzen içindeki gökdelenler… Ah İstanbul, esir gençliğimin özgür şehri. Dokunulmaya korkulan nadide mücevher gibisin. Tutsam kırılacak,  kaçsam darılacak. Işıkların gözlerimdeki feri aldı, sen bu kadar mükemmel parlarken ben gözbebeklerimi büyütmeye utandım. Hep senin sevdan değil mi beni bu hale koyan, hayallerimi elimden alan? Ne gidebiliyorum senden ne de sende kalabiliyorum. Mevsimlerin boğuyor beni. Güzlerin hep içine kapanık bir çocuk; ha ağladı ha ağlayacak. Yazlarınsa nefes kesici bir güzel, ancak uzaktan izlemeye takat getirilebilecek.

Derken, çalımlı bir rüzgâr esti. Önündeki yaprakların aralarına ilişip saklanmış serçelerle birlikte savurdu. Ardından büyük bir ciddiyetle; “Evet evet kesinlikle beni bu havalar hasta etti” dedi. Öksürüğü git gide sakinlemişti. Buna karşın içindeki sesler çığ gibi büyüyor önüne ne gelirse yutup alıyordu. Ellerini yüzüne götürdü, katıla katıla ağlamak geliyordu içinden. Bir duaya âmin der gibi avuçlarıyla sakallarını sıvazladı. Kalkmalı artık dedi ve yola koyuldu. Dar sokaklardan geçip başında evlerinin bulunduğu yokuşa geldi. “Burayı da çıktık mı bugün ölmeyiz herhalde” dedi dudağının kenarında beliren tebessümle. Birkaç saat içinde derdine alışmış hatta derdiyle dalga geçer olmuştu.

Gelgelelim bu musibeti Ayşe’ye nasıl söyleyeceği sorusuna başından beri bir yanıt bulamamıştı. Apartmanın büyük gri kapısına geldiğinde annesi düştü aklına. Sahi ya nasıl da düşünememişti. Ona nasıl anlatacaktı! Yıllarca türlü hastalıkların yıprattığı bu yaşlı beden, birazdan anlatacaklarını kaldırabilecek miydi? Zile bastı. Kapı açılmadı. Annesi komşuda olmalıydı. Tıslayarak anahtarı çevirdi. Yatık basamakları zorlukla, tek tek çıktı. Nefesini topladı. Kapıyı açıp içeri girdi. İlk hamlede açılan kapı, ona annesinin evde olduğunu düşündürdü. Seslendi, yanıt alamadı. Pencere önüne konulmuş uzunca sedir ve küçük bir televizyonun bulunduğu ihtişamdan uzak, dingin salona geçti. Annesi burada yoktu. Uyuyor olmalı diye düşündü. Yaşlı kadın kimi zaman odasına çekilir, seccadesinde oturup Kur’an-ı Kerim okur ve gözlerine inen ağırlığa yenik düşerek oracıkta uyuyakalırdı. Annesine anlatacaklarını düşündükçe kalbi göğüs kafesinden sıyrılıp dışarıya çıkmak istercesine hızlı atmaya başlamıştı. Söylemesem diye düşündü eprimiş siyah montunu çıkarırken. Ne zamana kadar saklayabilirim ki? Alacağı ilaçlar yan etkilerini göstermeye başlayıp saçlarını, kirpik ve kaşlarını tel tel kendisinden almaya yarıştıklarında nasıl bir açıklama yapacaktı anacığına? Ne teselli ederdi onu? Montunu sedire bıraktı. Su almak için mutfağa geçtiğinde gördükleri karşısında âdete donup kaldı. Mutfak masasının yanı başında yerde hareketsiz yatıyordu annesi. Koştu, kucaklayıp kaldırmaya çalıştı ama yapamadı. Sarstı. Nâfile. Eskimiş ruhu çekileli belki de saatler olmuştu yaşlı kadının. Anne, anneeee!

Ambulans çağırıp hastaneye gidişlerini hatırlamıyordu. Annesi ansızın gelen kalp krizine yenik düşmüştü. Ölüm sıralı gelmişti bu kez ama ağır. İlahi emir gelince zaman, mekân, hastalık, sağlık tanımıyordu. Bir vardık bir yoktuk, dedi ilk toprağı atarken.

“Nasıl, beğendiniz mi” diye sordu Akif heyecanla. Okuduğu metinden henüz başını kaldırmış editör; “Dil fena değil ama konu çok dramatik olmuş. Şimdilerde bu tarz hikâyeler pek tutulmuyor” dedi. “Nasıl olur efendim gayet hayatın içinden bir konu herkese hitap edecek bir durum var. Hepimiz ölümü tatmayacak mıyız Mehmet Bey?” “Tabiî öyle de insanlar gülmek istiyor. İstanbul’un keşmekeşinden bunalıp ellerine dergiyi aldıklarında onları dertlerinden uzaklaştıracak kahkahalara boğacak yazılar arıyorlar. Nasıl desem, olmamış işte. Hastalık, ölüm. İnsanların içini karartmamak gerek.”

“Anlıyorum” dedi genç adam. Küçürek bir tebessüm düştü yüzüne. “Etrafımda gülünç şeyler devşirebileceğim hiçbir şey kalmadı. Kavga, savaş her yerimde. Söyleyin bana nasıl güldürebilirim insanları? Hadsizlik ettiğimi düşünmeyin ama size, söylediklerinizi yazması için bir komedyenle anlaşmanızı tavsiye edeceğim. Hoşçakalın.”

 

Yahya Erdoğan

 

 

 

220-901  
210-260  
CAS-002  
CAP  
000-106  
70-533  
OG0-093  
PR000041  
70-980  
CISM  
350-029  
100-105  ,
PMP  
70-480  
640-916  
70-980  
MB5-705  
70-534  
NSE4  
N10-006  
AWS-SYSOPS  
70-463  
2V0-620  
OG0-091  
300-070  
300-115  
300-075  
200-101  
3002  
74-678  
400-101  
9L0-012  
MB6-703  
70-243  
300-115  
EX300  
70-532  
70-413  
JN0-102  
000-017  
SY0-401  
HP0-S42  
070-461  
200-101  
70-533  
70-411  
350-001  
C_TFIN52_66  
70-483  
300-115  
220-902  
MB5-705  
MB2-707  
EX200  

Tweet

1 Yorum

  1. Selam 28.12.2016 19:38:36

    Akif ismide pek manidar olmuş. Akif’e de selam olsun!
    kaleminize sağlık..

    Cevapla

Bir cevap yazın Cancel reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki Yazı

Bütün Leylalar Çirkindir

Sonraki Yazı

Edebifikir Söyleşileri

İlgili Yazılar

  • 1

    Gerçek Kesit

    Mehmet Emir
    I. Uyananlar uydu. Paçasın...
  • Maske

    Mükerrem Mete
    Görmek bu değildi. Perde yoktu...
  • 3

    Döküntü

    Enes Can
    Rızk Çay Ocağı’nın emektar...
  • 1

    Aklın Odaları ve Saklı Huzursuzluklar

    Mehmet Erikli
    Gece yarısı. Ayağına doğru bir...
Facebook
Twitter
YouTube
Instagram

Edebifikir Radyo

Son Yorumlar

  • Radyo Dersleri: Hikem-i Atâiyye Şerhi için Tacettin
  • Radyo Dersleri: Hikem-i Atâiyye Şerhi için Sümeyye
  • Tarhana İçen Çocukların Sosyolojisi III için lamekan
  • Edebifikir Radyo için Hep Hiç
  • Edebifikir Radyo için eski bir radyocu
  • Edebifikir Radyo için Nazenin
  • Edebifikir Radyo için yemen illerinden
  • Edebifikir Radyo için Bilmesendeolur
  • Edebifikir Radyo için .
  • Edebifikir Radyo için muhibban

Çok Okunanlar

  • Ayrılık Sevdaya Dahil
  • Doğruluk ve Gerçeklik
  • Türkçe Sözlükleri
  • Poetika Kelimesinin Tanımı ve Mahiyeti
  • Niçin Sevdiniz?
  • Suyum Unum Buğdayım
  • Ölüm Risalesi
  • “İyi de çocuk pencereden de düşebilir!”
  • Herkese Selam Sana Hasret
  • Genç Werther’in Acıları

Yazarlar

  1. Abdullah Karaca
  2. Adem Suvağcı
  3. Bahadır Dadak
  4. Bilal Can
  5. Celal Kuru
  6. Cüneyt Dal
  7. Davut Bayraklı
  8. Feyyaz Kandemir
  9. İbrahim Halil Aslan
  10. Mehmet Erikli
  11. Mehmet Raşit Küçükkürtül
  12. Mücahit Emin Türk
  13. Muhammed Furkan Kâhya
  14. Muhammet Emin Oyar
  15. Ömer Ertürk
  16. Ömer Can Coşkun
  17. Sizden Gelenler
  18. Süleyman Mete
  19. Sulhi Ceylan

Son Eklenenler

  • Radyo Dersleri: Hikem-i Atâiyye Şerhi

    Sulhi Ceylan
    23.01.2021

  • Aşkar’ın 57. Sayısı Çıktı

    EdebiFikir
    23.01.2021

  • Edebifikir Radyo

    EdebiFikir
    22.01.2021

  • Kendini Kandırmak Yahut Bir Şehrin Uyandırdıkları

    Muhammed Furkan Kâhya
    22.01.2021

  • Hitler’in Sahte Günlükleri

    Davut Bayraklı
    21.01.2021

Çok Okunanlar

  • Ayrılık Sevdaya Dahil
  • Doğruluk ve Gerçeklik
  • Türkçe Sözlükleri
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Derin Yapılanma
  • Poetika Kelimesinin Tanımı ve Mahiyeti
  • Niçin Sevdiniz?
  • İletişim
  • Suyum Unum Buğdayım

Kategoriler

  • 2050
  • 2119
  • Buz Gibi Ofsayt!
  • Cemil Meriç
  • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
  • Deneme
  • Dergi
  • Dosyalar
  • Edebifikir Haber Ajansı
  • Fikir
  • Günlük
  • Haber
  • Hatıra Saklama Ofisi
  • Haykırış
  • Hikâye
  • Hikmet
  • İsmet Özel
  • Karikatür
  • Kitap
  • Kitap Pusulası
  • Mektup
  • Mısra Güzeli
  • Nümayiş
  • Orada Neler Oluyor?
  • Poetika
  • Portre
  • Sezai Karakoç
  • Şiir
  • Sinema
  • Sorgulama
  • Söyleşi
  • Sözlük
  • Vasiyetim
  • Video

Sayfalar

  • Ana Sayfa
  • Derin Yapılanma
  • Dosyalar
  • İletişim
  • Racon
  • Sen de Yaz

Seçmeler

  • Edebifikir Kitap Pusulası: Ramazan Kitaplığı

    By Sulhi Ceylan
    Dosyamızın yeni listesini Sulhi Ceylan...
  • Anasayfa
  • İletişim
Copyright 2017 - Tüm hakları Edebifikir.com'a aittir...