Yazılar:
  • Revü Gülütü
  • Bilgi ve Düşünce Faaliyeti
  • Sırrı Fâş Eylemek
  • yekinen
  • Tarhana İçen Çocukların Sosyolojisi II
  • Batlamyus ve Bilimsel Gerçekler!
EdebiFikir logo
eylem bir kız ismi değildir!
  • Anasayfa
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Derin Yapılanma
  • İletişim
  • Kategoriler
    • Buz Gibi Ofsayt!
    • Deneme
    • Dergi
    • Edebifikir Haber Ajansı
    • Fikir
    • Günlük
    • Haber
    • Hatıra Saklama Ofisi
    • Haykırış
    • Hikâye
    • Hikmet
    • Karikatür
    • Mektup
    • Mısra Güzeli
    • Kitap
    • Nümayiş
    • Poetika
    • Portre
    • Söyleşi
    • Şiir
    • Sinema
    • Sorgulama
    • Video
  • Dosyalar
    • Cemil Meriç
    • İsmet Özel
    • Kitap Pusulası
    • Sezai Karakoç
    • Vasiyetim
    • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
    • Sözlük
    • 2119
    • 2050
  • Anasayfa
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Derin Yapılanma
  • İletişim
  • Kategoriler
    • Buz Gibi Ofsayt!
    • Deneme
    • Dergi
    • Edebifikir Haber Ajansı
    • Fikir
    • Günlük
    • Haber
    • Hatıra Saklama Ofisi
    • Haykırış
    • Hikâye
    • Hikmet
    • Karikatür
    • Mektup
    • Mısra Güzeli
    • Kitap
    • Nümayiş
    • Poetika
    • Portre
    • Söyleşi
    • Şiir
    • Sinema
    • Sorgulama
    • Video
  • Dosyalar
    • Cemil Meriç
    • İsmet Özel
    • Kitap Pusulası
    • Sezai Karakoç
    • Vasiyetim
    • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
    • Sözlük
    • 2119
    • 2050

Ölüm Kokmayan Çocuklar

Sizden Gelenler  |  01/03/2016  |  Kategori : Hikâye   |  Okunma:2.685

Fancy Three-quarter Sleeve Lace Trimmed Short Prom Dress with Flowers

Yola çıkalı tam yedi saat geçmişti ama çocuğun ağlaması bir an olsun dinmemişti. Babası oğlunun gözyaşlarını siliyor, kendi gözyaşlarına ekliyordu. Gidecekleri yer büyük şehirdi. Büyük şehir büyük umut demekti baba için. Belki bir doktor sonunda şifa verecekti yavrusuna. Yol uzayıp gidiyordu. Çocuğun ağzı hep yarı açık, benzi sarı, gözleri bitkin. Yaşıtlarına göre zayıf ve çelimsiz. O ağladıkça kardeşi elindeki gofreti ona uzatıyordu. Kardeşi daha konuşamayacak kadar küçüktü ama başka bir dille seslenmek istiyordu abisine. Bu dil yaşa başa bakmadan konuşulan cinstendi çünkü. Küçük oğlan anasının kucağında usluca oturuyordu. Kıvırcık saçları, iri siyah gözleri vardı. Hasta çocuk ne kadar acındırma uyandırıyorsa küçük çocuk da o kadar sevilme uyandırıyor insanın kalbinde. Anneleri de zayıf ve esmerce bir kadın. Başında kirli beyaz bir yazma takılı. Açık boynunda kürek kemikleri neredeyse derisini yırtacak kadar belirgin.

Yol uzayıp gidiyor.

Tüm yolcular uyukluyor. İçerisi sigara, kolonya ve yorgunluk kokuyor. Ağlayan başka çocuklar ve onları sızlayan göğüslerine yaslayan anaları. Her yaraya ekmek çiğneyip basan ve sonunda yaralarını iyi eden insanlar tümü. Çiğnediği ekmeği yutmadan doyan insanlar,  açtıkları barana tohum ekmeden mutlu olan insanlar. Yetinen, avunan insanlar. Şimdi sanki hepsini bir otobüse doldurmuşlar.

Yol uzayıp gidiyor.

Hasta çocuğun babası gözlerinde sakladığı o büyük kederle oğlunun başını okşuyor devamlı. Uyuyup uyanıp ‘Kurtulur mu?’ diye sayıklıyor. Kim bilir kaç doktorun kapısını çalıyor rüyasında bile. Nefesi daralıyor, tükürüğünü yutmakta bile zorlanıyor. Hanımına dönüp ‘Hem büyük şehrin doktoru da büyüktür’ diyor. Ondan karşılık alamayınca sinirleniyor. Ümitsizliğin sırası değil diyor. Kadın cevapsız kalıyor.

Yol uzayıp gidiyor.

Baba oğlunu kokluyor. Çocuk ağlamaktan tükenmiş bir halde boşluğa bakıyor. Tükenmek için yaşamak gerekmez mi oysa? Başı düşüp duruyor çocuğun. Babası çekip tutuyor her seferinde. Kadın, kocasına bakıp iç geçiriyor. Sabaha şehre varacaklar, hemen bir doktora gidecekler. Oğlu şifa bulacak, kocası da bir iş. Belki düzelecek her şey. İçinde bir yerlerde sakladığı ümit kırıntısıyla avutuyor çırpınan yüreğini.

Yol uzayıp gidiyor.

Issız yollardan geçiyorlar ve her virajda sağa sola devriliyor otobüs. Elinde tuttuğu poşete başını eğip öğürenler, çişim geldi diye ağlayan çocuklar, inleyen hastalar… Kusmuk, kolonya, tütün ve ter kokusu ayırt edilemez bir şekilde birbirine girmiş artık. Karanlık yükselerek çepeçevre sarıyor otobüsü ve içindekileri.

Yol uzayıp gidiyor.

Çocuğun ağlayışı sabaha doğru sessizleşiyor. Gönlünce ağlayamayacak kadar tükenmiş sanki. Babası dişlerini sıkıyor bağırmamak için. Kucağında kuş kadar hafif bir şeyi taşırken nasıl oluyor da üzerine dünya devrilmiş gibi hissediyor. Bunu geçirirken aklından bir turunculuk beliriyor gökyüzünde. Camdan dışarı bakıyor ki biraz uzağında evler ve yüksek binalar var. İşte diyor baba. İşte oğlum bak geldik sonunda büyük şehrin kapısına. Gözlerinin içi gülüyor babanın.

Yol yaklaşıyor varılmak istenen yere.

Baba, gözlerinden süzülen yaşları elleriyle savurarak geldik işte oğlum geldik diyor ve çocuğunun saçlarından öpüyor. Bir çocuk ölüm kokmaz ama baba öptüğü başta bir acı hissediyor. Çocuğun yüzünü kendi yüzüne çeviriyor hemen. Çocuğun gözleri yarı açık. Nefesini kontrol ediyor sonra. Çocuk nefessiz. Elini çocuğun kazağından içeri sokup kalbine dokunuyor. Kalbi durmuş. Kendi göğsüne bastırıyor yavrusunun göğsünü. Boynunu öpüp kokluyor defalarca. Kulakları uğulduyor, şakakları sızlıyor, alnında kırışan katlardan ter boşalıyor.

Yol en bitmesin denilen anda bitiyor ve otobüs yavaşlıyor.

Bir ara eşi ile göz göze geliyorlar. Kadın donuk. Kadın mezar gibi. Bakışlarında ‘Biliyordum ben böyle olacağını’ diye bir cümle gizli. Boynuna süzülen yaşlar yol yol olmuş. Yazmasının ucunu dişleriyle sıkıyor bağırmamak için.  Kocasının aklına tarlada doğum sancısı çekerken de yazmasını böyle ağzına alıp sıktığı geliyor. Sanki aynı kader onu da alacakmış gibi koynundan kucağında yatan diğer evladını sıkı sıkıya tutuyor anne.  Otobüs duruyor ve en son onlar iniyorlar. İndiklerinde ‘Yükünüz var mı?’ diye soruyor muavin. Boş boş bakıyorlar adama. Muavin yabancı olduklarını düşünerek soruyu yineliyor ve eliyle bir çuvalı göstererek bu defa daha yüksekçe bir sesle ‘Yükünüz var mı?’ diye soruyor. Yine cevap alamayınca üstelemiyor. Boş verip dönüyor sırtını. Anne ve baba ayaklarını sürüyerek yürüyorlar. Kulaklarına çarpan hırçın bir gürültü var. Belki on adım kadar bile gitmemişken baba -daha fazla dayanamayarak- dizlerinin üstüne düşüyor. Oğlunu ipekten bir örtü gibi dikkatlice yere seriyor. Paltosunu çıkarıp sarıyor evladını içine. Hıçkırarak ağlıyor sonra. Birkaç kişi ne olduğuna anlam veremeden uzaktan seyrediyorlar adamı. Anasının kucağında duran küçük çocuk babası ağladıkça hıçkırıyor.

Bir evlat acısı, bir evlat hıçkırığı, bir gariban anne baba gelmiş şehre. İşte burada bu büyük şehirde babanın bağrında derin bir yara açılıp genişliyor. Ekmek çiğnemekle iyileşemeyecek o biricik yara.

 

Kübra Tolak

 

 

Tweet

Bir cevap yazın Cancel reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki Yazı

Kazık Test V

Sonraki Yazı

Amaçsız Öyküyü İlginç Kıl

İlgili Yazılar

  • 1

    Gerçek Kesit

    Mehmet Emir
    I. Uyananlar uydu. Paçasın...
  • Maske

    Mükerrem Mete
    Görmek bu değildi. Perde yoktu...
  • 3

    Döküntü

    Enes Can
    Rızk Çay Ocağı’nın emektar...
  • 1

    Aklın Odaları ve Saklı Huzursuzluklar

    Mehmet Erikli
    Gece yarısı. Ayağına doğru bir...
Facebook
Twitter
YouTube
Instagram

Son Yorumlar

  • Sırrı Fâş Eylemek için Nagehan
  • Revü Gülütü için Nesnâs
  • Revü Gülütü için Yarı donuk hevesimi ellerine veriyorum
  • Tarhana İçen Çocukların Sosyolojisi II için Kardeş
  • Sırrı Fâş Eylemek için Meclis-i Mebusan
  • Bir Başka Açıdan “Yedinci Gün” için zeynep
  • yekinen için m. fatih
  • Kütüphanemizde duran ama okumadığımız kitaplar bize ne öğretir? – 5 için kütüphanesinden uzak üniversiteli
  • yekinen için Meclis-i Şuara
  • Birilerinin Suyu ve Ateşi Olmak için Nesnâs

Çok Okunanlar

  • Ayrılık Sevdaya Dahil
  • Doğruluk ve Gerçeklik
  • Türkçe Sözlükleri
  • Poetika Kelimesinin Tanımı ve Mahiyeti
  • Niçin Sevdiniz?
  • Suyum Unum Buğdayım
  • Ölüm Risalesi
  • “İyi de çocuk pencereden de düşebilir!”
  • Herkese Selam Sana Hasret
  • Genç Werther’in Acıları

Yazarlar

  1. Abdullah Karaca
  2. Adem Suvağcı
  3. Bahadır Dadak
  4. Bilal Can
  5. Celal Kuru
  6. Cüneyt Dal
  7. Davut Bayraklı
  8. Feyyaz Kandemir
  9. İbrahim Halil Aslan
  10. Mehmet Erikli
  11. Mehmet Raşit Küçükkürtül
  12. Mücahit Emin Türk
  13. Muhammed Furkan Kâhya
  14. Muhammet Emin Oyar
  15. Ömer Ertürk
  16. Ömer Can Coşkun
  17. Sizden Gelenler
  18. Süleyman Mete
  19. Sulhi Ceylan

Son Eklenenler

  • Revü Gülütü

    Sizden Gelenler
    16.01.2021

  • Bilgi ve Düşünce Faaliyeti

    Salih Mirzabeyoğlu
    15.01.2021

  • Sırrı Fâş Eylemek

    Sulhi Ceylan
    14.01.2021

  • yekinen

    Feyyaz Kandemir
    13.01.2021

  • Tarhana İçen Çocukların Sosyolojisi II

    Bilal Can
    12.01.2021

Çok Okunanlar

  • Ayrılık Sevdaya Dahil
  • Doğruluk ve Gerçeklik
  • Türkçe Sözlükleri
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Derin Yapılanma
  • Poetika Kelimesinin Tanımı ve Mahiyeti
  • Niçin Sevdiniz?
  • İletişim
  • Suyum Unum Buğdayım

Kategoriler

  • 2050
  • 2119
  • Buz Gibi Ofsayt!
  • Cemil Meriç
  • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
  • Deneme
  • Dergi
  • Dosyalar
  • Edebifikir Haber Ajansı
  • Fikir
  • Günlük
  • Haber
  • Hatıra Saklama Ofisi
  • Haykırış
  • Hikâye
  • Hikmet
  • İsmet Özel
  • Karikatür
  • Kitap
  • Kitap Pusulası
  • Mektup
  • Mısra Güzeli
  • Nümayiş
  • Orada Neler Oluyor?
  • Poetika
  • Portre
  • Sezai Karakoç
  • Şiir
  • Sinema
  • Sorgulama
  • Söyleşi
  • Sözlük
  • Vasiyetim
  • Video

Sayfalar

  • Ana Sayfa
  • Derin Yapılanma
  • Dosyalar
  • İletişim
  • Racon
  • Sen de Yaz

Seçmeler

  • Ben Yaşıyorum, Beni Duyan Yok Mu?

    By Sevil Kuzu
      Bugün 100. yaşıma girdim....
  • Anasayfa
  • İletişim
Copyright 2017 - Tüm hakları Edebifikir.com'a aittir...