Soru İşareti 3

Yaşanan kötü bir olaydan sonra annemle karşılaşmak kolay ama babamla zor. Yine böyle kazayla -gerçekten kazayla, gerçekten- kavga ettikten sonra eve döndüğümde, uzun uzun susmuştuk oturma odasında. Söylese söyleyeceğini, bitecek gidecekti. Bitirmiyordu ama. Değişik bir hesap sorma yöntemi vardı babamın. Zayıf notlar aldığımda da annem -ben iyi veya kötü aldığım hiçbir notu söylemedim şimdiye kadar- aldığım notu bir şekilde duyururdu babama. Babam susardı. Televizyonun karşısında uyuyakalana kadar susardı. Hatta bir ara, ne zaman konuşacak, bana bir şey söyleyecek korkusuyla sadece televizyonun olduğu yöne kilitlenmiş beklerken, çoktan uyumuş, fark etmemişim. Annem elinde battaniye ile babamın üstünü örtmeye geldiğinde anladım ki son yarım saattir, içimde oradan oraya esen soğuk rüzgârlar, titremeler boşunaymış. Uyudu ise konu kapanmıştır. Gün döndükten sonra eski meseleler açılmıyordu çünkü.

Şimdiye kadarki en uzun karşılıklı susma rekorumuz dört saat.

Babam birazdan evde olacak. Annem, yüzümde şişlik var, diye okula göndermedi. Düştüm desem olmaz mı, dedim. Yalan söyleme, dedi. Günah. Yalan söylemedim ben de. Daha doğrusu hiç konuşmadım. Benim okula gitmek için evden çıktığım -ani çıkamadığım- vakitten yarım saat sonra babam eve geldi. Yüzüne bakamadım malum şişlik fark edilmesin diye. Sonra annem küçük bir tepside kahvaltılık bir şeyler getirdi. Oturma odasında sırtım dönük oturdum. İşe yarar herhalde. Aklıma ilk gelen çözüm bu değildi. Okula kaçmayı düşündüm ilk önce. Mantıksız geldi sonra. Okuldan kaçmak varken okula kaçmak. Annem gelip, oğlan da dışarda kavga etmiş, deyince veya yüzümdeki şişliği gördüğünde nasıl susarız acaba, diye çok düşündüm. Bekçilik zor iş gerçekten de. Sabaha kadar susarak beklemek bağımlılık yapıyordur değil mi baba, desem. Yüzümü görünce “ne oldu” dese. Sadece yumruğun atıldığı anı anlatsam kısa kesmiş olur muyum? Sonra yine susardık. Ama en azından anlatmış olurdum. Beni dinler miydin? Sinirlenirdin herhalde. Ama sinirlendiğini verdiğin hangi nefesle anlayabilirim şimdi?

***

Vedat’ın babası dayak yiyeceksen kavgaya karışma diyormuş. Bu nasıl nasihat arkadaş, diyordum kendi kendime. Nasılsa susuyorsun, uzun uzun anlatsam ne olur ki? Ne olur, biliyor musun, aynı olayı yaşıyor gibi olurum. Ben yaşadıklarımı çok düşünüyorum. O sırada söyleyemediklerimi kafamda birçok kez söylüyorum. Kendi kendime konuşmaya da böyle başladım galiba. Aklımda bir sürü olay dönüyor. Günün hesabını yapıyorum. Günün en önemsiz anı gece, en önemli ana dönüşüyor. Atamıyorum kafamdan. Kafam atıyor. Atıyorum kendimi yataktan. Açmadan ışığı, düşünüyorum. Geçen o kadar çok düşünmüşüm ki kendime geldiğimde sinirden dişlerimi sıkıyordum. Gevşetmeye çalıştığım halde birkaç saniye oynatamadım çenemi. Kilitlendim sandım. Zihnimi kurcalayan olayı bilinçaltıma gönderdikten sonra aynı gün yaşadığım başka bir olayın içine düştüm. Sanki zihnimin içinde bir kalem vardı ve tüm yaşadıklarımın altını çiziyordu. Unutmayayım diye. Üstünden geçiyordu. Belirgin olsun diye. Kenarlara notlar alıyordu. Açıklamalı, dipnotlu iyice okunmuş bir zihnim vardı benim. Böyle bir açıklamaya ne kadar susarız? İkimiz de geceleri uyumuyoruz ya belki senin de kafanda milyonlarca soru vardır. Cevaplarını bulamadığın. Senin gibi susmalı mıyım?

***

Çok düşünüyorum. Az konuşuyorum. Çok konuşuyorum kendi kendime ama az konuşuyorum insanlarla. İnsanlarla az konuşan çocuklara erken olgunlaşmış diyorlar. Yaşıtlarına göre çok oturaklı maşallah, diyorlar. Bizim oğlan da şöyle sakin sakin otursa kötü mü olur, evi talan ediyor canı çıkmayasıca, diyorlar. Kötü olur, diyorum içimden. Dışımdan diyemem ayıp olur. Oğlun evi talan ediyor ama zihni düzgün çalışıyor. Benim zihnimi tüm apartmanın anneleri bir araya gelip dip köşe temizlemeye kalksa toparlayamaz bence. Toparlasa bile yine dağıtırım. Sonra şükür namazları kılar, çocuklarının bir dediğini iki etmezler. En azından zihinleri dağınık değil diye. Konuyu da dağıtıyorum kafamın dağınıklığı yüzünden. Haklısın. En baştan alayım mı anlatmaya? Galiba değişik biriyim ben. Böyle olduğuma daha çok inanıyorum gittikçe. Gittikçe daha derinlere iniyorum. Bu kadar derinlere inmek hayra alâmet midir? Babalar her şeyi bilir, diyorlar. Baba sen her şeyi biliyor musun, diye soramam, ayıp olur. En azından bir sorunun cevabını bulabilsem, çözülür mü diğerlerinin düğümü?

***

Bu da bir soru cümlesi değil mi?

***

Gülmek geliyor içimden. Gülmeyeyim bu suskunluğun içinde.

Ayıp olur.

***

Şimdiye kadarki en uzun karşılıklı susma rekorumuzu kırdık baba.

Ömer Can Coşkun

Resim: Phil Buytendorp

Soru İşareti 1
Soru İşareti 2

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir