Yazılar:
  • Sorgulama Dosyası: Ölüm deyince...
  • Ah Kılıcı - II
  • İlk Taşı Kim Atsın?
  • O Belde
  • Nutellanâme
  • Balığın Karnı
EdebiFikir logo
eylem bir kız ismi değildir!
  • Anasayfa
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Derin Yapılanma
  • İletişim
  • Kategoriler
    • Buz Gibi Ofsayt!
    • Deneme
    • Dergi
    • Edebifikir Haber Ajansı
    • Fikir
    • Günlük
    • Haber
    • Hatıra Saklama Ofisi
    • Haykırış
    • Hikâye
    • Hikmet
    • Karikatür
    • Mektup
    • Mısra Güzeli
    • Kitap
    • Nümayiş
    • Poetika
    • Portre
    • Söyleşi
    • Şiir
    • Sinema
    • Sokağın Nabzı
    • Sorgulama
    • Video
  • Dosyalar
    • Cemil Meriç
    • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
    • Devrim
    • İsmet Özel
    • Kitap Pusulası
    • Sâdî Şirâzî
    • Sezai Karakoç
    • Sözlük
    • Vasiyetim
    • Yenilgi
    • 2119
    • 2050
  • Anasayfa
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Derin Yapılanma
  • İletişim
  • Kategoriler
    • Buz Gibi Ofsayt!
    • Deneme
    • Dergi
    • Edebifikir Haber Ajansı
    • Fikir
    • Günlük
    • Haber
    • Hatıra Saklama Ofisi
    • Haykırış
    • Hikâye
    • Hikmet
    • Karikatür
    • Mektup
    • Mısra Güzeli
    • Kitap
    • Nümayiş
    • Poetika
    • Portre
    • Söyleşi
    • Şiir
    • Sinema
    • Sokağın Nabzı
    • Sorgulama
    • Video
  • Dosyalar
    • Cemil Meriç
    • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
    • Devrim
    • İsmet Özel
    • Kitap Pusulası
    • Sâdî Şirâzî
    • Sezai Karakoç
    • Sözlük
    • Vasiyetim
    • Yenilgi
    • 2119
    • 2050

Soru İşareti

Ömer Can Coşkun  |  26/11/2018  |  Kategori : Hikâye   |  Okunma:

7

Nedenini bilmiyorum. Aslında biliyorum da neyse. Bu yaşımda ne anlarım ki zaten ben. Sus, otur, konuşma emirlerinin ve buna benzer diğerlerinin arasında sıkıştığımdan kendi kendime konuşmayı âdet edindim uzun zaman önce. Kendi kendime konuştuğum ilk anda gülesim geldi. Saçmaladım biraz, ondan herhalde. Kendi kendime yaptığım şakalara gülmeye başladım. Deli diyeceklerdi neredeyse, durdurdum kendimi. Gülecek şaka da kalmadı, tükettim kendimi. Sonra çok ciddi meseleler konuşur oldum kendi kendimle. Çok konuştum. Gece gündüz demeden konuştum. Sorular arttıkça arttı. Sorulara cevap bulamaz oldum. Dedim ki kendi kendime, bu ciddi meseleler tek başına konuşmakla zayi oluyor, cevap bulmakta da zorlanıyorum, bir başkasına da danışmak lâzım. Kendim, kendimi onayladı. Zaten şimdiye kadar bana zıt bir düşünceye sahip olmadı kendim. Aslında bu kötü bir durum olabilir. Bunu da konuşmalıyım kendimle. Kendi kendime.

Kafama takılan ve artık takıldığı yeri yırtmış, yıpratmış sorularım var olduğundan bunları paylaşacak birini bulmam lâzım. Dilimden anlar mı biri? Öylece bir soru takılıp kalıyor cevabını bulamıyorum, sana sorayım, sen bul, demeyeceğim. Yükümü ona yükleyip rahat rahat uzaklaşmayacağım. Gel, diyeceğim şu sorunun cevabını beraber arayalım. Kafamın içinde diyeceğim bir yılan dolanıyor, açmadığı kapı, gezmediği kıvrım kalmadı. Zehrini akıta akıta geziyor beynimin içinde. Uyuştum iyiden iyiye. Sana da sorayım sorularımı belki bir cevap buluruz da atarım zihnimdeki yılanı.

Baktım ki mahallenin tüm çocukları dışarda. Çünkü apartmanların duvarları çok ince. Gürültü oluyor. Evde oyun oynamak herkese rahatsızlık veriyor. Aslında gürültü olması için yürümek yetiyor. Bazen nefes almak yetiyor. Bir ara alt komşu Neriman teyze grip oldu. Halının üzerine uzandım ödevlerimi yapıyordum. Her hapşırdığında, defterin kenarına bir çizik attım. Defter çizikle doldu. Ödev yarım kaldı. Öğretmenim sabah çizikleri sordu. Matematik ödevini yaparken toplama çıkarmaları çizgileri sayarak mı yapıyorsun hâlâ, dedi. Yok öğretmenim onlar Neriman teyzenin hapşırıkları dedim. Mevzu uzadı. Sil, dedi öğretmenim, sildim. Otur, dedi oturdum. Öğretmen ders anlatmaya başladı. Bir süre çiziklerin izlerine baktım. Kalemi bastırmadan hayalet çizgiler çizdim, sonra tüm çizgileri birleştirdim iki uzun çizgiyle. Çizikler merdiven oldu. Dayadım okulun duvarına merdiveni. Kaçtım.

Kafamdaki ciddi meseleleri konuşacak bir yığın arkadaş arasından Vedat’ı seçtim. Vedat duvarın üzerine oturmuş, birazdan başlayacak olan maç için takım kurmaya çalışanları seyrediyordu. Maçın başlayacağı falan yok. Kıran kırana bir “adam seçme” mücadelesi seyrediliyor aslında. Maçın önemi yok. Bu işin kavgaya gideceği belli. Herkes birazdan döveceği gruba göre daha güçlü olmaya çalışıyor. Maç derken neyi kastettiğimi ben de bilmiyorum. Yarım saat boyunca adam seçmeye çalışan grup ilk golde “siz güçlü oldunuz” kavgasına tutuşuyor her seferinde. Her seferinde aynı kısır döngü. Bu kısır döngüden farksız bir zihnin sahibi olarak yadırgamıyorum onları.

Vedat, cebindeki dünden kalma çekirdekleri çitliyor. Bacaklarını sallıyor bir yandan. Çekirdek çitlemesini ve bacaklarını sallamasını saymazsak dişe dokunur bir icraatı yok. Tamam, diyorum; işte aradığım adam. Bir adam hiçbir şey yapmıyorsa en azından düşünüyordur, diyorum kendi kendime. Bak, yine kendi kendime! Kendim hiç akıllanmayacağım. Hemen gidip Vedat’ın yanına oturuyorum. Selamlaşmıyoruz. Her gün görüyoruz zaten birbirimizi. Direkt konuya giriyorum. Vedat, diyorum. Kafamda bir soru dolanır durur, sana da sorayım da yol uzasın, sorunun dolanacak daha çok kıvrımı olsun, benim zihin artık dar gelmeye başladı, iyi olmaz mı, diyorum. Vedat, ndyinla, diyor. Çekirdek tam ağzındayken konuştu çünkü. Biraz bekliyorum çekirdeğini bitirsin. Bana da vermiyor ki beraber bitirelim çekirdeği. Ben onunla aklımdaki soruyu paylaşacağım. Adam çekirdeği esirgiyor bizden. Ben çekirdeğin bitmesini beklerken maç başlıyor. İki takım da çok hırslı. İlk başta topa vurmaya çalışıyorken şimdi birbirlerinin bacaklarını tekmeliyorlar. Bakkaldan birkaç ay önce alınmış, iki hafta önceki maçta son nefesini vermiş buruşuk plastiğe top diyorlar. İlk başlarda gerçekten buna inanarak vurmaya adapte oldukları topun büyüsü birden bozuluyor ve tekmeler bacaklara atılmaya başlanıyor. Yanlışlıkla bir tekme topa denk gelirse gol olacak. İnanıyorum.

Vedat cebindeki çekirdeği bitirdi. Vedat, diyorum. Vedat dudaklarının kenarında kalmış tuzları yalıyor. Aldırış etmiyorum. Aklımda bir soru var uzun zamandır, o kadar çok düşündüm ki kendi kendime, soru da uzadı. Uzun zamandır sorulmayı bekleyen uzun bir soru oldu. Soru tek başına, kafamın içinde bir yumak oldu. Sokak kedileri kovalıyor bazen beni bu yüzden. Nasıl görüyorlarsa kafamın içindeki yumağı, oynamak istiyorlar aklımla. Ben de kaçıyorum kedilerden. Sorana alerjim var, diyorum. Kedilere dokununca vücudum kabarık kabarık oluyor, diyorum. Vedat kardeşim, diyorum. Gel sana da sorayım aynı soruyu, uzun uzun. Belki ben (k)abartıyorumdur. Bir çırpıda buluruz bu soruya bir cevap, diyorum. Vedat goooooooooooooooooooooooooool, diyor. Ben Vedat’ın ağzından çıkan “o” seslerinin kaç tane olduğunu -yirmi yedi tane- sayıyorum. Golü yiyen grup “siz daha güçlü oldunuz” sözüyle kavgayı başlatıyor. Maç başladığından beri herkes birbirine tekme attığından ve bacaklar yeterince morardığından, birbirlerini döverken başka teknikler deniyorlar. Boyu kısa kalıp da kavganın merkezine ulaşamayanlar ayakkabılarını çıkarıp uzaktan atış denemelerinde bulunuyor. Sonra seke seke ayakkabısına ulaşmaya çalışıyor. Ayakkabısının her yanına temiz pis demeden dokunan çocuğun ayağı kirlenmesin diye verdiği uğraş karşısında hayranlıkla eğiliyorum.

Duvardan düştüm. Çok eğildim demek ki. Vedat iki grubu ayırmak için kavganın ortasına daldı. Bir yandan da “ayrılın, ayrılın” diye bağırıyor. Dedim ki, kendi kendime bu kavga uzun sürerse benim soruyu sormam mümkün olmayacak. Ben de girdim kavganın ortasına. Bağırdım Vedat gibi, “ayrılın… ayrılın!”

Bir yumruk indi suratımın tam ortasına. Sağıma soluma baktım. Ölçtüm, biçtim gerçekten de tam hizalanmış. Altın oran yapmış adam vururken. Allak bullak oldum. Gözümün önünü göremedim. Birkaç kez kapattım açtım gözümü. Debelendim yerlerde. Belli ki en kötü yumruğu ben yemişim, ortalık sakinlemiş. Birisi yere düşerse maç durur. Havlu atmıyoruz yani, adam atıyoruz. Diğerleri anlıyor kavganın bittiğini. Yok ya nasıl dağıldığını merak ediyoruz dayağı yiyenin. Sızlıyor, sızlıyor be! Topladım kendimi ayağa kalktım. Gözlerimin önündeki resim netleşince bir de baktım ki Vedat sıkmış yumruğunu bekliyor. Yüzünde “yanlışlıkla vurdum, başkasına sinirlenip yumruğumu indirdim ama sana nasipmiş, sonuçta her şey nasip kardeşim, ne diyeceksin, nasipten öte yol yok” ifadesi var. Kan beynime sıçradı. Yumruğumu sıktım, işaret parmağımı kaldırdım sonra. Vedat’a döndüm. Vedat, dedim.

Bir şey sorabilir miyim?!

Ömer Can Coşkun

Tweet

7 Yorum

  1. Sümeyye 04.12.2018 00:29:00

    Kafamdaki ciddi meseleleri konuşacak bir yığın arkadaş arasından Şeyma’yı seçtim.Biliyordum ki aynı çıkmazların içinde savrulup duruyoruz.Hiç bir sorunun cevabını biribirimizde bulamayacağımızı bilmemize rağmen,durup dinlemek gözlerin içe bakmak ve anlamaya çabalamak bu kargaşalar ve kavgalar dünyasında bir an olsun soluk almamız için yeterli oluyordu.

    Sevgili mektup arkadaşım; Kim bilir daha nice hijayelerde karşıma çıkacaksın ve dostça sarılacaksın bana,özlem ve hasretle..

    Cevapla
  2. Değişikolanbiri 26.11.2018 19:31:22

    Kendimi okudum ve şaşırdım Benim gibi olanlarda varmıydı düşüncesi doldu şimdide beynime nasıl gidereceğim bu düşünceyi Ahh o iç ses insanı harap ediyor .

    Cevapla
  3. İhsanbul 26.11.2018 17:23:08

    Ahh o beynin içindeki sorular yok mu? Güzel, yok yok çok güzel, hayır hayır harika olmuş. Çok lezzetli ve bir o kadar merak uyandırıcı bir son. Soru neydi?

    Cevapla
  4. Talebe 26.11.2018 16:49:37

    güzel olmuş

    Cevapla
  5. Nazeninsorular 26.11.2018 14:22:44

    Değerli yazarımıza yazısındaki harf adedince teşekkürler ve tebrikleri bir borç bilirim.
    Harfiyen kendi kendime kendimi okudum, Her harfinde hayatım film şeridi gibi geçti gözümün önünden.
    Kendi kendime konuşmak’tan tutunda maç oynarken bacağına tekme yeme’ye kadar, sorular sorular sorular…… Soru sorma hastalığının ilacı nedir? Bilmiyorum… Nasipten öte köy yok, diye biliyorduk biz onu tabi yazarımız doğrusunu bilir yanlışımı da öğrenmiş oldum.
    Size birşey sorabilir miyim?
    -Tabi buyurun.
    -kaç soru sorabilirim?
    -?!
    -Çok da…

    Cevapla
  6. Cüneyt Dal 26.11.2018 13:11:25

    Güçlü, çokça tatlı…

    Cevapla
  7. TUĞÇE 26.11.2018 11:18:36

    mükemmel mi yazmışsınız ne..

    Cevapla

Bir cevap yazın Cancel reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki Yazı

Rüzgâra Tutulmuş Günler – 6

Sonraki Yazı

Şiirde Metazifik Gerçek

İlgili Yazılar

  • 2

    O Belde

    Tahir Tarık Balıkçı
    Ben, abim, yani Rimbaud, ablam yani...
  • 5

    Balığın Karnı

    Sizden Gelenler
    “Kendisini (büyük bir) balık...
  • 3

    Gösteri Toplumu Tımarhanesi

    Enes Can
    Önceki bölümden:...
  • 3

    Çünkü Kötülük Gözlerden Bulaşır

    Şadiye Sare Kaplan
    İki gün önce çamurlu yağan...
Facebook
Twitter
YouTube
Instagram

Son Yorumlar

  • Sorgulama Dosyası: Ölüm deyince… için Tahir Tarık
  • Ah Kılıcı – II için A.b
  • Ah Kılıcı – II için ca-hill
  • Ah Kılıcı – II için Yolcu
  • Ah Kılıcı – II için gizli örgüt
  • Ah Kılıcı – II için Dıngıl Osman Tezvaran
  • Ah Kılıcı – II için A.b
  • 15 Maddede Ali Emîrî Efendi için Seçil
  • Ahmet Haşim: Müslüman Saati için Seçil
  • Ahmet Haşim: Müslüman Saati için Burak

Yazarlar

  1. Abdullah Karaca
  2. Adem Suvağcı
  3. Bahadır Dadak
  4. Bilal Can
  5. Celal Kuru
  6. Cüneyt Dal
  7. Davut Bayraklı
  8. Feyyaz Kandemir
  9. İbrahim Halil Aslan
  10. İbrahim Orhun Kaplan
  11. Mehmet Emir
  12. Mehmet Erikli
  13. Mehmet Raşit Küçükkürtül
  14. Mücahit Emin Türk
  15. Muhammed Furkan Kâhya
  16. Muhammet Emin Oyar
  17. Ömer Ertürk
  18. Ömer Can Coşkun
  19. Şadiye Sare Kaplan
  20. Sizden Gelenler
  21. Süleyman Mete
  22. Sulhi Ceylan

Son Eklenenler

  • Sorgulama Dosyası: Ölüm deyince…

    EdebiFikir
    17.05.2022

  • Ah Kılıcı – II

    EdebiFikir
    15.05.2022

  • İlk Taşı Kim Atsın?

    Sulhi Ceylan
    13.05.2022

  • O Belde

    Tahir Tarık Balıkçı
    12.05.2022

  • Nutellanâme

    Adem Suvağcı
    10.05.2022

Kategoriler

  • 2050
  • 2119
  • Buz Gibi Ofsayt!
  • Cemil Meriç
  • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
  • Deneme
  • Dergi
  • Devrim
  • Dosyalar
  • Edebifikir Haber Ajansı
  • Fikir
  • Genel
  • Günlük
  • Haber
  • Hatıra Saklama Ofisi
  • Haykırış
  • Hikâye
  • Hikmet
  • İsmet Özel
  • Karikatür
  • Kitap
  • Kitap Pusulası
  • Mektup
  • Mısra Güzeli
  • Nümayiş
  • Orada Neler Oluyor?
  • Poetika
  • Portre
  • Sâdî Şirâzî
  • Sezai Karakoç
  • Şiir
  • Sinema
  • Sokağın Nabzı
  • Sorgulama
  • Söyleşi
  • Sözlük
  • Vasiyetim
  • Video
  • Yenilgi

Sayfalar

  • Ana Sayfa
  • Derin Yapılanma
  • Dosyalar
  • İletişim
  • Racon
  • Sen de Yaz

Seçmeler

  • Bahane Aşklar

    By Sizden Gelenler
      Gün, batan güneşle...
  • Anasayfa
  • İletişim
Copyright 2017 - Tüm hakları Edebifikir.com'a aittir...