Yazılar:
  • Geçmiş Zaman Sancısı
  • Küçüklüğümün Sayrılarevinde Yangın
  • Peri Masalı Felakete Dönüşürse
  • Yahyâ’ya Mektup - 4
  • Edebifikir Anketi: Abdullah Yalın Karadağ
  • Olağan Hikâye’nin Dördüncü Sayısı Çıktı
EdebiFikir logo
eylem bir kız ismi değildir!
  • Anasayfa
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Derin Yapılanma
  • İletişim
  • Kategoriler
    • Buz Gibi Ofsayt!
    • Deneme
    • Dergi
    • Edebifikir Haber Ajansı
    • Fikir
    • Günlük
    • Haber
    • Hatıra Saklama Ofisi
    • Haykırış
    • Hikâye
    • Hikmet
    • Karikatür
    • Mektup
    • Mısra Güzeli
    • Kitap
    • Nümayiş
    • Poetika
    • Portre
    • Söyleşi
    • Şiir
    • Sinema
    • Sorgulama
    • Video
  • Dosyalar
    • Cemil Meriç
    • İsmet Özel
    • Kitap Pusulası
    • Sezai Karakoç
    • Vasiyetim
    • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
    • Sözlük
    • 2119
    • 2050
    • Devrim
    • Yenilgi
  • Anasayfa
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Derin Yapılanma
  • İletişim
  • Kategoriler
    • Buz Gibi Ofsayt!
    • Deneme
    • Dergi
    • Edebifikir Haber Ajansı
    • Fikir
    • Günlük
    • Haber
    • Hatıra Saklama Ofisi
    • Haykırış
    • Hikâye
    • Hikmet
    • Karikatür
    • Mektup
    • Mısra Güzeli
    • Kitap
    • Nümayiş
    • Poetika
    • Portre
    • Söyleşi
    • Şiir
    • Sinema
    • Sorgulama
    • Video
  • Dosyalar
    • Cemil Meriç
    • İsmet Özel
    • Kitap Pusulası
    • Sezai Karakoç
    • Vasiyetim
    • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
    • Sözlük
    • 2119
    • 2050
    • Devrim
    • Yenilgi

Tutkal Buğusu

İbrahim Halil Aslan  |  21/11/2015  |  Kategori : Hikâye   |  Okunma:3.129

5

Sürüsü, silah sesiyle dağılmış zayıf kırlangıç, göç hayallerini zengin bir şehrin gökyüzünde bıraktı. Sorsan niye göçtüğünü bilmiyordu, sadece böyle olması gerekiyordu. Az ilerde tekrar toplanan sürüde yerini bir başka yoldaşı doldururken, etsiz bedeni mavi boyalı bir balıkçı teknesinin yakınında suya karıştı. Deniz, gökten gelenleri karşılama konusunda oldukça sertti açıkçası, ince bir kemik sesi dalgalandı suyun üzerinde. Balıkçı, teknesini onarıyordu. Ağzından bir çivi çıkarıp iki parmağının arasına sıkıştırdı, kırmızı boyası dökülmüş bir çekiçle tahtaya sabitledi. Balıkçının derdi çiviyle değil; tahtaylaydı. Sesi duyunca duraksayıp kuşun cesedine bir göz attı. Gözleri seğiriyordu. Atkısını çıkarıp ağların üstüne bıraktı. Bir kıyıya, bir boğaza baktı. Havada balıkçıyı kıyıya çeken tutkal buğusu, balıkçının yüzünde mide bulantısını andıran bir sıkılganlığın çizgileri vardı. Buruşuk bir göz yummasının ardından başını belirgin bir şekilde eğerek ağları inceledi. Neden sonra küreklere asılıp küçülmeye başladı teknesiyle.

Balıkçı kıyıdan uzaklaşırken, montumun yakasını yukarı doğru açıp boynumdan giren soğuğu kesmeye yeltendim. Üzerimde fiyakalı duran Yeşilçam filmlerindeki gariban başrol oyuncusu havasını kendime gülerek savuşturdum. Ağlayan bir kadın geçiyordu oturduğum bankın arkasından. Bugün yeşili bile soluktu buraların. Hava ha yağdı ha yağacak. Kaç zamandır şehrin stresi birikmiş de birazdan patlayacak bir bombayla herkes rahatlayacakmış gibiydi sanki. Hiçbir hayvan olanca gücüyle bağırmıyor, küçük ve eksik sesler çıkarıyordu. İnsanlar hızlı adımların çocuğuydu her tedirginlikte. Çoğunluğu pazarı evinde geçiriyordu belli ki; az evvel gelirken gördüm, sinema da boştu. Birazdan yağmur çiseleyecek, yolları hafiften ıslatacak, araba lastikleri tıslamalar bırakacaktı caddelere. Dalgalar kayalıkları daha bir öfkeyle tokatlayacaktı. Kargaşa başlayacak, klaksonlar yankılanacak, uzakta bir fesleğen çıldıracaktı. Ben kalkıp gidecektim; tutamadım ellerimden. Şimdi gamzesi solmuş bir çiğdem bıraksam şuraya, bağırsam, bağırsam, bağırsam… Yok, ben bu kadar çığırtkan bir adam değilim; en fazla bir iki yutkunur, tütünümü sararım. Ya da öyle olsun isterim.

Buraya kadar gelmişken, bir hayal iliştirip gitmeden olmazdı şu manzaraya. Bir filmin son sahnesi mesela, burada çekilmiş olsun. Şu balıkçı sıradan bir karakter olsun. Hava ne zaman bozsa, kendini denize salan bir adam… Sakalları jilet kaydı, başında fötr şapka, en ciks takımlarını çekiyor üzerine, şu çizgili olanları hani… Ayakkabılarını cilalamayı ihmal etmiyor. Rüzgâr ne zaman fırtınaya evirilse, bütün sermayesini iki buçuk metrelik teknesine doldurup denize açılıyor. Sahile baktığında vedalaştığı birileri var, rengi solmuş bir hayalin içindeki insanlar. Adam hayal kurmak için gözlerini kapatmıyor; bizzat aynı yere bakıyor, o günkü ağaç yine orda, arkadaki restoranda insanlar yemek yiyor, her yer gri, her renk soluk… Fakat her şey yerli yerinde ve gerçek, hayaldeki insanlar hariç. Bu muhtemelen onları son gördüğü andır, fakat birden fazla kişi olduklarını nereden biliyoruz? Hayır, bilmiyoruz; hayal bizim, öyle olsun istiyoruz… Yine de adamın özeline girmeye hakkımız yok, bu el sallayanlar kimlerdir, onlara ne oluyor, balıkçı niye işe gider gibi giyinmiş, tüm bu vedalaşma havasına rağmen neden hiç ağlamıyor mesela, elinde duran sinema biletleri neyin nesi? Bunları bilmiyoruz ve bilmeye de hakkımız yok. Balıkçı var sadece ve böyle bir adam…

Sahilde her şey hazır, kameramanlar sesçiler vesaireler… Yönetmen bir ekranın başında ve sandalyede oturuyor. Hayır, bu sefer oturmasın, ayakta izliyor her şeyi. Sandalyede setin temizlik işlerini yapan amca oturuyor. Hem de hiç yadırgamıyor durumu, doğrudan gelip kuruluyor. Balıkçı komutun gelmesini bekliyor ve birazdan yönetmenin sesi duyuluyor: “Üç, iki, bir, motor…”

Kuş ölüsü, böğüren deniz, fırtına, kayalıklar… Balıkçı sahile bakıyor, yüzünde hüzünden iz yok. Dönüp uzaklara sonra… Tekne maviye boyanmış, adamın yüzü geçmişe… Bu adam ‘Belki bu sefer…’ diyerek ölümle buluşmaya gidiyor anlaşılan. Tekne maviye boyanmış ısrarla ve inatla, fırtına çıkacak, belki bu sefer alabora olacak tekne ve sahil güvenlik ayırt edemeyecek mavi denizden, yardıma gelen olmayacak, kimse kurtarmayacak…

Olmadı, sıkıldım bu hayalden. Hem hava da açtı. Yalancı bahar kondu sahilimize. Birazdan ağaçlar çiçek açmaya başlayacak, sonra don… Doğa, doğayı vuracak. Ben kalkıp gideceğim. Ellerim boşlukta kalacak…

İbrahim Halil Aslan

Tweet

5 Yorum

  1. eric hobsbawm 02.12.2015 11:57:00

    yeşilçam, boğaz kelimeleri de geçmese hikayenin odesa’da, bakü’de, iskenderiye’de veya herhangi bir kıyı şehrinde geçtiğini düşünebiliriz. mekân değil ama coğrafya daha bariz olmalı fikrindeyim.

    Cevapla
  2. Dertliyim 29.11.2015 23:21:13

    Beğendim… #Buaradafırtınasırasındadenizmavideğilgriolurvesselam#
    #Boşveryadaküçükbirayrıntısadece#
    Beğendim…

    Cevapla
  3. ben saksı değilim 23.11.2015 14:55:07

    cebi deli tarık görse ağlar. harika olmuş.

    Cevapla
    • muhsin türkoğlu 24.11.2015 20:45:51

      cebi delik tarık gibi, hepimiz birer mehmet erikli hiper-romanının karakteriyiz. başka türlüsünü aklım almıyor.

      Cevapla
  4. Macide 22.11.2015 02:32:29

    Evlendim ama yazıyorum hala ayakları… ama yemezler, bu düğünden önce yazılmış hacım.

    Cevapla

Bir cevap yazın Cancel reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki Yazı

Derisini Değiştiren Yılanın Hayreti – 4

Sonraki Yazı

İhyâ ve İnşâ Birlikteliği

İlgili Yazılar

  • Küçüklüğümün Sayrılarevinde Yangın

    Sizden Gelenler
    Muhtekir ve obur kış mevsimi...
  • 1

    Habibe

    Ömer Can Coşkun
    Bak kızım... Ak yazması, ucunda...
  • 6

    Dut Ağacı

    Celal Kuru
    Yazar: Merhabalar. Yeni yazdığım...
  • 1

    Mesai

    Cüneyt Dal
    Sokağın başında bekliyorum. Bu ara...
Facebook
Twitter
YouTube
Instagram

Edebifikir Radyo

Son Yorumlar

  • Geçmiş Zaman Sancısı için İhsanbul
  • Yahyâ’ya Mektup – 4 için körlük
  • Midye Karanlığı için Bilmesendeolur
  • Mutlu Olma Sakın için bu havaya bir attar dükkanı
  • Midye Karanlığı için EdebiFikir
  • Midye Karanlığı için sümeyye
  • Midye Karanlığı için Dilşad
  • Kitap Ödüllü Absürt Test için Galip
  • Edebifikir Anketi: Yunus Emre Özsaray için Abdullah Yalın
  • Kitap Ödüllü Absürt Test için ihsan

Çok Okunanlar

  • Ayrılık Sevdaya Dahil
  • Türkçe Sözlükleri
  • Doğruluk ve Gerçeklik
  • Poetika Kelimesinin Tanımı ve Mahiyeti
  • Niçin Sevdiniz?
  • Suyum Unum Buğdayım
  • Ölüm Risalesi
  • “İyi de çocuk pencereden de düşebilir!”
  • Herkese Selam Sana Hasret
  • Genç Werther’in Acıları

Yazarlar

  1. Abdullah Karaca
  2. Adem Suvağcı
  3. Bahadır Dadak
  4. Bilal Can
  5. Celal Kuru
  6. Cüneyt Dal
  7. Davut Bayraklı
  8. Feyyaz Kandemir
  9. İbrahim Halil Aslan
  10. Mehmet Erikli
  11. Mehmet Raşit Küçükkürtül
  12. Mücahit Emin Türk
  13. Muhammed Furkan Kâhya
  14. Muhammet Emin Oyar
  15. Ömer Ertürk
  16. Ömer Can Coşkun
  17. Sizden Gelenler
  18. Süleyman Mete
  19. Sulhi Ceylan

Son Eklenenler

  • Geçmiş Zaman Sancısı

    Sizden Gelenler
    09.04.2021

  • Küçüklüğümün Sayrılarevinde Yangın

    Sizden Gelenler
    08.04.2021

  • Peri Masalı Felakete Dönüşürse

    Adem Suvağcı
    07.04.2021

  • Yahyâ’ya Mektup – 4

    Celal Kuru
    06.04.2021

  • Edebifikir Anketi: Abdullah Yalın Karadağ

    EdebiFikir
    05.04.2021

Çok Okunanlar

  • Ayrılık Sevdaya Dahil
  • Türkçe Sözlükleri
  • Doğruluk ve Gerçeklik
  • Poetika Kelimesinin Tanımı ve Mahiyeti
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Niçin Sevdiniz?
  • Derin Yapılanma
  • Suyum Unum Buğdayım
  • Ölüm Risalesi

Kategoriler

  • 2050
  • 2119
  • Buz Gibi Ofsayt!
  • Cemil Meriç
  • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
  • Deneme
  • Dergi
  • Devrim
  • Dosyalar
  • Edebifikir Haber Ajansı
  • Fikir
  • Genel
  • Günlük
  • Haber
  • Hatıra Saklama Ofisi
  • Haykırış
  • Hikâye
  • Hikmet
  • İsmet Özel
  • Karikatür
  • Kitap
  • Kitap Pusulası
  • Mektup
  • Mısra Güzeli
  • Nümayiş
  • Orada Neler Oluyor?
  • Poetika
  • Portre
  • Sezai Karakoç
  • Şiir
  • Sinema
  • Sorgulama
  • Söyleşi
  • Sözlük
  • Vasiyetim
  • Video
  • Yenilgi

Sayfalar

  • Ana Sayfa
  • Derin Yapılanma
  • Dosyalar
  • İletişim
  • Racon
  • Sen de Yaz

Seçmeler

  • 6

    Portatif Kafa, Akıl ve Kalp

    By Sizden Gelenler
    Sevgili bilim insanları, Uzun süredir...
  • Anasayfa
  • İletişim
Copyright 2017 - Tüm hakları Edebifikir.com'a aittir...