Yazılar:
  • Ah Kılıcı - II
  • İlk Taşı Kim Atsın?
  • O Belde
  • Nutellanâme
  • Balığın Karnı
  • Sorgulama Dosyası: Gökdelenler
EdebiFikir logo
eylem bir kız ismi değildir!
  • Anasayfa
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Derin Yapılanma
  • İletişim
  • Kategoriler
    • Buz Gibi Ofsayt!
    • Deneme
    • Dergi
    • Edebifikir Haber Ajansı
    • Fikir
    • Günlük
    • Haber
    • Hatıra Saklama Ofisi
    • Haykırış
    • Hikâye
    • Hikmet
    • Karikatür
    • Mektup
    • Mısra Güzeli
    • Kitap
    • Nümayiş
    • Poetika
    • Portre
    • Söyleşi
    • Şiir
    • Sinema
    • Sokağın Nabzı
    • Sorgulama
    • Video
  • Dosyalar
    • Cemil Meriç
    • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
    • Devrim
    • İsmet Özel
    • Kitap Pusulası
    • Sâdî Şirâzî
    • Sezai Karakoç
    • Sözlük
    • Vasiyetim
    • Yenilgi
    • 2119
    • 2050
  • Anasayfa
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Derin Yapılanma
  • İletişim
  • Kategoriler
    • Buz Gibi Ofsayt!
    • Deneme
    • Dergi
    • Edebifikir Haber Ajansı
    • Fikir
    • Günlük
    • Haber
    • Hatıra Saklama Ofisi
    • Haykırış
    • Hikâye
    • Hikmet
    • Karikatür
    • Mektup
    • Mısra Güzeli
    • Kitap
    • Nümayiş
    • Poetika
    • Portre
    • Söyleşi
    • Şiir
    • Sinema
    • Sokağın Nabzı
    • Sorgulama
    • Video
  • Dosyalar
    • Cemil Meriç
    • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
    • Devrim
    • İsmet Özel
    • Kitap Pusulası
    • Sâdî Şirâzî
    • Sezai Karakoç
    • Sözlük
    • Vasiyetim
    • Yenilgi
    • 2119
    • 2050

akıl defteri: “zor zamanda konuşmak” -3

Mehmet Raşit Küçükkürtül  |  02/11/2012  |  Kategori : Kitap   |  Okunma:

1
akıl defteri: “zor zamanda konuşmak”-2

 

künye: zor zamanda konuşmak, ismet özel, şule yayınları, 12. baskı, istanbul – eylül 2011

 

Var’ı bilmek, bir’i bilmek yolunun başlangıcıdır. Bir’den haberdar olan kimse, bu bilgisinin sonucunda bir artı bir ikidir gibi bir saçmalığa düşmekten kaçınabilecektir. [sy. 366]

Karşıt görüşlü iki bilge, bir gün kıyasıya bir tartışmaya tutuşurlar. Her biri karşısındakinin ne ölçüde yanlış, kendinin ne çok doğru olduğunu kanıtlamaya, bütün zihnî kuvvetini göstermeye girişir. İki muhâsım düşünür sabahtan akşama kadar tartıştıktan sonra ayrılırlar. Ertesi gün bilgelerden biri ötekinin yanına gider: “kitaplarını bana ver” diye başlar sözüne “senin haklı olduğunu anladım, bundan böyle senin görüşlerini öğrenip, onları savunacağım.” Diğeri: “kitaplarımı sana veremem” diye karşılık verir, çünkü dünkü tartışmadan sonra senin haklı olduğunu anlayıp onları yaktım.” Anlıyoruz ki bu iki bilge birbirlerini “ben biliyorum” edasıyla dinlememişler. [sy. 337]

Paylaşılmış hakikatin uzantısı olmayan iki insan ilişkisi ya saçmadır yahut bozucu ve yıkıcıdır. Eğer gerçek bölgesinde birleşen bir bağlantı kurmaksızın konuşan ve dinleyen varsa söylenen şey ya yalandır veya deli saçmasıdır. [sy. 334]

Türk toplumunun zihniyet itibariyle köklü bir değişikliğe uğradığının delillerinden biri de hoca Nasrettin’in gülünecek tuhaflıklar yapacak biri olarak anlaşılması, Yunus Emre’nin bir tür hümanizm içine sokulmasıdır. Bu yaklaşım içinde Karacaoğlan Kazanova, Pir Sultan Abdal devrimci, Kaygusuz Abdal da sürrealist olur. Oysa gerçekte yukarıda andığım isimlerin hepsi ancak yaşadığımız topraklara mahsus ve içinden çıktığımız milletin mevcudiyetinde saklı hikmet ve hikmetlerin kavranılmasıyla ne yaptıkları, ne söyledikleri anlaşılabilecek kimselerdir. [sy. 341]

Beyni, bilimin hayranlık veren dinamizmiyle değil, bilimin safsatalarıyla, hurafeleriyle doldurulmuş insanlık, kendine bilimsel ölçüler içinde kurbanlar sunulan bir tapınak karşısındadır. Bütün insan kitleleri hiç katılmadıkları bir zihni mekanizmanın hizmetinde sarhoş bir hâlde çalışmaktadırlar. Bilim kendi propagandasını tapınaklara muhalefet etmiş olmakla yaptığı için bugün kendinin nasıl putperestlere yaraşan bir tapınak kurduğu anlaşılamıyor. [sy. 284]

1960 yılına kadar komünist ülkelerde sibernetik ve biyonik gibi bilimler burjuva uydurması kabul ediliyor ve incelenmesine gerek duyulmuyordu. Daha sonra sanayiin de bu istikamete aktığını görünce ayıktılar ama elbet geç kalmışlardı. Bugün sosyalist ülkeler ellerindeki hantal ve masraflı sanayi dallarını yoksul ülkelere transfer etmeye ve bunun yerine kendi topraklarına Abd’den, Batı Avrupa’dan ve hatta Japonya’dan yeni teknolojiler ithal etmeye çabalıyorlar. [sy. 286]

Bilimden yana olanların “niyet”lerinin neler olduğunu anladığımız takdirde, bilimin günümüzde niçin kolayca bir despotluk aracı olabileceğini kavramamız kolaylaşabilir. Bilim günümüzde mütevazı bir öğrenme yöntemi olmaktan çıkmış, yani “kendisi” olmaktan uzaklaşmış, şöhreti ve otoritesiyle varlık sahibi olabilin, efsanesiyle yaşayan ve yöneten bir unsur hâline gelmiştir. (…) O kadar ki bilime “karşı” görüşler ileri sürebilmek için bile bilimsel bir dil kullanmak, bilim adamı kimliği kazanmış olmak ön şart durumuna gelmiştir. [sy. 287]

… bilim kendisinin sarsılmaz ölçüler getirdiğine büyük insan yığınlarını inandırmış, bu inanç dünyayı bir veya birkaç merkezden yönetmek isteyenlerin işine en uygun ortamı sağlamıştır. [sy. 291]

İçinde yaşadığımız toplumun değer yargıları ahlâkı da öteki insan değerleri içinde herhangi bir yere yerleştirmiş, ahlâk kavramını İslam’ın anladığı tarzın dışında bir noktaya itmiştir. Ahlaklı ve ahlaksız olmak ya felsefenin bir konusu yahut kültürel antropolojinin bir meselesidir. [sy. 299]

Sanırız ki başka şartlarda elimize geçecek olan bazı avantajlar o kazançlara ulaşmadan önce sahip olduğumuz şeylerin üzerine eklenecektir. Oysa kazanılan her şey, kaybedilen bir başka şeyin karşılığında elimize geçer. Bu açıdan bakılırsa hiç kimse bir diğerinden mutlak manada “iyi” durumda değildir. Bütün mesele insanların kendi durumlarının hangi fiyata karşılık olduğunu bilmeleri ve neyi feda ederek başka bir şeyi ele geçireceklerinin şuuruna varmalarındadır.  [sy. 306]

Diyebiliriz ki gelişme seviyesinin en ileri noktasını temsil eden toplumlar insanın hakikati bakımından son derece fakirleşmiş, toplumsal ilişkilerde barbarlığın, zihni kabiliyetlerde ise ikiyüzlülüğün batağına düşmüş toplumlardır. Yönetmeye çalıştıkları insan kitlelerinin tepkileri tarafından yönetilmekte; kuvvetlerinin uzay hâkimiyeti, genetik mühendisliği gibi alanlarda tecessüm etmesine yardım eden teknoloji tarafından ezilmektedirler. [sy. 309]

Bilmeliyiz ki bize faydası dokunacak şey ileri toplumların bile içinde çırpındıkları gelişme humması değil, hayat içinde bulunmanın anlamı ve yaratılmış olduğumuzun bilincidir. [sy. 310]

Kendimiz dışındaki insanlardan işimize gelen davranışları beklemeseydik ne ihanete uğradığımızı düşünecek, ne de başkasının elinden başımıza felaketler geldiğini düşünecektik. İnsanların bizden belli davranışlar beklediğini düşünmeseydik ezilip büzülmeyecek, bir şeyler ispat etmek üzere çırpınıp durmayacaktık. [sy. 310]

Oysa ancak yaşayan varlığın özelliklerine tekabül eden geçmiş gerçek anlama sahiptir. Bu yanıyla ele alındığının kavranılması ölçüsünde anlamak mümkündür. [sy. 315]

İçinde bulunduğumuz kültür ve medeniyet temellerini yarışma, mücadele ve hâkimiyet duygularıyla atmıştır. Bu yüzden eğitimimizden gelen çarpık bir mücadele ahlâkı sarmıştır bünyemizi. Sanırız ki dinamik olmak bu dinamizmi dışa vurmakla teminata kavuşur. Kuvvetli olmakla bu kuvvetle gururlanmak arasında zıtlığı, kuvvetli olanın kuvvetini gösterdiği zaman zaafa uğrayacağını kolaylıkla kavrayamayız. Kuvvetini bilen kişinin bu gücü ancak kendinde sakladığı zaman muhafaza edebileceğini yeniden öğrenmek için Batı’da daha Ortaçağ’da doğmuş bulunan tüketme ahlakını terk edebilmemiz gerekir. [sy. 316]

Savaşmaya başlayan herkes gücüyle birlikte zaaflarını da ortaya döker, ama savaşa girişmeyenin henüz hiç açık vermemiş oluşu korkutucudur. [sy. 317]

Kelimelerin ötesindeki anlama varmak, gerçekte bütün çağlarda elde edilmeye değer tek şey o. [sy. 320]

Özünü koruyan kabuğunu yeniden kazanabilir. [sy. 327]

Bir kimse yalnızca dostunu iyi anlamaz, aynı zamanda gerçek düşmanını da iyi anlar. Çünkü insan düşmanına karşı “uyanıktır” düşmanına karşı “biliyorum” tavrıyla yanaştığında zararlı çıkacağını, tedbir alamayacağını akletmek zorundadır. [sy. 337]

Türk aydınları kendi toplumları hakkında en büyük hataya batılı kafa yapısını benimsedikleri için değil, sahip oldukları kafa yapısının onları götüreceği yerlere ayak bakmaya cesaret edemedikleri için düşüyorlar. [sy. 341]

Değiştirmenin hızı ne kadar büyük olursa yan ürünleri de o hıza paralel olacaktır. Hızlı üretmek hızlı satmayı, hızlı satmak hızlı tüketmeyi, hızlı tüketmek hızlı dağılmayı getirecektir. [sy. 359]

 

Aktaran: Mehmet Raşit Küçükkürtül

 

 

Tweet

1 Yorum

  1. Bülent Murabıt 03.02.2015 14:42:44

    Allah(c.c.)İsmet Özel’den razı olsun.

    Cevapla

Bir cevap yazın Cancel reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki Yazı

Into The White

Sonraki Yazı

Pazarlık

İlgili Yazılar

  • Yapıştırma Bıyık

    EdebiFikir
    Künye: Salah Birsel, Yapıştırma...
  • Taşları Yemek Yasak

    EdebiFikir
    Künye: Taşları Yemek Yasak, İsmet...
  • Düşman Kazanmak Sanatı

    EdebiFikir
    Künye: Düşman Kazanmak Sanatı,...
  • Osmanlı İstanbul’unda Ramazan Kültürü ve Ramazan Sofraları

    EdebiFikir
    Künye: Osmanlı İstanbul’unda...
Facebook
Twitter
YouTube
Instagram

Son Yorumlar

  • Ah Kılıcı – II için A.b
  • Ah Kılıcı – II için ca-hill
  • Ah Kılıcı – II için Yolcu
  • Ah Kılıcı – II için gizli örgüt
  • Ah Kılıcı – II için Dıngıl Osman Tezvaran
  • Ah Kılıcı – II için A.b
  • 15 Maddede Ali Emîrî Efendi için Seçil
  • Ahmet Haşim: Müslüman Saati için Seçil
  • Ahmet Haşim: Müslüman Saati için Burak
  • Ankara Beni Bulsun! için serdar

Yazarlar

  1. Abdullah Karaca
  2. Adem Suvağcı
  3. Bahadır Dadak
  4. Bilal Can
  5. Celal Kuru
  6. Cüneyt Dal
  7. Davut Bayraklı
  8. Feyyaz Kandemir
  9. İbrahim Halil Aslan
  10. İbrahim Orhun Kaplan
  11. Mehmet Emir
  12. Mehmet Erikli
  13. Mehmet Raşit Küçükkürtül
  14. Mücahit Emin Türk
  15. Muhammed Furkan Kâhya
  16. Muhammet Emin Oyar
  17. Ömer Ertürk
  18. Ömer Can Coşkun
  19. Şadiye Sare Kaplan
  20. Sizden Gelenler
  21. Süleyman Mete
  22. Sulhi Ceylan

Son Eklenenler

  • Ah Kılıcı – II

    EdebiFikir
    15.05.2022

  • İlk Taşı Kim Atsın?

    Sulhi Ceylan
    13.05.2022

  • O Belde

    Tahir Tarık Balıkçı
    12.05.2022

  • Nutellanâme

    Adem Suvağcı
    10.05.2022

  • Balığın Karnı

    Sizden Gelenler
    09.05.2022

Kategoriler

  • 2050
  • 2119
  • Buz Gibi Ofsayt!
  • Cemil Meriç
  • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
  • Deneme
  • Dergi
  • Devrim
  • Dosyalar
  • Edebifikir Haber Ajansı
  • Fikir
  • Genel
  • Günlük
  • Haber
  • Hatıra Saklama Ofisi
  • Haykırış
  • Hikâye
  • Hikmet
  • İsmet Özel
  • Karikatür
  • Kitap
  • Kitap Pusulası
  • Mektup
  • Mısra Güzeli
  • Nümayiş
  • Orada Neler Oluyor?
  • Poetika
  • Portre
  • Sâdî Şirâzî
  • Sezai Karakoç
  • Şiir
  • Sinema
  • Sokağın Nabzı
  • Sorgulama
  • Söyleşi
  • Sözlük
  • Vasiyetim
  • Video
  • Yenilgi

Sayfalar

  • Ana Sayfa
  • Derin Yapılanma
  • Dosyalar
  • İletişim
  • Racon
  • Sen de Yaz

Seçmeler

  • 6

    Teoman’a Açık Mektup

    By EdebiFikir
    “N'apim Tabiatım Böyle” şarkında...
  • Anasayfa
  • İletişim
Copyright 2017 - Tüm hakları Edebifikir.com'a aittir...