Yazılar:
  • Sezai Karakoç'un Hatıraları - 2
  • Edebifikir Kitap Pusulası: Hatırat
  • Revü Gülütü
  • Bilgi ve Düşünce Faaliyeti
  • Sırrı Fâş Eylemek
  • yekinen
EdebiFikir logo
eylem bir kız ismi değildir!
  • Anasayfa
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Derin Yapılanma
  • İletişim
  • Kategoriler
    • Buz Gibi Ofsayt!
    • Deneme
    • Dergi
    • Edebifikir Haber Ajansı
    • Fikir
    • Günlük
    • Haber
    • Hatıra Saklama Ofisi
    • Haykırış
    • Hikâye
    • Hikmet
    • Karikatür
    • Mektup
    • Mısra Güzeli
    • Kitap
    • Nümayiş
    • Poetika
    • Portre
    • Söyleşi
    • Şiir
    • Sinema
    • Sorgulama
    • Video
  • Dosyalar
    • Cemil Meriç
    • İsmet Özel
    • Kitap Pusulası
    • Sezai Karakoç
    • Vasiyetim
    • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
    • Sözlük
    • 2119
    • 2050
  • Anasayfa
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Derin Yapılanma
  • İletişim
  • Kategoriler
    • Buz Gibi Ofsayt!
    • Deneme
    • Dergi
    • Edebifikir Haber Ajansı
    • Fikir
    • Günlük
    • Haber
    • Hatıra Saklama Ofisi
    • Haykırış
    • Hikâye
    • Hikmet
    • Karikatür
    • Mektup
    • Mısra Güzeli
    • Kitap
    • Nümayiş
    • Poetika
    • Portre
    • Söyleşi
    • Şiir
    • Sinema
    • Sorgulama
    • Video
  • Dosyalar
    • Cemil Meriç
    • İsmet Özel
    • Kitap Pusulası
    • Sezai Karakoç
    • Vasiyetim
    • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
    • Sözlük
    • 2119
    • 2050

Albert Camus’nün Yabancı’sına Egzistansiyalizm Üzerinden Bakmak

Attila K. Sezer  |  06/11/2013  |  Kategori : Kitap   |  Okunma:21.744

albert camus

Attila K. Sezer’den “Yabancı” kitabının tahlili…

***

1-)

Ölümle yüzleşen Meursault, ölümle hesaplaşır:

“Ama herkes bilir ki, hayat yaşamaya değmez. Aslına bakarsanız, insan ha otuzunda ölmüş ha yetmişinde, pek önemli değildi. Çünkü her iki halde de, pek doğal ki, başka erkekler de, başka kadınlar da yaşayacaklardı, hem de binlerce yıl. Sözün kısası, hiçbir şey böylesine açık değildi…”

Her şeyden emindir, isteklerinden, yaşadığından, ölümden… Tanrı’yı uzağına atmıştır. Papazla konuşurken ve kendi haklılığını ispatlamaya çalışırken ilk defa gibi olmayan, “tam” bir his yaşar: Öfke. Bu öfkeyi dindirdiğinde geriye hiçbir duygu kalmaz; ölümü kabullendiğinde, eski kayıtsızlığına, mutluluğuna geri döner, çünkü umut etmekten vazgeçer.

Buradaki ölümle hesaplaşma fikri kendi içinde bir varoluş zemini hazırlar. Dinlere karşı mesafeli olmanın ötesinde, yapısında bir felsefe kuran bu anlayış “Yabancı” romanının birçok yerinde karşımıza çıkar. Meursault’un ölümle yüzleşmesi onu tanıması anlamına gelmekten çok ona karşı bir başka refleks oluşturma düşüncesini pekiştirir. İşte tam burada ölümle hesaplaşmak istemesi “Egzistansiyalizm” (Varoluşçuluk) bir başka değimiyle “Nihilizm” bakış açısının dine karşı tez oluşturması yürürlüğe girer. Bu pasajda söz konusu bu akımın baskın olduğu görülmektedir.

2-)

Aslında cezayı doğuran şey cinayet değil, Meursault’un duygusuzluğudur. Tüm bu duygusuzluk cezalandırılırken,  Meursault’un avukatının Meursault konuşuyormuş gibi, ben’li ifadeler kullanması, Meursault’un uzak tutulması, hiçe sayılması dikkati çeker. Meursault dışında kalanların baştan sona kadar aynı noktaya takılması -annesinin ölümüne verdiği tepkiye/tepkisizliğe- ve onu, işlediği cinayet için değil de sırf bu yüzden suçlu bulması biz okurları da olayların akışına romandaki bir karakter gibi dâhil eder. Onu yargılayanlardan biri de biz oluruz. Bu mahkeme esnasında avukatın söylediği sözler üzerine de ne yaptığımızın farkına varır ve tüm bu saçma mahkeme esnasında ilk defa haklı bir eleştiri ile karşılaşırız:

“Bu adamı anasını gömdü diye mi, yoksa birini öldürdü diye mi suçlandırıyoruz, anlayalım!”

Egzistansiyalizm “Suç” kavramının etrafında çözümlenmeye çalışılır. Öte yandan bu pasajda bir ikilik, ikircikli durum yaratılmıştır ki (Camus bunu bilinçli bir şekilde yapmıştır diyebiliriz) o da neyin suç olduğu ve hangi adalet anlayışına ya da hangi inanç ölçülerine göre yargı verilecektir sorusunun altı çizilmek istenmiştir. Gene burada varoluşçuluğun temelleri üzerinden bir kurgulamaya gidilmiş olmasının geçerliliği söz konusudur.

3-)   

Zaman kavramı üzerinden de sorgulama yaşar Meursault ve gün, hem uzun hem kısa olabilirken, hücresinde geçirdiği beş ay kendisine “yaşanan aynı gün” gibi gelir. Adliye sarayına geldiğinde ve mahkeme süreci başladığında kendisine gösterilen aşırı ilgiye şaşırır, gazeteler aracılığıyla kendi suçunun gündemde daha iyi şeyler olmadığı için gazetede haber olacağını öğrenir, mahkeme esnasında tüm olay gelir ve Meursault’un annesinin cenazesindeki davranışlarına dayanır ve o, ilk defa suçlu olduğunu anlar. Ve Meursault bir adamı öldürmekten çok, anasını gömdüğü için idama mahkûm edilir. Tüm bu süreçte Meursault olayları sadece izler, edilgendir, tek kelime edemez. Söylemek ister ama söyleyebilecek tek şeyi yoktur. Aslında bu mahkeme esnasında savcının kullandığı şu ifadeler romanın olduğu kadar bizlerin de sorgulaması gereken bir sorundur:

“Hele, bu adamda rastlanan türde bir kalpsizlik, toplumu içine sürükleyecek bir uçurum halini alırsa!”

Bu pasaj’da da insanın içinde yer edememiş adalet duygusunun ne kadar değişken ve sapmaları olduğunun ispatı üzerine defalarca düşünülmesi gerektiği ifade edilmeye çalışılır. Aslında Camus’nün yapmaya çalıştığı romanın kurgusunu varoluşçuluğun geçişi için tasarlamaktır bir bakıma. Gerek ölüm olgusunda gerek suç kavramında gerekse adalet ve hapis kavramlarında sorgulanacak çok yanın bulunması ve romanda işlenmesi bu dünya görüşüne göre kaçınılmaz sayılmıştır.

4-)

Döndüğünün ertesi günü denize gitmiş, Marie ile yüzmüş, filme gitmiş, onunla eğlenmiş, kendi dünyasında kendi rutinlerini gerçekleştirmiş, annesini gömmüş ve yine her şey eski tas eski hamam hayatına döneceği düşüncesiyle bir Pazar gününü daha harcamıştır. Marie ile ilişkisi tuhaf ama doğaldır. Maire’nin beni seviyor musun sorusuna: “Bu anlamsız bir şey, ama sanırım sevmiyorum.” diyerek cevap verir ya da bir duyguyu yaşarken, “kendimi mutlu hisseder gibi oldum.” diyerek hiçbir duyguyu tam anlamıyla hissetmeyen, ya “sanan” ya da “hisseder gibi olan” ama o duyguyu yaşamayan bir karakter olduğunu fark ederiz. Herhalde Marie’yi sevmiyordur ama Marie isterse onunla evlenebilir, evlilik ciddi bir şey değildir çünkü ya da insan bir silahla ateş edebilir de edemez de, ikisi de birdir. Bir yere gidebilir de gitmeyebilir de… Her şeye karşı tepkisi budur : “…bence bir…” Hiçbir şey ciddi değildir bu hayatta.

Hayatın sorgulanması üzerinden verilmiş olan nihilizm huzursuz bir adamın iç hali ya da toplum içinde hayattan yalınlaştırılmış bir adamın yalnızlığı ölçüsünde değildir. Buradaki akımın en temel doktrini antikonformizim’dir. Ve bunu “hiçlik” olarak da ele alabiliriz.

5-)

İlk cümleyle doğrudan sunulan “yabancılaşma”, hayatta karşımıza çıkan her şeyin “saçma”lığı ve Meursault’un hayatının, bir başkasının ölümüne karşı hissettiği duygu/duygusuzluk yüzünden, ummadığı bir noktaya gelmesidir. Meursault’un annesi ölmüştür ve onun ölümünü duyduğunda endişe ettiği şey, ölümün kendisi değil, bu durumdan hoşnut görünmeyen patronunun öbür gün yas elbisesini giydiğinde, başsağlığı dilememesinden pişman olacağı ve böylece annesinin ölümünü ispatlamış olacağıdır. Meursault İhtiyarlar Yurduna giderken her türlü ayrıntıyı, havanın sıcaklığını, benzin kokusunu, sızıp kalışını, karşılaştığı insanların görünüşlerini…

Tüm netliğiyle betimlemesi, soğukkanlılığı, bundan öte kayıtsızlığı, yaşanan şeyin/ölümün günlük hayatın sıradan parçalarından biri gibi anlatması, sevgiyi ve ayrılığı sadece alışkanlıklara bağlaması, bencilliğine mantıklı nedenler bulması, tüm bu ölüm/cenaze merasimi esnasında ölümle yüzleşmesi gerekirken ölümden başka her türlü detayı hafızasında taşıyabilmesi ile farklı bir karakter olarak karşımıza çıkar Meursault. İlk cümle bizi sarsar ama Meursault’u tanımaya başladıkça ondan uzaklaşmaya başlarız.  Bu uzaklaşmak istemek hayatın geçiciliği içinde kötürüm, gamsız, duygusuz (sözde)  bir adamdan uzak kalmak istemek değildir. Sadece İçimizi, vicdanımızı rahatlatan bir sebebe ihtiyaç duymak istemenin bir tezahürüdür. Aslında daha açık bir ifadeyle karşımızda duran ve Albert Camus’nün de anlatarak ulaşmak istediği “hiçliğin” vurgulanarak yüceltilmesidir. Ama bu yüceltilecek durum ya da olay bizi hiç de memnun etmeyeceğinden sıradan bir adamın sırtından devşirilerek verilmez. Aksine Varoluşçuluğu tanımlayan bir karakter çizilir ve biz bu anlayışı böylece daha rahat okuruz. Bu sebeple Meursault bu akımın ana karakteri sayılabilir.

 

Kitap: Albert Camus, Yabancı, Can Yayınları, 2011.                                           

 

 

Tweet

Bir cevap yazın Cancel reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki Yazı

IV / Göç Hazırlığı

Sonraki Yazı

Ölümümde Benim İçin Hayat Var

İlgili Yazılar

  • 1

    Konuşan Tarih 4

    Davut Bayraklı
    Yazarımız Davut Bayraklı'nın yeni...
  • 1

    Küreselleştikçe Batılılaşan Dünya

    EdebiFikir
    Künye: Küreselleştikçe...
  • Rahime’nin Yüz Görümlüğüne Ağıt

    EdebiFikir
    Bahadır Dadak’ın “Rahime’nin...
  • 4

    Kitap ile E-kitap Arasındaki Farklar

    EdebiFikir
    1. Kitabın bir bedeni vardır ve bu...
Facebook
Twitter
YouTube
Instagram

Son Yorumlar

  • Bana Verilen Armağan için dönem bitiyor ve ben
  • Şimdi ya Sonra Belki de Dün için Ketebet
  • En Sevdiğimiz Kitap İsimleri için Ambrosia
  • Sırrı Fâş Eylemek için Nagehan
  • Revü Gülütü için Nesnâs
  • Revü Gülütü için Yarı donuk hevesimi ellerine veriyorum
  • Tarhana İçen Çocukların Sosyolojisi II için Kardeş
  • Sırrı Fâş Eylemek için Meclis-i Mebusan
  • Bir Başka Açıdan “Yedinci Gün” için zeynep
  • yekinen için m. fatih

Çok Okunanlar

  • Ayrılık Sevdaya Dahil
  • Doğruluk ve Gerçeklik
  • Türkçe Sözlükleri
  • Poetika Kelimesinin Tanımı ve Mahiyeti
  • Niçin Sevdiniz?
  • Suyum Unum Buğdayım
  • Ölüm Risalesi
  • “İyi de çocuk pencereden de düşebilir!”
  • Herkese Selam Sana Hasret
  • Genç Werther’in Acıları

Yazarlar

  1. Abdullah Karaca
  2. Adem Suvağcı
  3. Bahadır Dadak
  4. Bilal Can
  5. Celal Kuru
  6. Cüneyt Dal
  7. Davut Bayraklı
  8. Feyyaz Kandemir
  9. İbrahim Halil Aslan
  10. Mehmet Erikli
  11. Mehmet Raşit Küçükkürtül
  12. Mücahit Emin Türk
  13. Muhammed Furkan Kâhya
  14. Muhammet Emin Oyar
  15. Ömer Ertürk
  16. Ömer Can Coşkun
  17. Sizden Gelenler
  18. Süleyman Mete
  19. Sulhi Ceylan

Son Eklenenler

  • Sezai Karakoç’un Hatıraları – 2

    Sizden Gelenler
    19.01.2021

  • Edebifikir Kitap Pusulası: Hatırat

    Abdurrahman Mıhçıoğlu
    18.01.2021

  • Revü Gülütü

    Sizden Gelenler
    16.01.2021

  • Bilgi ve Düşünce Faaliyeti

    Salih Mirzabeyoğlu
    15.01.2021

  • Sırrı Fâş Eylemek

    Sulhi Ceylan
    14.01.2021

Çok Okunanlar

  • Ayrılık Sevdaya Dahil
  • Doğruluk ve Gerçeklik
  • Türkçe Sözlükleri
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Derin Yapılanma
  • Poetika Kelimesinin Tanımı ve Mahiyeti
  • Niçin Sevdiniz?
  • İletişim
  • Suyum Unum Buğdayım

Kategoriler

  • 2050
  • 2119
  • Buz Gibi Ofsayt!
  • Cemil Meriç
  • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
  • Deneme
  • Dergi
  • Dosyalar
  • Edebifikir Haber Ajansı
  • Fikir
  • Günlük
  • Haber
  • Hatıra Saklama Ofisi
  • Haykırış
  • Hikâye
  • Hikmet
  • İsmet Özel
  • Karikatür
  • Kitap
  • Kitap Pusulası
  • Mektup
  • Mısra Güzeli
  • Nümayiş
  • Orada Neler Oluyor?
  • Poetika
  • Portre
  • Sezai Karakoç
  • Şiir
  • Sinema
  • Sorgulama
  • Söyleşi
  • Sözlük
  • Vasiyetim
  • Video

Sayfalar

  • Ana Sayfa
  • Derin Yapılanma
  • Dosyalar
  • İletişim
  • Racon
  • Sen de Yaz

Seçmeler

  • Ayraç Kitap Tahlili ve Eleştiri Dergisi

    By EdebiFikir
    Bir İdeoloji Olarak “Bilim ve...
  • Anasayfa
  • İletişim
Copyright 2017 - Tüm hakları Edebifikir.com'a aittir...