Batı Düşüncesinde Dönüm Noktası

Künye:  Fritjof Capra, Batı Düşüncesinde Dönüm Noktası, İnsan Yayınları, Çeviren: Mustafa Armağan, 2009, İstanbul.

***

Yüzyılımızın son ve sondan bir önceki on yılının başlarında, kendimizi derin bir evrensel bunalımın kucağında bulduk. (sayfa 23)

Kültürümüzde rasyonel düşünce üzerindeki vurgu, Batılı bireyleri, kimliklerini bütün organizmalarıyla değil de yalnızca zihinleriyle özdeşleşmeye etkili biçimde teşvik etmiş olan Descartes’ın şu kutsanmış önermesinde özetlenmiştir:  “ Düşünüyorum, o hâlde varım.” (sayfa 46)

Öte yandan kültürümüzün ana damarında sezgisel bilgeliğin eğitimi ihmal edilmiştir. (sayfa 48)

Uzak gezegenlerdeki uzay gemisinin yumuşak iniş yapmasını buradan kontrol edebiliyoruz da, arabalardan ve fabrikalardan çıkan kirletici dumanları denetim altına almaktan aciziz. Dev uzay kolonilerinde yaşayacak hayâlî topluluklar önerebiliyoruz da, kentlerimizi yaşanacak hâle getiremiyoruz. (sayfa 49)

Toplumumuzda kadından bu ihtiyaçları yerine getirmesi beklenmiş ve sık sık da yerine getirmeye zorlanmıştır. Onlar, iş adamlarına daha huzurlu bir hayat hazırlama ve yarışmacıların başarılı olabileceği bir ortam yaratma hizmetlerini yerine getirmekle görevli sekreterler, resepsiyoncular, hostesler, hastabakıcılar ve ev kadınlarıdırlar. (sayfa 52)

George Engel’in dediği gibi, tıp bilimi Descartes’tan üç yüz yıl sonra bile, “ hâlâ bedeni bir makina, hastalığı makinanın bozulmasının sonucu ve doktorun görevini de makinanın onarılması şeklinde gören anlayışa dayalıdır”. (sayfa 143)

Büyümeye ilişkin topyekûn saplantı, kapitalist ve komünist ekonomilerin giderek birbirine benzemesiyle sonuçlanmıştır. Bu sözde zıt iki değer sisteminin, hâkim temsilcileri olan Birleşik Devletler ile Sovyetler Birliği, artık farklı sistemler olmaktan uzaktırlar. (sayfa 251)

Şu hâlde, dünyadaki nüfus bunalımı, her sömürünün dönüp dolaşıp sömüreni bulduğu topyekûn eko-sistemin temeldeki karşılıklı bağımlılığının bir sonucu, uluslar arası sömürünün de beklenmedik etkisidir. (sayfa 255)

Aşırı teknolojik büyüme, hayatın fizîkî ve rûhî olarak sağlıksızlaştığı bir çevre yarattı. Kirli hava, sinir bozucu gürültü, trafik tıkanıklığı, kimyasal kirleticiler, radyasyon tehlikeleri ve fizîkî ve psikolojik stresin pek çok başka kaynakları, çoğumuzun günlük hayatının bir parçası oldu. (sayfa 276)

Sovyetler Birliği, muazzam bir nükleer kuvvet toparlamaya çalışırken, Pentagon da, Rusların bu yarışta önde olduklarına inanmaları için Amerikan halkının beynini yıkamaya devam etmektedir. Pentagon’un hakikati olduğundan başka göstermesinin nedeni, onun Birleşik Devletler’i bir zamanlar yaptığı nükleer tehditleri yine yapacak güce erişecek Amerikan ordusunun 1945’lerden 1965’lere değin süren üstünlüğünü yeniden ele geçirmek istemesidir. (sayfa 282)

Aktaran: Muhsine Fatma Türk

 

DİĞER YAZILAR

1 Yorum

  • Sibel SARGUT , 11/09/2014

    George Engel’in dediği gibi, tıp bilimi Descartes’tan üç yüz yıl sonra bile, “ hâlâ bedeni bir makina, hastalığı makinanın bozulmasının sonucu ve doktorun görevini de makinanın onarılması şeklinde gören anlayışa dayalıdır”.

    emeklerin için teşekkürler Muhsine Fatma Türk

Sibel SARGUT için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir