Yazılar:
  • Üç İstanbul Tek Devrim
  • Yalnızlığın Mabedi
  • Geçmiş Zaman Sancısı
  • Küçüklüğümün Sayrılarevinde Yangın
  • Peri Masalı Felakete Dönüşürse
  • Yahyâ’ya Mektup - 4
EdebiFikir logo
eylem bir kız ismi değildir!
  • Anasayfa
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Derin Yapılanma
  • İletişim
  • Kategoriler
    • Buz Gibi Ofsayt!
    • Deneme
    • Dergi
    • Edebifikir Haber Ajansı
    • Fikir
    • Günlük
    • Haber
    • Hatıra Saklama Ofisi
    • Haykırış
    • Hikâye
    • Hikmet
    • Karikatür
    • Mektup
    • Mısra Güzeli
    • Kitap
    • Nümayiş
    • Poetika
    • Portre
    • Söyleşi
    • Şiir
    • Sinema
    • Sorgulama
    • Video
  • Dosyalar
    • Cemil Meriç
    • İsmet Özel
    • Kitap Pusulası
    • Sezai Karakoç
    • Vasiyetim
    • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
    • Sözlük
    • 2119
    • 2050
    • Devrim
    • Yenilgi
  • Anasayfa
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Derin Yapılanma
  • İletişim
  • Kategoriler
    • Buz Gibi Ofsayt!
    • Deneme
    • Dergi
    • Edebifikir Haber Ajansı
    • Fikir
    • Günlük
    • Haber
    • Hatıra Saklama Ofisi
    • Haykırış
    • Hikâye
    • Hikmet
    • Karikatür
    • Mektup
    • Mısra Güzeli
    • Kitap
    • Nümayiş
    • Poetika
    • Portre
    • Söyleşi
    • Şiir
    • Sinema
    • Sorgulama
    • Video
  • Dosyalar
    • Cemil Meriç
    • İsmet Özel
    • Kitap Pusulası
    • Sezai Karakoç
    • Vasiyetim
    • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
    • Sözlük
    • 2119
    • 2050
    • Devrim
    • Yenilgi

“Biliyorsunuz, Petersburg Arabaları Sağlam Değildir”

Davut Bayraklı  |  31/01/2015  |  Kategori : Kitap   |  Okunma:2.906

2

“24 yaşında neredeydim ve ne yapıyordum?” diye geriye dönüp düşündüğüm zaman elimde dişe dokunur bir cevap olmadığını gördüğümde kendime çok kızmıştım. Goethe, o fırtınalar koparan “Genç Werter’in Acıları” kitabını 25 yaşında yazmıştı. Dostoyevski “İnsancıklar” isimli ilk romanını 24 yaşında tamamlamıştı.

1999 yılında uzun soluklu okumalar yaparken, okuduğum eserlerin üzerimdeki tesirlerini küçük kâğıt parçalarına not alıyordum. Bu notlar, yıllar sonra aynı eseri tekrar okuduğum zaman, iki okuma arasındaki duygu farkını ortaya koyuyordu. Şaşılacak derecede farklı hislere kapılıyordum. Ama bunları sonradan fark ediyor ve o zaman bir kere daha şaşırıyordum. Aynı eseri okumuştum oysa. Değişen tek şey zaman aralığıydı. Buna rağmen bazı eserler üzerimdeki etkisini arttırırken bazıları da ilk tesirinin daha altında bir etki veriyordu.

Mesela Mihael Nuayme’nin “Kendini Arayan Adam: Arkaş’ın Günlüğü” isimli eserini ilk okuduğumda çok etkilenmiştim. Yıllar sonra aynı eseri bir kez daha okuyunca eserin yer yer aksadığını, dil ve anlatım olarak çok da çarpıcı olmadığını fark etmiştim. İlk okumada kitabın kahramanının “Ölüm” ile sohbet etmesi ve ona “Ölüm” kavramıyla ilgili sorular sorması beni çok sarsmıştı. Belki de beni sarsan şey ölüme sorular sormasından ziyade, aldığı cevaplardı. Ancak dediğim gibi, ikinci okumamda bu diyaloglar beni pek de etkilemedi.

Halil Cibran’ın “Aşk Mektupları” okunması kadar anlatılması da zor olan kitaplardan bir tanesiydi galiba. Hem Cibran’ın insanın içini burkan aşk hikâyesi hem de Mey Ziyede’nin hüzünlü sonu, insanın etinden kemiğine doğru geçen bir acıyı hissettiriyordu okuyucuya. Cibran’ın yazdığı mektupları, bir yerden sonra, sanki birlikte kaleme alıyorduk. Ya da onun Mey Ziyade’yi görme isteğine biz de ekleniyorduk, sabırsızlanıyorduk “Hadi Halil! Kalk, gidelim ve o hayallerindeki kadını dünya gözüyle bir kere de olsa görelim.” diyorduk. Eseri bitirdiğinizde kahramanların aşkları kadar acılarını da kıskanıyor musunuz? Veya kendinize acıdığınız kadar onlara da acıyor musunuz? Bende mütemadiyen olan şey buydu işte.

Goethe’nin “Genç Werther’in Acıları” ise gücünden hiçbir şey kaybetmiyordu. Tam 11 kez başlayıp bitirdiğim bu eser her okuyuşumda beni yerden yere vuruyordu. Werther’in, Lotte’ye yazdığı 15 Eylül tarihli mektubu Kazakistan’ın o uçsuz bucaksız bozkırında beni adeta yeniden fethediyordu. Eserin finalinde Werther’in elinden o lanet olasıca tüfeği alıp kaç defa yere çarpmak istemişimdir anlatamam. Belki de Werther’in Albert ile intiharı tartıştığı sahne, bu elim sonun habercisiydi de biz okuyucu olarak bunu kestirememiştik. Ya da öyle olmasını istemediğimiz için bu ihtimali “evlerden ırak” diye aklımızın ucuna bile getirmemiştik. Biz mutlu sonları severdik çünkü. Acaba Lotte, Werther’in ölümüne benim kadar üzüldü mü diye düşündüğüm de çoktur. Bu eserin gücü mutlu sonla bitmemesinden mi kaynaklanıyordu yoksa? İyi de, hayat dediğin de böyle değil mi, zaten!

“Faust” ile olan ilişkim ise daha karmaşıktı. Kitabı asker olduğum bir dönemde okumuştum. O an için, acemi birliğinden dağıtım izni için geldiğim İstanbul’da on günüm vardı ve yapılacak en iyi iş kitap okumaktı. Askerliğin insan üzerindeki tuhaf etkisinden midir nedir bilmem kitabı okurken dört defa karşı duvara fırlattım ve “Ben, bunu okumam!” dedim. Ancak her defasında yerimden kalktım ve kitabı tekrardan okumaya başladım. Sonuç olarak kitap bittiğimde iyi ki okumuşum dedim.

H. P. Lovecraft’ın “Charles Dexter Ward Olayı” kitabı ise okuduklarım arasında en ilginç olanıdır. Ölümüne kadar 100 bine yakın mektup yazmış bu tuhaf adamın kitabı, okurken korktuğum tek eser olma özelliğine sahip. Erzincan’da asker olduğum zaman nöbet dönüşü, geceleri koğuşta kitap okuyordum. İşte bu kitabı da o zaman okumuş ve korkudan koğuşun ışıklarını yakmıştım. Ölümsüzlüğün sırrını arayan bir simyacı, bir büyücü olan genç Ward, atası olan büyücüyü diriltir ve olaylar bundan sonra başlar. Kitap ilerledikçe aklınızın alamayacağı kurgularla karşılaşırsınız. Özellikle kitaptaki doktor karakterinin yer altına indiği ve hem Ward’ın hem de atasının deneyler yaptığı dehlizlerde dolaştığı sayfalar insanı ürpertiyor. Bu dehlizlerde Hitler ve Cengiz Han’ın büyü yöntemiyle ruhlarının çağrıldığını ve bir sandalyeye bağlanarak işkence yapıldığını hatırlıyorum.

Dostoyevski’nin “İnsancıklar” isimli eseri de okuru çarpan bir özelliğe sahip. Üzerine müstakil bir yazı yazılabilecek bu eser toplumsal bir roman olmasının yanında müthiş bir acıyı getirip içinize bırakıyor. Tamamen mektuplardan kurulan kitapta yazar ara söz kullanma ihtiyacı dahi hissetmeden okuru çarpmayı biliyor. Özellikle eserin içinde yer alan son mektupta giden sevgiliye, gitmemesi için söylenen o tek cümle için bile olsa okunur: “Biliyorsunuz, Petersburg Arabaları Sağlam Değildir.” Bugüne kadar okuduğum romanlar içerisinde en güzel, en samimi ve en içten “Lütfen gitme, kal!” cümlesi budur.  

Kısacası her kitabın bir yazılış hikâyesi olduğunu düşünüyorum. Yine her kitabın bir okunma hikâyesi olduğuna da inanıyorum. Belki de bu yazıları sadece bu nedenle kaleme alıyorum, okuduğum kitapların bendeki okunma hikâyelerini birileriyle paylaşmak için.

Davut Bayraklı

Tweet

2 Yorum

  1. haddi muttasıl 01.02.2015 09:12:45

    Kitap tahlil yazılarından çok daha samimi: kitapların okunma hikayesi.. Kitaplar okundukları kadar keşfedilir, bu da birbirinden farklı müteaddit keşif demek. Okuma eylemi, aslında, okuyucunun hayat hikayesi ile müellifin hikayesinin buluşması anlamına gelir. Bu buluşmadan sonra ortaya yepyeni bir hikaye çıkar. İşte Bayraklı’nın yaptığı da bu hikayeden bazı kesitleri bizlerle paylaşmak.
    Zevkle okudum, yazara teşekkürler. Devamı gelsin lütfen…

    Cevapla
  2. Çare Merve 31.01.2015 11:04:48

    Yazarına bakmadan yazıyı okudum. Dona geldiğimde davut bayraklı ismini gördüm. İşte böyledir; dili olan bi yazar, sonuna kadar okutur. Devamını beklerim Türkistanlım.

    Cevapla

Bir cevap yazın Cancel reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki Yazı

Umut ve Camus

Sonraki Yazı

Katil Bulmaca

İlgili Yazılar

  • Üç İstanbul Tek Devrim

    EdebiFikir
    Kimi romanlar sayesinde girift...
  • Peri Masalı Felakete Dönüşürse

    Adem Suvağcı
    Gerçek adı Eric Arthur Blair olan...
  • Yetişin Gençler

    EdebiFikir
    Yetişin Gençler, Ergenlikten...
  • Yeni Tür Bir “Aradalık” Olarak: Küreselleşme ve Postmodernizm

    Sizden Gelenler
    Hodgson, “Eğer XVI. yüzyılda...
Facebook
Twitter
YouTube
Instagram

Edebifikir Radyo

Son Yorumlar

  • Geçmiş Zaman Sancısı için İhsanbul
  • Yahyâ’ya Mektup – 4 için körlük
  • Midye Karanlığı için Bilmesendeolur
  • Mutlu Olma Sakın için bu havaya bir attar dükkanı
  • Midye Karanlığı için EdebiFikir
  • Midye Karanlığı için sümeyye
  • Midye Karanlığı için Dilşad
  • Kitap Ödüllü Absürt Test için Galip
  • Edebifikir Anketi: Yunus Emre Özsaray için Abdullah Yalın
  • Kitap Ödüllü Absürt Test için ihsan

Çok Okunanlar

  • Ayrılık Sevdaya Dahil
  • Türkçe Sözlükleri
  • Doğruluk ve Gerçeklik
  • Poetika Kelimesinin Tanımı ve Mahiyeti
  • Niçin Sevdiniz?
  • Suyum Unum Buğdayım
  • Ölüm Risalesi
  • “İyi de çocuk pencereden de düşebilir!”
  • Herkese Selam Sana Hasret
  • Genç Werther’in Acıları

Yazarlar

  1. Abdullah Karaca
  2. Adem Suvağcı
  3. Bahadır Dadak
  4. Bilal Can
  5. Celal Kuru
  6. Cüneyt Dal
  7. Davut Bayraklı
  8. Feyyaz Kandemir
  9. İbrahim Halil Aslan
  10. Mehmet Erikli
  11. Mehmet Raşit Küçükkürtül
  12. Mücahit Emin Türk
  13. Muhammed Furkan Kâhya
  14. Muhammet Emin Oyar
  15. Ömer Ertürk
  16. Ömer Can Coşkun
  17. Sizden Gelenler
  18. Süleyman Mete
  19. Sulhi Ceylan

Son Eklenenler

  • Üç İstanbul Tek Devrim

    EdebiFikir
    15.04.2021

  • Yalnızlığın Mabedi

    Sulhi Ceylan
    14.04.2021

  • Geçmiş Zaman Sancısı

    Sizden Gelenler
    09.04.2021

  • Küçüklüğümün Sayrılarevinde Yangın

    Sizden Gelenler
    08.04.2021

  • Peri Masalı Felakete Dönüşürse

    Adem Suvağcı
    07.04.2021

Çok Okunanlar

  • Ayrılık Sevdaya Dahil
  • Türkçe Sözlükleri
  • Doğruluk ve Gerçeklik
  • Poetika Kelimesinin Tanımı ve Mahiyeti
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Niçin Sevdiniz?
  • Derin Yapılanma
  • Suyum Unum Buğdayım
  • Ölüm Risalesi

Kategoriler

  • 2050
  • 2119
  • Buz Gibi Ofsayt!
  • Cemil Meriç
  • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
  • Deneme
  • Dergi
  • Devrim
  • Dosyalar
  • Edebifikir Haber Ajansı
  • Fikir
  • Genel
  • Günlük
  • Haber
  • Hatıra Saklama Ofisi
  • Haykırış
  • Hikâye
  • Hikmet
  • İsmet Özel
  • Karikatür
  • Kitap
  • Kitap Pusulası
  • Mektup
  • Mısra Güzeli
  • Nümayiş
  • Orada Neler Oluyor?
  • Poetika
  • Portre
  • Sezai Karakoç
  • Şiir
  • Sinema
  • Sorgulama
  • Söyleşi
  • Sözlük
  • Vasiyetim
  • Video
  • Yenilgi

Sayfalar

  • Ana Sayfa
  • Derin Yapılanma
  • Dosyalar
  • İletişim
  • Racon
  • Sen de Yaz

Seçmeler

  • 1

    İçimdeki Felsefe Kendini Çürütüyor V

    By Bilal Can
    Pascal; “Bu sonsuz uzayın ebedi...
  • Anasayfa
  • İletişim
Copyright 2017 - Tüm hakları Edebifikir.com'a aittir...