Yazılar:
  • Geçmiş Zaman Sancısı
  • Küçüklüğümün Sayrılarevinde Yangın
  • Peri Masalı Felakete Dönüşürse
  • Yahyâ’ya Mektup - 4
  • Edebifikir Anketi: Abdullah Yalın Karadağ
  • Olağan Hikâye’nin Dördüncü Sayısı Çıktı
EdebiFikir logo
eylem bir kız ismi değildir!
  • Anasayfa
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Derin Yapılanma
  • İletişim
  • Kategoriler
    • Buz Gibi Ofsayt!
    • Deneme
    • Dergi
    • Edebifikir Haber Ajansı
    • Fikir
    • Günlük
    • Haber
    • Hatıra Saklama Ofisi
    • Haykırış
    • Hikâye
    • Hikmet
    • Karikatür
    • Mektup
    • Mısra Güzeli
    • Kitap
    • Nümayiş
    • Poetika
    • Portre
    • Söyleşi
    • Şiir
    • Sinema
    • Sorgulama
    • Video
  • Dosyalar
    • Cemil Meriç
    • İsmet Özel
    • Kitap Pusulası
    • Sezai Karakoç
    • Vasiyetim
    • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
    • Sözlük
    • 2119
    • 2050
    • Devrim
    • Yenilgi
  • Anasayfa
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Derin Yapılanma
  • İletişim
  • Kategoriler
    • Buz Gibi Ofsayt!
    • Deneme
    • Dergi
    • Edebifikir Haber Ajansı
    • Fikir
    • Günlük
    • Haber
    • Hatıra Saklama Ofisi
    • Haykırış
    • Hikâye
    • Hikmet
    • Karikatür
    • Mektup
    • Mısra Güzeli
    • Kitap
    • Nümayiş
    • Poetika
    • Portre
    • Söyleşi
    • Şiir
    • Sinema
    • Sorgulama
    • Video
  • Dosyalar
    • Cemil Meriç
    • İsmet Özel
    • Kitap Pusulası
    • Sezai Karakoç
    • Vasiyetim
    • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
    • Sözlük
    • 2119
    • 2050
    • Devrim
    • Yenilgi

Edebiyat ve Utanç

EdebiFikir  |  06/03/2021  |  Kategori : Kitap   |  Okunma:1.888

Künye: Edebiyat ve Utanç – Franz Kafka’nın “Dava”sından Hareketle Edebiyatta Utancın Arkeolojisi, Ahmet Sarı, KETEBE Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, Eylül 2019.

***

Kafka’nın aslında tüm eserlerinde utancın payı büyüktür. Hor gördüğü bedeninden, Yahudi karanlığına; babasının yanında bedensel cılızlığından vejetaryenliğine; gündelik hayatta kendisini utanç duygusu veren kepçe kulaklarından, orta yaşına rağmen hâlâ maaile aynı evde kalmasına; zayıf bedeni nedeniyle askere gitmek istemesine rağmen askere alınmamasından, kendinden önce iki erkek kardeşinin ölü doğmasından hareketle küskün bir rahmin zayıf bir varlığı olarak dünyaya gelmesine kadar utanç onun hayatında apayprı bir yere sahiptir. (Sayfa, 11)

Biz biliyoruz ki, utanç da, merak, açgözlülük, sinsilik, acelecilik duyguları gibi bu dünyaya ait duygular değillerdir. Bu dünyada nefes alırlar ama bu dünyanın bize bahşettiği duygular olmamışlardır. Cennetten, dünya öncesi bir mekândan bizlere kalmışlardır ve oradan bize inmişlerdir. Hz. Âdem nasıl bu dünyadan daha önce bir başka dünyada yaşamış ve bu dünyaya inmişse, onunla birlikte yasak meyvenin yardımıyla topyekûn bir kültür ve duygu dünyası da bütünüyle bu dünyaya inmiştir. Utanç, Hz. Âdem’in yasak meyveyi yemesiyle dünyadan çok önce zaten bilinen bir duygu olduğundan, o da elma ve Hz. Âdem gibi, bir duygu olarak cennetten yeryüzüne sürülmüştür. O yüzden Josef K.’nın utancının yüceliği ve büyüklüğü köken ve ontolojik bir duyguya, o kaynağa gider ve köken-utancı (Urscham) işaret eder bizlere. (Sayfa, 15-16)

“Sanki utanç ondan sonra da hayatta kalacaktı.” (s. 230) epiloğunu yorumlayan edebiyat bilimciler bundan bir umudun yer aldığını da düşünmektedirler. Her şeyin bitip gitmediğini, bir şeylerin kalakaldığını, beden utançtan ölse de, utancın yoluna devam ettiğini dillendirirler. (Sayfa, 16)

Romanın sonunda, hele de 31. yaş günün bir gün ertesinde kendini almaya ve infazı gerçekleştirmeye çalışacak iki irikıyım adama kendini bir köpek gibi teslim eder. İnfaz kaçınılmaz olduğu için yine yasayı temsil eden bu iki cellattan kaçmaya çalışsa da, sonra kendini onlara öyle bir eklemler ki üçü, Josef K. ve iki yasa uygulayıcısı cellat bir makinenin düzenli işleyişi gibi işlemeye başlarlar. Yine Josef K. uysallaşmaya başladığında, kendini teslim ettiğine ve kendini kurban olmaya adadığına göre burada bir köpek uysallığından bahsedebilir. (Sayfa, 20)

Roman sonunda, belki de tüm Kafka metinlerinde baş karakterler adeta köpekleştirilirler. “Bir köpek gibi”nin açılımı burada elbette köpek uysallığını veren bir vurgu değildir, aşağıla/n/manın remzidir. Ama Yasa Kapısı’nda da çiftçi hakkını aramak için özgür olmasına rağmen yasa kapısına (aynen Josef K. gibi kendi iradesiyle) gelmiş ve yasanın korkunç tornasından geçip bir şekilde köpekleştirilmişse; Gregor Samsa insan olarak hızlı yaşantısının bir yükü olarak böceğe dönüşerek uysallaştırılıp, en son böcekten de bir “şeye” (Ding) indirgenerek köpekleştirilmişse; Açlık Cambazı’ndaki figürümüz kırk gün aç kalan bir insandan, hayvanat bahçesine düşüp orada açlığını sınırsız günler boyunca kotarabilme şansına erişmiş ve son olarak da samanların arasında, “tadını sevdiği yemeği bulamadığı için” köpekleşmişse vs. Josef K. da epilogda “hangi tiyatrodan geliyorsunuz?” diye dalga geçtiği, belki de geçmediği, gerçekten de içten inanarak tiyatrodan geldiklerini sandığı bu iki irikıyım adamların hal ve hareketlerine uymaktan başka çare bulamadığı için köpekleşmiştir artık.” (Sayfa, 21-22)

Kafka metinlerinde devleti, devlet kurumlarını, yasayı, kısaca yüce erki simgeleyen her mekanizma aniden her yerde belirebilme gücüne, “yüce panoptikonluğa” sahiptir. Figürlere yasayı duyumsatmak bunların görevleridir. (Sayfa, 25)

Peter Weier’in Truman Show’unda, Jim Carrey Truman Burbank karakteriyle içinde bulunduğu sanal dünyanın, -metin gerçekliğinde gerçek dünya olarak belirir- sınırlarını zorlayarak, okyanusları aşarak aynen Josef K.’nın taşocağında başka bir âlemin kapısını zorlaması gibi gemisiyle bir maket dünyanın sonuna varmıştır. Bilgisayar odasına girmiş, başka bir dünyaya kendini atmıştır. Başka bir dünyanın farkındalığına varması gibi ancak utancının tanrıya doğru yeni bir hayata yol aldığı ve utancının o öldükten sonra yaşamaya devam ederek tanrının kayrasından şefaat dilemesi ile de açıklanabilir durum.” (Sayfa, 26)

Thomas Anz Kafka adlı biyografisinde Kafka’nın Askanischer Hof’ta kendi kendine uyguladığı davanın Josef K.’nın davası ile benzerlik taşıdığını, bu davanın Kafka’nın kendi içinde acı bir adalet olarak devam ettiğini, farklı figürlerle parçalanmış olarak kendini betimlediğini dillendirir. (Sayfa, 41)

Josef K.’nın davasını terk edişi, Firavun’un davasını terk edişi gibidir. Josef K. davasını terk ettiğinden, cellatlarla aynı beden ve adım kombinasyonu içine girdiğinden, hareketlerinde ruhsal olarak da artık kendini kurban olarak onlara gönüllü sunduğundan ve onlara karşı çıkmayı bıraktığından “bir köpek gibi” ölmeyi hak etmiş, utancı da o öldükten sonra devam etmiştir. “Firavun imanı” da öyle değil midir? Kızıldeniz üzerine kapanırken “Musa’nın rabbine inanan” ama Allah tarafından imanı sahih görülmeyen, davasını yitiren ve boğulmasına rağmen secde pozisyonunda Kur’an’da utancı o öldükten sonra da devam edecek bir duruma düşmüştür Firavun. Firavun ölmüş, davasını yitirmiş, bir köpek gibi ölmüş olsa da utancı kendisinden sonra gelecek nesillere Kızıldeniz’in diplerinde secde mahallinde bir durum olarak taşımıştır. Bu durum Ebu Leheb için de geçerlidir. Ebu Leheb gerçi Firavun gibi hiçbir zaman sözde dahi olsa Hz. Muhammed’in (sav) rabbine inandığını dillendirmemiştir. Ölmüş olmasına rağmen, bedeninin kokusu ve hastalığı nedeniyle kimse cesedine yaklaşamamış ve gömülememiş bu bedenin kendi utancı olmuştur. Oğullarının, sılai rahminin onu defnedememesi durumu bir utanç olarak devam eder. Utanç bir ceset için, Ebu Leheb öldükten sonra bile devam edecektir. (Sayfa, 44)

Utancın büyüklüğü ve kadimliği elbette utanan için bir yüz aydınlığıdır. Yasak meyveyi yiyen Hz. Âdem’in utancı o kadar büyüktü ki utancının tazyikatıyla tövbe ile yine cennete, kaybettiği yerlere yeniden döndü. Büyük bir günah işlediğinde varlıkta oluşan utancı ancak aynı utanç (tövbe) eski yerine getirebilir. “Ancak yaralayan mızrak, yarayı iyileştirir.” (Sayfa, 66)

Nietzsche’nin Böyle Buyurdu Zerdüşt’ünde utanç üzerine çok iyi bir bölüm var. Nietzche Zerdüşt’e şöyle dedirtir: “Şöyle der gören kişi, utanç, utanç, utanç. İnsanın tarihi budur.” (Sayfa, 67)

Utanç büründüğü insanı yalnızlığın kucağına iter. Korkunun onlarca şekli varsa utanç da insanın içine doğru eğilip bükülen, insanın içine doğru seyreden ve içi kapladıktan sonra farklı belirtilerle dışarıya kendini gösteren bir duygudur. Utancın “korkunun çocuğu” olduğu söylenebilir. Ama her utananın bir şeylerden korktuğunu söylemek haksızlık olur. (Sayfa, 70)

Kayıtsızlığın bir virüs gibi içimizi sardığı, modernleşen ve postmodernleşen dünyada ferdileşen, bireyleşen ve benmerkezci bir düşünceye tapan, “ben”den başka hiçbir şeye artık imanı kalmayan zamanlarda baş gösterdiği ve kendini feda düşüncesinin zamanla eriyip gittiği söylenebilir. İnsanların birbirlerinin derdine koştuğu, bir diğeri için var olduğu zamanlardan artık sadece insanın değil, hiçbir şeyin insan için bir değer atfetmediği zamanlara vardık. (Sayfa, 77)

İnsanın utanca doğduğunu değil utançla doğduğunu, utancın onun ontolojisinde var olduğunu biliyoruz. Bir çocuk nasıl daha yeni doğmasına, hiçbir yerden bir şeyler öğrenmemesine rağmen iki yaşına, üç yaşına geldiğinde kendiliğinden utanırsa, Darwin’in yaptığı deneylerle doğuştan körler bile dünyada deneyimle elde edilmeyen bir duygu olarak yüzlerinde utandıklarında kızarıklığı birlikte getiriyorlarsa, ilk insana kadar utancı götürebiliyoruz. İlk insana götürmememiz yetmiyor çünkü onun da içinde utanma duygusunun kodlandığına şahidiz. (Sayfa, 85)

Kafka, Milena’ya yazdığı mektupların birinde “Ben kirliyim Milena, son derece kirli, bu yüzden saflık hakkında bu kadar bağırıyorum. Kimse cehennemin en dibinde olan kadar saf şarkılar söyleyemez, meleklerin sandığımız şarkılar, aslında onlarındır.” diyerek bu homoerotik meylinin izdüşümlerini mektupta vermiştir. Friedländer bir şeyin Kafka’ya işkence ettiğini, ama daha fazlasını söyleyemediğini, ancak bütün kaynakların suçluluk duygularının onun etrafında yapılan somut cinsel girişimlere değil fantezilere, hayal edilen cinsel ihtimallere işaret ettiğini gösteriyor bizlere. (Sayfa, 121)

Olayların aklın istemediği yönde seyri sizin akıl dışı alana çekiliyor olduğunuz, paranoyaya kapıldığınız, gerçekliği yitirmeye başladığınız anlamına da gelebilir. İnsan her şeyin normal seyrini elden kaçırırsa normal dışı eylemler gerçekleşir. Mantıklı alanlardan mantık dışına, akıllılıktan deliliğe geçildiği gibi insan kendi deliliğinden aklını kullanma yoluyla kurtulabilir. Josef K. bunu yapamamıştır. Gafil avlandığı, akıllı davranmadığı için mantıkdışı olayların seyri çorap söküğü gibi ilerlemiş ve kader onu infaza itmiştir. (Sayfa, 133)

Aktaran: Adem Suvağcı

Tweet

Bir cevap yazın Cancel reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki Yazı

Yeni Kitaplar, Yeni Ufuklar…

Sonraki Yazı

Demli Demlik

İlgili Yazılar

  • Peri Masalı Felakete Dönüşürse

    Adem Suvağcı
    Gerçek adı Eric Arthur Blair olan...
  • Yetişin Gençler

    EdebiFikir
    Yetişin Gençler, Ergenlikten...
  • Yeni Tür Bir “Aradalık” Olarak: Küreselleşme ve Postmodernizm

    Sizden Gelenler
    Hodgson, “Eğer XVI. yüzyılda...
  • 1

    “İtiraf Et! Artık Tek Gerçekliğe İnanmıyorsun”

    Adem Suvağcı
    Platon’un modern mağara alegorisi...
Facebook
Twitter
YouTube
Instagram

Edebifikir Radyo

Son Yorumlar

  • Geçmiş Zaman Sancısı için İhsanbul
  • Yahyâ’ya Mektup – 4 için körlük
  • Midye Karanlığı için Bilmesendeolur
  • Mutlu Olma Sakın için bu havaya bir attar dükkanı
  • Midye Karanlığı için EdebiFikir
  • Midye Karanlığı için sümeyye
  • Midye Karanlığı için Dilşad
  • Kitap Ödüllü Absürt Test için Galip
  • Edebifikir Anketi: Yunus Emre Özsaray için Abdullah Yalın
  • Kitap Ödüllü Absürt Test için ihsan

Çok Okunanlar

  • Ayrılık Sevdaya Dahil
  • Türkçe Sözlükleri
  • Doğruluk ve Gerçeklik
  • Poetika Kelimesinin Tanımı ve Mahiyeti
  • Niçin Sevdiniz?
  • Suyum Unum Buğdayım
  • Ölüm Risalesi
  • “İyi de çocuk pencereden de düşebilir!”
  • Herkese Selam Sana Hasret
  • Genç Werther’in Acıları

Yazarlar

  1. Abdullah Karaca
  2. Adem Suvağcı
  3. Bahadır Dadak
  4. Bilal Can
  5. Celal Kuru
  6. Cüneyt Dal
  7. Davut Bayraklı
  8. Feyyaz Kandemir
  9. İbrahim Halil Aslan
  10. Mehmet Erikli
  11. Mehmet Raşit Küçükkürtül
  12. Mücahit Emin Türk
  13. Muhammed Furkan Kâhya
  14. Muhammet Emin Oyar
  15. Ömer Ertürk
  16. Ömer Can Coşkun
  17. Sizden Gelenler
  18. Süleyman Mete
  19. Sulhi Ceylan

Son Eklenenler

  • Geçmiş Zaman Sancısı

    Sizden Gelenler
    09.04.2021

  • Küçüklüğümün Sayrılarevinde Yangın

    Sizden Gelenler
    08.04.2021

  • Peri Masalı Felakete Dönüşürse

    Adem Suvağcı
    07.04.2021

  • Yahyâ’ya Mektup – 4

    Celal Kuru
    06.04.2021

  • Edebifikir Anketi: Abdullah Yalın Karadağ

    EdebiFikir
    05.04.2021

Çok Okunanlar

  • Ayrılık Sevdaya Dahil
  • Türkçe Sözlükleri
  • Doğruluk ve Gerçeklik
  • Poetika Kelimesinin Tanımı ve Mahiyeti
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Niçin Sevdiniz?
  • Derin Yapılanma
  • Suyum Unum Buğdayım
  • Ölüm Risalesi

Kategoriler

  • 2050
  • 2119
  • Buz Gibi Ofsayt!
  • Cemil Meriç
  • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
  • Deneme
  • Dergi
  • Devrim
  • Dosyalar
  • Edebifikir Haber Ajansı
  • Fikir
  • Genel
  • Günlük
  • Haber
  • Hatıra Saklama Ofisi
  • Haykırış
  • Hikâye
  • Hikmet
  • İsmet Özel
  • Karikatür
  • Kitap
  • Kitap Pusulası
  • Mektup
  • Mısra Güzeli
  • Nümayiş
  • Orada Neler Oluyor?
  • Poetika
  • Portre
  • Sezai Karakoç
  • Şiir
  • Sinema
  • Sorgulama
  • Söyleşi
  • Sözlük
  • Vasiyetim
  • Video
  • Yenilgi

Sayfalar

  • Ana Sayfa
  • Derin Yapılanma
  • Dosyalar
  • İletişim
  • Racon
  • Sen de Yaz

Seçmeler

  • 1

    Aynı Göğün Yıldızları

    By EdebiFikir
    Köklerimizde, şifahî bir sohbet...
  • Anasayfa
  • İletişim
Copyright 2017 - Tüm hakları Edebifikir.com'a aittir...