Kafka ve Babası

Kasım 1919’da babasına yazdığı mektupta Kafka, babasıyla yaşam boyu süren mücadelesindeki sorunları ortaya koymaktadır. Mektup iki bölümdür. Birinci bölümde daktiloyla yazılmış 45 sayfa vardır. Bu bölümde Kafka, doğrudan doğruya babasına hitap etmekte, kendi açısından ilişkilerinin neden kötü olduğunu açıklamaktadır. Ardından, Kafka konuyu ikilemeye dönüştürür. Mektubunda, babasının yanıtının ne olabileceğine ilişkin düşüncelerini içeren iki buçuk sayfalık bir elyazması vardır. Nihayet, babasının vereceğini düşündüğü yanıta Kafka’nın yanıtını içeren bir elyazması paragrafla mektup sona erer. Mektubu tamamladığında Kafka, babasına iletmesi için mektubu annesine verir; annesi mektubu iletmeyi reddederek Kafka’ya geri verir. (Annesinin, mektubu okuyup okumadığı bilinmemektedir.)

Mektubun daktilo ile yazılmış ana bölümü son derece güçlü ve ustalıklı bir biçimde düzenlenmiştir. Herr Kafka, oğlu açısından yanlış bir babadır. Franz Kafka da babası açısından yanlış bir oğuldur. Sonuç olarak Franz Kafka bir kurban olmuştur; hem babasının sertliği hem de kendi yetersizlikleri dolayısıyla acı çekmiştir. Elyazması bölümde, Kafka, kendisinin bir kurban olması konusunda babasının ne yorumda bulunacağını tasavvur etmektedir.

Mektupta otorite, idealleştirilmiş ikame açısından kavranmaktadır; ikimizin de ihtiyacı olan şey birbirimizin zıtlarıdır. Mektubun sonunda, idealleştirilmiş ikame aşılır. Kafka’nın, babası tarafından bir kurbana dönüştürülmesine verdiği en canlı örnek çocukluğunda çarptırıldığı cezadır.

Bu hatıra şöyledir: İlkin, Kafka kendisini “su için sızlanıp duran” anne ve babasının ilgisini çekmek için hileye başvuran bir çocuk olarak betimler. Burada Kafka, çocukların genelde başvurdukları bir hile olmasına karşın kendi davranışını kötü bir şeymiş gibi anlatır. Ardından, babasının buna verdiği yanıt -aşırı tepki- gelir. Babası Kafka’yı balkona bırakır; çocuğun üzerinde yalnızca gecelik entarisi vardır ve balkonun kapısı kapanır. Kafka, olayı anlatışının hemen ardından taşı gediğine koyar: “Bu davranışınızın yanlış olduğunu söyleyecek değilim. Ancak bundan, çocuk yetiştirmedeki yönteminizin tipik bir örneği olduğu ve bu yöntemin üzerimdeki etkisini göstermek için söz ediyorum.” Burada, Kafka’yı babasına kıyasla üstün bir konuma çıkaran bağışlayıcı bir tutum, ardından da bir gözlem yer almaktadır: “Çocuk yetiştirmedeki yönteminizin tipik bir örneği.” Kafka, bu küçük olaydan “söz etmek” isteyişinin nedeninin yalnızca, bu “örneği” açıklamak olduğunu söylemektedir. Bu şefkatli ve anlayışlı tutumuyla üstün konumunu pekiştirmiş olan Kafka, artık babasının bir canavar, kendisinin masum bir kurban olduğunu söylemeye hazırdır. “Bu anlamsız su isteyiş” ve babasının kendisini soğukta bırakışıyla somutlaşan “olağanüstü dehşet” bir çocuk olarak Kafka’nın bağdaştıramadığı şeylerdir. Bu olayda kendisinde bir bozukluk olduğunu ima eder gibidir: “O sıradaki yapım gereği”. Peki ama hangi çocuk bu iki şeyi bağdaştırabilir ki? Babasının davranışının dehşet verici olduğunu kanıtlamak için Kafka, bu olayın kendisini ne denli yaralamış olduğunu anlatır: “Yıllar sonra bile” acısını çekmiştir. Acı çekmenin iki öğesi vardır. Birincisi; babası, yani “mutlak otorite” geceleyin gelir ve “hemen hiçbir neden olmaksızın” onu incitir. Kuşkusuz, karmaşık bir ifade; zira anısını anlatmaya başlarken Kafka, kendisinin kötü niyetli yaramazlığından söz eder. Ancak o zaman, bu itiraf gerçek değildir. “Ben sadece görünüşte kötüydüm; ancak siz gerçekten zalimdiniz.” Uzun yıllar dinmeyen acının ikinci öğesi, babasının bu davranışının, Kafka’nın babası için “sadece bir hiç olduğu” anlamına gelmesidir. Babası ona sert bir ceza verdi, öyleyse onu hiç sevmiyordu. “Elinizde olmadan öyle davrandınız ama bana acı çektirdiniz.” Kurban bu sözlerle yaralarını açığa vurur ve böylece kendisine acı çektirene karşılık verir. “Bana ne söylerseniz söyleyin, sizi bağışlıyorum; ancak çok acı çektiğimi de bilin. Üstelik ben öylesine zayıfım ki.”

Elyazması bölümde, Kafka bu durumu sınamaya yönelir. Her şeye rağmen Kafka, babasını şöyle konuşturur: “Olayları kendin için zorlaştırmıyor, çok daha karlı bir hale getiriyorsun.” Burada, “karlı” sözcüğü yerinde kullanılmış. Kafka babasını, yoksulluktan orta sınıfa yükselmek için canla başla çalışan, bir seyyar satıcının tüm kabalığına sahip ve kafasında sürekli para kazanma düşüncesi bulunan bir adam olarak görmüştü. İnce duygular dünyasında da, oğlunun iyi bir kar elde etmeyi bildiğini söylemesi şaşırtıcı değildir. Kafka’nın mektubunda tasavvur ettiği babası bunu şöyle dile getirir: “Sen, hem ‘aşırı akıllı’ hem ‘aşırı şefkatli’ olmak ve beni de tüm suçlardan aklamak istiyorsun.” Bu bir aldatmacadır; çünkü karakter, çatışmalar ve çaresizlik hakkındaki tüm o güzel sözlere karşın, satır aralarından anlaşılan şudur: Gerçekte ben saldırgandım ve senin yaptığın her şey bir öz savunma anlamı taşıyordu.

Kafka’nın tasavvurundaki babası, bunun üzerine, oğlunun iktidar oyununu sorguya çekebilir. Babasına göre oğul sahte davranır: “Sözde sırf âlicenaplıktan, beni yalnızca bağışlamaya değil ancak -gerçeği yansıtmamakla birlikte- benim de suçlu olmadığımı kanıtlamaya ve buna kendini inandırmaya da hazırsın.”

Kafka’nın tasavvurundaki babası bu sahte sevimliliği -acıyı gizlemeye yarayan sevimli bir gülümseme, gerçek amacı Baba’yı suçlamak olan bir gülümseme- yutmaz. İdealleştirilmiş ikame sorguya çekilir. Kafka, babasını suçlu hissettirme çabasını bir silah olarak kullanılır: İkimiz de birbirimizin gereksinim duyduğu şey değiliz. Bu ikame eyleminde genç Kafka kurban durumuna düşer; sorguya çekilir. Bu değişim içseldir; Hegel’in sözünü ettiği türden bir tanıma anıdır. Köle, gerçek yaşamda yapılamamış bir savaşı kendisine karşı başlatmış ve kafasındaki savaştan bir şeyler öğrenmeye başlamıştır.

Kafka’nın tasavvurundaki babası hiç de “gönlüne göre biri” değildir. İkileme eylemlerinin, diğer kişinin olası duyguları ve algılayışlarını kavrama çabasının yanı sıra bir süre için düşmanca duyguların sürmesine de izin verdiği genellikle doğrudur. Burada empatiyle sempati arasındaki ayrım ortaya çıkmaktadır. Sempati, diğer kişiye karşı iyi niyetin bulunduğunu varsayar; empati bunu varsaymaz. Empati, olayı geçmişin sabit imgelerinin kullanılmasıyla görebileceğinden daha bütünlüklü olarak görme isteğinden kaynaklanır. Bu empati eyleminin sonuçları nelerdir? Kafka’nın babasına yazdığı mektupta görülen en aşikâr sonuç, Kafka’nın kendi yaralarını kaşımaktan vazgeçmesidir. Ancak bir şey daha vardır. Mektubun son paragrafında Kafka, tasavvurundaki babasının söylediklerinin anlamını çözmeye girişir:

“Sizin başkalarına [yani bana] olan güvensizliğiniz bile benim özgüvensizliğim -ki bunu da siz bana aşıladınız- kadar değildir.” Yaralıyım; bu sizin yüzünüzdendir. Ardından bu görüş değişikliğe uğrar; bağışlayıcılığa değil, mesafeliliğe ve nesnelliğe dönüşür. Tasavvur edilen baba, baba ile oğul arasındaki gerçek ilişkiye “yeni malzemeler sunmaktadır.” Sonra Kafka, suç ya da kibirden arınmış bir açıklamada bulunur:

“Gerçeğe öylesine yaklaşan bir düşünceye kavuştum ki, bu ikimizi de bir parça rahatlatabilir.” Mektup, görevini yerine getirmiştir: Birbirlerine karşıt olan ve birbirlerinin kuyusunu kazan baba ve oğul olarak kalırlar; bununla birlikte mektup sayesinde, karşılıklı şikâyet döngüsünün yanında, artık yaşamlarına ilişkin bir tabloya sahiptirler.

Bu durum, yadsımanın tüm aşamaları geçilinceye kadar hiçbir özgürlük elde edilemeyeceğini belirten Hegel’in görüşünü doğrular. Kafka’nın mektubunda incinme, suçlama, bağışlama, ikilemeye dayalı yanıt ve babanın verdiği tasavvur edilen yanıta verilen bir yanıt yer almaktadır. Bu sürecin sonucunda Kafka geri adım atmakta ve babasıyla arasındaki ilişkiyi anladığından emin konuşmaktadır.

Mektubun sonundaki Kafka, mektubun başlangıcındaki Kafka’dan çok daha güçlü konuşmaktadır ve bu sesin gücü, karşıdakinde suçluluk duygusu uyandırmaktan kaynaklanmaktadır.

Kişinin, uğradığı haksızlıkları bir onur madalyası gibi taşımasını Kafka’nın babasına yazdığı mektupta görmekteyiz. Otorite bunalımı, bir otoriteden -babası- eziyet görmüş kişi tarafından yaratılır; bunalım süreci, kişinin kendi gereksinimini, yani bağlanmışlığını itiraf edecek gücü kazanabileceği bir tarzda gelişir. Sürecin sonunda bu kişinin güç kazanması bir paradoksu andırır. Kişi, hayali bir özeleştiri aracılığıyla kendisini kolayca incinebilir bir duruma sokar. Bu mektubun böylesine olağanüstü bir belge oluşu yazan kadar bize, yani okuyucularına da eleştiri getirmesindendir.

Kafka’nın mektubu, yayımlanmak suretiyle bu gizli anlaşmanın koşullarının çiğnenişine bir örnektir. Yayımlanmanın gerekçesi açıktır: İnsanlar, asıl sorun olarak incitilmeye gösterdikleri tepki üzerinde yoğunlaşabilirlerse, en azından yaralarına bir değer atfetmekten vazgeçerler; uğradıkları haksızlıklara dayanarak fesat tertibine girişmezler.

Kaynak: Otorite, Richard Sennett, Ayrıntı Yayınları, Çeviri: Kamil Durand, İstanbul 2005, 3. Baskı, s. 147- 156.

Sadeleştiren: Ertan Babacan

 

 

DİĞER YAZILAR

1 Yorum

  • karışık pide , 25/06/2019

    ellerinize sağlık.

    yani, yaralarınızla yüzleşin ve içinizdeki gizli intikamı bırakın diyorsunuz..
    ancak bu şekilde mi olgunlaşacağız, insan-ı kamil olma adımlarından mıdır..

karışık pide için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir