Yazılar:
  • Nefehât
  • Bir Kitabın Tahlili: Kuşçubaşı Eşref
  • Adı Aşk
  • Edebifikir Kitap Pusulası: İstanbul
  • Üç İstanbul Tek Devrim
  • Yalnızlığın Mabedi
EdebiFikir logo
eylem bir kız ismi değildir!
  • Anasayfa
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Derin Yapılanma
  • İletişim
  • Kategoriler
    • Buz Gibi Ofsayt!
    • Deneme
    • Dergi
    • Edebifikir Haber Ajansı
    • Fikir
    • Günlük
    • Haber
    • Hatıra Saklama Ofisi
    • Haykırış
    • Hikâye
    • Hikmet
    • Karikatür
    • Mektup
    • Mısra Güzeli
    • Kitap
    • Nümayiş
    • Poetika
    • Portre
    • Söyleşi
    • Şiir
    • Sinema
    • Sorgulama
    • Video
  • Dosyalar
    • Cemil Meriç
    • İsmet Özel
    • Kitap Pusulası
    • Sezai Karakoç
    • Vasiyetim
    • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
    • Sözlük
    • 2119
    • 2050
    • Devrim
    • Yenilgi
  • Anasayfa
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Derin Yapılanma
  • İletişim
  • Kategoriler
    • Buz Gibi Ofsayt!
    • Deneme
    • Dergi
    • Edebifikir Haber Ajansı
    • Fikir
    • Günlük
    • Haber
    • Hatıra Saklama Ofisi
    • Haykırış
    • Hikâye
    • Hikmet
    • Karikatür
    • Mektup
    • Mısra Güzeli
    • Kitap
    • Nümayiş
    • Poetika
    • Portre
    • Söyleşi
    • Şiir
    • Sinema
    • Sorgulama
    • Video
  • Dosyalar
    • Cemil Meriç
    • İsmet Özel
    • Kitap Pusulası
    • Sezai Karakoç
    • Vasiyetim
    • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
    • Sözlük
    • 2119
    • 2050
    • Devrim
    • Yenilgi

Leylâ ile Mecnûn Kalbin Şehrâyini

EdebiFikir  |  24/03/2018  |  Kategori : Kitap   |  Okunma:2.253

1

Künye: Leylâ ile Mecnûn Kalbin Şehrâyini, Nusret Özcan, Pozitif Yayınları, 2. Baskı, Ekim 2005, İstanbul.

***

Rüzgârla cezbelenip dilini damağına daha fazla yapıştırdı bir âbid ve zikrini hızlandırdı kalp kütürtüsü arttı. Benliğini unuttu, tarifsiz bir zevkle gark oldu… (syf. 11)

Çöl ve bu çıldırtıcı güzelliğiyle gökyüzü; enine ve boyuna bir sonsuzluk fısıltısı… Kum tepelerinin kavisleri içimize kıvrılır kıvrılır da bir yerleri kanırtır… (syf. 16)

Olmayanın derdi kendi kadardır fakat olanın derdi dağlar kadardır. (syf. 17)

Kalbimizden geçenler bazan basiretimizi bağlayabilir. Belki de ihmal ettiğim buydu. Belki de bilmeden, istemeden incittim Rabbimi. (syf. 18)

Bize yatağı zindan eden derdimizi, hapsedelim yatağa da, biraz da orada kemirsin bizi, diyerek Numan’ı beklemeden kum tepesine doğru ilerledi. (syf. 19)

Beklemek, bir kayıp olmamasını dileyerek, bir aksilik olmamasını isteyerek, eli kolu bağlı sabırsızca beklemek tüketirdi insanı… (syf. 30)

Kays için artık ne gece gecedir, ne gündüz gündüz… Ne yemek önemlidir, ne uyku, ne başkaca bir şey… Özlemi her batan gün çoğalarak ateş kızılı yangınlara atıyor onu… (syf. 44)

Sırrına sımsıkı sarılmış bir hüzündür bundan böyle Kays. Yüzü her geçen gün gizli kederiyle daha çok kararıyor, bakışları derinleşiyor ama bir gün, umutsuzlukla başlayan bir gün, bütün bunları bitiriveriyor. (syf. 45)

Bir kuyu gibi içinde birikiyordu Kays… Taşacağı günleri bekliyordu. (syf. 51)

“Leylâm!” diyor Kays… “Uçuruma düşmek gibi… Çığlığı atmak, yankı dinlemek gibi… Çıldırtıcı, dayanılmaz, yakıcı bir şey… Fazla bir şey bu, her şeyden fazla bir şey…” diyor. (syf. 57)

Güneş vuruyor Leylâ’nın yanaklarına Kays kahroluyor… Leylâ’nın yanakları al al, alnında incecik bir ter… Gülüşü çavlan serinliği… Gül yaprağı dudakları âb-ı hayât… Sesi seher yeli gibi okşuyor ruhunu… Gözleri yok mu gözleri? Göklerine yıldızların üşüştüğü çöl gecesi gözleri… Saçları Kays’ın ruhunu dalgalandırıyor… Süzüşü tâ can evinden vuruyor Kays’ı çaresiz bırakıyor… (syf. 58)

Güle dönerken gonca, bilin ki açtığınız yaranın kanlarıyla sulandı. (syf. 62)

Kays’a göre güneş, Leylâ’yı daha rahat görebilmek için doğuyor, ay Leylâ’dan ayrıldığı için sararıp soluyordu. (syf. 68)

İçimde kök salan dağlar şimdi gümbür gümbür yıkılıyor… Yıldızlar parçalanıp dökülüyor üzerime Nebiye… Her biri bir kor parçası olarak yüreğimi yakıyor… (syf. 74)

Çökmüş bir binaydı Kays… Kurumuş bir dere… Çürümüş bir ağaçtı… Kanatları kırık kuş… Gülleri solmuş bahçe… Bütün yolcularını uğurlamış Veda Kuyusu… Issız bir çöldü Kays… Ciğerlerine dolan hava kahır, bıraktığı soluk zehir… Gözleri boşluğa bakar gibiydi… (syf. 78)

Görmeden katlanabilinir olan şey, gördükten sonra katlanmaya güç bırakmıyor insanda… (syf. 80)

Leylâ sabahın mahmurluğunu da eklemiş güzelliğine… Bembeyaz elbisesiyle yürümüyor süzülüyor… İç çektikçe Mecnûn kahroluyor… Saçlarını yana atıyor, Mecnûn savruluyor… Göklerine yıldızların üşüştüğü çöl gecesi gözlerini gezdiriyor çiçeklerde, Mecnûn çiçekleri kıskanıyor… (syf. 95)

Leylâ için için dua ediyor Mecnûn’a. Ağlıyor ve yalvarıyor Allah’a… Gönlü ne kadar karışık Leylâ’nın… Gördüğüne seviniyor, gördüğüne üzülüyor… Onmaz bir kırıklıkla iyice kararıyor bakışları ve ağu gibi bir “Ah!…” bırakıyor… (syf. 97)

Oysa ben bu geniş çölde, azabımın lezzetiyle ne kadar mutluyum. Güya ayırdılar bizi, fakat öyle beraberim ki Leylâ ile bilemezsiniz. Bütün zamanım Leylâ ile geçiyor. (syf. 102)

Aşk koku gibidir, duyarsın ama anlatamazsın… Aşk da bir bakıma yaratılışın, varoluşun kokusu gibidir, haza cenneti duymak gibi… Önceleri cennetteydik ya… Bir garip haldir işte… Bilinen ama tarif edilemeyen bir hal… Yeryüzünde cennet duygusudur aşk. (syf. 107-108)

Kafile ağır ağır uzaklaşırken, Veda Kuyusu’na doğru bakan Mecnûn’un gözleri doldu. İçinde “Leylâ” diye bir sayha boğuldu kaldı… (syf. 118)

Geceleyin çöl rüzgârlarını dinledi Mecnûn… Onların uğultularına kulak vererek düşündü durdu karanlıklarda… Zamanı duydu… Gökleri ve yıldızları, sonra yaratılışı, varoluşu, ardından kâinatı… Sonsuzluğu fısıldayan çöl ve gökyüzü altında ne kadar yalnız olduğunu insanın… (syf. 119)

Bu çöllerde bütün gün ve gece Leylâ ile birlikteyim baba! Çöl oldum sanki… Çölü nasıl güneş kavuruyorsa bütün gün, beni de Leylâ’nın güzellik güneşi yakıyor, çöl nasıl gecenin getirdiği rüzgârlarla soğuyorsa, beni de onun hayalleri serinletiyor… Fakat içimdeki güneşler hiç batmıyor… Leylâ’nın bende süren güzelliği bitecek gibi değil… (syf. 124)

İnsan anne ve babasına da aittir evet, evlatlarına, akrabalarına ve sevdiklerine de… Her erkek biraz Hz. Âdem’dir baba… Her kadın da biraz Havva… Hz. Âdem’in anne ve babası yoktu ama Havva’sı vardı… Havva annemizin de Âdem’i… Onun için bizler çok hususi bir biçimde, ebeveynimiz ve diğerlerinden çok Havvalar’ımıza ve Âdemler’imize ait hissederiz kendimizi… (syf. 125)

Nasıl ki istedi efendimiz Ebû Bekir, bedeninin geniş olup diğer müminlere cehennemde yer kalmamasını.. Öylesine bir dilektir benimkisi… Diğer âşıklar çekmesin sevdanın bu dayanılmaz dertlerini… Onları esirge Rabbim! (syf. 136)

Leylâ, Mecnûn’un gözünde daha da yüceldi ve Mecnûn kahır dolu bir solukla içini boşalttı geceye… (syf. 160)

Aşk zaten iffetsizliği getirmez, getiremezdi… İffetsizlik gelirse o da aşk olmazdı… (syf. 185)

İki âşık da birbirleri için acı çekerek demlendikçe birbirlerine bağları kuvvetleniyordu… (syf. 186)

Leylâ, meğer ayrılık ne müthiş bir beraberlikmiş diyordu… (syf. 188)

– Hakikatler açılıyor önümde. Her merhaleden sonra bir başkası, sonra bir başkası daha, sonra bir başkası, neyini anlatayım ki. İçimde sonsuzluk uzuyor. Haller yönetiyor beni ve sizlerden çok, ama çok uzaklaşıyorum. Her o kadar tek ve o kadar biricik ki… Sürekli değişen hallerden hangi birini anlatayım? Daha birini anlayamadan, bir başka hale geçiriyor bu dert beni. (syf. 202-203)

Leylâ ne kadar yakın, Leylâ ne kadar uzak… Leylâ ne kadar hayal, Leylâ ne kadar gerçek…  (syf. 207)

Mecnûn onlara aşkın, insanın biricikliğini anlamasında en güzel tecrübe olduğunu, hürriyetin, varlığının şuuruna ermenin, kâinatın, hayatın, yaratılış sırrının aşkla kolay ama meşakkatli bir şekilde öğrenilebileceğini anlatıyordu. (syf. 238)

Ben bulunca kaybettim, kaybedince de yeniden buldum Leylâ’mı… Leylâ öyle bir şey ki, biz erkekler için… Leylâ; o her kadında bulduğumuz bölük pörçük… O her kadında kaybettiğimiz paramparça… (syf. 238)

Necid çölünde rüzgârlar bazan deliye döner, kumları kaldırıp kaldırıp bir başka yere taşır durur… Çöl yolcularından birkaçı garip bir itikadla, “Çöl Mecnûn’u hatırladı yine” der… Bazıları inanır, bazıları inanmaz… (syf. 252)

-Ha Leylâ ha Mecnûn!… Ha Mecnûn ha Leylâ!…

Söz bitmiştir artık… Bazıları inanır, bazıları inanmaz… (syf. 253)

Aktaran: Adem Suvağcı
Tweet

1 Yorum

  1. Mecnun 03.04.2018 18:18:28

    Bir kuyu gibi içinde birikiyordu Kays…Taşacağı günleri bekliyordu.

    Cevapla

Bir cevap yazın Cancel reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki Yazı

Cezbeye Tutulmak

Sonraki Yazı

Aklımızı Başımızdan Alacak Şiiri 6. Kez Arıyoruz!

İlgili Yazılar

  • Bir Kitabın Tahlili: Kuşçubaşı Eşref

    Sizden Gelenler
    Osmanlı ve Türkiye eğitim tarihi...
  • Üç İstanbul Tek Devrim

    EdebiFikir
    Kimi romanlar sayesinde girift...
  • Peri Masalı Felakete Dönüşürse

    Adem Suvağcı
    Gerçek adı Eric Arthur Blair olan...
  • Yetişin Gençler

    EdebiFikir
    Yetişin Gençler, Ergenlikten...
Facebook
Twitter
YouTube
Instagram

Edebifikir Radyo

Son Yorumlar

  • Midye Karanlığı için tişkirler
  • Yalnızlığın Mabedi için Zeynep
  • Edebifikir Kitap Pusulası: İstanbul için tahattur
  • Edebifikir Kitap Pusulası: İstanbul için Muhammed Furkan
  • Edebifikir Kitap Pusulası: İstanbul için Künhüne vâkıf birisi
  • Geçmiş Zaman Sancısı için İhsanbul
  • Yahyâ’ya Mektup – 4 için körlük
  • Midye Karanlığı için Bilmesendeolur
  • Mutlu Olma Sakın için bu havaya bir attar dükkanı
  • Midye Karanlığı için EdebiFikir

Çok Okunanlar

  • Ayrılık Sevdaya Dahil
  • Türkçe Sözlükleri
  • Doğruluk ve Gerçeklik
  • Poetika Kelimesinin Tanımı ve Mahiyeti
  • Niçin Sevdiniz?
  • Suyum Unum Buğdayım
  • Ölüm Risalesi
  • “İyi de çocuk pencereden de düşebilir!”
  • Herkese Selam Sana Hasret
  • Genç Werther’in Acıları

Yazarlar

  1. Abdullah Karaca
  2. Adem Suvağcı
  3. Bahadır Dadak
  4. Bilal Can
  5. Celal Kuru
  6. Cüneyt Dal
  7. Davut Bayraklı
  8. Feyyaz Kandemir
  9. İbrahim Halil Aslan
  10. Mehmet Erikli
  11. Mehmet Raşit Küçükkürtül
  12. Mücahit Emin Türk
  13. Muhammed Furkan Kâhya
  14. Muhammet Emin Oyar
  15. Ömer Ertürk
  16. Ömer Can Coşkun
  17. Sizden Gelenler
  18. Süleyman Mete
  19. Sulhi Ceylan

Son Eklenenler

  • Nefehât

    Celal Kuru
    20.04.2021

  • Bir Kitabın Tahlili: Kuşçubaşı Eşref

    Sizden Gelenler
    19.04.2021

  • Adı Aşk

    EdebiFikir
    18.04.2021

  • Edebifikir Kitap Pusulası: İstanbul

    Muhammed Furkan Kâhya
    16.04.2021

  • Üç İstanbul Tek Devrim

    EdebiFikir
    15.04.2021

Çok Okunanlar

  • Ayrılık Sevdaya Dahil
  • Türkçe Sözlükleri
  • Doğruluk ve Gerçeklik
  • Poetika Kelimesinin Tanımı ve Mahiyeti
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Niçin Sevdiniz?
  • Derin Yapılanma
  • Suyum Unum Buğdayım
  • Ölüm Risalesi

Kategoriler

  • 2050
  • 2119
  • Buz Gibi Ofsayt!
  • Cemil Meriç
  • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
  • Deneme
  • Dergi
  • Devrim
  • Dosyalar
  • Edebifikir Haber Ajansı
  • Fikir
  • Genel
  • Günlük
  • Haber
  • Hatıra Saklama Ofisi
  • Haykırış
  • Hikâye
  • Hikmet
  • İsmet Özel
  • Karikatür
  • Kitap
  • Kitap Pusulası
  • Mektup
  • Mısra Güzeli
  • Nümayiş
  • Orada Neler Oluyor?
  • Poetika
  • Portre
  • Sezai Karakoç
  • Şiir
  • Sinema
  • Sorgulama
  • Söyleşi
  • Sözlük
  • Vasiyetim
  • Video
  • Yenilgi

Sayfalar

  • Ana Sayfa
  • Derin Yapılanma
  • Dosyalar
  • İletişim
  • Racon
  • Sen de Yaz

Seçmeler

  • Bir Eski Zaman Hikâyecisi: Mustafa Kutlu

    By Bilal Can
    Kadim geleneğimizde anlatıcıların yeri...
  • Anasayfa
  • İletişim
Copyright 2017 - Tüm hakları Edebifikir.com'a aittir...