Yazılar:
  • Gölgeler Âlemi ve Yenilgi
  • "Başkalarının Talihsizlikleri Baldan Tatlıdır"
  • Müsâbaka
  • Yenmek(!) = Yenilmek(?)
  • Sabahattin Âli’yi Kimler Öldürdü?
  • Sermest Gezegeni Radyo Programı
EdebiFikir logo
eylem bir kız ismi değildir!
  • Anasayfa
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Derin Yapılanma
  • İletişim
  • Kategoriler
    • Buz Gibi Ofsayt!
    • Deneme
    • Dergi
    • Edebifikir Haber Ajansı
    • Fikir
    • Günlük
    • Haber
    • Hatıra Saklama Ofisi
    • Haykırış
    • Hikâye
    • Hikmet
    • Karikatür
    • Mektup
    • Mısra Güzeli
    • Kitap
    • Nümayiş
    • Poetika
    • Portre
    • Söyleşi
    • Şiir
    • Sinema
    • Sorgulama
    • Video
  • Dosyalar
    • Cemil Meriç
    • İsmet Özel
    • Kitap Pusulası
    • Sezai Karakoç
    • Vasiyetim
    • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
    • Sözlük
    • 2119
    • 2050
    • Devrim
    • Yenilgi
  • Anasayfa
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Derin Yapılanma
  • İletişim
  • Kategoriler
    • Buz Gibi Ofsayt!
    • Deneme
    • Dergi
    • Edebifikir Haber Ajansı
    • Fikir
    • Günlük
    • Haber
    • Hatıra Saklama Ofisi
    • Haykırış
    • Hikâye
    • Hikmet
    • Karikatür
    • Mektup
    • Mısra Güzeli
    • Kitap
    • Nümayiş
    • Poetika
    • Portre
    • Söyleşi
    • Şiir
    • Sinema
    • Sorgulama
    • Video
  • Dosyalar
    • Cemil Meriç
    • İsmet Özel
    • Kitap Pusulası
    • Sezai Karakoç
    • Vasiyetim
    • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
    • Sözlük
    • 2119
    • 2050
    • Devrim
    • Yenilgi

Makber’in Mukaddimesi

EdebiFikir  |  11/11/2020  |  Kategori : Kitap   |  Okunma:1.420

İlk Tab’a Mukaddime – Bir Kaç Perişan Söz

Makber -ki âsâr-ı mevcûdemin en âhiridir- fenâ bulmuş bir vücûdun bekâsı için yapıldı. Makâbirde mündemiç olan meâli-i şi’riyyeden Makber’de bir eser bulunmadığını bilirim. Makber bir feryâd-ı tahassürü şâmildir ki, hiçliğe müstenid olduğu için mütalaasından hâsıl olacak netice de hiçtir; lâkin bence bir şeydir.

Evet, bu kitâbı pâymâl-i mütalâa eden fikir bir kabristânı dolaşmış olur. Ve kabristânda vâki olduğu gibi, hiç bir şey anlamayarak, içinden çıkıp gider.

Bu kitâbın mukaddimesini görmekle neticesine vâkıf olmak, yâhûd mündericâtını okumakla ismini düşünmek birdir. -Bu kitap kabristânda yazıldı ki, bedbaht müellifini iyi tanıyanlara keder, tanımayanlara ise kelâl verir. Teessürâtımı yalnız gönlümde saklamak, yâhûd yazıp da bastırmamak mümkün, belki de evlâ iken, bu surette meydana çıkarmak lâzım mı idi, suâli vârid olursa, onun cevâbı hâzırdır:

Vâdi-i sükûta düşenlerin ecsâdından mürûr-ı zaman ile bir avuç toprak kaldığı gibi, gönülde olan en aziz bir yâdigârdan da mürûr-ı zamanla bir belirsiz hayâl kalır.

Ben o hayâle kani’ değilim.

Kitâbı yazıp da evrâkım içinde hıfzetmek ise efkâr-ı müteeyyise, yâhûd âzâ-yı meyyite gibi perîşânlığına hizmet eder.

Ben o perîşânlığa tahammül edemem.

Ya kitâbı meydana çıkarmak, yukarda ümit ettiğim gibi, bekâsına mı hâdim olacak? O da değil. Makber, hiç olmazsa, benden ziyâde muammer olacaktır. İşte bunun için neşrolundu.

Gönlümdeki feryâddan yapılmış bir mezardır ki, muhteviyâtını taşlara yazılmış sözler gibi isterim. Heyhât!

Makber’in hâvi olduğu feryâdlar ayrı ayrı birtakım kabirlerdir.

Fakat bunların hepsinde yalnız bir vücûd defin bulunuyor. O vücûd ise, bana sevdiğim bir yüzde tecelli eden insâniyyettir.

Ben, bu kitâbı kendim okuyayım diye yazdım. Zîrâ hissiyâtıma iştirak edecekler nâdir, belki dahi birkaç nevâdir olacağını bilirim.

Bir de zâten kimsenin şerîk-i teessürüm olmasını istemem. Korkarım ki o iştirak tecrübeye mütevakkıftır. Ben isterim ki, hâline ağladığım biçâre için yalnız kendim ağlayım. Bu yalnızlık, pek büyük bir azâb olduğu için bana ayn-ı tesliyet gelmelidir.

Mutâli’ görür ki, bu mukaddime dahi kendim için yazılmış bir kitâba benziyor.

Geçelim.

Makber’in birtakım tekerrürâttan ibâret olan muhteviyâtı yalnız bir lakırdıdır. O lakırdı ise, yalnız mezardır: Bütün âvâzelerin neticesi yalnız son nefes olduğu gibi.

Makber’in âsâr-ı sâirem gibi, fenâ bulacağında şüphem yoktur. Zâten teessürümün muhafaza-ı şiddetine ebediyyet bile kifâyet etmez. Müellif Hâlık’ının huzuruna yüreğinden bu yaranın kanları cereyan ede ede çıkacaktır. Bazı kalblerde kederle sürûr birbirine cânişin olamaz. Kalb vardır ki perverde ettiği hüznü, dünyânın olanca haz ve meserretleri izâle edemez. Yine de o hüzün hiç bir mesrûriyete mâni değildir. Bazı gönüllerde ise, hüzün ve meserret müctemi bulunur. Bir hüzünde safâ bulunması, bir tebessümün keder-engiz olması bundandır. Fakat yine kalb vardır ki, muhafaza ettiği kederi sevinç tezyîd eder. Benim kederim bu ekdârdandır.

Kederimin artması için, sevinmek isterim. Bunu kimselere anlatamam. Bu hissin lisânı anlaşılmaktan berîdir. Sükût edelim.

Fakîrin bir eseri olduğu için Makber’i şiir diye telakki etmek isteyen, okursa, mütalaasında benim şâirliğimden bir nişan bulmaz. Ancak düşünür ise, bir feryâd duyar ki, isterse onu bir şiir zanneder. O feryâd, beşerin aczidir.

En güzel, en büyük, en doğru şiir, bir hakîkat-ı müdhişenin tazyiki altında hiçbir şey söyleyememektir. Makberise, hitâbet ediyor.

İnsan, bazı kerre, hâtırına gelen bir hayâli tanıyamaz, o kadar güzeldir.

Zihninden uçan bir fikre yetişemez, o kadar yüksektir. Kalbinde doğan bir hissi bulamaz, o kadar derindir. Bu acz ile bir feryâd koparır, yâhûd pek karanlık bir şey söyler, yâhûd hiç bir şey söyleyemez de, kalemini ayağının altına alıp ezer. Bunlar şiirdir.

Makber, gönlümden doğmuş bir teessürü hâvi iken, bazı taraflarınca benim, rivâyet olunan şâirliğimle büsbütün ecnebidir. Okuyan, birbirine benzemez iki lisân bulur ki, Makber’in belki iki adam tarafından yazıldığına zâhip olur.

Hele yazdığım şeylerin bazısı o kadar benim değildir ki, mânâlarını kendim de anlayamam.

Hikâye-i mazîye dair olan cihetleri -ki en harab yerleri olduğu halde, en sevdiklerimdir- beni şair sayanları giryân, yâhûd saymayanları daha ziyâde râst-beyân eder.

Bazı vâdileri de yine benim şiirime değil de bir tâze kızın mezarına benzer. Birincisi nakâyıs-ı edebiyyeden, ikincisi nakâyıs-ı insâniyyedendir.

Tasvir-i fezâile taalluk eden cihetlerine gelince, pek nâkıs, yâhûd pek nâ-kâfidir.

Bazı tarafları da, feryâd hâlinde olduğu için, o kadar yerde kalmaz.

Makber, umumiyyeti itibariyle pek çok nazarlar için soğuk bir eserdir. Bu soğukluk, yalnız benim kalbimi ihrak eder.

Âlem-i edebiyyatta bir âhiret lâzımdır. Makber, o âhiretten nişandır.

Makber, hayat-ı edebîmizin kabristânıdır, benim zevâlimdir.

Makber, bir fikri birçok tarz-ı beyanda söylüyor. Elfâzı havâs için hiç, mânâsı havâs ve avâm için hiç, vücûdu bir merhum için mezar, binaenaleyh bence bir şeydir.

Makber, uğradığım felâketin ağırlığına nisbetle hafif, derinliğine nisbetle tehî, şiirliğine nisbetle hiçtir. Fakat, bana nisbetle bir şeydir.

Makber, makber değil, bir türbe; türbe değil bir mabed; mabed değil bir küre; küre değil bir fezâ-yı bî-intihâ olmalıydı. Hâlbûki bir makber bile değil. Makber, nûr-ı ilâhînin indiği, fikr-i insânînin çıkamadığı bir minber olmalıydı.

Makber, bir mahşer olmalıydı. Heyhat! ..

Fikir çıkmamalıdır demem; çıkamaz bir hâlde bulunmalıdır. Makber’de iniyor, müebbeden iniyor! .. Bu ebedî iniş bir derinliğe dâl olsa bile, hayfâ ki, yine makber olmaktan başka bir şey değil. Makber’in mânâsı makâbirin zevâhirinden ibaret.

Nakâyıs-ı edebiyye, nakâyis-i insaniyye demiştim. Evet, ne yapalım?

Hatâyı tashih için, ne yapalım ki, en büyük hatâ musahhihten sâdır oluyor! .. Güzel çehreler nâmına, büyük nâmlar ashâbına heykeller yapıldığı gibi, güzel fikirler, büyük vak’alar için de beyitler yapılmalıdır. Mezar, Allah’ın yaptığı bir heykel. Biz onu nasıl tasvir ve tecsîm edebiliriz?

Hangi şâir bir güzel kıza onu görmeyenlerin nazarında tecsîm edecek kadar cismâniyyet vermiş? Hangi kalem mehâsin-i tabiiyyeyi hakkıyla taklîd etmiş? Bizim yazıp da en güzel bulduğumuz şiirleri bize ilhâm eden tabiattır. O şiirler, suda görülen akse benzer ki, mutlaka hâriçte bir müsebbibi olur.

Bazı ekâbir-i edeb, bir şairin meziyyâtı kendi beyninde tevellüd ettiğini iddia ederler. Ben bu fikirde değilim. Benim, eğer varsa, mehâsinim dağların, bayırların, güzel yüzlerin, çiçeklerindir. Seyyiâtım benimdir.

Bitirmeden evvel şunu da söyleyim:

Makber’in bende vukuunu haber verdiği musibet, her halimle beraber, eş’ârıma da bir büyük inkılâp getirdi. Bu inkılâbın sadmesiyle fikrimin ettiği hareket, tedenni, yahut terakki midir? Orasını ihvânım temyîz eder.

Mukaddimede bile iki sözü bir araya getiremediğime dikkat buyurulsun. Dediğim inkılâp, sema ile mezarın müsademe edecekleri bir noktada, yâhûd bir fezâ-yı nâmütenâhide bulunmaktır. Kalbim, müddetlerce, bu iki kuvve-i hârikulâdenin arasında kaldı. Bunlar yakınlaştıkça ben tesliyet bulur, ayrıldıkça nevmîd olurdum. Nihâyet birleştiler. Ben ezildim. Makber çıktı! … Bu, şiir midir? Ne mümkün!.. Sema ile mezar birleşmemeli, daha doğrusu, ayrı kalmalıydılar. Ben iftirak ve istiğrak ile figan etmeliydim. O, şiir olurdu.

Makber’den evvel yazdığım şeylerin pek çoğunu beğenmem, bazısını pek az beğenirim. Makber’i ise hiç beğenmiyorum, çok seviyorum.

Beğenmediğim şu sebepledir ki, bu kitâbın edebiyyât ile pek az münasebeti var. Sevdiğim şunun içindir ki, bu kitap odur.

Bütün mevcudâtı şiir görenler nazarında, belki Makber de bir şiire benzer. Bence bir şâireyi andırır; o şâire Sâni’-i Kudret’in bir şiiri idi. Makber’in muhteviyâtı, bunca nakâyisi, haşviyyâtıyla berâber, bir merhumenin ruhâniyeti, bir ruhun mâneviyâtıdır.

Makber onun hâli, onun resmi, onun hayâli, onun heykeli, onun mezarıdır; onun hiçbir beğenilecek yeri kalmayan hayatıdır. Yine tekrar edeyim: Makber odur. Bunun için severim.

Lâkin Makber, edebiyât nokta-i nazarına karşı çirkin bir çocuktur. Ma’sum, fakat güzel değil; hakîr bir feylesoftur; hikmet, fakat şüpheli; kusurlu bir hüsündür; feryâd, fakat musanna; ma’mûr bir mezardır; hazin değil, fakat mezar; bir magrib, fakat parlak; bir güzel, fakat sevimsiz; bir şiir, fakat kafiyeli.

Bunun için de beğenmem.

Fikrin serhaddi memât olduğu gibi, şiirin de elfâza intikalde hududu kafiye oluyor. Ne yapalım!..

Makber için bir fikr-i şer’i beyan etmek lâzımsa, işte bu kitâb bir merhumenin mezarıdır.

Zâirinden Fâtiha niyaz ederim.

 

Abdülhak Hamid Tarhan – 1885

 

Kaynak: Abdülhak Hamid Tarhan, Makber, Çağrı Yayınları, 2. Baskı, 2013, İstanbul, Haz: Özge Şahin Uğurel.

 

 

Tweet

Bir cevap yazın Cancel reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki Yazı

Yeni Kitaplar Yeni Ufuklar

Sonraki Yazı

İntizâr-ı Müebbed (Ebedi Bekleyiş)

İlgili Yazılar

  • Göğü Delen Adam

    EdebiFikir
    Künye: Göğü Delen Adam, Erich...
  • Felsefe, Bilim ve Hakikat

    EdebiFikir
    I. Bilginin Kaynağına İlişkin İki...
  • 1

    Konuşan Tarih 4

    Davut Bayraklı
    Yazarımız Davut Bayraklı'nın yeni...
  • 1

    Küreselleştikçe Batılılaşan Dünya

    EdebiFikir
    Künye: Küreselleştikçe...
Facebook
Twitter
YouTube
Instagram

Edebifikir Radyo

Son Yorumlar

  • Mihrinaz için buradayımhep
  • Yenmek(!) = Yenilmek(?) için genel okuyucu
  • Dut Ağacı için hayri pıtır
  • Yenmek(!) = Yenilmek(?) için Cüneyd Dal'ı Okur
  • Yenmek(!) = Yenilmek(?) için Sühan perver
  • Yenmek(!) = Yenilmek(?) için Feyyaz Kandemir
  • Yenmek(!) = Yenilmek(?) için Celâl Kuru
  • Dut Ağacı için Eksi Beş Karış Miyop
  • Sermest Gezegeni Radyo Programı için sıkı can iyidir
  • Sermest Gezegeni Radyo Programı için EdebiFikir

Çok Okunanlar

  • Ayrılık Sevdaya Dahil
  • Doğruluk ve Gerçeklik
  • Türkçe Sözlükleri
  • Poetika Kelimesinin Tanımı ve Mahiyeti
  • Niçin Sevdiniz?
  • Suyum Unum Buğdayım
  • Ölüm Risalesi
  • “İyi de çocuk pencereden de düşebilir!”
  • Herkese Selam Sana Hasret
  • Genç Werther’in Acıları

Yazarlar

  1. Abdullah Karaca
  2. Adem Suvağcı
  3. Bahadır Dadak
  4. Bilal Can
  5. Celal Kuru
  6. Cüneyt Dal
  7. Davut Bayraklı
  8. Feyyaz Kandemir
  9. İbrahim Halil Aslan
  10. Mehmet Erikli
  11. Mehmet Raşit Küçükkürtül
  12. Mücahit Emin Türk
  13. Muhammed Furkan Kâhya
  14. Muhammet Emin Oyar
  15. Ömer Ertürk
  16. Ömer Can Coşkun
  17. Sizden Gelenler
  18. Süleyman Mete
  19. Sulhi Ceylan

Son Eklenenler

  • Gölgeler Âlemi ve Yenilgi

    Davut Bayraklı
    25.02.2021

  • “Başkalarının Talihsizlikleri Baldan Tatlıdır”

    Sulhi Ceylan
    24.02.2021

  • Müsâbaka

    Ömer Can Coşkun
    23.02.2021

  • Yenmek(!) = Yenilmek(?)

    Cüneyt Dal
    22.02.2021

  • Sabahattin Âli’yi Kimler Öldürdü?

    Davut Bayraklı
    20.02.2021

Çok Okunanlar

  • Ayrılık Sevdaya Dahil
  • Doğruluk ve Gerçeklik
  • Türkçe Sözlükleri
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Poetika Kelimesinin Tanımı ve Mahiyeti
  • Derin Yapılanma
  • Niçin Sevdiniz?
  • Suyum Unum Buğdayım
  • Ölüm Risalesi

Kategoriler

  • 2050
  • 2119
  • Buz Gibi Ofsayt!
  • Cemil Meriç
  • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
  • Deneme
  • Dergi
  • Devrim
  • Dosyalar
  • Edebifikir Haber Ajansı
  • Fikir
  • Günlük
  • Haber
  • Hatıra Saklama Ofisi
  • Haykırış
  • Hikâye
  • Hikmet
  • İsmet Özel
  • Karikatür
  • Kitap
  • Kitap Pusulası
  • Mektup
  • Mısra Güzeli
  • Nümayiş
  • Orada Neler Oluyor?
  • Poetika
  • Portre
  • Sezai Karakoç
  • Şiir
  • Sinema
  • Sorgulama
  • Söyleşi
  • Sözlük
  • Vasiyetim
  • Video
  • Yenilgi

Sayfalar

  • Ana Sayfa
  • Derin Yapılanma
  • Dosyalar
  • İletişim
  • Racon
  • Sen de Yaz

Seçmeler

  • 1

    Yarışma Sonuçları

    By EdebiFikir
    Kitap ödüllü testimize yoğun bir...
  • Anasayfa
  • İletişim
Copyright 2017 - Tüm hakları Edebifikir.com'a aittir...