Türk Savaş Sanatı

Elimde, savaş ve sanatına dair nitelikli ve incelikli bir araştırma sonucu ortaya çıkan bir eser var: Türk Savaş Sanatı.

Doç. Dr. Erkan Göksu ağırlıklı olarak silah, ordu, savaş konularında çalışmalar yürütmüş bir akademisyen. Bu kitap da sözkonusu araştırmaların neticesinde ortaya çıkmış. Yazarın Sun-Tzu’nun “Savaş Sanatı” -asıl adı Sun Usta’nın Askerlik Kuralları- adlı eserini okuduktan sonra ‘Türklerin savaş sanatına dair elimizde neler var?’ ya da ‘Türklerin bir savaş sanatı var mı?’ sorusunu sorması ile başlayan bir adımın neticesi de diyebiliriz. İlk olarak makale olarak yayınlanan araştırma daha sonra genişletilerek kitap haline getirilmiş.

Sun-Tzu’nun “Savaş Sanatı” klasik bir eser. ‘Savaşmadan kazanmak’ üzerine teoriler içeren ilkeler kitabı. Savaşın felsefi ve psikolojik boyutlarını barındıran kitap 18. yüzyılda keşfedilmiş ve günümüzde de en çok okunan eserler arasında.

Göksu’nun eseri “Kutadgu Bilig’e Göre Türk Savaş Sanatı” iki bölümden oluşuyor. İlk bölüm şiddetin ve savaşın kısaca tarihini aktarmakla birlikte meseleyle ilgili bilimsel görüşlere ciddi ölçüde yer veriyor. Darwin, Freud, Lorenz, Machiavelli gibi bilim adamlarının şiddete ve savaşa dair açıklamalarının yanı sıra savaşın felsefi ve psikolojik altyapısı ile ilgili görüşlere de yer veriyor. Bu bölümde Türklerin, savaş hakkında yazılmış eserleri ve içeriklerinden kısa olarak bahsedilmiş. Ancak yabancı bilim adamlarının konu ile ilgili görüşlerine ciddi yer verilmesine rağmen Yusuf Has Hacip dışında bizim ilim adamlarımızın görüşlerinden yararlanılmamış. Tabiî bu ayrı bir araştırma konusu.

İkinci bölüm ise tamamen Kutadgu Bilig’deki savaş ile ilgili Yusuf Has Hacib’in idarecilere yönelik öğüt ve düşüncelerinden oluşuyor. Kutadgu Bilig birçok konuda fikir ve nasihat içeren bir bilgelik kitabı. Savaş ile ilgili olan kısımları 24 başlık altında toplanmış. Kitapta, savaş, savaş öncesi hazırlıklar, savaş sırasında ve sonrasında yapılması gerekenler kısa, vurucu, aynı zamanda felsefi ve psikolojik yaklaşımlar ile ortaya konularak Türk savaş sanatının ana hatlarına ışık tutulmuş.

Yazarın şu çıkarımı önemli: “Türkler tarih yapmaktan yazmaya, savaşmaktan felsefesini ya da sanatını yapmaya fırsat bulamamışlardır.” (s.10)  Türklerin savaş tarihi içindeki yeri meşhurdur. Öyle ki en uzak yüzyıllara gittiğimizde destanlar ve yazılı eserlerde bile Türklerin hayatlarının savaş üzerine kurulu olduğu görülür. Farklı dinlere inandıkları dönemlerde bile bu fıtrata aykırı olan dinleri Türkleştirdikleri dahi vakidir. Barthold bunu şöyle ifade ediyor: “Türkler gibi savaşçı halklar, bir barış ve sevgi dinini bile savaş dinine dönüştürebilmektedirler.” (s.49). Yazarın bu meseleye bakışını uzun bir alıntı ile vermek istiyorum: “İslam’da savaş, Kur’an-ı Kerim ayetleri ve Hadis-i Şeriflerle belirlenen vicdani ve hukuki prensipler dâhilinde caiz görülmüştür. Savaşa ancak Müslümanların can ve mal güvenliğini sağlamak, hak ve hürriyetlerini korumak, İslam’a ve İslam ülkelerine yönelik saldırıları önlemek amacıyla başvurulabileceği hükme bağlanmış ve meşru olarak görülen bu savaşa, diğerlerinden ayırmak için cihad adı verilmiştir. Buna mukabil istila, sömürü veya tecavüz niteliği taşıyan savaşlar kesin surette yasaklanmış, hatta bunlarla mücadele de cihad kapsamına alınmıştır. Bunun dışında savaşın fiilen başlaması halinde barış için her türlü yolun denenmesi, muharibler dışında kimseye kılıç çekilmemesi, çocuklara, kadınlara, yaşlılara, yatalak hastalara, mecnunlara, sakatlara, savaşa iştirak etmeyen din adamlarına ve sair sivil halka, hatta ekili arazilere, ağaçlıklara, meskûn bölgelere zarar verilmemesi ve esirlere iyi muamele edilmesi gibi hususlarda da kesin hükümlerin mevcut olduğu görülür ki, bütün bunlar İslam’da savaşın körü körüne şiddet, imha veya katliam hareketi olarak değil, zaruret halinde başvurulan, hedefi ve sınırları belli bir askeri harekât olarak görüldüğünü ortaya koymaktadır. “ (s.55)

Sözün özü Erkan Göksu, Türklerin savaşa nasıl baktıklarını, savaşın öncesinde ve sonrasında önem verdiklerini, savaş sırasında nasıl davranmaları gerektiğini bilge Yusuf Hâs Hâcib’in Kutadgu Bilig’inde geçen hikmet dolu ifadelerle aktarıyor.

Soner Çetinkaya

Kutadgu Bilig’den:

“İnsanların kötüsü anlayış yolu ile aşılır, halk arasında fitne, bilgi ile bastırılır. İşleri bu ikisi ile de halledemezsen, bilgiyi bırak, elini kılıcına daya.”

“Memleketi alan kılıç ile almıştır. Memleketi tutan onu kalem ile tutmuştur.”

“Uyanık bir beyin askeri, ejderha kumandasında aslana binmiş, kılıç kamçılı orduya benzer.”

“Ordu kumandanı mağrur olursa, şüphesiz düşmandan dayak yer.”

“Düşmana yalın hücum et, erkekle gibi vuruş. Eceli gelmeyince insan katiyen ölmez.”

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir