Felsefeye Giriş – Takiyettin Mengüşoğlu
Felsefeyi akademinin, hayattan soyutlanmış kavramlarının insani pratikleri ve tecrübeleri tam olarak yansıtmayan sınırlı ve dar çerçevesine hapsetmek yerine hayatın tazeliğine ve canlılığına temas eden, evrende bulunan her şeyi tam olarak kuşatan bir genişlikle ele almak gerekir.
Aksi halde, küçük bir çevrenin anlaşılması ve paylaşılması son derece zor akademik ilgilerinin tutsağı olmuş bir düşünce evreni ortaya çıkar ki bu, her türlü entelektüel etkileşimi ve aynı zamanda geniş kitlelerin bu yöndeki ilgilerini dışarıda bırakır. Bunun bir sonucu olarak toplumsal ve bireyler arası çatışma ve gerilim yaratan genel bir basiretsizlik hali olarak karşımızda beliren mevcut durumda, akıldan ve sağduyudan uzak, hayatın ve insani dünyanın temel problemleri üzerinde asgari bir tartışma, konuşma ve en önemlisi düşünme pratiği oluşturamamış bir topluluğun gürültücülüğü ve “idare ediciliği” daha iyi anlaşılır.
Sakin, tutarlı, ölçülü bir biçimde İyi, Güzel, Doğru hakkında yetkin ve upuygun sorular sormanın, varolan her şey hakkında hayattan hiçbir zaman ayrı düşmeyen bir kavramsal zeminde yöntemsel ve sistematik düşünmenin örnekleri ise çok fazla değildir.
T. Mengüşoğlu güncelliğini koruyan bu eseriyle, özellikle Nietzsche ve Scheler’i takip ederek bize, hayatın hem pratik hem de teorik alanlarında yeni ufuklar açan doğru düşünmenin imkânlarıyla ilgili ipuçları veriyor ve felsefenin herkes için ulaşılabilir olduğunu gösteriyor.
Postmodern Kaosta Kıble Arayışı – Ali Bulaç
Aristo, “Kaza şeylerin özünü ortaya çıkarır,” der. Postmodernizm, bir vazo gibi moderniteyi orta yere attı. Vazo kırıldı, parçalara ayrıldı ve ne olduğu ortaya çıktı. Postmodernizmin yegâne hayrı vazoyu kırmasından ibaret.
Ancak postmodernizmin yeni bir vazo yapma düşüncesi yok, her bir parça kendi başına yeter diyor. Postmodernizm şehvetle ve iştahla kışkırtılmış bedenler üzerinden zihinlere ve ruhlara narkoz yüklemektedir. Dünya gezegeninin ortasındaki, çekim gücü yüksek merkez dağılmış durumda, her şey ve herkes uzay boşluğunda sanki. Şimdi ya kaosun belirsiz uzay boşluğunda yuvarlanıp gideceğiz ya da yeni baştan kendimizi toparlayıp paradigma değişikliği yapacağız.
Postmodern Kaosta Kıble Arayışı; insan, varlık ve hayatın anlamı konusunda kendi
kaynaklarımızdan hareketle yeniden düşünme imkânına işaret etmeyi hedeflemektedir. Kitabın iki ana temasından biri “postmodern kaos”, diğeri “kıble arayışı”. İç içe geçen bölümlerden biri “modern ve postmodern dünyanın dramı”nı, diğeri de “yön ve kıble arayışı”nın zengin imkânlarını anlatmaktadır.

Toplumsal Yapı ve Değişme Kuramları – Alev Erkilet
Metin 20. yüzyılın dört önemli sosyologunun kuramlarını ayrıntılı olarak ele alıyor: Sorokin, Parsons, Dahrendorf ve Merton. Kuramların ardında yatan temel sayıltılardan, inşa biçimlerine, toplumsal yapı ve değişme analizlerine dek uzanan geniş bir ölçekte onları okuyucuya tanıtmayı amaçlıyor. Ayrıca bu kuramların literatürde nasıl tasnif edildiği, hangi başlıklar altında ele alındığı irdeliyor. Çünkü metnin amaçlarından biri de kuramların detaylarına inildikçe sınıflamaların birçoğunun nasıl yüzeysel ve sınırlı kaldığını göstermek ve incelenen kuramcılar arasındaki -neredeyse hiç değinilmemiş-paralelliklere işaret etmektir. Bu, tüm çağdaş sosyloji literatürünün tüketilmesi anlamında yatay bir katkı değil, daha ziyade, seçilen alanda derinlemesine gerçekleşen bir katkı mahiyetindedir.
13. Yüzyıldan 21. Yüzyıla Yunus Emre – Ejder Okumuş
Yûnus Emre, sözüyle, diliyle, edebiyatıyla, olaylara bakış açısıyla, tefekkürü ve felsefesiyle ölümünden yedi asırlık büyük bir zaman geçmesine rağmen, tüm dünyada etkili bir biçimde mesajının güçlü varlığını hissettirmektedir. İyi bir şair, düşünür, dil ustası ve gözlemci olduğu anlaşılan Yûnus Emre, toplumların bir yandan pek çok imkân elde ettiği, bir yandan da özellikle derin eşitsizlik, haksızlık ve mağduriyetlerle karşı karşıya kaldığı küreselleşme sürecinde insanlığa kardeşlik çağrıları sunmaktadır.
Yûnus Emre bir bunalım toplumu insanı; bir zor zamanlar düşünürüdür. O, sıra dışı zamanların ortaya çıkardığı sıra dışılığıyla düşüncesini 13. ve 14. yüzyıllardan 21. yüzyıla haykırabilmiş, gönderebilmiştir.
Yûnus Emre, döneminin sosyal, kültürel, siyasal, ekonomik ve eğitimsel şartlarına bir cevaptır. Bu öyle anlamlı bir cevaptır ki, onun mesajlarının muhataplarını o günün insanlarıyla sınırlanmaktan da alıkoymuştur.
Elinizdeki kitap, Yûnus Emre hakkında farklı yazarların kaleminden çıkmış çeşitli yazılardan meydana gelmektedir. Yazılarda Yûnus Emre’nin pek çok yönünü görme imkânı bulabilirsiniz.
Evliya Çelebi Atlası- Bekir Karlığa
Medeniyetlerin yakın tanıkları olan gezginler, coşkun akan ırmaklara benzer. Durmadan, yorulmadan, bıkmadan gezip gördükleri yerlerdeki birikimleri bize aktarırlar. Geçmişten geleceğe hep bilgi taşır, görgü taşır ve kültür taşırlar.
Üç kıtaya yayılmış ihtişamlı Osmanlı Devleti’nin (Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye) sahip olduğu hazineleri bize aktarmaya çalışan Evliya Çelebi, işte bu anlamda bir medeniyet gezginidir. Kendisini sürekli “Evliya-yı bî-riyâ” olarak tanıtan, ata binip cirit oynayan ve ömrünün 40 yılını seyahat ile geçiren bu büyük gezgin, iyi eğitim görmüş, üslup sahibi bir edip, şair, hattat, nakkaş, musikişinas, zarif bir İstanbul çelebisidir. Yüzlerce yılın ardından hâlâ bize muhteşem bir imparatorluğun şaşaalı destanını masalımsı bir üslup ile anlatmaya devam etmektedir.
Evliya Çelebi Atlası, seyyahın dünyasına ve coğrafyasına bir yolculuk rehberidir. Yurt içinden ve dışından elliye yakın yazarın altmıştan fazla yazısından meydana gelen eser; muhtevası, tasarımı, kâğıdı, baskısı ve cildiyle de Evliya Çelebi literatüründe özel bir yere sahiptir.
Evliya Çelebi Atlası, seyyah ile ilgili üç ayrı temayı tek çatı altında buluşturan bir çalışmadır. Bunların ilki “Evliya Çelebi’nin İzinde” başlığını taşıyan, Hayati Develi tarafından hazırlanan nehir metindir. Yaşadığımız zamanın “mazeret”leri dikkate alınarak belirli bir uzmanlık, meslek ve öğrenim düzeyini öncelemeden, geniş kitlelerin zevkle okuyabileceği bir üslupla hazırlanan nehir metin, Seyahatname’deki edebi zevkin de yansıtılmasına özen gösterilen geniş bir özet ve yer yer uzmanının yorumlama gayretidir. Okuyucu, bu metinle birlikte Evliya Çelebi’nin hemen peşinde ama ona görünmeden keyifli bir yolculuğa çıkacaktır.
Nehir metinle birlikte ele alınan ikinci konu ise “Evliya Çelebi’nin Şehirleri”dir. Bu başlık altında Evliya Çelebi’nin güzergâhında yer alan birçok şehir ve bölgenin Evliya Çelebi’nin asrındaki (XVII. yüzyıl) durumları ele alınmış, Seyyahın verdiği bilgiler farklı kaynaklardaki bilgilerle bir arada değerlendirilmiştir.
Eserin üçüncü konusunu oluşturan “Evliya Çelebi’nin Dünyası” bölümünde ise Seyyahın hayatını, eserini, Seyahatname’nin kaynaklarını, kaynaklık ettiği konuları, içerdiği atasözleri, deyimleri, terekelerin ışığında Osmanlı münevverinin Evliya Çelebi’ye ve eserine bakışını, Seyahatname sahibi koleksiyonerleri, yazma ve basma Seyahatname fiyatları, Topkapı Sarayı’na intikal eden Seyahatnaemi nüshasının bilinenin aksine kimin koleksiyonuna ait olduğu, hangi Osmanlı tarihçilerinin Evliya Çelebi’den ilk defa ve nasıl söz ettiği, müstensihinin kaleminden Seyahatnamenin istinsahının hikâyesi, Evliya Çelebi’nin en ayrıntılı kronolojisini, dönemin okuma yazma kültürünü, dünya seyyahları arasında Evliya Çelebi’nin yerini, bir seyyahı yakından ilgilendiren güvenlik, av, yol, yolculuk, yemek, menzil, kervansaray, para , Evliya Çelebi’nin yüzyılı … gibi farklı konular ele alınmaktadır.
Atlas’ta, Evliya Çelebi’nin eseri, etkileri, coğrafyası, mekânları, toplumları, yaşadığı dünya ve dönemi ortaya konulurken sadece metinlerle yetinilmemiş; haritalar, fotoğraflar, illüstrasyonlar, gravürler, resimler ve minyatürlerle okuyucunun dönemi görsel olarak tasavvurunun kapıları da aralanmıştır.
Son Yorumlar