
Nisyan – Murat Gülsoy
Hiç kimse kaybolmak istemiyor bu karanlık denizde, ama bu deniz son, hatta tek hakikat. Geminin sulara gömülmesinden önceki anların tasavvuru her zihnin kaçınılmaz meşguliyetidir. Sonucu belli bir meşguliyettir bu, bir gün bitecektir. Ama edebiyatta ölüme giden yolu, ölüm ânını ve ölümün kendisini düşünen karakterler ölümsüzlüğün ta kendisidir.
Murat Gülsoy Nisyan’da bunu yapıyor, ölümü ölümsüzleştiriyor. Anbean karanlık denizin sularına batan, giderek parçalanan bir aklın girdaplarını ve karanlık denizi dalgalandıran sonu, edebî bir şiddet olarak gözlerimizin önüne seriyor. Doğduğumuz an o karanlık denize adım atmış olduğumuzu ve ömür denen geminin önünde sonunda sulara gömüleceğini biliyoruz. Murat Gülsoy bu bilgiyi edebiyatın doruğuna çıkarıyor.

Çocuklarla Beraber – Dostoyevski
Büyük Dostoyevski’den küçük bir öykü.
Dünyanın en iyi yazarlarından Dostoyevski’nin Karamazov Kardeşler romanının kahramanı Alyoşa’nın başından geçenlerin derlendiği bir öykü. İnsana insanı anlatan Dostoyevski ile tanışmanız için…

Kalın Türk – İsmet Özel
Ses var; ama kulak nerede? Bir gündemi olmasını arzulayan kim? Türkiye olarak adlandırılan ülke Türkiyeliğinde ısrarlı mı? Bu sorular bizi acilen millet meselesine götürür. Oysa Türkiye’de “millet” tarifi yapılmamış, çerçeveden mahrum bırakılmış, muhteviyatı kasıtlı bir biçimde çapraşıklaştırılmış bir meseledir. Millet dolayısıyla bir mesele karşısında olduğumuzu biliyoruz; ama karşımızdaki meselenin ne olduğunu bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey, yerkürenin hangi siyasî şekle bürüneceği bahsini tertip edenlerin, aynı zamanda Türkiye’de yaşayanların ne şekilde davranacaklarına da etkili olduklarıdır.

Çok Üzgünüm – Hakan Arslanbenzer
Ben bu şiiri acısız yazabildimse
Ekmeğimi gevelemeden çiğneyerek
Şaraba boğulmadan susuzluğumu gidererek
Nefretle ve nefretle ve nefretle
Yazabildimse
Nefretin Batılı olmadığına güvendim de yazdım
Batılı olmayan dram yaşamayan ölen yahut yaşayan
Herkes için ve adına yazmadım
Yazdımsa burada ben vardım da yazdım
Yazdımsa çünkü her dakika Kosovada savaş vardı
Doksanikide doksanüçte ya da doksandörtte Bosnada olduğu gibi
Kuranda ayet vardı yürekte inanç vardı.

Ölü Serçe Dönemeci – Ayşegül Genç
İşkencede ölen annesinin intikamı için yıllarca bekleyen ve beklerken tarihte zulüm görmüş, işkence görmüş, zalimlerin elinde can vermiş ve her biri birer ölü serçe olan kadın direnişçilerin hikâyeleriyle öfkesini bileyleyen Şüheda’nın; kısasla, merhametle ve aşkla imtihanı. Ölü Serçe Dönemeci, insanın boğazını tırmalayan, nefes düzenini bozan bir roman.
İnsanın içi ve dışı hakkında sayfalarca yazı yazılabilir. Benim içim ve dışım hakkında ise söyleyecek tek sözüm var. Testinin içindeki neyse dışındaki o değildir: testinin içi akışkandır, dışı da bu akışkanlığı zapt etmek için taş kesilmek zorundadır.

Son Yorumlar