
Çağdaş Güney Afrika Şiiri Antolojisi
Aparteid rejiminden çok acı çekmiş olan Güney Afrika, kıtanın en gelişmiş ülkesi olarak tanınıyor. Ama hâlâ, diğer Afrika ülkelerinin de yaşadığı yoksulluk, işsizlik, sömürgecilik, AIDS, tecavüz, cinayet gibi çeşitli sosyo-ekonomik sorunlarla iç içe. Söz konusu sorunların şiire yansımaları, özellikle siyah şairlerde daha belirgin.
Ancak, beyaz ırktan şairlerin de aynı sorunlara duyarlı davrandığını; hatta işledikleri değişik temalarla çağdaş Güney Afrika şiirine ayrı bir boyut ve renk kattıklarını söyleyebiliriz. Dolayısıyla, bu antolojide siyasi, ideolojik ve dinsel savrulmalar yaşamış 1901 doğumlu Roy Campbell’dan başlayarak Robben Adası’ndaki hapishane günlerini Nelson Mandela’yla birlikte taş kırarak geçiren Dennis Brutus, aşklarıyla ünlü, genç yaşta intihar etmiş Afrikaans şair Ingrid Jonker, Zulu şiirinin doruklarından Mazisi Kunene, ırk ayrımcı evlilik yasasını çiğnediği için mahkûm edilmiş Breyten Breytenbach, performans ve rap şiirinin önemli temsilcisi Lesego Rampolokeng gibi ilginç isimlere rastlayacaksınız. Farklı kültür, dil ve renklerdeki bu isimlerin, bu uzak seslerin okurun kendi sesiyle buluşup yakınlaşmasının, şiirin özgürleşme bilincine, dünya barışına ve insanların kardeşliğine yapılan önemli bir katkı olduğunu aşikârdır.

Kürk Mantolu Madonna 70 Yaşında!
Kürk Mantolu Madonna, Sabahattin Ali’nin ve edebiyatımızın en güçlü yapıtlarından. Romanın “uzun hikâye” olarak yayımlanışının üstünden tam 70 yıl geçti. YKY’de bütün zamanların en çok okunan romanlarından biri olan Kürk Mantolu Madonna, bu kez özel bir baskıyla okurlarına ulaşıyor.
On dokuzuncu yüzyıl Rus romanlarına özgü, okuru sarıp sarmalayan melankolik bir dünyası var kitabın. Raif Efendi ile “Kürk Mantolu Madonna” Maria Puder’in Berlin’de geçen marazi ilişkisinde karasevda, romantizm, kısacası dünya ve hayat adeta yeni baştan duyumsanır.
Türk okurunun bu vazgeçilmez romanı için Füsun Akatlı on yıl önce şöyle demişti: “Süslerden uzak, yalın, ama yine de anlatının özünü yansıtmaya çok elverişli görünen şiirli bir dille, sürükleyici bir ‘tahkiye’ ile kaleme alınmış olan bu defter, Türk anlatı edebiyatının küçük ve zarif bir mücevheri gibidir.”

Solgun Bir Gül Oluyor Dokununca
Kendi Sesinden Şiirler (CD ekli)
Solgun Bir Gül Oluyor Dokununca kitabı ve bu kitapla birlikte verilen CD, Behçet Necatigil’in kendi sesinden toplam 50 şiir ve hayat hikâyesinden oluşuyor.
Behçet Necatigil’in yetmişli yıllarda Almanya’ya gittiğinde aldığı kasetli küçük teybi kullanım kılavuzunu dikkatle okuyarak çalıştırması ve odasına kapanıp kaydetmesiyle günümüze kadar ulaşan bu şiirler ölümünden 33 yıl sonra, şairin sesiyle aramızda.
İçlerinde Behçet Necatigil’in Nilüfer, Bunalım, Tat, Kuru Çay, Unutmak, Mat, Uğrak, Siper, Kandı, Flüt, Kalıt, Yadsı, Uzak Kapı gibi şiirlerinin bulunduğu kitap ve kitapla birlikte verilen CD’de ayrıca şairin kendi sesinden dinleyeceğimiz hayat hikayesi bulunuyor.
Necatigil, 1976 yılında Doğan Hızlan ile yaptığı bir televizyon programında şöyle diyordu ”Benim şiirlerimi kesik kesik okumalı. Dura dura. Sözcükler arasında gerekli boşlukları bıraka bıraka. Benim şiirim eskilerin deyimiyle inşâda gelen bir şiir değil, yüksek sesle okunacak bir şiir değil. Ancak havasına girdikten sonra o havanın gerektirdiği kollayışlara dikkat ederek okunması icap eden bir şiir. Yani tabiî her şairin şiirinin okunma biçimi başka başkadır. Bu da iyi bir şey. Başka başka olmalıdır. Çok vakit, bütün şairlerin şiirlerini aynı tonda okumak şairin aleyhine olur.”

Roman ve Hayat
Her roman, farklı gözlerle görülen hayatın, farklı kalemlerden yeniden yorumlanışı demektir. Her romancı, kaçınılmaz olarak, kendi idrâk edebildiği ve kuşatabildiği hayatı eserine taşır. Hayatın bu şekilde romancının kaleminde yeni yeni “hayatlar”a dönüşmesi, okuyucunun hayatında da okunarak edinilen “hayatlar”ın zenginliğinin, birikiminin ve deneyimlerinin mevcut hâle gelmesi anlamını taşır. Bu değişmedir, başkalaşmadır.
Bizim edebiyatımızın ancak XIX. yüzyılın son çeyreği içinde tanıyabildiği roman türü, Türk toplumu için de böyle bir değişimin ve “başka”lardan haberdar oluşun, başka hayatların farkına varışın ve bu farkına varışla birlikte başka düşüncelere, başka duygulara ve heyecanlara açılışın anahtarı olmuştur.
Son Yorumlar