
Hikâyeden Öyküye Toplumsal Değişim – Yunus Emre Özsaray
24 Ocak Kararları ile uygulamaya başlanan neoliberal politikalar ve ardından 12 Eylül 1980 askerî darbesi, toplumsal yapının görünümünü, 1980 öncesi ve sonrası şeklinde ikiye ayırır. Çalışmada, “1980 öncesi neydi?”, “1980 sonrası ne değişti?” gibi sorulara cevap verebilmek için Türkiye’nin geçirdiği toplumsal değişim, Türk edebiyatındaki hikâyeler üzerinden anlamlandırılmaya çalışılıyor. Bütün olarak bakıldığında öykülerin tematik yapısının toplumsal değişimin ekonomik ve siyasal etkenlerine büyük oranda uyumlu olarak değiştiği görülecektir.

Edebiyat ve Delilik – Mehmet Narlı
Türk edebiyatındaki delileri ve delilik dilini işleyen bir “ilk” kitap. Delilik çerçevesinde metinleri birbirinden ayıran şey, delinin ve deliliğin nasıl ve niçin kurulduğudur: Modern bilinçlilik düzlemi üzerinde kurulan çatışmalı, mağdur, ütopik veya asi bireysel bir yapı olarak mı? İnsanın korkularını ve merakını arkasına alan gotik veya fantastik bir metin olarak mı? Kültürün bakış açılarını ve değerlerini mistik bağlamda temsil eden bir figür olarak mı? İnsanın kırılganlığının, incinmişliğinin, naifliğinin nasıl dayanılmaz bir acıya dönüştüğünü gösteren bir dil olarak mı? Deliliğin halüsinasyonları ve hezeyanları anlatılabilir mi? Sözsel ve davranışsal bazı göstergeler, delilik dilinin çözümlenmesi için yeterli olabilir mi? Delilik öykülerindeki tahkiyeye ve söyleme, normallerin dünyasındaki kronoloji ve semiyoloji ile yaklaşılabilir mi? Yoksa her metindeki deli ve delilik söylemi, kendiliğinden, yazanın/anlatanın yani normalin bakış açısıyla, niyetiyle, yazarlık kaygılarıyla mı ilişkilidir?

Yayla Dumanı – Ömer Bedrettin Uşaklı
Yayla Dumanı’nda Ömer Bedrettin Uşaklı’nın yayımlanmış şiir kitapları Deniz Sarhoşları (1926), Yayla Dumanı (1934) ve Sarıkız Mermerleri (1940) başta olmak üzere kitaplarına girmemiş şiirleri, nesirleri, çevirileri, edebi görüşünü açıklayan anket cevapları toplanmıştır. Şiirlerini hemen hemen her yayımında değiştirmiş olan Ömer Bedrettin’in, neleri değiştirdiğini göstermek maksadıyla, farkları da her şiirin sonundaki dipnotlarda kaydedilmiştir.
Yayla Dumanı hazırlanırken 1988 yılında TDK tarafından yayımlanan Ömer Bedrettin Uşaklı Bütün Eserleri baskısı esas alınmış ve önceki baskıda yer almayan ilavelere ve düzeltmelere yer verilmiştir.
“İçinde saklayarak yaşmaklı
bir dilberi
Gönlüm o şen günleri yalnız anıyor şimdi,
Dağların hasretiyle içim yanıyor şimdi,
Ah, o yayla hayatı, ah o köy âlemleri…”

Nurettin Topçu – Çağdaş Bir Dervişin Dünyası – Emin Işık
“Bir gün bizim hak sevgisiyle atıldığımız merhamet cihadı elbette Hakk’ın lütfuna mazhar olacak, şimdi acımasını bilmeyen vicdanlar kendi sefaletlerine acıyacaklar. Allah’a götüren dava yolunda yürürken sabretmek gibi bir cevheri cihat tarihi kaydetmemiş olsa gerektir. Daha çok söyleyeceğiz. Dosta da düşmana da çevrileceğiz. İmansıza da, Yahudi ve masona alet olan yedi defa hacca gitmiş Müslümana da çevrileceğiz. Ruhlara da bedenlere de akıbetlerini hatırlatacağız. Bir gün mutlaka muvaffak olacağımıza, muvaffakiyetin de ruhları ve kalpleri fethetmek demek olduğuna inanıyoruz. Yirminci asrın çölünde yolunu şaşırmış, yeise düşmüş kafileleri nerede ve kimin olursa olsun kurtaracağımıza inanmayanlar bizden değildir; zira ‘Bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değildir!”
Nurettin Topçu

Hayâlât-ı Dil – Hasan Tevfik
Kaynaklarda “âlim, adaletli, yüksek ahlâklı, latifeci bir zat ve salih bir Müslüman” olduğu kaydedilen Hasan Tevfik’in (1834-1908) kaleme aldığı Hayâlât-ı Dil, ilk olarak 1868’de basılmıştır. Şimdi de hem sadeleştirilmiş olarak hem de latinize edilmiş ve tıpkıbasımıyla karşılık sayfalar halinde Türkçenin edebiyat evrenine katılıyor.
Geleneksel hikâye ile modern anlatım tarzı arasında eşikte bir eser olan Hayâlât-ı Dil’i, “modern bir romandan” ziyade Divan edebiyatı ve Halk edebiyatı gelenekleri çerçevesinde kaleme alınmış ancak taşıdığı yenilikler sebebiyle bu geleneklerden ayrılan özelliklere de sahip “bir geçiş dönemi eseri” olarak tanımlamak daha doğru olacaktır. Ancak Tanzimat Dönemi itibarıyla değişim sürecine giren insan ve toplumun, edebiyatta da değişimi beraberinde getirmesi, Hayâlât-ı Dil’i Türk edebiyatındaki bu tabii gelişimin zorunlu bir nüvesi olarak kabul etmeyi ve edebiyat tarihinde hak ettiği konuma yerleştirmeyi gerektirmektedir. Sembolik bir anlatımı benimseyerek devri için siyasi, sosyal, ekonomik bazı eleştiri ve önerilerde bulunması ve kahramanlarında birtakım yenilikleri barındırması ise eseri modern anlatılara yaklaştırmaktadır.

Ufuklardaki Ayetler – Michael Sugich
Ufuklardaki Âyetler, hayatı boyunca sayısız Allah dostu ile karşılaşmış, onlarla sohbet edip hemhâl olmuş bir tâlibin büyüleyici hâtıratı. Yaklaşık 40 yıl önce tasavvuf yoluna intisap eden Amerikalı Michael (Harun) Sugich, hayatının 23 yılını Mekke-i Mükerreme’de geçirmiş, uzun yıllar da Mağrip’te bulunmuş ve her gittiği yerde pek çok kıymetli zevâta temas etmiş. Bir nevi modern zaman menkıbelerinden oluşan bu kitap, Sugich’in penceresinden, bizi gözlerden uzakta yaşayan irfan ehlinin dünyasına buyur ediyor.
Sugich’in kendine has üslubuyla harmanladığı bu hikâyeler, her biri “sahilsiz bir deniz” olan Allah dostlarının hâllerine bizleri aşina kılıyor.
Son Yorumlar