
Felsefe-i Ahlâkiyye | Ahlak Felsefesi – Alexis Bertrand
“Ahlak felsefesinin gerekliliğini ispata neredeyse ihtiyaç yok gibidir; çünkü insan sırf içgüdüye tabi bir canlı değildir; bilakis hareketlerini ve sosyal ilişkilerini anlamayı arzu eder. Çünkü meşhur Cicero’nun dediği gibi, insan, ödevin hakiki sahibi olmadıkça, ‘erdemin şiiri’ denilen şeyin hayatında varlığa gelişini göremez… Hareketlerini ve sosyal ilişkilerini kendi görüşüne uygun olarak düzenlemek ve hayatını da yine kendi idealine yöneltmek ister ise bu kimsenin her şeyden önce bir düşünceye ve bir ideale ihtiyacı vardır. Ahlak felsefesi… şüphesiz ne ‘kahraman’ ne de ‘evliya’ yetiştirmeye yeterli değildir: ahlak felsefesi insana erdemi öğretir ise de erdem bahşedemez. Çünkü ahlak felsefesi, bir insanın iyi hareket etmesi için yalnız doğruya uygun biçimde düşünmesinin yeterli olmadığını da beyan eder… Ahlak, bir dereceye kadar bilim olduğu kadar bir sanattır da; âdeta ‘iyi insan’ olma sanatıdır.”

Bir İnsanla Karşılaşmak – Ali Birinci
Hayatımın en güzel ve her fırsatta hasretle yâd ettiğim demleri Nurettin Topçu hocamın sohbetlerinden ibaretti. Hayatımda bu güzel ve tarifinden aciz olduğum zamanlar ile kıyas edilebilecek başka hatıralar çok arkadan hafızama doğuyor. Ankara’dan cuma günü akşamları 23 veya 24 otobüsleriyle sabahları indiğim Sirkeci’deki şehirlerarası otobüs durağında ekseriya muavinler tarafından uyandırılıyordum. Sahaflar Çarşısı’nda öğleye kadar kitapçılarda vakit geçirdikten sonra Hareket mecmuasına gidip Ersoy Hanı’ndaki küçük idarehanede Hoca’nın gelişini bekliyordum.
1967’de tanımak şerefine nail olduğum merhumda, beni böylesine kendisine çeken nedir diye düşündüğüm anlar olmuştur. Bu büyük bir sır değil, bir anda insanı cezbeden alçak gönüllülüğü, sade ve samimi hâlleri ile o, kendini her zaman hatırlatacak ve özletecektir.
“Gel beru, gel beru kim savm ü salâtın kazası var
Sensiz geçen zaman ü hayatın kazası yok” sözü en çok bu sohbetler için değer taşıyor.

Arif Nihat Asya’nın Şiir Dünyası – Saadettin Yıldız
Arif Nihat’ın şiiri, elli beş yıl kesintisiz devam eden bir sanat cehdinin eseridir. Sayı yönünden bakılırsa kesinlikle büyük bir emeğin, keyfiyet olarak da inkârı mümkün olmayan bir bedii seviyenin göstergesidir. Cumhuriyet devri şiirini objektif bir tavırla değerlendirecek olan her araştırmacı, bu gerçeği görecek ve Arif Nihat’ı şiirimizin ustaları arasındaki yerine yerleştirecektir. Çünkü, bütün söyledikleri aynı seviyede olmasa bile, Türk dilini kusursuz bir şekilde kullandığı şiirlerinin sayısı sanılandan daha fazladır. Onda hecenin, aruzun ve serbest veznin çok olgun örnekleri mevcuttur. Rubai gibi, gerçekten zor bir nazım şeklini büyük bir rahatlıkla kullanmış, dar bir kalıp içine geniş anlamlar sığdırabilmiştir. Türk tasavvuf şiirine, gerek söyleyiş gerek duyuş seviyesi yönünden kuvvetli örnekler kazandırmıştır. Günlük hayattan ferdî ihsaslara, vatan coğrafyasından en eski tarihî devirlere, bedenî arzulardan ilahi aşka, derin tefekkürden zarif nüktelere, geniş bir müsamahadan en sert hicivlere kadar uzanan tema çeşitliliği ile de “her şeyin şiiri” diyebileceğimiz çok yönlü, çok zengin ve hemen her toplum kesimini ilgilendirecek bir muhteva ortaya koyabilmiştir.”
Arif Nihat Asya’nın bereketli şiir vadisinde, onun şahsiyetini ve diğer eserlerini de dâhil ederek bu çok yönlü sanatkâr hakkında hacimli ve kalıcı bir eser ortaya koyan Saadettin Yıldız, böylece, “objektif tenkidin yerine vefa duygusunun ağır bastığı” diğer pek çok çalışmadan farklı olarak, büyük şairi ilmî bir titizlikle ele alıp değerlendirebilmiş, bu yolda ilk sayılabilecek öncü bir eser ortaya koymuştur.

İslam Düşünce Gelenekleri – Ömer Türker
Kadim düşünce mirasının bugünle irtibatını kuracak şekilde yeniden yorumlanması, hiç şüphesiz öncelikle onun anlaşılması ile mümkün. O anlam birlikteliğinin sağlanamadığı her çaba, kaçınılmaz olarak tarihe ve bugüne geç kalmakla sonuçlanıyor.
Kelam – Felsefe – Tasavvuf alt başlığını taşıyan İslam Düşünce Gelenekleri adlı eser, kelam, felsefe ve tasavvuf geleneklerinde insan anlayışını, varlık düşüncesini ve âlem tasavvurunu, temel kuruluş kodlarıyla birlikte baştan sona ortaya koyuyor. Tanrı-âlem ve Tanrı ve insan ilişkilerinin, İslam düşünce tarihi boyunca farklı geleneklerde nasıl ele alındığını, hangi temel prensiplerden hareketle düşünce çatısının inşa edildiğini tartışıyor.
Edebifikir
Son Yorumlar