Ben Kızgın Olunca Güzel Olmam!

Neden mektup yazıyorsun? Neden bu mektupları bir başkasına değil de Aydoğan’a yazıyorsun? Onun özelliği ne? Sadece yazmak mı istiyorsun, yoksa Aydoğan’a yazmak mı?

Kafamda deli sorular var Sulhi.

İçimdeki yazma iştiyakının her geçen gün azaldığına dair ortalıkta dolaşan rivayetler doğrudur aslında. Bakma ben kendime itiraf edemesem de bu rivayetler maalesef doğru Sulhi. Senin yazdığın mektuplarda devamlı Aydoğan’ın adını zikretmen de hoşuma gitmiyor. Fenerbahçe’nin şike yapmadığını zırvalayan spor yorumcularının Trabzonspor’un hakkını yemesi de… Hatta Esed’in hâlâ Suriye Devlet Başkanı olması, Mursi’nin cezaevinde bulunması da hoşuma gitmiyor. Kışın çok kar yağması, havanın çok soğuk olması ya da yazın çok sıcaktan bunalmak da hoşuma gitmiyor.

Ama ben senin gibi kâğıda kaleme sarılıp Aydoğan’a mektuplar yazmıyorum. Böyle yapsam belki kalemle kelam arasında açtığım mesafe kapanacak. Belki yazmaya olan meylim daha artacak. Ama umurumda değil. Anlıyor musun Sulhi? Kutuplarda sıkışıp kalan kutup ayıları ya da balinalar da umurumda değil. Doların inip çıkması, şiddetin erkeğe yapılırken kadına yapılıyormuş gibi servis edilmesi de umurumda değil.

Neden bazı Pazar günleri, bu hayattan hiçbir beklentisi olmayan işsiz güçsüz adamlar gibi Adalar’a gidip balık avlamıyorsun? Neden bu kadar çok kitap okuyup zihnini olması gerekenden daha fazla karıştırıyorsun?

Senin problemin ne?

“Düşünüyorum öyleyse varım.” da ne demek? Neden böyle şeylerle uğraşıyorsun? Neden bir kilo beyaz peynirin son on yılda yaşadığı değer artışı onun için kıymet ölçüsü olsa da, benim gibi orta gelirli bile olmayan bir adam için üzüntü sebebi olduğunu düşünmüyorsun? Milli Şefin Treni neden beyaz, Beyaz Saray niçin siyah değil? Beni, bir kilo beyaz peynirle yan yana koyup düşünmek bu kadar mı zor?

Çeyrek altındaki artış senin hiç mi umurunda değil Sulhi? Aslında bu senin için bir problem. Neden mi Sulhi? Şunu düşünmüş olmalısın en azından: “Taktığım çeyreklikler ne vakit döner?” Dert etme Sulhi, bu gidişle taktığın çeyreklikler boş kuyuya atılmış taşlar gibi; yankısı ancak su olduğunda çıkar!

Dostoyevski kumar için yaşamış, hayatını kumara harcamış bir adamdı. Balzac, ticaretteki başarısızlıkları yüzünden hayatının son 20 yılında her gün on bardak kahve için 500 sayfa yazmak zorunda kalmış. Beşir Fuat ve Akif Paşa intihar etmiş.

İyi ama ben bunları umursamıyorum ki! Sen neden hayatı hep bu kadar ciddiye alıyorsun?

Okuduğumuz ve yazmaya çalıştığımız şeyler hayatımızın yüzde kaçını işgal ediyor hiç düşündün mü? Biz, bize kalan ya da kalması gereken zaman dilimlerini nelere ve kimlere harcıyoruz? Bu yaptığımız doğru mu?

Çingeneleri bilir misin? Onların umarsızlığı, tasasızlığı, hayata karşı boş vermişliği bazen beni kıskandırır. Sahi sen hiç bazı satırları ya da bazı şiirlerin dizelerini yazarından kıskandın mı? “Keşke bunu ben yazsaydım.” dediğin hiç oldu mu? Necip Fazıl hiç bunu dememiş Sulhi!

Okuduğun kitaplardaki karakterleri kıskandın mı? Raskolnikov, Makar Alekseyeviç, Jan Val Jan, Don Kişot, Felix, Werter… Hangisini kıskandın? Yoksa hiç birisini mi?

Okumak iyi bir şey değil Sulhi. İnan bana. Onlar yalan söylüyorlar. Yok, öyle şeyler, okumak ve iyi olmak, kendini geliştirmek falan yok, yalan bunlar.

Ben okuduğum kitaplardaki bazı karakterleri kıskandım. Hem de çok. Ya benden çok daha iyi yaşıyorlardı, ya benim istediğim şehirlerin sokaklarında cirit atıyorlardı. İşin kötü yanı ise hep gezmek istediğim bir mekânda ve zaman diliminde bunları yapıyorlardı. Bana nazire yapar gibi, beni ortadan ikiye çatlatmak ister gibi…

Çoğu zaman çok acımasız oldukları, benim hayallerimi başkalarına, hem de hiç hak etmeyenlere verdikleri için kitaplara küstüm. Ve onlara sırf bu yüzden çok kızdım.

Ve ben çok kızgın olunca hiç güzel olmam Sulhi.

Davut Bayraklı

DİĞER YAZILAR

13 Yorum

  • Çirkin kadın lobisi , 03/06/2020

    Biz romantik bir novella (bunu bilerek daha da itici olmak için, söyledim edebifikir anarşi ve kaoa istemiyorsa beni ıp olarak engellemeli yada cinsiyetçi söylemleri sansürlemeli ama kadına karşı olanları) kahramanı olsaydık şu yanlış doğru olabilirdi:
    “Doların inip çıkması, şiddetin erkeğe yapılırken kadına yapılıyormuş gibi servis edilmesi de umurumda değil.”

  • Kafamda deli sorular , 21/09/2015

    Camdan yansıma kime ait acaba gerçekten Aydoğan k olabilirmi?

    • ben saksı değilim , 21/09/2015

      emre baştuğ çeken

    • Kafamda deli sorular , 21/09/2015

      Ben daha yeniyim burada bilgilendirme için tşk

  • silgisini kaybeden kalem , 02/04/2015

    Gerçektende güzel bir mektup olmuş. Daha sık okumalı bu mektuplardan.

  • yansıma , 31/03/2015

    Her ne kadar masadaki kitaplar dikkatimi dağıtsa da, pencereye yansıyan ve fotoğrafı çeken silueti fark ettim. Tam olarak seçemesem de Aydoğan’a benziyor.

    • F5 , 31/03/2015

      Sayın Aydoğan K’ya ismiyle hitap etme cesaretini nereden alıyorsunuz?
      Askerde çavuşu muydunuz? O onbaşı siz misiniz ya da?

  • receb tayyib erdoğan , 31/03/2015

    bunca yıldır ülke yönetiyorum.hiç bu kadar karamsar olmamıştım.
    kerkük türküsü dinlemeye meylettirdi.benzine yaptığımız zamları hatırlatıyor.bol kurşunlu bir gecede ölmemek için dua ediyorum bu yazıdan sonra.

  • garip gülmez , 30/03/2015

    Peynirin fiyatını hep biz artırdık davut abi.
    Düşünsene Sulhi Ceylan’ın kitaplara değil de yemeğe düşkün olduğunu.

  • Muhammed Raşit , 30/03/2015

    Anlıyor musun şimdi sulhi?

  • reşat , 30/03/2015

    davut bayraklı’nın fanatiğiyim.

  • gerçek merve , 30/03/2015

    Mektup dediğin böyle olur. Davut B. ve Uğur C. yazınını tek geçerim.

  • Bana Kimse Öyle Bir Şey Demedi , 30/03/2015

    Ben de bazen okuduklarıma kızıyorum, yaşadıklarımı anlattıkları için. Sanki sevgiliye onların aşkını sunmuşum gibi, yeni olan onlarmış da eskiyen benmişim gibi.Sulhi’nin iki mektubuna da çok kızmıştım. Daha olmamış Sulhi, demek geçti içimden, anlattıklarının seyri sürüyor Sulhi, demek. Kızıyorum, hala yeni iken eski olmasına…

F5 için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir