Yazılar:
  • Ölüm Var!
  • Üç Yüz Yirmi Altı Adım
  • Hal Bu ki
  • Sorgulama Dosyası: Ölüm deyince...
  • Ah Kılıcı - II
  • İlk Taşı Kim Atsın?
EdebiFikir logo
eylem bir kız ismi değildir!
  • Anasayfa
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Derin Yapılanma
  • İletişim
  • Kategoriler
    • Buz Gibi Ofsayt!
    • Deneme
    • Dergi
    • Edebifikir Haber Ajansı
    • Fikir
    • Günlük
    • Haber
    • Hatıra Saklama Ofisi
    • Haykırış
    • Hikâye
    • Hikmet
    • Karikatür
    • Mektup
    • Mısra Güzeli
    • Kitap
    • Nümayiş
    • Poetika
    • Portre
    • Söyleşi
    • Şiir
    • Sinema
    • Sokağın Nabzı
    • Sorgulama
    • Video
  • Dosyalar
    • Cemil Meriç
    • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
    • Devrim
    • İsmet Özel
    • Kitap Pusulası
    • Sâdî Şirâzî
    • Sezai Karakoç
    • Sözlük
    • Vasiyetim
    • Yenilgi
    • 2119
    • 2050
  • Anasayfa
  • Racon
  • Sen de Yaz
  • Derin Yapılanma
  • İletişim
  • Kategoriler
    • Buz Gibi Ofsayt!
    • Deneme
    • Dergi
    • Edebifikir Haber Ajansı
    • Fikir
    • Günlük
    • Haber
    • Hatıra Saklama Ofisi
    • Haykırış
    • Hikâye
    • Hikmet
    • Karikatür
    • Mektup
    • Mısra Güzeli
    • Kitap
    • Nümayiş
    • Poetika
    • Portre
    • Söyleşi
    • Şiir
    • Sinema
    • Sokağın Nabzı
    • Sorgulama
    • Video
  • Dosyalar
    • Cemil Meriç
    • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
    • Devrim
    • İsmet Özel
    • Kitap Pusulası
    • Sâdî Şirâzî
    • Sezai Karakoç
    • Sözlük
    • Vasiyetim
    • Yenilgi
    • 2119
    • 2050

Dağlardan Bir Türlü Dönemiyorsun

Dursun Göksu  |  06/06/2016  |  Kategori : Mektup   |  Okunma:

Dursun Göksu, Mehmet Raşit Küçükkürtül’ün “bozcaada’ya gelirsen beni ara” mektubuna cevap yazdı.

***

Üç mektubun ardından bir mektup daha serdetmek sıkıcı mıdır, okuyucu nezdinde bezdirici midir bilemiyorum. Ama bu mektubu, kendi elimle yazdığım mektubuma cevap vermeyen Raşit için de yazıyor olabilirim veya askerlik denilen esasında “bir süre” demek olan serencamla hesaplaşmak için de.

Askerken sırf yerine gelsin diye birkaç mektup yazmıştım. Telefondan dergi dinlemiştim. Komutana telefonu kaptırmıştım. Gece 2-4 nöbetinde devriye atarken kazan dairesinde uyuyan çocukla sebebini hala kestiremediğim kavga neydi öyle? Nöbet kulübesinin etrafında gezinen yılanı bekliyordum. Uykum gelmiyordu zaten. En azından onun nöbetini tutuyordum. Komutan çok tertipli ve terbiyeli bir adamdı. Sürekli iş yaptırıyordu. Bana, seni yormak istemiyorum ama bir iş de tutmazsan canın sıkılır git şu çakılları şuradan şuraya taşı demişti. Bu bir lastik gibi uzayan ama kopmayan harap günlerdi. Adana, Yumurtalık güya usta askerlik dönemim…

Daha ilk zamanlardı. Bir aylık acemilikte Adana’da geziyordum hafta sonları. Aman ilçelere gitmeyim diye müracaatta bulundum. Salim Nacar’a beni araması için mail filan atmıştım. Edebi Müdahale dergisi çıkıyordu sanırım o ara. Alfabe kitabevinde Ali Abi vardı. Üç çarşı izninde Adana’yı gezdim dolaştım. Sular’a kadar yürüdüm. Çukurova demek olan apartman sürüncemesini sezdim. Bilmiyorum Adana cepleri sökülmüş yakışıklı bir adama benziyordu.

Aralık ayı unutuşlar içinde geçti. Bir ikindi vakti talim bitmiş, avluda oturuyorduk. Akşam yaklaşıyordu. Demir parmakların önünden insanlar geçiyordu. Nedir bunun anlamı diye düşünmüştüm. Bir insanın öylece geçip gitmesi nedir? Ortaokuldaki yatılılık günlerim geldi aklıma. O kadar bile değildi. Askerlik dediğin şey bir süreydi anlaşılan. Mantığı kapıda bırak diyenlerin ne tür bir nefis taşıdıklarını hesap edememiştim. Yoksa ben mantığımla girdim nizamiyeden. Çıkarken mantığımı askerlikte bırakıp döndüm hayata. Pislikçe kavgalar ettim çünkü. Hakkımı savunmak için olabildiğince çirkefleştim. Namaz kılan adam bunu yapar mı dediler. Nerde hoşgörü. Ezdirmedim kendimi yani. Astsubaya kafa tuttum. Adam ne yapacağını şaşırdı. Ben de bilmiyordum ne yapacağımı. Seksen üç kilo olmuştum. Ne yediğimi hatırlamıyordum. Ama teneke kemirmek gibi geliyordu. Yine de insan açken hiç fark etmiyor.

Gidip geliyorduk. Jandarma devriyesi, köylerdeki kavgalar, haftalık çarşı izninin geçtiği kırlar… Baktılar olmayacak bana kantin görevi verdiler. Oturdum çayla bisküvi yemeye başladım. Bir gece kantindeki paraları çaldılar. Çalınan parayı bana ödettiler sonra. Uzun dönemler hoca diyordu bana. Genelde konuşmazdık. Şaka yollu yanaşanları terslerdim. Nöbette İsmet Özel şiirleri okuyordum. Dağlardan dönüyorsun o sağır yamaçlardan, deyince askerlik bittiğinde Prens Mişkin gibi karşılanacağımı umuyordum. Dönüşte evleneceğim kız benle kaçmaya hazırdı. Babası vermeyecekti nasılsa. Hiç aldırmıyordum. Bu çelişkili sinir harbi gitgide yaylım ateş devam ediyordu. Şiir yazıyordum güya. Salim Nacar’a asker dönüşünde bir mail atmışım. Orada dört ayda sekiz şiir yazdım demişim. Ne gaflet. Şimdi bakıyorum sanki Adana’ya hiç gitmemişim gibi geliyor. Adana hiç olmadı gibi geliyor bana. Ama Adana değil yaşadığım hangi şey olmuş gibi ki sanki. Uyku içinde uyku. Zaman içinde zaman. İnsan bir baş dönmesine tutulunca dengeden habersiz yaşamayı bir heyula sanıp orada mağara misali tıkılıp kalıyor. Sonra yine düzeliyor güya. Nasıl düzelsin? Canı boğazında. Padişahın biri kendine karşı çıkan bir pejmürde köleye çıkışmış. Çekmiş kılıcını, o köle dönüp de kendini gösterince padişah başlamış yalvarmaya. Meğer Azrail değil miymiş o?

Askerlik bittiğinde babası kızı vermedi. Bir buçuk yıl daha Cizre’de öğretmenlik yaptım. Olaylar lastik yakmak ve polis taşlamak ve gaz yemek şeklinde cereyan ediyordu. Bulunduğum cadde olay çıkan bir caddeydi. Altı ay sonra evimi değiştirmeye karar verdiğim bir akşam eve dönerken bu caddeyi bırakamayacağımı anladım. Çünkü bütün eve dönmelerim geldi aklıma. Ama Cizre’de o ev bile bir süreydi yalnızca. İnsan sevdiğini veya alıştığını değil de kendini bırakmak istemiyor. Biri daha sana katılacak, bir şey daha tanık olacak bu zayıflığına diye bir caddeden bile adım atamıyor.

Raşit kardeşim, demiştim ya sana bu iletişim sürati bana hiçbir şey getirmedi diye. Hiç kimseyle daha iyi veya çeşitli iletişime geçemedim. Kadim yazı. Buruk neşe. Ben yazarken kırılıp döküldüm sen de okurken biraz seyret beni diye, ne düşüneceksin ne düşünmeyeceksin diye, bizi okuyanlar neden bizi okuyorlar ve mahrem gördükleri şeyi maşayla nasıl da eşeliyorlar diye tuhaf bir takım isteklerle bu mektubu yazdım. Başı sonu belli değil. Sulhi Ceylan’ın bahsettiği Et-Tevhîdî’yi ne kadar merak ettim. Demek insan kendini gördüğü yerde hemen merak sahibi oluyor. Aynayı tuttum yüzüme…

Dursun Göksu

 

M. Raşit Küçükkürtül: bozcaada’ya gelirsen beni ara
Bahadır Dadak: “Sen (Şimdi) Sevincimin Akranısın”
Sulhi Ceylan: Üç Kez Kazıttım Kumral Saçlarımı
Tweet

Bir cevap yazın Cancel reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki Yazı

Mecnun’un Şehri Terk Edişi

Sonraki Yazı

karacoğlan şiirinde fransız öpücüğü niçin yok?

İlgili Yazılar

  • 2

    İnzivâ

    Tahir Tarık Balıkçı
    “Denizler dağların döl...
  • Heybetinden Sual Olunmaz!

    Adem Suvağcı
    https://youtu.be/IdlSv66x7QE Her şey...
  • 1

    Hepimiz Senin Kılıfından Çıktık

    EdebiFikir
    - Hey Siri! Office Word dosyasını...
  • 4

    3310’a Mektup

    EdebiFikir
    Seni özlüyorum. Kıymetini...
Facebook
Twitter
YouTube
Instagram

Son Yorumlar

  • Ufacık Tefecik İçi Dolu Öykücük için Tarık Günersel
  • Ölüm Var! için Serhad
  • Sorgulama Dosyası: Ölüm deyince… için vefati
  • Üç Yüz Yirmi Altı Adım için Sağlık ocağı
  • Üç Yüz Yirmi Altı Adım için Birsen T.
  • Ankara Beni Bulsun! için General
  • Hal Bu ki için Biryolcu
  • Ah Kılıcı – II için serhat
  • Sorgulama Dosyası: Ölüm deyince… için Peder bey
  • Sorgulama Dosyası: Ölüm deyince… için Tahir Tarık

Yazarlar

  1. Abdullah Karaca
  2. Adem Suvağcı
  3. Bahadır Dadak
  4. Bilal Can
  5. Celal Kuru
  6. Cüneyt Dal
  7. Davut Bayraklı
  8. Feyyaz Kandemir
  9. İbrahim Halil Aslan
  10. İbrahim Orhun Kaplan
  11. Mehmet Emir
  12. Mehmet Erikli
  13. Mehmet Raşit Küçükkürtül
  14. Mücahit Emin Türk
  15. Muhammed Furkan Kâhya
  16. Muhammet Emin Oyar
  17. Ömer Ertürk
  18. Ömer Can Coşkun
  19. Şadiye Sare Kaplan
  20. Sizden Gelenler
  21. Süleyman Mete
  22. Sulhi Ceylan

Son Eklenenler

  • Ölüm Var!

    Tahir Tarık Balıkçı
    20.05.2022

  • Üç Yüz Yirmi Altı Adım

    Bilal Bahadır Kuzucuk
    19.05.2022

  • Hal Bu ki

    Ömer Can Coşkun
    18.05.2022

  • Sorgulama Dosyası: Ölüm deyince…

    EdebiFikir
    17.05.2022

  • Ah Kılıcı – II

    EdebiFikir
    15.05.2022

Kategoriler

  • 2050
  • 2119
  • Buz Gibi Ofsayt!
  • Cemil Meriç
  • Darbe Gecesi Ne Yaptınız?
  • Deneme
  • Dergi
  • Devrim
  • Dosyalar
  • Edebifikir Haber Ajansı
  • Fikir
  • Genel
  • Günlük
  • Haber
  • Hatıra Saklama Ofisi
  • Haykırış
  • Hikâye
  • Hikmet
  • İsmet Özel
  • Karikatür
  • Kitap
  • Kitap Pusulası
  • Mektup
  • Mısra Güzeli
  • Nümayiş
  • Orada Neler Oluyor?
  • Poetika
  • Portre
  • Sâdî Şirâzî
  • Sezai Karakoç
  • Şiir
  • Sinema
  • Sokağın Nabzı
  • Sorgulama
  • Söyleşi
  • Sözlük
  • Vasiyetim
  • Video
  • Yenilgi

Sayfalar

  • Ana Sayfa
  • Derin Yapılanma
  • Dosyalar
  • İletişim
  • Racon
  • Sen de Yaz

Seçmeler

  • 1

    Bardakların Hüznü

    By EdebiFikir
    Vitrin Eylemi Evlerin oturma odalarında...
  • Anasayfa
  • İletişim
Copyright 2017 - Tüm hakları Edebifikir.com'a aittir...