Danişment Danişment Olalı…

Danişment köyündeki bir amcadan mektup aldık. Meğer hiçbir şey göründüğü gibi değilmiş. İsim vermedi amcamız, ama kim olduğunu hemen anladık tabiî. Köylülerin bu feryadına kulak tıkamak olmazdı. İşte o mektup.

Bütün mutlu köyler birbirine benzer. Ama bir mutsuz köyün, kendi hikâyesi vardır. O gelene kadar mutlu bir hayatımız vardı…

Bizler okumadık, mürekkep yalamadık ama bir adamı görünce de hemen anlarık. Önce siyah beresi göründü… Entel ve buğulu bakışları vardı. Sanki biz hiç dünyada yokmuşuz gibi, gelip geçti yanımızdan. Bizler fötr şapkadan çok çektik kurban. Takke ile fötr arasında kasketi icat ettik! Ama bere! Tankçı beresiymiş! Sanırsın ki bordo bereli. Düşman hücuma geçmiş de vatana ha saldırdı ha saldıracak…

İneklerimiz mutluydu, sütünü sağar içerdik. Tavuklarımız bereketliydi, her biri nah böyle kafam gibi yumurtlardı çok afedersiniz. O geldikten sonra hayvanlarda değişiklik olmaya başladı. Tavuklara bir efkâr çöktü ki sorma. İnat bilmeyen eşeklerimizi yerinden kıpırdatamaz olduk. Horozlarımız ötmez oldu. Tilkiler dadandı köyümüze. Biledikçe bilediler dişlerini… Ben diyeyim 15, sen de 20 tavuğumuz akşam yemeği oldu tilkilere. Nedense köyde mutlu olan bir insan kalmadı. Köyün havası da yavaş yavaş değişiyordu.

Dedim ya o gelene kadar çok mutluyduk. Köye ilk geldiğinde çok gergin görünüyordu. Huzuru kaçmış, hayata küsmüş bir hali vardı. Sonradan nedense düzeldi. Biz köyün havasından suyundan sandık.

Edebifikir sidesindeki yazılarını geçen gün kahveci İdris gösterdi. Bak dayı, dedi, neler yazmış bizimki. Okuyunca bir dellendik ki sorma yeğen. Her şeyi güllük gülistalık gibi anlatmış… Ama dedim ya, o gelene kadar böyleydi.

Sizler onu tanıyorsunuz, lütfen çağırın. Bizi bıraksın. Danişment, Danişment olalı böyle işkence görmedi.

Sabahın beşinde mezarlıklarda geziniyor. Namaza giden Dursun dede, geçen hafta onu görünce korkudan dili tutulmuş, lal oldu garibim.

Bir öğretmen kızımız vardı, tayinini istedi. Meğer her gece kızcağızın evinin önünde nereden bulduysa bi gitar bulmuş ve sabahlara kadar serenad yapıyormuş.

Bizi bu adamdan kurtarın. Gerekirse Cumhurreisine kadar gideceğiz. İmzaları da topladık.

Acaba diyoruz, bu köyümüze bir operasyon mu? Hedef biz miyiz gardaş? Biz zamanında Demokrat Parti’ye oy verirdik. Sonra Adalet Partisi’ne. Şimdi de Tayyip evladımıza. Devletle hiç çatışmadık. Peki, ne için böyle oluyor? Nerda devlet?

Çok zor durumdayız. Yardım edin.

Çok dua ederiz.

Danişmentli bir köylü

 

Konuyu hâlâ anlamayanlar için 1
Konuyu hâlâ anlamayanlar için 2

DİĞER YAZILAR

6 Yorum

  • mucahid sarıca , 26/09/2014

    orda bir köy var uzakta.
    o köy bizim köyümüzdür.
    gitmesekte görmesekte
    o köy bizim köyümüzdür.
    hey gidi
    temiz havası ile bizi biz yapan,
    kuş sesleri ile uyandığımız,
    yağan yagmurda mis gibi kokan toprağı olan anadolum…

  • reyaveyakano , 25/09/2014

    Abdullah karaca bir yaşam standardıdır, alışılagelmiş olan her şeye kavi bir duruş, klişlerin önüne çekilmiş sağlam bir bariyerdir, Abdullah karaca bir anlatım bozukluğu, kalabılıklar içinde münzevi bir balina katilidir… atları ve atletik tayları da öldürmeyi pekala sever… Abdullah Karaca’yı niteleyecek kadrajda sıfatlar türetilmemiştir dünya üzerinde.. Abdullah kar…

  • tramvaya çelme takan adam , 25/09/2014

    linkleri okumamıştım
    şimdi mevzuyu anladım :)

    yahu şu adamı rahat bırakın,
    adam 21. yüzyılın ortasında
    resmen 18. yüzyıl hâleti ruhiyesiyle yaşıyor.

    nadide bir eser gibi…

    bırakın seyredelim muhteremi

  • Hoca Nasreddin , 25/09/2014

    Müthişsiniz evlatlarım.
    Sizi pek sevdim.

  • miranda , 25/09/2014

    abdullah karaca’yı yakından tanımayanlar için bile kahkaha krizine sokacak kadar mükemmel bir üslup. yazanın eline sağlık.

  • dibace , 25/09/2014

    Kim kaleme aldi cok hos:) edebifikir ekibi bir baska alem :)

Hoca Nasreddin için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir