Hayat İnanınca Güzelleşir

Sevgili Feyyaz;

Senin gibi hüsn-i zan sahibi pek çok arkadaşım benden bazı cevaplar istiyor. Beni, bu büyük cevapları vermeye ehil görüyorlar. Aşırı mütevazılık kibirdendir bilirim, bu sebeple çok uzatmadan hemen söyleyeyim: Yanılıyorsunuz.

Horasanlı Ebu Hamza hazretleri bir gün Allah’a tevekkül ederek yola çıkar. Gece olmasına rağmen yürümesine devam eder, gözlerinden uyku akmaktadır. Bu esnada aniden bir kuyuya düşer. Çıkmaya çalışır ama gücü yetmez. Kuyu derindir. Çaresizlik içinde oturup beklemeye başlar. Bir zaman sonra kuyunun başına birileri gelir. Tam seslenecekken “Bize tevekkül edersin” diye uhrevi bir ses duyar ve seslenmekten vazgeçer. Haliyle susar. Kuyunun başındaki adamlarda biri ise kuyuya kimse düşmesin diye üzerini kapatır ve yollarına geri dönerler. Bu arada Ebu Hamza hazretleri nefsiyle cedelleşmeye başlar. Nefsi (iç ses) “Kurtulma ümidin vardı ama burası sana hapis oldu” der. Çaresiz bir gün ve gece o kuyuda kalır. Ertesi gün bir şey ona seslenip; “Bana sıkı tutun” der. O da elini uzatır ve sert bir şeyi tutar. Tutunduğu şey onu kaldırıp kuyunun dışına atar. Bakar ki bu vahşi bir hayvandır, çok korkar. Bu arada tekrar bir ses işitir; “Ey Ebu Hamza, seni beladan bela ile kurtardık. Korkunu da başka bir korku ile giderdik.”

Feyyaz, yazdığın mektupta bana “Duanın hakkı nasıl verilir, ondan bahseder misin?” diye bir ricada bulunmuştun. Öncelikle sana tevekkülün hakikati ile ilgili bir kıssa anlattım. Allah bir korkuyu başka bir korkuyla, bir belayı başka bir bela ile giderendir. O halde bela ve korkuyu verene yüzünü dönmek gerekir. Eğer aşk davasından dem vuruyorsan yolunun çöle düşmesinden korkmayacaksın. Çünkü çöl, yeri gelir seyr u sülük olur. Mecnun bunun örneğidir. Mecnun’un çölden dert yandığını duydun mu hiç? Duyamazsın çünkü aşkının büyüklüğü yanında çöl küçük kalır. Dert yanmayı bırak ve derdi verene yakarmaya bak. Her yakarma, bir yakınlaşmadır unutma.

Duaya gelecek olursak… Yaratıklardan ümidi kesmek duanın özüdür. Çünkü dua Allah’a yönelmedir. Eğer bu yönelme esnasında kişinin kalbinde ağyar varsa hakikate göre bu şirktir. Yani ortak koşmak. Dua ederken yüz başkasına çevrilmez. Fakat kalbin pek çok yüzü var. İşte tüm bu yüzleri sadece Allah’a çevirdiğinde kişi hakiki duaya ulaşmış olur. Dua sonucu istenilen şeye nail olmak ise Allah’a ile konuşmaya nazaran ikincildir. Yani asıl istenen değildir. Zira Allah kulunun neye ihtiyacı olduğunu kendisinden daha iyi bilmektedir. Bu arada hatırlatayım, içinde özlem barındırmayan dua, dua değildir. Özlem ise sadece Allah’adır. İnsanlara özlem duyan, sürekli dost arayan biri haliyle duanın hakikatine ulaşamaz. Nitekim ulaşamadık. Fakat bu da bir merhaledir. Bazı şeyler yaşanmadıkça geride bırakılamıyor. Yol ehli, başına gelen her şeyi Allah’a yaklaşma vesilesi bilmiş. İnsanlarda vefa olmadığını gören, belli bir yakınlığın ötesine geçilemediğini fark eden biri ister istemez gözlerini faniden bakiye çevirir. Bence doğru yoldasın. Her düşüş, aslında yeni bir başlangıç yapmak için düşünmek, kendini toplamak demektir. Kaldı ki bu düşmelerdir bize yoldaki fark edemediğimiz gerçeklikleri görmeyi sağlayan.

Her doğum sancılıdır. Ama bu sancılarından ötürü doğum yapmaktan vazgeçen bir anne gördün mü sen hiç? Çünkü sonuç, ona ulaşmak için çekilen çileden çok çok üstündür. Bu sebeple çekilen çile, zaman geçtikten sonra sevdiklerine anlattığın bir hatıra olur. Üzerinde düşünüp kendine çeki düzen verdiğin basamak olur. Her ırmak, denize kavuşmaktan korkar. Bu son derece doğaldır. Ama bu korku onları denize kavuşmaktan alıkoymaz. Biliyorsun ırmak denize kavuştuğu an ismini değiştirir. Artık deniz olur. Kavuşma anı ise gerdek gecesi olarak anılır. İşte ırmak damlalarının denizin damlalarıyla buluştuğu an aslında bir vehmin yıkılış anıdır. Irmak damlaları âdeta şöyle der: “Meğer ben deniz damlasıymışım!” Ama bu hakikate ermek için dağların içinden, ovalardan, vadilerden geçmek gibi sıkıntılı bir yolculuk yapmak zorundadır. Kısacası beşer zorluk ile terbiye olur. Sıkıya gelemeyen beşer olarak kalır. İnsan olamaz.

Ahenk kelimesini ben de çok severim. Ahenk demek uyum demektir. Kesrette vahdet… Ahenk duymak istenir ama duyurulmak istenmez. Çünkü o zaman niyette sorun var demektir. Sen sadece ahengi duymaya talip ol. Onu duyduktan sonra zaten ister istemez duyurmaya başlarsın. Kavanozun dışına sadece içindeki sızar. Dağ olma sevdasından ve bülbül olma isteğinden vazgeç. Sen çöle odaklan. Çöl olmadıkça insan hiçbir şey olamaz, inan.

Bütün bunlar bir yana sana bir şey söyleyeceğim. Duyusal olan aşağı olandır. Kimi erkeklere göre cennet, kadındır. Çoğu kadınlara göre de bebekleri doğuncaya kadar cennet, erkeğin kendinden ibarettir. -Buradaki cennetin metafor olduğunu söylemek isterim.- Çünkü duyusal olana dokunulabilir. Dokunduğuna ise sahip olabilirsin. Soyutun, mücerredin yeri yoktur duyu bataklığında yaşayanlar için. Sevgiliyi uzaktan görmek yetmez onlara. Yüzündeki peçeyi yırtmak ve dokunmak isterler. Sonra da sahiplenmek. Bu sebeple duyumsanan aslında hapsedilendir. Ama hakikat asla sahiplenemez. Hatta kuşatılamaz. Sadece bir an görülebilir. Sonra ise ân-ı daim narası… O neşve ile kendinden geçme… Bunu da söylemiş olayım.

Mektubu bitirirken kendimi yine kaybettim ve üst bir dille konuşmanın şehvetine kaptırdım. Zaten en başta da bunu söylemek istemiştim. Anlattıkları güzel olanın hali de güzel olur sanıyorsunuz. Ama gerçek böyle değil. İnsan bir ömür, öncelikle kendini kandırandır. Oluşturduğu imaj dünyasında nefes almaktan çok hoşlanır. Ve bu imaj dünyasına bir süre sonra inanır. İnanır çünkü hayat inanınca güzelleşir.

Sulhi Ceylan

Resim: Shibata Zeshin

Feyyaz Kandemir’in Mektubu: Cezbenin Ahengi

DİĞER YAZILAR

4 Yorum

  • Kahrında hoş diyemeyen adam , 14/09/2020

    “Anlattıkları güzel olanın hali de güzel olur sanıyorsunuz. Ama gerçek böyle değil. İnsan bir ömür, öncelikle kendini kandırandır. Oluşturduğu imaj dünyasında nefes almaktan çok hoşlanır. Ve bu imaj dünyasına bir süre sonra inanır. İnanır çünkü hayat inanınca güzelleşir.”

    Güzellik tekdir zuhurat farklıdır hocam sıkma tatlı canını sana yüklemiyoruz biz güzellikleri sende sebepsin neticede, biliyoruz ki sana da kapılsak Mevlam dilemedikten sonra kuru sayfalar kalacak elimizde.

    Övdüm mü ? yerdim mi ? anlayamadım hakkını helal et :)

  • Yolcu , 19/04/2020

    Tekrar tekrar okunası bir yazı…

  • Ali , 18/04/2020

    “Kavanozun dışına sadece içindeki sızar.”

  • Pörsümüş Beyaz Kulaklık Cakı , 17/04/2020

    Anlattıkları güzel olanın, hali de güzeldir kanısına varmak hakkımızdır. Hiç değilse daha samimi dua ediyoruz.

Yolcu için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir