Varlık Çölü

301H

Cesare Pavese günlüğüne şöyle yazar: “Artık sabahı da kaplıyor acı.” Pavase böyle der ama insanın dünya ne kadar kötü olursa olsun güzel görmeyi, acılar ne kadar yoğun olursa olsun sabretmeyi öğrenmesi gerekir. Böyledir çünkü insanın başına ne gelirse rabbinden gelir ve rabbi kuluna şah damarından daha yakındır. Bu burada dursun Didem ve ben içimin derinlerinde oluşan dilden bahsedeyim sana. Yalnızlıkların toplamından oluşan bir dil. Sadece kendine konuşan bir dil… İnsan özünü gür kıldıkça tenhalaşır. Bu durumun alternatifi yoktur. Özünü gür kılmak ise kişinin kendini bilmesi dediğimiz olaydan ibarettir. Sakın beni yanlış anlama Didem. Arzularının atına binip nefsinin her istediğini yerine getirenlere özgür değil şehvetinin esiri diyoruz. Bak yine yaptım ve beni yanlış anlayacağını düşündüm. Şimdi sen bütün bu yazdıklarıma önem vermez ve beni yanlış anlayabileceğini düşündüğüme takarsın. O halde yüzmeye kendi derimden başlıyorum.

Tasavvufta “tahallî” diye bir kavram var;  iradi olarak yalnızlığı seçmek ve kişiyi Allah’tan uzaklaştıran her şeyden uzak durmak anlamına geliyor. Sözlük manası ise terk etmek ve yalnız başına kalmak… Tahallî ehli, uzleti tercih etmesi sebebiyle vahdete sarılmıştır. Kişide tahallî halinin ortaya çıkması için Allah tarafından inayetin gelmesi gerekir. Bu inayet sayesinde kul dünyanın gerçeğini anlar ve elini fâni eşyalardan çeker. Bu anlattıklarım tahallînin ilk basamağıdır. İkinci basamağında ise kişi kalbini cennet sevgisinden ve cehennem korkusundan arıtır. Bu sayede amellerini sadece Allah’ın rızası için yapar hale gelir. Tahallînin üçüncü basamağı ise kişinin sır denilen iç dünyasını her türlü istek ve arzudan boşaltması halidir. Bu basamakta kişinin hevasının her hangi bir gücü kalmaz. Yani teslim olmuştur. Tahallînin dördüncü ve son basamağında ise insanlarla sohbet kesilir. Kişi, gördüğü her şeyin gölge varlık olduğunu kalben hisseder ve gözünü Hakk’a diker. Tahallî ehli, ilahi isimlerle süslenmiştir. Etrafında ve kalbinde gerçekleşen tecellilerin farkındadır. Böyle bir kişi Allah’tan başka bir kimseye ihtiyaç duymaz zaten başka bir kimse kavramını lügatinden silmiş ve hakiki tevhide ermiştir.

Sana içimin derinlerinde yalnızlıklarımın toplamından oluşan bir dilden bahsetmek istiyorum derken sakın tahallî hali ile benim aramda bir bağlantı kurmayasın. Eğer kuracaksan yalnızlıklarımın toplamındaki payın hakkında bir denklem kurabilirsin. İstersen bu konuya hiç girmeyeyim. Hem sen her zaman haklıydın değil mi! Neyse, bu tahallî hali var ya, ehli tasavvufun bir elbise gibi üzerine giydiği ve bu sayede varlık çölünden azat olduğu hal… İşte bu hali bilmeni istedim sadece. “Yanımda yürüyordun Milena, düşünsene yanımda yürümüştün.” demeyeceğim ama varlık çölü tamlamasındaki zıtlığı düşünmeni istiyorum. Seninle benim gibi Didem.

 

Sulhi Ceylan

 

 

DİĞER YAZILAR

4 Yorum

  • Kanatlı Kardan Adam , 24/05/2016

    Kişinin madde alemin de, kendini soyutlama isteğini ,yaşadığımız bu çağın keşmekeşinden, hicapsız iletişiminden, samimiyetsiz sevgilerinden, robotlaşmış bedenlerin sevimsiz yüzlerinden dolayı anlayabiliyorum. Hatta çoğu zaman bu soyutlama, bu kaçış hali hoşuma dahi gidebiliyor. Çünkü çoğu zaman bu yalnız kalma hissini kendim ile olma isteğini anlıyorum. İşte bu nedenden dolayı, bu hali meşrep meselesi olarak görmeyi uygun buluyorum.

    Ancak, her kaçış, her saklanış arkanda bıraktığın gerçeklerle anılır. Her kaçışın sonuçlarından çok nedenlerine ve nasıllarına bakılır. Yalnızlık bir tercih meseledir. Kabullenilmesi, yukarıda da izah ettiğim gibi bir çok nedene bağlanabilir.

    Bu manada giydiğimiz elbiseler ise perdenin bir pencereyi kapattığı gibi, benliğimizi de kapatır. Dışarıdan bakan nasıl o perde yüzünden evin için görmüyor ise, giydiğin bu mana elbisesi de, tıpkı pencereyi örten perde kadar, dışarıdan bakan gözlere hakikati gösterir.

    Yani işin özü, giydiğin elbiseler sana bakan gözlerin perdesi, peki perdenin içine bakan göz. Onu hangi hakikat vadisinde bulacaksın.

  • Delinin 1i , 24/05/2016

    Çöllere düşen mecnun misali üstadım.

  • Merdümgiriz , 23/05/2016

    Talep çölü vardı birde. Ne diyeyim, mânâyı kelimenin kalbine indiren Allah’a hamd olsun.

  • armut , 22/05/2016

    Garip.. Çok garip.

armut için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir