Taşrada Ölenler

İnsana, her gün baktığı sokağın göremediği köşelerinden yaklaşıyor “Yozgat Blues”. Neden Yozgat, çünkü belirginliğini yitirmiş bir şehir. İnsanı peşinden sürükleyebilecek bir cazibesi yok. Peki Blues? Burada da hikâye örgüsündeki hüzne ve melankoliye atıf sözkonusu.

2009 yılında çektiği ilk uzun metraj filmi ‘Uzak İhtimal’ ile Avrupa’dan aldığı prestijli ödüllerle Türkiye’yi temsil eden  Mahmut Fazıl Coşkun ‘Yozgat Blues’un yönetmenliğini,  Tarık Tufan ise senaristliğini  üstleniyor. ‘Uzak İhtimal’ filminde Galata’da müezzinlik yapan Musa’nın rahibe adayı Clara’ya beslediği paradoksal aşkın sinematografik başarısı yadsınamaz. Bu ikili ilişkideki saklı güzellik ve duruluk belki de günümüzde şahit olamadığımız saf aşk gerçeği. Filmin tılsımı da burada saklı zaten.

Mahmut Fazıl Coşkun filmiyle ‘dil’ oluşturmayı kotaran bir yönetmen. ‘Yozgat Blues’ta da bu rahatlıkla görülüyor. Filmin sinopsisine gelecek olursak; yetmişli yılların popüler şarkılarını söyleyen Yavuz artık kariyerinde bir çöküş eşiğine düşmüş ve bir alışveriş merkezinin zemin katında, küçük bir ses sistemi eşliğinde, düzensiz aralıklarla müşterilere şarkılar söylemektedir. Bunun yanı sıra bir belediyenin düzenlediği ücretsiz müzik kursunda katılımcılara müzik dersleri vermektedir. Karısının ölümünden sonra iyice yalnızlaşmış ve sonrasında hiçbir kadınla ilişki yaşamamıştır. Neşe, Yavuz’un belediye kursundan öğrencisidir. Sesi güzel, müziğe ilgili bir kızdır ve yoksuldur.

Türkiye’nin ortasında yer alan fakat her şeye uzak kalmış Yozgat’ta bir gazinoda kadın ve erkekten oluşan bir müzik grubu aranmaktadır. Yavuz, Neşe’ye birlikte gitmeyi teklif eder. Neşe’nin hayatında terk edemeyeceği hiçbir şey yoktur ve kabul eder teklifi. Yavuz ve Neşe, hayatlarındaki tüm umutsuzlukları bir kenara bırakarak, Yozgat’a doğru yol alırlar. Peki bu yeni ve tuhaf birliktelik nasıl devam edecektir? Hayatlarında ilk kez gittikleri bu yabancı şehirde nelerle karşılaşacaklardır?

Neşe, tavırlarıyla Yavuz’un hayatına bir kadın sıcaklığı getirir. Bu sıcaklıkla Yavuz, hayatında bir heyecan duymaya başladığını hisseder. Yeni gittiği taşra şehrinde bir genç kadının ilgisini hissetmeye ve küçük de olsa karşılık vermeye başlamıştır.

İkili bir süre sonra Yozgat’ta yaşayan ve berberlik yapan Sabri’yle tanışırlar. Sabri’nin hayatında iki amacı vardır; bir kızla evlenmek ve kendi kuaför dükkanını açmak. Ancak bugüne kadar görüştüğü kızlardan sürekli olumsuz yanıt alması Sabri’yi iyice umutsuz hâle sokmuştur.

Bu arada çalıştıkları gazinoda işler çok kötü gittiği için patronun sadece haftada bir gün çıkabileceklerini ve ne yazık ki bu aralar para veremeyeceğini söylemektedir Yavuz’a. Peki Yavuz ne yapacak? Bir yandan Yozgat’taki gazinoda kötüleşen işler nedeniyle kovulma aşamasına gelmiştir, diğer yandan da Neşe, başka bir erkeğe doğru savrulmaktadır.

Yavuz’un içinde akan şeydir aslında Blues. Yozgat ise herhangi bir şehirdir. Fonda kalmış flu bir mekândır. Zira filmde mekânın/şehrin geri planda kalması çaresiz ve yalnız insan seslerinin arı bir tonda işitilmesini sağlayacaktır. Yavuz’un dışarıda taktığı peruk ise aslında kendi ümitlerinden başka bir şey değildir. Kendine böyle inanmıştır. Bu yönüyle de ‘Yozgat Blues’ sosyolojik olguların görsel bir dili olmuştur.

Hikâyede çıkmaza sürüklenen ilişkilerin arasına kelimenin tam anlamıyla biri sığışır ki bunalımların etrafında filmin mizahî yapısı da örülmeye başlar. Entelektüel olmaya özenen Kamil ile durum komedisinin hatırı sayılır sekansları peş peşe arz-ı endâm eder.

Taşra filmi yapılırken sıkıcılığa düşmek oldukça kolay olur. Mahmut Fazıl Coşkun karakterlerini klişelerden uzak bir yere konuşlandırmış. Bu da seyircinin ilgisini her an canlı tutuyor. Filmde her bir karakterin derdi başkaca lâkin yaşama dair beklentilerin, insan münasebetlerinin tuhaf yönlerini görüyoruz.

Oyunculukları irdelersek eğer başta Ercan Kesal’ın hayatını kurmaya çalışan şansoncu rolünün hakkını verdiğini söyleyebiliriz. Zira Kesal’ın izleyiciye geçen mimikleri Türk Sineması için önemli bir kazanımdır.

Nadir Sarıbacak’ın Kamil rolü ile toplum içinde yersiz davranışlarıyla absürt duruma düşen insanlara ironi yönünden değinilmiş. Burada Sarıbacak’ın sahici rolünün de önemi büyük. Kendisini ‘Uzak İhtimal’ deki usta performansıyla zaten tanıyoruz. Burada belki kutlanması gereken, bir oyuncunun temel farklılıkları barındıran tiplemelerin ehlince üstesinden gelebiliyor olmasıdır.

Müzik kullanılmayan bir film olması anlatımını daha berrak hâle getirmiş. 60’lı ve 70’li yılların Fransızca şarkılarıyla tanınan ABD’li Joe Dassin’in ünlü L’Été Indien/Hint Yazı şarkısı ise filmin hâkim dramı olmuş. Bu hüzünlü şarkı Yozgat belirsizliğine sıkışmış, çıkış yollarını bulamayan insanlara eşlik edecek, kötü bir talih gibi karakterlerin peşlerini bırakmayacaktır.

 Abdullah Karaca


YOZGAT BLUES

Yönetmen: Mahmut Fazıl Coşkun
Senaryo: Tarık Tufan, Mahmut Fazıl Coşkun
Oyuncular: Ercan Kesal, Ayça Damgacı, Tansu Biçer, Nadir Sarıbacak
Yapım: 2013 Türkiye – Almanya
Tür: Dram, Komedi
Süre: 92 dk

DİĞER YAZILAR

1 Yorum

  • sesini bulmak , 03/01/2014

    ”Mahmut Fazıl Coşkun filmiyle ‘dil’ oluşturmayı kotaran bir yönetmen.”

    Bu cümle bildiğin, ”Kendi sesini bulmuş”un farklı bir söylenişi. Demek ki doğruymuş; gerçekten herkes bir gün kendi sesini buluyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir