Kafe Mary

Duraklara geldiler. Dolmuşlara doldular. Metrolara bindiler. İnsanlar tıklım tıklım. İnsanlar süklüm büklüm. İnsanlar ki tanrıları ceplerinde… Tanrıları kalplerinde ve başlarının

Ankara Seni Bulsun!

Yazıyı Allah’a vasıl olmak adına bir araç olarak gören ve görmeyen insanlar için iletişim iki yönlüdür. İlki, “iyi hissetmek” için

Nazar Ber-Kadem

Başını kaldırıp baktı; şeyhi önünde yürüyordu. Bakışlarını usulca ayakkabılarının ucuna indirdi. Gönlü huzurla dolmuştu. Çaycı Ali’nin gözleri her ne kadar

Hamza Abi

– Hamza abin, evleniyormuş. – İnanmam! – Bütün mahalle konuşuyor. – Mümkün değil… Annemi mutfakta bırakıp dışarı çıktım, doğruca dergâha

Zehirli Çiçek

Mor Diken: -… canları cehenneme! Kraliyet Yüksek Sözcüsü: – Emredersiniz Kraliçem! Baylar! Yeni Kıta’yı ele geçirin. Özgürlük isteyenlerin başına ödül

Göç!

ı. Âlemin ruhu ruhuma değdi. Çünkü henüz çocuktum ve kalbim temizdi. Kalbim temizdi çünkü güneşte ve ırmakta yıkanmıştı. Ipıslak elbiselerle,

Kuyu ya da Bir Düş!

“Ene’l-Hakk” diyerek sıçradı uykusundan… Kan ter içinde kalmıştı. Sessizce odasından çıkıp bahçedeki kuyunun başına gitti. Ayakları çıplaktı. Üşüdü. Kollarını kenetlemişti.

Dön/üş/üm!

  “Gurbet beni muttasıl çekiyordu kendine…    Yol, hep yol, daima yol…”F. N. Çamlıbel I. Elimde bavul, bahçe kapısının eşiğinde kalakaldım…

Bekleyen ve Beklenen

Elif. “Beklemek dosyası” için hazırladığım yazıya, on gündür takdim yazmaya çalışıyorum. Çünkü hazırladığım yazı, kendi içinde, bir bütünlük taşımıyor gibi

Ruhumu Beklerken

Sen şimdi git, çünkü hep bende kalacaksın! Yolun düşerse Beşiktaş’a, Yahya Efendi hazretlerinin türbesine uğra. Elini bağla, başını eğ, içeri

Eski Bir Dosttan Gelen Mektup

Mektubunu aldım. Sevindim. Fakat hemen akabinde kızdım. Daha doğrusu kızgınlığımı hatırladım. Duygular hatırlanır mı? Ben hatırlarım! Biliyorsun. Kızdım, çünkü habersiz

Arayış

“Mecnun öldü! Hurma ağaçlarının gölgesinde. Birikmiş bir su başında. Mecnun öldü. Gencecik yaşında. Her sabah, yüzünde kadınlığın ilk uyanışı, çocukluğun

Topraktan Vatana

İkindi sonrası, oturduğu kapı eşiğinde dalıp gitmişti ana. Artık yalnız değildi, gönlü hep bir acıyla, gözü hep bir hayalle doluydu.

Ölüm Var!

“Ölüm vaaaaaaaarr! Ölüm var ölüüüüüümm!” Bu nida en son üç gün önce yankılanmıştı kasabanın sokaklarında. Meczup Halil, her gün sabah namazı